Ynt: Haydi Pelepones'e
Pilos’dan ayrıldıktan sonra bir süre köylerin içinden geçerek Kiparissia tarafına doğru ilerliyoruz. Bir köyden geçerken önümüzde tahtalar,kalaslar işçiler iskele kuruyorlar sokağın ortasına her ne için ise. Biraz aksıyor yolculuğumuz ama tadında kalıyor bu gecikme. Ehh yurdum insanı her yurt için var olan bir şey galiba !..
6-11 Yurdum insanları her yerde
[attachment=1]
Yolumuzun üzerinde Kiparissia var ve güneş de artık batayım diyor. Biz “Kiparissia da geceleriz” diye düşünüyoruz. Yıllar önce Patras yönünden bir öğle vakti gelip bir süre dinlendiğimiz belde de bir de küçük anımız var unutamadığımız.
Haydi Yunanistana adlı yazımızdan alıntı:
Yolumuzun üzerinde Kiparissia beldesi var. Karavanı bir gölgeliğe park edip, geziyoruz. Burası Selma’nın, Yunanistan’da çok beğendiği, birkaç sakin yerden biri. Meydanda cafeler, güleryüzlü, bol sohbetli insanlar, boyları ağaçları geçmeyen eski evler. Sanki zaman durmuş gibi.. Bir pastaneden, bir tek pasta alıyoruz ve hayatımızda, bugüne değin gördüğümüz, en cici ve özenli bir kutu ile ambalajlanıyor pastamız, kurdeleler filan adeta bir gelin gibi... Pastayı yemek için, bu güzelliğe saldırırken kendimizi tecavüzcü Coşkun gibi hissediyoruz...
Kiparissia ya girince kıyı boyunu izleyerek şehrin dışında Kiparissia Camping’e kadar gidiyoruz. Niyetimiz gece burada kalmak ama geceyi de karavanda geçirmemek. Şehir de yürüme mesafesinde belki ama yokuşlar bu cesaretimizi kırıyor. Bizimle birlikte kampa giren bir Alman karavancı ise kararlı. Biz bakınırken o kabloyu bağlamış bile.
Biz daha havanın tam kararmamış olmasından güç alarak önce beldeye bir göz atmayı, hoşumuza giderse bir kenarda kamp dışı konaklayarak gecemizi değerlendirmeyi düşünüyoruz. Eee bize de bu yakışır doğrusu. Öyle bodoslamadan kampa dalmak yok. Önce çevreyi bir kollayalım değil mi ya ?
Ama o da ne...Pastane yerinde ama bizim pasta yeme durumumuz yerinde değil. Aradan geçen yıllar her şeyi değiştirmiş gibi...Artık bir tane bile pasta alınmadığı gibi süslü kurdeleli kutusu da olmadığından tecavüzcü Coşkun’a da rol veremiyoruz maalesef bu filimde.
Anılarımız yeniden canlanamadan pörsümüş bir balon gibi belleklerimizin bir yerinde kıprdanıp duruyor çaresiz.
Kiparissia dan biraz mazot ve su takviyesi yapıp gece yolculuğumuzu garantiye alıyoruz.
Ver elini ışıklar ve eğlenceler beldesi Naflio...
İki saate yakın bir süre düzgün bir yoldan Megapoli, Tripoli üzerinden Naflio ya varıyoruz. Yolda zaman zaman otoyol a girip zaman zaman da çift şeritli, bizimkilerin duble yol dedikleri düzgün yollardan geçiyoruz. Karanlık bastıktan epeyce sonra Naflio ya giriyoruz ve
limandaki yerimizi alıyoruz. Değişip çarşıya inmek, bir küçük alışveriş de sezon sonu indirimden birer kep alabilmek, bildik bir restaurant da tanıdık yüzlerle yeniden karşılaşmak güzel bir duygu...
6.12 Pelepones de son akşam yemeği.
[attachment=2]
Kabin amirim ile Pelepones’de yenen bu “son akşam yemeğinde” . İsa’sı, havarileri, mavarileri hepi topu iki kişiyiz !...
Günlerce gözlerimizi şenlendiren masmavi koyların, bembeyaz köpükler saçan lacivert denizlerin, insanı heyecandan heyecana sürükleyen kıvrım kıvrım yolların belleklerimize yeni yeni anılar kattığı bu gezimizin şerefine gecenin sürpriz konuğu uzo kadehlerimizi kaldırıyoruz....
Haydi diyoruz “haydi bir başka Pelepones’e...”
10.Ekim.2010 sabahı güneşli bir güne merhaba derken koyu kahvelerimizin güzel kokusu ile karavanımız yeniden canlanıyor.
6.13 Koyu kahveler canlandırıyor
[attachment=3]
Fotoğrafta bir rastlantı olarak görülen "ilaçlar" böyle uzun yolculıuklar için en gerekli olan sağlığı , "para" olmazsa olmazı, "gözlük" iyi görebilmeyi ve özümsüyebilmeyi, "Nordkapp" kupası ise bütün bunlar bir araya geldiğinde sürüklenebilecek heyecanlı ve uzuuun bir macerayı anlatıyor sanki.
Sabah kahvaltısında Koroni den aldığımız dekorlu ekmeğin kalan parçasını yanımıza gelen bir dost ile paylaşıyoruz. Dekorlu ekmek biraz garip geliyor dostumuza ama yine de yememezlik etmiyor tabii ki bu harika sanat eserini.
6.14 Ekmeğimizi dost ile paylaşıyoruz
[attachment=4]
Artık gitme zamanı..Toparlanıp “ağır ağır demir alıyoruz bu limandan”.
6.15 Naflio limandan demir alıyoruz
[attachment=5].
Bu günkü rotamız “nereye kadar gidebilirsek”. Hava durumuna , yakınından geçeceğimiz beldenin canlılığına, canımızın çektiğine bağlı artık.
En büyük korkumuz , herkesi, her şeyi unutup geriye dönmek, Pelepones’in koylarında oynaşan köpük köpük dalgalara yeniden atılmak, kıvrım kıvrım yollarda bıraktığımız heyecanları bir daha bir daha yaşamak, dağlarda, derin vadilerde bıraktığımız sevinç dolu haykırışlarımızın yankılarını yeniden duymak tutkusu...
O tutkunun yakamızı hiçbir zaman bırakmayacağını bile bile karavanımızın burnunu Doğuya, Athina- Selanik yönüne çevirerek bu ümitsiz duygu selinden kurtulmaya çalışıyoruz.
Altıncı Bölümün Sonu