Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland
Kerman.
Yazd’den sonraki durağım Kerman şehriydi. Burası merkez İran’da Yazd’a benzeyen bir yerleşim, ama orası kadar ilginç gelmedi bana. Birkaç güzel camisi, palaeontoloji ve modern sanat müzesi var. Kerman’da benim en çok etkilendiğim yer İran-Irak savaşıyla ilgili müzeydi. Bu müzede 1980’lerdeki uzun savaşın belge ve objeleri sergileniyor. Savaş dünya tarihini en keskin biçimde şekillendiren, yarattığı kırılma notalarıyla geleceğin yönünü belirleyen bir olgu. Savaş konulu müzeleri ve eski savaş alanlarını gezmek beni çok etkiliyor, müzede sergilenen malzemenin ilginçliği açısından değil belki ama bu savaşla ilgili İran ulusunun halet-i ruhiyesini anlamak adına, ziyaretim isabetli oldu. Suriye ve Mısır’da İsrail savaşlarıyla ilgili müzeleri gezerken de benzer şeyler hissetmiştim.
İran- Irak savaşı bilindiği üzere Irak’ın İran’ın güneybatısındaki petrol yatakları üzerinde hak iddia ederek 1980’de saldırıya geçmesiyle başlar. O dönem Irak silah açısından üstündü, İran ise İslam Devrimi’nin de etkisiyle maneviyat açısından üstündü, savaşabilecek insan sayısı da daha fazlaydı. İran bu savaşı hiç istememişti, ancak topraklarına yapılan saldırıya karşı savunma yapmak zorunda kaldı. Sekiz yıl süren savaşın sonunda iki taraf da yarım milyondan fazla insan kaybetmişti, kazanılan somut hiçbir şey yoktu. İran kısıtlı kaynaklarla direndi ve toprak vermedi, savaşın yolaçtığı ekonomik tahribatın etkileri ve psikolojik yorgunluk yıllarca sürdü. Sonuçta bir savaşın yiyip bitirdiği insan ve mal varlığı nasıl telafi edilebilir ki? Elbette o savaş yapılmasaydı İran bugünkünden daha müreffeh bir ülke olacaktı..
Şiraz’ın şarabı şiirlerde kaldı.
Pers medeniyetinin en eski ve önemli şehirlerinden Şiraz, başkentlik yapmış, şarabın, şiirin, güllerin şehri Şiraz.. Öyleymiş eskiden. Şimdi gittiğinizde o havayı hissedebiliyor musunuz? Caddelerine binalarına bakarak değil belki, ama gitmeden önce ikibin yılın Şiraz’ını anlatan birkaç şiir ve eski metin okunursa, hayalgücü devreye sokulursa fayda görülür sanıyorum.
İran misafirini kapalı çarşılara hemen alıştırıyor ve şımartıyor, gittiğiniz her şehirde “Buranın kapalı çarşısı nerede bakalım? Var mı burada da?” diye soruyorsunuz içinizden, yerini bilmeseniz de mutlaka biryerlerde oluyor. Şiraz da mahçup düşmüyor bu konuda Bazar-e Vakil ve hemen karşısında Bazar-e Nou’yu koyuveriyor karşınıza. Memlekette diktirecek adam bulursanız, giyecek cesaretiniz varsa alın rengarenk ve yüzlerce farklı desende kumaşlardan. Varsın Tahran’ın genç nesli kot pantolonlara, üstü İngilizce yazılı tişörtlere geri dönüşsüz geçişini yapsın, Şiraz geleneğini, tarihten gelen asaletini kolayca bırakacağa benzemiyor. Bizde Anadolu’nun eski ve köklü şehirleri ne ise, Şiraz da İran için o.
Kentin eski camilerini, Kerim Han’ını, müzesini elbette beğendim, döndükten sonra aklımda en çok kalan bu mimari yapılar değildi yine de. Şohada Meydanı’na yakın sokaklardan birinde bulduğum otelin tam karşısına arabayı bırakmaya çalışırken, haklı olarak trafik polisi karşıma dikildi. Sokak dardı ve araçların yoğun kullandığı ana caddeye bağlantı güzergahıydı. Adının Mehdi olduğunu öğrendiğim Ahvaz kökenli genç polise, durumu anlattım ve “ Ne olur araba burada kalsın, şimdi iki saat park yeri aramak çok zor, nooolur, görmezden gelin.” anlamına gelecek biçimde baktım, üstüne de badem ikram ettim. Biraz İngilizce biliyordu, nereden geldiğimi öğrenince daha yakın davrandı, “Tamam kalsın.” dedi. Bu arada öyle sohbete dalmışız ki, caddede trafik kilitlenmiş, insanlar gelip Mehdi’den trafiği açmasını istediler. O gidince ben de otele girdim. Ertesi sabah arabanın camına kağıt yapıştırıldığını karşıdan görünce, Mehdi’nin sonradan fikir değiştirip ceza yazdığını zannettim. Meğer bana not bırakmış, adresini, telefonunu, Ahvaz’a gidersem yardımcı olsun diye babasının telefonunu, artık arkadaş olduğumuzu, her zaman ondan yardım isteyebileceğimi yazmış. Mehdi ile arada sms mesajı yolluyoruz birbirimize, bağlantı kopmadı. İşte İran böyle bir ülke..