Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 605
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 169,970
Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

[attachment=1]

Изображение 128.jpg
 

Etiketler

Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

aynı resmi 3 kere yanlışlıkla göndermişim ilk resim bocka icindede fıcıya sadık kalmışlar nalchikin tabiat parkının icinde
ikinci resim sosruka adan resteorant oldukca güzeldir şaşlık ( kuzu şiş ) tavsiye edilir aracla cıkıabildigi gibi teleferikle göl üzerinden de cıkılabiliyor
ücüncü resim ptigorskide bir senatoryum dagın her yerinden ılıca suyu cıkıyor
 

Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

heyecan ve şaşkınlık içerisinde imrenerek takip ediyorum.
 

Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

hem karadan hem denizden dünya turu yapan Gülin Aköz'den (Cavit bey vasıtasıyla) alıntı:
"Geçenlerde bir arkadaş sordu: “Ben de dünya turu yapmak istiyorum, parayı nereden buluyorsun?” Bütçeyi dengelemenin iki yolu olduğunu açıkladım: Geliri artırırsın ya da gideri kısarsın. “Herkes son model cep telefonu, makyaj malzemesi, plazma TV alacak, otomobil yenileyecek, çocuğuna bakıcı tutacak parayı nereden buluyorsa ben de oradan buluyorum. Çalışıp biriktiriyorum” dedim. Aslında soru “Parayı nereye harcıyorsun” olmalı. Örneğin en fakirimiz bile sigara içiyor. Ben o kadar zengin değilim! Çay, kahve, gazoz da içmiyorum. Lüks aramıyorum, yatakhanelerde kalıyorum. Uçak yerine otobüse biniyorum. Latin Amerika, Afrika ve Asya’da ayda 600 dolara çok rahat gezilir. Kalacak yere 9 dolar verdiğimde “pahalı” oluyordu benim için. Daha pahalı yerlere de gitmeyiverirsiniz.
Tüm bu açıklamalardan sonra hatırladım: Arkadaşım Dubai’de Oracle’da çalışıyordu, maaşı gayet iyiydi! Aşçı yamağı, çırak bile geziyor artık. Kısıtlı parayla seyahat daha renkli yollar açıyor. Düşük sezon ve fırsatları takip edebilirsiniz. Bir arkadaş Muscat’a neden gittiğimi sormuştu. “Ucuz bilet vardı” demiştim. “Ha yani cehenneme ucuz bilet bulsan, gideceksin” demişti. Elbette, Dante gibi bir yolculuk yapsam fena mı olurdu?"
 



Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

selam zafer zafer bey
ben neden suziki vitara 3 kapı tercih ettiginizi soracam
benim bildigim 1.6 motor ve düz viteslidirler çok azda olsa 2.0 lt otomatik viteslileri var ama cok az
arazi vitesli ve kısa saşi olması arazide cok avantajlı olmasına ragmen kullandıgım kadarıyla yolda özelliklede uzun sürüşlerde
rahat ve stabil degildi tabi arka koltukdan bagajdan ve her fırsatda zıplamasından bahsetmeyecem
 

Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

akhan3461' Alıntı:
selam zafer zafer bey
ben neden suziki vitara 3 kapı tercih ettiginizi soracam
benim bildigim 1.6 motor ve düz viteslidirler çok azda olsa 2.0 lt otomatik viteslileri var ama cok az
arazi vitesli ve kısa saşi olması arazide cok avantajlı olmasına ragmen kullandıgım kadarıyla yolda özelliklede uzun sürüşlerde
rahat ve stabil degildi tabi arka koltukdan bagajdan ve her fırsatda zıplamasından bahsetmeyecem

Tamamen ekonomik sebeplerden(fiyat-performans) tercih ettim bu aracı ve şimdiye dek hiç hayalkırıklığına uğratmadı. Kırıcı off-road etaplarına girmeyecektim, yine de motoru ve yürüyen aksamı güvenilir bir araç lazımdı bana. Tek kişi seyahat edecektim, bu yüzden iki kapılısı yeterliydi. Araç elbette lüks SUV’lar kadar konforlu değil ama Defender ile kıyaslandığında çok daha stabil. Hem otomatik vitesi hem de aracın yol davranışı açısından alışkanlık kazanmak gerekiyor, yoldayken binek otomobildeki gibi muamele edilmemesi lazım, yüksüzken virajlarda arkayı salabiliyor, ilk günlerde birkaç heyecan yaşamıştım, yüklüyken hiç sorun yok. Otomatik vitesin de bir karakteri var ve gaz pedalına basma şiddetine göre istediğim şekilde müdahale edebiliyorum, elbette bu arabayla sollama yaparken daha paylı davranmak lazım, öyle ok gibi fırlamıyor. Ben şehir içi-dışı sakin araç kullanan bir insanım, arabama binseniz otomatik vitesin geçişlerini hissetmezsiniz, o derece. Şehir dışı benzin tüketimim 7lt/100km(LPG ile 5,5lt benzin parasına geliyor), bu sınıf araçlarda daha az yakanı bulmak zor. Şimdiye dek parkurun gerektirdiği tüm zorlu koşullarda denedim aracı, yetersiz kalmadı. Bu seriden 4 kapılı Grand Vitara’ların, düzgün lastik ve yükseltmeyle neler yaptığını, TRT'de yayınlanan ‘Zor Yollar’ belgeselinde izleyebilirsiniz, takviyelerle arazi yeteneği olduça artıyor.

Benim gerçekleştirdiğim tarzda düşük bütçeyle ülke aşırı ve değişik yol-iklim koşullarını içeren uzun yolculuklara çıkacaklara bu serideki Suzuki’leri öneririm(48000km ve18 ülke geçtikten sonra).
Bendeki model Grand Vitara en fazla iki kişiyle çıkılacak yolculuklar için uygun, aileye gelmez. Diğer avantajı genelde haftasonları kullanılan Defender tipi tam arazi araçları gibi olmaması. Benim iki araba alma imkanım yok, bununla hem uzun yolculuklar yapıyorum, hem de gerekirse günlük şehir içinde kullanıyorum.

Söylediğiniz gibi bu serideki araçlardan Türkiye’de fazla yok sadece iki sene satılmış(2004-2005), ama Japonya’daki üretim aralığı 1999-2005 yılları. Tüm parçaları bulunuyor, periyodik bakım parçalarının yarı fiyatına muadilleri de var, şimdilik sorun yok.

Ben marka bağımlısı değilim, 4*4'lerin de amaca yönelik değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse:
"Bu yolculuklara kamu çıkması 20 yıllık Defender ile gider miydin?" diye sorulsaydı cevabım "Hayır." olurdu.
"Hafta sonları çamura batmak, yakın çevredeki dağlarda gezinti yapmak için hangi aracı seçersin?" diye sorulsaydı cevabım "Defender." olurdu.
 


Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

Arabayla geçtiğim Türkiye'nin doğusundaki ülkeler, Ortadoğu Bölgesi ve Kuzey Afrika'da dizel kalitesi çok düşük ve dizel araçların girişlerinde yüklü ek vergiler var. Bu ülkelerde dizel binek araç yok. Özellikle yeni nesil dizel motorlu(Euro3-4 standardı yakıtla çalışan ve çok delikli enjektörlere sahip) araçlarla gidilirse teknik sorun yaşama ihtimali çok yüksek, yedek enjektör alınmalı, zira tıkanırsa temizletilemeyebilir. Common Rail(turbo ve turbo-intercoolerli) motordan anlayan, tamir ve ayar yapabilecek adam bulmak da zor olabilir. Benzinli motorlar bu tarz ülkelere yapılacak yolculuklar için daha uygun.
 

Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

cok haklısınız zafer bey
özellikle yeni nesil dizel motorlarla kıtalar yada ülkeler arası yola cıkmak akıl karı degil gerci yeni nesil turbo beslemeli benzinli motorlarda bircok elektronik
beyin olmasından dolayı benim icin makul degil
arac benzinli olacak ve her türlü benzini yakacak ( konyada bir defasında BMW ye aldıgım benzin benzin pombasını bozmuştu ) 10 yaş üzeri olmayacak
bu konuda japonları tek geciyorum enteresan araclarını kullandım
1990 model toyota corolla wagon 4 ceker ve subaru legacy sıradışı olanlardı
jeep olarak land cruiserin üzerine tanımam tabi bu arac icin bandrol ve yakıt sorunun olmayacak
subaru forester orta sınıf arazi aracları icinde en iyisi oldugu söyleniyor
birde rusyada lada niva nın 5 kapılarını gördüm türkiyede olsa cok tutar diye düşünüyorum
 



Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland

İsfahan

Her İranlı kendi yaşadığı şehri seviyor ve övüyor genellikle, İsfahan halkı ise kentlerini bir başka sahiplenmişler. Meşhur “İsfahan cihanın yarısıdır” sözünü biliyordum buraya varmadan önce. Şehirden ayrılırken ben de benzer düşünceye sahip oldum, cihanın yarısı payesini fazla iddialı bulsam da, İran’daki en güzel şehir olduğunu düşünüyorum. Mimarisi, tarihi geçmişi diğer yerlerdekinden daha fazla korunmuş, sahiplenilmiş.
İsfahan Avrupa’da bulunsaydı en az Roma veya Paris kadar turist çekerdi şüphesiz, ama o zaman benim için bu kadar çekici olmazdı. Burada parkları, meydanları, taş köprüleri dolduran insanlar bizzat bu ülkenin sakinleri. Bazen insan kalabalıkları da kentin dokusunu bozabilir, güzellikleri alıp götürebilir; Venedik’deki, Vatikan’daki gibi. İsfahan’daki kalabalıklar ise mimari güzelliklere, sokaklara asıl ruhunu veren varlıklar. Eminim ki İmam Humeyni Meydanı her akşamüstü İranlı ailelerle dolup taşmasaydı, İmam Camisi ibadete kapatılıp tamamen müzeye çevrilseydi, bu derece büyüleyici gelmezdi. Tahran’ın politik, sosyetik, koşuşturması bol atmosferinde geçen günlerden sonra, burası sakinliği, şirinliği fotojenik güzelliğiyle ilaç gibi gelmişti. Bazen bir şeyi anlatacak yeterli benzerlikte referanslar bulamadığımızda “Anlatılmaz, yaşanır.” deriz ya, İsfahan’da öyle bir yer işte, onunla benzerlik kurulabilecek başka şehir yok yeryüzünde.

Kurak topraklar üzerinde geçen yaklaşık beşyüz kilometrelik yolculuktan sonra akşamüstü kente vardığımda, hava kararana dek kalan zamanı değerlendirmek için şehir merkezindeki Chehel Sotun Sarayı, Doğa Tarihi Müzesi ve Dekoratif Sanat Müzesi’ni gezdim. Chehel Sotun Sarayı, daha önce gördüğüm İran sarayları ile benzerlikler taşıyor, üstü kaplı çok geniş bir terası, önünde uzanan ince uzun havuzu ve çevresinde geniş bir bahçesi var. Tarihi onyedinci yüzyılın ortalarına gidiyor, yangın geçirmiş ve onsekizinci yüzyılda neredeyse baştan inşa edilmiş. Diğer müzeler adlarından beklendiği kadar görkemli değilse de görülmeye değerler.
Müze turundan sonra, metro çalışması yüzünden karışmış trafikle dolu caddelerden ilerleyerek güzel bir hostel bulup yerleştim. İç avlulu binalara hayranlığım giderek artmaya başladı, şehrin en kalabalık, gürültülü yerinde bir binaya giriyorsunuz, içindeki odanızın kapısının açıldığı, sessiz, sakin bir avlu var, insanı kesinlikle iyi hissettiriyor.
Konaklama işini haletlikten sonra İmam Humeyni Meydanı’na yürüdüm. Burası şimdiye dek gördüğüm en büyük ve etkileyici meydan. Görkemi sadece boyutlarından gelmiyor elbette, sınırlarını belirleyen yapılar, İmam ve Şeyh Lütfullah Camileri, bahçesi, çimenleri, havuzu ve en önemlisi meydanı dolduran, mekana hayat veren insanları gerçekten etkileyici. Yolculuklarda normalde bir yere saatlerce takılı kalmamıştım hiç, ilk kez İmam Humeyni Meydanı’nda iki gün üst üste gidip akşamüstünden gece geç saatlere kadar vakit geçirdim, insanları izledim, çevreyi dinledim, banklarda oturdum, çimenlerde yattım, yanıma gelenlerle sohbet ettim.
Büyük Cami’nin meydana bakan dev giriş kapısını fotoğraflarken yanıma üç genç geldi. İsimleri Emir, Ali ve Gelincik. Yirmili yaşlardaki kardeşlerle yaptığımız ayaküstü sohbetin uzayacağı anlaşıldığında Emir çimenlerde oturan anne-babasının yanına çay içmeye davet etti, onlarla da tanıştım. Babaları emekli askeri helikopter pilotuymuş. Ben de havacılığa meraklı biriyim, yamaç paraşütü geçmişim var, doğal olarak saatlerce bu konularda sohbet ettik. Gençlerin ilgi alanları ise farklıydı. Türkiye’deki akademik kariyer ve iş imkanlarını sordular, kendi gelecek planlarını anlattılar. Söylediklerine göre aileler akşam yemeğinden sonra bu meydana geldiklerinde eteklerindeki tüm taşları dökerlermiş, karşılıklı eleştiriler yapılıp, dileklerde bulunulurmuş. Emir’e, “Annene, babana kendileriyle ilgili olumsuz düşüncelerini de dile getirebiliyor musun?” diye sorduğumda, “Evet, rahatlıkla konuşuruz her şeyi, uygun dil kullanmaya gayret ederiz.” cevabını verdi.
Hostele döndüğümde, kendi aralarında İran ile ilgili ahkamlar kesmeyi dışarıya çıkıp bizzat İran’ı yaşamaya, insanlarla kaynaşmaya tercih eden batılı ürkek turistleri görünce, bir ülkeye gidip otele kapanmanın, çevredeki birkaç karakteristik yapı önünde hatıra fotoğrafı çektirip geri dönmenin bana hitap eden bir gezginlik tarzı olmadığını geçirdim içimden, yine de her türlü seyahat edene saygım var, gezmek evde oturmaktan iyidir.

İsfahan, Zayende Nehri’nin iki yakasında kurulmuş, akarsuyun üzerindeki tarihi taş köprüler kentin en önemli sembolleri. En uzunu 300 metrelik 33 kemerli Si-o-seh Köprüsü. Çubi, Kaju ve Şehristan Köprüleri de görüntüleri birbirlerinden farklı, düzgün restore edilmiş taş yapılar, onüç ile onyedinci yüzyıllar arasında yapılmışlar. Eskiden bu köprülerin üzerinde çok sayıda çayhane varmış, Şimdi sadece Si-o-seh üzerinde bir tane var. Akşamüstü sıcak etkisini yitirmeye başladıktan sonra kentte yapılabilecek en güzel şey, buraya gelip çay içmek bence. Ben gittiğimde günlerden Cumaydı. Namazdan çıkan insanlar köprünün altındaki gölge ve serin alanda toplanmış şarkı söyleyenleri dinliyor ve eşlik ediyorlardı, İran Halk Müziği’ni en yalın haliyle dinleme fırsayı buldum.
Sanırım yaz mevsiminin etkisiyle su akışı zayıftı, köprülerin arasındaki göl görünümündeki durgun bölümlerde su bisikleti gezintisine büyük ilgi vardı.

İsfahan’da gezgin olmak mutluluk verici, o kadar az turist var ki insanlar varlığınızı hemen fark ediyor ve diyalog kurmaya çalışıyor, rahatsız edici üslub asla yok, hatıra eşyası satan dükkanlarda bile. Gençler, çocuklar, yaşlılar.. Sadece gülümseyip selamlarını almanız yeterli.
Bir de canınız hamburger kaçamağı yapmak isterse, rekor kırma amacı taşımayan dünyanın en büyük seri üretim hamburgerlerini denemenizi öneririm…
 








Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,691
Mesajlar
1,522,225
Kayıtlı Üye Sayımız
166,536
Kaydolan Son Üyemiz
süvariemin

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst