Ynt: Tek Başıma Otomobil ile İran - Azerbaycan - Gürcistan - Ermenistan; 15.500 km Overland
Kafkaslar'ın güzel ülkesi Gürcistan.
Kars’dan Hopa’ya inen manzaralı ve araba sürmesi eğlenceli yolu geçtikten sonra sahilden devam edip on kilometre uzaklıktaki Sarp Sınır Kapısı’na vardım. Bu seyahatte Gürcistan’ın dört farklı sınır kapısını gördüğümden rahatlıkla söyleyebilirim, burası en yoğun çalışanı. Gürcistan’ın kayda değer üretimi bulunmadığından özellikle sınıra yakın yerlerde yaşayan ve Türkiye’de çalışsan Gürcüler çoğu ihtiyaçlarını bizden karşılıyorlar. Türkiye’den Gürcistan’a geçen Türklerin de amacı eşya almak değil başka ihtiyaçlarını karşılamak, genelde erkekler bir araya gelip otomobillere doluşup hafta sonları Batum’a gece eğlencesine gidiyorlar. Aynı coğrafyada yaşamalarına rağmen Türkler ile Gürcülerin hayat biçimleri çok benziyor diyemem. Gürcülerin Hristiyan olmaları daha da önemlisi Sovyet ekolünden gelmeleri gerçeği, farklılaşmanın temel sebepleri. Misafirperverlik, yabancılara gösterdikleri ilgi alaka açısından ise Ruslardan ayrıldıkları söylenebilir. Genelde sıcakkanlı ve Türklere düzgün davranıyorlar, Özellikle Batum ve çevresi için Türkiye’den gelenler önemli geçim kapısı. Ülke diğer tüm Post-Sovyet devletlerindeki gibi çözüm bekleyen sayısız dahili ve uluslararası sorunlarla cebelleşiyor. Devlet Başkanı Saakaşvilinin birkaç yıl önceki akıllara ziyan Osetya hamlesinden sonra Rusya’dan fena darbe yedi. Halen Osetya ve teorik açıdan Gürcistan’ın parçası sayılan Abazya fiilen Rusya’nın egemenlik alanına dahil durumda, sınırlarını Rus askerleri bekliyor.
Gürcistan’da fuhuş ve kumar yaygın ve inkar edilemez bir olgu ancak devlet tarafından pek müdahale edil(e)miyor, tabii ki bu sektörler mafyanın elinde, yine de endişe etmeyin, sözkonusu alanlara burnunuzu sokmazsanız, kimse yolunuza çıkıp sizi tehdit etmez. Eğer aklınıza “Madem bu derece kasvetli, sorunlu ve fakir bir ülke, halk nasıl tahammül ediyor, duyarsız kalabiliyor?” diye sorarsanız hemen cevaplıyayım: Sabahın yedisinden itibaren bira içmeye başlayarak
Abarttığım düşünülebilir, ancak gidip görmek gerek, şişe suyundan ucuza bira, şarap ve votka bulmak mümkün, hem de 3-5 litrelik bidonlarda satılıyor, ara sokaklara girin, dükkanları göreceksiniz. Ayrıca park ve meydanlarda dev fıçılı el arabalarından akut alkol ihtiyacı giderilebiliyor.
Hopa’dan sınırı geçene kadar plajlar bomboştu, Gürcistan tarafında ise doluydu. Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında halk denizi balıkçılık amaçlı kullanır, dinlenmek ve eğlenmek için pek rağbet etmez, yayla hayatını tercih eder, Gürcistan ve Bulgaristan’da ise yağmur altında bile güle oynaya denize giren insanlara rastlarsınız.
Batum’a akşama doğru ulaşıp sahilin biraz gerisinde kalan Türklerin rağbet ettiği otele yerleştim, resepsiyondaki kişi gerektiği kadar Türkçe biliyordu. Otel vasat, en azından ucuzdu. Tek gelmişim, erkeğim, haliyle beni gece eğlencesi müşterisi zannettiler, istersem gerekli şeyleri tedarik edebileceklerini söylediler, istemediğimi söyleyip gidip yattım.
Ertesi sabah, Batum’un görece eli yüzü düzgün batı sahilini ve büyük park bölgesini dolaştım.
Burası doksanlı yollarda gayet mütevazı bir kasabaymış, kısa sürede zenginleşen Azeri ve Ermeni azınlık rağbet edince otellerin sayısı da fiyatı da artmış, yani eski müdavimlerinin söylediğine göre Batum’un eski tadı yokmuş.
Şehirin sahil kısmını elden geçirmeye çalışmışlar, rekreasyon amaçlı düzenlemişler, ancak hemen yanıbaşındaki eski kısım dökülüyordu, yollar, kaldırımlar, her taraf bakımsız. İnternet kafeden fazla elektronik kumar makinesi mekanları bir de onlarca döviz büfesi var. Türk lirası tüm ödemelerde rahatlıkla kullanılabilir, itibarlı para birimi orada. Batum’un merkezinde özellikle görülmesi gereken bir yer yok bence, kentin genel havasını ve insanların yaşamlarını gözlemlemek, elden geldiğince diyalog kurmaya çalışmak yapılabilecek en iyi şeyler..