Bir zamanlar, Uzakdoğu'da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu Samuray vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına rağmen insanlar onu kimsenin mağlup edemeyeceğine inanıyordu. Birgün, yaşlı samurayın kasabasına vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam, rakibini kışkırtma teknikleri ile tanınıyordu. Değişmez şekilde kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır,sonra da en küçük hatayı affetmeden rüzgar hızıyla saldırır ve mücadeleyi kazanırdı. Bu genç ve sabırsız savaşçı hiç kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Bütün öğrencileri böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da yaşlı Samuray onun kavga davetini kabul etti.
Herkes, kasaba meydanında toplandı. Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı,yüzüne tükürdü,akla gelecek her türlü aşağılamada bulundu. Hatta atalarına bile küfretti. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için saatlerce uğraştı. Fakat yaşlı samuray hep sessiz ve hareketsiz kaldı. İkindiye geldiğinde durum değişti. Artık yorgun düşmüş kibri kırılmış aceleci savaşçı dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrenciler hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı.. Dayanamayıp sordular :
- Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz? neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kulllanmadınız? onun yerine hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz?
Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi :
- Biri size bir hediye getirse ve siz de onu kabul etmeseniz, o hediye kime ait olur?
- Hediyeyi vermeye çalışana,diye cevaplar öğrencilerden birisi.
Aynı şey kıskançlık,öfke ve hakaretler içinde geçerlidir,diyerek,son noktayı koydu Samuray.
- Eğer kabul edilmezlerse onlar taşıyana ait olmaya devam ederler.
SM-J710FQ cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi