Kışın İtalya: Çizmenin Burnuna Yolculuk

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan oralakbas Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 129
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 41,140
Sabah ayrıldığımız yerden Catania 42 km mesafede. Saat 10.30’da Catania'da işaretlediğimiz park yerine varmıştık. Burası bir kilisenin bahçesi ya da meydanı… mahalle arası bir yer. Rahat görünüyor (37.522765, 15.090248). Burayı seçmemizin nedeni aslında Etna’nın belli bir yüksekliğine kadar çıkan ve çevresini dolanan Circum Etnae treninin istasyonuna yakın olması. Yanı başımızda bir karavan park yeri daha var. Büyük olasılıkla kışlamak için kullanıyorlar. Açık; istesek girebiliriz, ama ihtiyaç duymuyoruz.
Hemen hazırlanıp tren istasyonuna gittik; Borgo istasyonu… yaklaşık 700 m mesafede. İstasyon ıssız, bilet gişesi filan kapalıydı. Etna treni için bir zaman çizelgesi var ama trenin çalıştığına dair bir emare yok. Nihayet bir görevli gördük. Tam bir Tarzanca ile anladık ki bugün dini bir bayrammış: Holly Immaculata. Dolayısıyla tatilmiş. Zira, yol boyunca kalabalık bisikletli gruplar dikkatimiz çekmişti, “bugün hafta sonu da değil ama...” diye diye, anlamaya çalışmıştık. Benzin istasyonunda da karavan ve off-road grupları görmüştük. Millet meğer tatil diye aktivite halindeymiş. Neyse…


dell'Amenano Çeşmesi... Sicilya'daki en güzel çeşmelerden biri diye geçiyor. Hikayesi Amenano nehrini anlatan Yunan efsanelerine dayanıyormuş.


Roma Anfitiyatrosu kalıntıları... Şehrin göbeğinde.


San Nicolò l'Arena kilisesi yarım daire şeklindeki Dante meydanında. Yapı Etna'nın koyu renkli lav taşlarıyla yapılmış ve bitmemiş ön cephesi ile ünlüymüş.


Mahalle arsında kalmış Antik Yunan Tiyatrosu. Arkada San Francisco d'Assisi kilisesinin güzel kuleleri görünüyor.


Antik Yunan Tiyatrosunun evlerle içi çe geçmiş görünümü


Antik tiyatronun alt kısımlarında çepeçevre koridorlar... Aynı zamanda buluntular sergileniyor.
 
Son düzenleme:

Etna gezimiz ertelenince gidip şehri dolaşmaya karar verdik. Hemen o istasyondan metroya geçtik. Bilet 1€ ve makineden alınabiliyor.
Catania Sicilya’nın doğusunda Etna Yanardağı’nın denize inen eteğindeki ovada yerleşmiş, nüfusu 300.000’in üzerinde büyük sayılabilecek bir kent. Tarihi birçok bakımdan Siracusa’ya benziyor. Ayrıca bir de Etna’nın patlamalarından etkilendiğini, zaman zaman yıkılıp yeniden yapıldığını eklemek gerek.
Catania’nın merkezi çok canlı, ana baba günü gibiydi. Kiliseler kalabalık... Çanlar çalınıyor, ayinler yapılıyor. Katedrali, Katedral meydanındaki ‘fil üstünde dikilitaş’ olan heykeli, dell’Amenano Çeşmesi’ni, şehrin ortasında evlerin içinde/altında kalmış Antik Yunan ve Roma tiyatrolarını, pazaryerini, sokaklarını uzun uzun gezdik. Birçok bina veya yerde buradan yetişmiş ünlü opera bestecisi Vincenzo Bellini’nin (1801-1835) adı geçiyor.


Antik tiyatro kazıları için kamulaştırılmış evlerden biri korunmuş; bir dönem yaşantısını sergileyen bir müze olarak kullanılıyor.


Evin tavanlarından birinin süslemesi.


Evin mutfak kısmı... Yerde tıpkı babaannemizin hamur teknesi


Evin güzel seramik kapları.


İkindi güneşinde San Francisco d'Assisi kilisesinin ön cephesi.


Catania balık pazarında bir tezgah.
 

En ilginç yerlerden biri, eski şehrin sokak aralarından birinde karşımıza çıkan Antik Yunan Tiyatrosu; yüzyıllar içinde bütünüyle gelip üzerine yerleşenlerin evlerinin altında kalmış… ilk kazılar 17. yüzyılda başlamış ve aralıklarla bu güne kadar sürmüş. Bu kalıntıları mekân haline getirerek üzerine ev kuranlardan kamulaştırmalar yoluyla mülkleri alınmış; ardından yıkımlar ile sonunda tiyatro ve yanı başındaki Odeon açığa çıkarılmış. Halen daha bu alan evlerin arasında ilginç bir görünüm arz ediyor.
Bu arada Etna gezisini nasıl yapabileceğimizin derdindeyiz… sonunda Turizm Danışma Bürosu’nu bulduk, bilgi aldık. Büronun görevlisi Etna treninin bugün çalışmadığını teyit etti. Circum Etnae treninin yolculuğu 3 saat sürüyormuş. Borgo istasyonundan bineceğiz; Giarre-Riposto istasyonunda inip Messina'dan Catania'ya gelen trenlerden birine binerek de Catania’ya döneceğiz.
Akşam inerken yine metro ile karavana döndük, dinlendik.


Balık pazarında midyecinin tezgahı...


Balık pazarında başka bir tezgah.


Sebzeler de bol ve çeşitli... Aralık ayında enginar


Yılbaşı çiçekleriyle süslü bir seramik tezgahı.


Ahşap, renkli oyuncaklar cümbüşü...


Akşam çökerken bir Catania sokağı.
 

9 Aralık 2017, Cumartesi; Catania'dan Etna'ya… Circumetnea Treni
Bugün Etna’yı biraz daha yakından görmek istiyoruz. Sabah 08.30 gibi çıktık; amacımız Etna’nın çevresini dolanan ve tarifede 09.03’de görünen Circumetnea trenini yakalamak. Borgo istasyonuna 10 dk mesafedeyiz. Varınca öğrendik ki tren 09.43’de imiş. Biraz bozulduk bu duruma ama yapacak bir şey yok; biletlerimizi aldık: iki kişi 15.8€. Şansımıza, günlerdir günlük güneşlik olan hava bugün bulutlanmış
Etna Avrupa’nın hem hala aktif olan, hem de en yüksek yanardağı imiş. Zirvesi 3.350 m dolayında diye geçiyor. Bu rakamın kesin olmayışı patlamalar ve lav birikimleri dolayısıyla yüksekliğin değişebiliyor olmasındanmış. Zirveye tırmanmak isteyenler için rehberli rotalar da var; patlamalar yüzünden rotalar sık değişebildiği gibi güvenlik nedeniyle de rehber almak mecburi. Yakın zaman önce, 2002 yılındaki bir patlamada Catania’nın sokakları küllerle kaplanmış. Etna’nın aktivitesi çok eski çağlara kadar gidiyormuş… Mesela Antik Romalılar Etna’nın ‘Tanrı Vulcan’ın maden ocağı’ olduğuna inanmışlar Sicilya da ‘Ateş Ülkesi’ diye biliniyormuş.


Catania, Borgo istasyonunda Etna çevresi turu için beklerken... Circumetnea treni


Tren güzel manzaraların içinden yol alıyor...


Trenden bir görünüm.


Şimdi daha yükseklerdeyiz.


Küçük, güzel çiftlikler, köyler geçiyoruz.


Makinistin ikram ettiği güzel ekmek
 

Trenimiz iki vagondan ibaret… rahat koltukları var. Yola koyulduktan sonra bir müddet batıya doğru Catania’nın arka mahallelerinin içinden geçti; çok sayıda istasyonda yolcu aldı, indirdi. Sonra yavaş yavaş şehrin dışına çıkmaya, tepelerin, vadilerin içinden kuzeye doğru gitmeye ve yükselmeye başladık. Küçük köyler, dağınık evler, çiftlikler, ekili topraklar, eski lav kütleleriyle kaplı araziler geçiyoruz. Etna’nın eteklerindeki toprağı beslediği, bereketinin yüksek olduğu her halinden belli. Güzel bağlar, bahçeler arasında ilerliyoruz. Bulutlar arada açıldıkça manzara renkten renge giriyor. Etna’nın tepesini göremiyoruz ama harika manzaralar görüyoruz.
Yeri gelmişken not düşmekte fayda var; bu rotayı karayolundan da yapmak mümkün. Demiryoluna hemen hemen paralel giden ve Etna’yı çevreleyen karayolu kendi aracıyla gezmek isteyenler için mantıklı bir seçenek. Biz değişiklik olsun diye treni seçtik.


Yüksek düzlüklerde göz alıcı bahçeler...


Randazzo istasyonuna gelmiş bulunmaktayız.


Randoazzo'da bir kilise: Basilica di Santa Maria Assunta.


Güzel Belediye meydanının bir köşesinde hoş bir heykel; kadın, erkek,çocuk ve bir güvercin.


Belediye meydanının diğer köşesinde kemerli geçit; Via Degli Archi'nin girişi.


Via Degli Archi...
 



Bu arada ilginç bir şey oldu; öğlene doğru bir makinist bir paket ile yanımıza geldi; az önce aynı paketi elinde tepsi gibi tutarak ön tarafa arkadaşlarının yanına geçmişti. Paketin kâğıdını araladı. Baktık kek dilimi gibi kesilmiş iki parça ekmek uzatıyor bize, gülümseyerek… sanki, kış günü iki çaylak turist binmiş trene madem, şunlara bir güzellik yapayım, demiş Mis gibi taze ılık bir ekmek, bir de üzerine zeytinyağı gezdirilmiş ve kekik serpilmiş… bu güzel ikram ile duygulandık, teşekkür ettik; mutlulukla yedik
Tren yaklaşık iki saatte Randazzo adlı bir kasabaya vardı. Burada aktarma yapılacak; Riposto'ya, yani yolculuğun son durağına bir başka trenle gidilecek. O da iki saat sonra 13.30’da kalkacakmış. Bu durumda yapılacak tek şey Randazzo'yu gezmek
Randazzo fazla bir özelliği olmayan küçük bir yerleşim. Deniz seviyesinden 765 m yukarıdaymış. Lav taşlarıyla yapılmış koyu renkli binalar ortamı kasvetli gösteriyor. Belki havanın kapalı olmasının da etkisi var. Ama bu küçücük yerde bir doğa bilimleri müzesi olduğunu görmek ilginçti. Belediye meydanı da çok güzel… derken yağmur başladı. Bir cafeye sığındık, kahve içtik, ısındık. Daha sonra istasyona döndük.
Riposto treni tek vagon ve iyice eski bir şey… bizi istasyonda bekliyordu. Zamanında kalktı. Riposto'ya doğru giderken de yine güzel vadilerden, köylerden geçiyoruz… ama bulutlar yüzünden hala Etna'nın tepesini göremiyoruz
Yaklaşık bir saat sonra deniz seviyesine ulaştık, Giarre istasyonunda indik. Burada inmemizin Catania’ya dönüş açısından daha pratik olacağını turun başında belirtmişlerdi. Gelgelelim Giarre istasyonu bir takım tadilatlar altında yolu izi pek anlaşılmayan bir yer; belli ki yeni bir platform yapılıyor. Tren de oradan kalkacak görünüyor ama aradaki bariyerler yüzünden o platforma nasıl geçebileceğimizi bilmiyoruz… ortada da kimsecikler yok. Neyse, beraber indiğimiz insanları biraz gözledik. Sonunda birileri bir yol buldu, geri kalanlarımız onların peşine takıldı Messina'dan gelip Catania'ya giden trene bilet aldık, makineden… ortada gişe filân da yok; kişi başı 3.1€. Az sonra tren geldi. Catania merkez istasyonda inince de metroya geçip karavana geldik.


Via Degli Archi'den çıkar çıkmaz karşıda San Nicolas Kilisesi.


San Nicolas kilisesinin ön cephesi; önünde ilginç yaşlı adam heykeli ile


Sokak aralarından evler, çatılar... kılçık TV antenleri


Sıcak kahve molası


Kahve içtiğimiz dükkandan bir köşe... eski bir kahve öğütme makines.


Randazzo sokaklarından istasyona doğru yürürken.
 

Saat 16.00 olmuştu. Bir an, bu geceyi de burada mı geçirsek diye kararsız kaldık. Sonra ayrılmaya karar verdik. Çünkü Sicilya turu şimdiye bitmiş olmalıydı; ayırdığımız bir hafta süreyi aştık bile. Bu gidişle kalan yerleri yetiştirme telaşına düşebiliriz. Önümüzde bir Taormina kaldı; oraya da şimdi ulaşırsak; yarın sabah erkenden gezer, ardından Messina’yı geçmek üzere yola çıkabiliriz, dedik.
Taormina'ya doğru yol, yaklaşık 50 km, otoyol, yine denize paralel çok güzel manzaraların içinden geçiyor. Uzaktan zaman zaman Taormina’nın oturduğu tepe ayırt ediliyor. Neredeyse denize sıfır yükselen çok çetin bir yamaçta olağanüstü bir yer… belli ki santim düzlük yok! Popülaritesi de çok yüksekmiş. Büyük olasılıkla şehrin içinde park yeri bulamayacağız; öyleyse çok dar da olsa kıyı şeridinde bir yerde kalalım, sonra bir araçla yukarı çıkarız, diye düşündük.
Yaklaşık bir saat sonra otoyoldan ayrıldık; çıkışında 2€ ödedik. Deniz seviyesine yakın virajlı bir yoldan ilerledik... Taormina’ya çıkmak için bir teleferik varmış; dibindeki park yerini işaretlemişiz… gittik yerleştik, aman da ne iyi oldu burayı bulduğumuz, dedik. Gelgelelim paralıymış. İlk saat 2€, sonraki her saat 1€ ertesi gün öğlene kadar nereden baksan 20€. Belki başka bir yer buluruz, bulamazsak geliriz artık, deyip oradan ayrıldık. Haritadan, ileride denizin kenarında tren istasyonunun yanı da park edilebilirmiş gibi görünüyor… geldik ki koca park alanı, etraftaki tek düzlük alan, kapalı! Çok asap bozucu Neyse… İstasyona inen yolun az genişlediği bir yere, bir evin önüne yerleştik (37.847077, 15.283787). Eğimli, yol kenarı vb ama bir gece idare ederiz, dedik. Yine de geceyi rahat geçirdik
Efsun&Oral


Randazzo istasyonunda Riposto treni bizi bekliyor


Trene daha vakit var; bekleme salonunda oturalım


Dağın bu yüzünde de güzel bahçelerden geçiyoruz.


Bağlar, bahçeler göz alabildiğine uzanıyor.


Artık Catania'ya dönüş trenine biniyoruz.


Ertesi sabah Taormina'da, yolun kenarındaki park yerimizden bir görünüm. Sağda aşağıda istasyonun park yeri... düzlük. Kapatmışlar, hiç araba yok
 
Son düzenleme:

10 Aralık 2017, Pazar; Taormina, sonra anakaraya geçiş
Sabah Taormina'yı görmek için funuvia (teleferik) ile çıkmağa karar verdik; teleferiğin kalktığı bu bölgenin adı Mazzaro. Güzel kumsalı ile yazın başlı başına bir çekim merkeziymiş. Park yerimiz ile burasının arası hayli var… yürümek için yorucu bir yol olur, dönmek de öyle. O yüzden karavanla gelip park ettik; Taormina’yı dolaşıp geldikten sonra da buradan yola devam ederiz diye düşündük.
Teleferik tek yön kişi başı 3€… 15 dk’da bir kalkıyor.
Taormina Sicilya’nın en çekici tatil kasabası, diye geçiyor. Dünyanın her yerinden turistlerin gözdesiymiş. Üstelik sadece bugün değil, Yunan kentsoyluların Siracusa’dan geldikleri antik dönemlerden bu yana da hep ilgi çekmiş.
Gerçekten de gerek teleferikle çıkarken, gerek Taormina’ya varıldığında hangi yöne bakılsa son derece etkileyici bir manzarası var… muazzam deniz, Etna ve kuzeyde ana kara görüntüleri ayaklarımızın altına serilmiş.


Teleferik ile Taormina'ya çıkarken kuzeye doğru manzara... Uzakta hayal meyal İtalya anakarası seçiliyor.


Taormina'nın içine doğru ilerlerken...Pazar sabahı mahmurluğu


Bir taş evin güzel cephesi.


Lav taşları, tuğla ve diğer taşların hoş kombinasyonu.


Antik tiyatroya giden yol üzerinde bir çift güzel balkon.


İlginç seramik büstlerle dolu bir hediyelik eşya vitrini.
 

Biz özellikle MÖ 3. yüzyıldan kalma Yunan ve sonra Roma döneminin güzel antik tiyatrosunu görmek istiyorduk (kişi başı 10€). Yönü denize ve Etna'ya doğru muhteşem bir konumda. Fotoğraflar çektik… oturduk, manzarayı doya doya seyrettik.
Goethe de anılarında -ikiyüz küsur yıl önce- bu tiyatro karşısındaki hayranlığını dile getiriyor: “… (burada) tabiat ve sanat müştereken muazzam ve muhteşem bir eser meydana getiriyorlar. İtiraf etmek lazım ki, seyirci yerlerinin en üsttekilerine oturduğumuz zaman gördüğümüz manzara dünyada hiçbir tiyatronun seyircilerine nasip olmamıştır (6 Mayıs 1787).” (JW von Goethe, İtalya Seyahati II. MEB Yayınları, Batı Klasikleri, 2. Baskı, 1989).


Taormina'da başka bir hediyelik eşya dükkanı


Antik tiyatroya giden yol üzerinde bir serviye sarılmış begonvil...


Antik tiyatro... muhteşem deniz ve Etna manzarasıyla


Deniz, tepesi bulutlu Etna ve Taormina şehri bir arada.


Taormina, daha yakından...


Antik tiyatronun bulunduğu tepeden Taormina'nın aşağıda deniz kıyısındaki bir mahallesi...Tren istasyonunun olduğu yer.
 

Hava parçalı bulutlu… zaman zaman güneş açıyor, ama bir Etna’nın bulutları dağılmıyor… güzel zirvesi görünmüyor yine. ‘İyi ki gördük’ duyguları içinde tiyatrodan ayrıldık. Daha sonra ana cadde olan Corso Umberto'da dolaştık... hayli kalabalık vardı. Pazar günü olmasının da etkisiyle, diye düşündük. Bir de, eğer şimdi böyleyse yazın kim bilir nasıl oluyordur diye… Duomo'ya uğradık. Sonra bir güzel pastanede kahve içtik.
Gönül isterdi ki daha fazla kalabilelim ama artık dönüş vakti… önümüzde bugün gidilecek epey bir yol var. Tekrar teleferikle indik; teleferiğe 3 saat park ücreti ile birlikte toplam 16€ verdik.


Antik tiyatrodan uzaklara bakarken deniz


Bir antik tiyatro penceresinden manzara


Antik tiyatronun arkasındaki tepeler.


Corso Umberto üzerinde Santa Caterina kilisesi... Pazar ayini başlamamışken ayaküstü sohbet


Palazzo Corvaja (Corvaja Sarayı)... 14. YY da, daha önce burada bulunan tapınağın taşlarından inşa edilmiş.


Umberto Corso'da ilerleyince Piaza IX Aprile'e geliniyor. Bu kilise, Saint Augustine orada.
 



Saat 12.00 gibi Taormina’dan ayrılıp yola koyulmuştuk. Amacımız Messina'yı geçip anakarada otoyoldan gidebildiğimiz kadar gitmek ve Matera'ya yaklaşmak.
Messina'ya kadar otoyola 2.3€ verdik. Boğaz geçiş ferry ücretini önceden vermiştik; gidiş-dönüş 96€. Karşıda Villa S. Giovanni'ye varır varmaz otoyola çıktık.
Böylece gezimizin Sicilya ayağını tamamlamış, yine anakaranın burnuna, Calabria-Basilicata bölgesine geçmiş bulunuyoruz. Goethe’nin sözleri aklımıza geliyor: “Her şeyin anahtarı burada: Sicilya’yı görmeden İtalya’nın resmini ruhumuza nakşetmek imkânsız!” demiş. Sicilya’yı da gördüğümüze göre… hadi bakalım
Otoyol çok kalabalıktı. Daha da beteri tam bir rampayı çıkarken otoyolda önümüze bir köpek çıktı, şaşkın şaşkın nereye gideceğini bilmez bir halde dolanıyor Yüreğimiz ağzımıza geldi çarparsak diye… neyse ki durabildik. Az ilerde bir araba da flaşörleri yakıp sağa çekmiş, bir kadın kendini yola atmış elini kolunu sallıyor… köpeğin sahibi de yakalamak mı istiyor, yoksa onlar da bizim gibi fark edip durdular da kalan trafiği hayvana zarar gelmesin diye yavaşlatmak mı istiyor, anlayamadık. Hayvan sahipli bir köpeğe benzemiyordu. Devam ettik.


IX Aprile meydanında bir diğer kilise; San Guiseppe.


Taormina katedrali


Katedral meydanından bir görünüm.


Corso Umberto boyunca gezinenler...


Taormina'da bir balkon


Taormina turu bitti. Teleferik ile inerken... aşağıda Mazzaro plajı.
 

Doğuya doğru yaklaşık 250 km sonra deniz kıyısında bir yerde kalmayı planlıyoruz. Gelgelelim, oraya az çok ulaşmışken içme suyumuzun bitmekte olduğunu fark ettik ve öncelikle market bulabileceğimiz bir yere ulaşmaya çabaladık; çünkü ilk hedefimiz olan deniz kıyısı köyde (Villapiano Scala) istasyonun park yerine vardığımızda şöyle bir bakındık ki, in cin top oynuyor… saat 17.30 civarı. Etrafta markete benzer hiç bir şey yok. Bunun üzerine 10 km ilerdeki Trebisacce'de bir yer işaretledik. Meğer bu yerleşim de deniz kenarı gözüküyor ama arkaya doğru da hızla yükseliyormuş ve bizi yukardan getiren karayolundan ayrılıp şehrin merkezine doğru gitmeye çalıştığımızda, tabii ki Tomtom’un çizdiği yoldan, akşamın karanlığında aşağıdaki park yerine inmemiz yine çok maceralı oldu Neyse sonunda şehrin aşağıdaki düzayak ana caddesini bulduk ve oradaki bir marketten suyumuzu aldık, rahatladık Bu arada mazotumuzu da doldurduk; 1.379€/l. Park edebildiğimizde (Trebisacce Emniyetinin yanı) (39.875612, 16.538302) saat 19.00 olmuştu.


Aşağıda teleferiğin park alanı.


Taormina'dan ayrıldık. Messina'ya doğru yolda...


Oto yol kıyı boyunca gidiyor... Sık sık tünellere giriyor.


Messina'ya yaklaşırken...


Messina trafiğinde.


Messina trafiğinde... feribot iskelesine doğru.
 

Bugün 210 km kadar yol gelmişiz. Messina'dan sonra otoyolu -esasen Salerno yolu- izledik; önce kuzeye doğru Tiren denizine paralel çıktık, sonra dağlık, ormanlık bir bölgeye girdik. Yolu çok çetin yerlerden viyadüklerle ve tünellerle geçirmişler. Cosenza'yı geçtikten sonra biz otoyoldan ayrıldık, gidiş geliş bir yola girdik… bu yol da fena sayılmazdı ama kalabalıktı. Otoyola para ödemedik; çünkü girerken de çıkarken de gişeler yoktu.
Yarın ki planımız Matera'ya gitmek.


Feribot kuyruğunda... Az sonra o sarı feribota bineceğiz.


Şimdi artık Messina boğazındayız.


Kuşlar bu yolculuğa pek alışkın görünüyor


Messina güzel manzarasıyla arkamızda kaldı.


Feribotun hediyelik eşya reyonundan deniz manzarası


Yeniden İtalya anakarasındayız. Hava güzel, oto yol güzel
 

11 Aralık 2017, Pazartesi; Matera
Sabah 08.45 gibi Trebisacce'den yola çıktık. Dün akşam market bulduğumuz ana caddede biraz daha ilerleseymişiz Eurospin marketi görecekmişiz, geniş ve düzlük bir park yeri de varmış.
Depodaki suyumuz tükendi bu arada. Yolda su bulmak istiyoruz. Metaponto'ya yakın, deniz kenarında bir karavan alanı gözüküyor. Açık olmayabilir ama şansımızı deneyeceğiz. Vardık ki kapalı. Burası belli ki bir tatil beldesi ve kamping de anlaşılan yazın açılıyor. Çok takılmadıysak da İtalya bu açıdan biraz hayal kırıklığı oldu… park edecek yer aramak, su aramak, atık yeri aramak
Yol doğuya doğru deniz boyunca devam ediyor, Taranto’ya gidiyor. Bazen gidiş-geliş, bazen de bölünmüş yol şeklinde… yapımı yarım kalmış bir otoyola benziyor Biz, su bulmak umuduyla uğradığımız kampingden az sonra bu yoldan kuzeye doğru ayrıldık ve Matera yönüne gittik. Yaklaşık 60 km sonra da Matera'ya vardık. Toplam 110 km yol gelmişiz. Matera’ya yaklaşırken girdiğimiz bir benzin istasyonunda suyumuzu da doldurduk, atıklarımızı da boşalttık


Yolumuzun üstünde bir kale: Castello Federiciano.


Denizi görerek giden güzel bir yoldayız... az sonra kuzeye Matera yoluna sapacağız.


Matera'dayız...


Matera'da tipik evler, çatılar...


Matera'da tipik teraslar, çatılar...


Matera'da bir sokak arası
 

Matera'ya varınca, harita üzerinde önceden peylemiş olduğumuz park yerinin evlerin arasında bir alan olduğunu gördük. Dar bir sokaktan geçileceği için oraya girmekten vazgeçtik. Hemen yakınında düz sayılabilecek bir yere yol kenarına (Viale della Quercia) park ettik (40.65975, 16.604135). Eski şehre yaklaşık 1 km mesafede. Sokak fazla işlek değil, gürültü yok. Yürüyerek eski merkeze vardık.
Matera’nın tarihi insanlık tarihinin çok erken dönemlerine kadar gidiyormuş. Çok etkileyici bir yer. Bir kanyonun içindeki mağara yerleşimler -yumuşak kireçtaşı kayaların oyulmasıyla elde edilmişler- çok yakın zamana kadar kullanılıyormuş. Ihlara vadisi/Göreme oluşumlarını andırıyor, diye aklımıza geldi. Derken orada bir dükkândan aldığımız rehber kitaptan Matera tarihinin Kapadokya ve Bizans ile de ilişkisi olduğunu; Hıristiyanlığın erken dönemlerinde Kapadokya’dan, Ermenistan’dan, Suriye’den dini inançlarını uygulama imkânları baskılanmış toplulukların buraya göç ederek bu mağaralara yerleştiklerini ve buraları ibadet yerlerine dönüştürdüklerini öğrendik… keşfedilen 120 kadar kaya kilisesi varmış.


Matera'da evlerin arasında bir küçük meydan.


Sasso Barisano'dan bir görünüm... Tepede Katedralin kulesi.


Sasso Barisano'da evler, çatılar, merdivenler


Matera'da Sasso Caveoso bölgesi.


Sasso Caveoso'da önemli bir tepe... içinde kayalara oyulmuş iki kilise taşıyor: S. Maria di Idris ve S. Giovanni in Monterrone.


Tepedeki mağara kiliselerin yanı başındaki San Pietro Caveoso kilisesi.
 
Son düzenleme:



Matera eski yerleşiminin yukarı ve aşağı mahalleleri var: aşağıdaki Sassi (mağaralar) bölgesi de Sasso Barisano ve Sasso Caveoso diye ayrılıyor; gördüğünüz ilk andan itibaren insanda derin bir etki uyandırıyor. Nitekim Sassi 1993 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesine alınmış. Birçok tarihi filme de film seti olmuş; en ünlülerinden biri Mel Gibson’un İsa’nın Çilesi (2004) filmi, diğeri de Jack Huston ve Morgan Freeman’ın oynadıkları Ben-Hur (2016).
Katedral merkezi bir konumda ve şapellerinden birinde sergilenen 12. yüzyıldan kalma Madonna della Bruna (Matera’nın koruyucu azizesi) resmi görülmeye değer güzellikte… özenle korunuyor. Çok sayıda güzel ortaçağ kiliselerinin yanında kaya içine oyulmuş kiliseler de ayrıca ilgi merkezi... en çok ziyaret edilen Santa Maria di Idris ve içinden geçilerek ulaşılan San Giovanni in Monterrone kiliselerine biz de gittik. Buradaki fresklerin tarihi 11. yüzyıla kadar gidiyormuş.


Matera Katedrali; ön ve yan cepheden görünüş...


Katedralin içinden...


Katedralin bir şapelinden bir resim; 12.YY'dan kalma Madonna della Bruna... özel bir önem ile korunuyor.


Karşıda San Domenico kilisesi. Solda bitişiğindeki yapı Hükümet Sarayı imiş


Kilisenin duvar dibinde...


San Francesco d'Assisi kilisesi.
 

SON KONULAR - FORUM