Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Venedik ten ayrılıp Milanoya doğru otobandan girmeye karar verdik. Otoban üzerindeki dinlenme tesislerinin büyük bölümünde karavanlar için boşaltma ve su doldurma alanları mevcut, aracımızın atık su depolarını boşaltıp depolarımızı doldurduktan sonra yemek, banyo ve araç temizlik işlerimizi hallettikten sonra akşam üzeri Milanoya vardık. Yolumuz üzerinde olan Garda gölünü de görmeyi düşünmüştük ama göreceğimiz çok fazla yer olması nedeniyle başka bir gezi proğramında göller gezisi planladığımız için vazgeçtik.
Aşağıdaki resimde işaretli koordinatları yazılı alanda park edecek yerler mevcut hemen yakında metro ve otobüs durağı var.
Parkettikten sonra metro ile Dumo meydanına gidip keşif gezimizi yaptık.
Metrodan 2 gün sınırsız kullanımlı ve tüm toplu taşımada geçerli pass biletlerimizi alıp Dumo meydanına gectik, bugün daha detaylı gezeceğiz. Meydandaki katedral bütün ihtişamıyla karşımızda, yapımı 500 yıl sürmüş dünyanın 4. büyük katedrali. 16.yy tamamlanmış gotik tarzlı bir yapı. En yüksek noktasında saf altından yapılmış özellikle gece göz alıcı bir şekilde parlayan MADONNİNA heykeli var. Katedrale önden bakıldığında hemen solda modanın merkezi olarak görülen Galeria Emanüella var. Camdan yüksek kubbeleri şık restoranları ve elit mağazaları bulunduğu bina 1865 - 1877 yıllarında yapılmış. Yine katedralin hemen karşısında Vittoria Emanüele heykeli var.
Öğleden sonra aracımıza dönüp yemeğimizi yiyip biraz dinlendikten sonra tekrar cıktık. Sınırsız Pass kart olduğundan önümüze gelen araca binip şehri turlama imkanı var. Galeria Emanuella binasını arkasında Leonardo da Vinci'nin heykeli bulunun bir meydan var, aynı meydanda La Sala Opera evi var İtalyadaki en büyük opera sahnesiymiş.
Milanonun arka dar sokaklarında dolaştıktan sonra Altın Dörtgen dedikleri modanın kalbi olan yerleri dolaşıp bir kahve molası vererek Milano ya gecenin çökmesini izledik.
Hava yağmurlu ve kapalı, konakladığımız yere yakın olan Milan kalesi ve Sforrzesco Şatosuna gittik. Yağmur şiddetlendi, Müzeyi gezmek için tam gün ayırmak gerekiyor. 15.yy yapılmış şatonun büyük bir avlusu ve devamında muhteşem bir bahcesi var. yakında bulunan Santa Marie delle Grazie kilisesine gittik, 1465 yılında yapılmış ve Ünesco dunya miras listesinde. Rezarvasyonla girilebiliyormuş Şato müzesinine Kiliseyide gezmekten vazgeçtik.
Öğleden sonra hava acıldı, yine MİLANO PASS kartını kullanarak otobüsle Navigli bölgesine gittik. Kanal boyunca evler ve cafeler sıralanmış, kanallar yan kanallarla keşişiyor. biraz dolaştıktan sonra aracımıza dönüp biraz dinlendikten sonra yeniden çıktık. Bu sefer Tramvayı kullanarak şehri çepe cevre dolaştık. Eski ile yeninin karışımı geniş caddeleri, gökdelenleri, elit mağazaları geç saatlere kadar gezdik.
Yine yollardayız, Milano çıkışınsa SPİN marketten alişveriş yaptık. bu mağazada fiyatlar uygun ne olur olmaz deyip 0,39 eurodan 2 paket 24 lü birayı stokladım. İtalyaya özgü makarna çeşitlerinden almayı ihmal etmedik.
Ünlü PO ovasından ve PO nehrinden yemyeşil ekili alanlardan geçip dağlık alana yaklaşınca otabana girdik, tüneller birbirini kovalıyor. Cenova ya vardık dağlık bir alana kurulu liman şehri. bir saat aracla turladıktan sonra uygun bir yer bulup konakladık. yakındaki büfeden tek kullanımlık bilet alıp her durakta bulunan durağın isminin ve buradan geçen otobüslerin yazılı olduğu rehberin fotografını çekip konum bilgisiyle birlikte eşimin telefonuna watsap ile gönderdim. (bunda amaç aracı nerede parkettiğizi hatırlamak ve birimizin telefonu kaybolursa veya çalınırsa diğerini kullanmak) Limanın yakınlarında başlayıp şehir merkezine giden dar sokaklardan yürüdük. Limanın hemen üst tarafındaki dar sokaklar afrikalılarca işgal edilmiş gibi, old city nin ana dar yolunu kesen yine dar sokaklarda genellikle afrika kökenli mini etek giymiş bayanlar limana gelen denizcilere hizmet etmek için kapı önlerinde bekleşiyor. merkeze yakın bir kilisede düğün törenine rastladık, biraz izledikten sonra Çenovakı keşif turumuza devam edip akşam üzeri otobüse binerek aracımıza döndük.
Bugun pazar yine Liman yakınlarında dar sokaklarda bit pazarı kurulmuş. Ne ararsan var genellikle el yapımı işler çok uzun bir sokak yürüyüp sahile limana çıktık. Limanda cadırlar kurulmuş yöresel ürünler sergileniyor. Lokmalar halinde yiyecekler, soslar hazırlanmış tadımlık. Pesto sosu en bilineni bizde bir kaçtane el yapımı pesto aldık. Diğer bir çadırda baharatlar, balık çeşitleri ve midyeler en çok rağbet gören ise istiridye . Limandan çıkıp metroyla merkeze gittik, amacımız Castello Albertis'e gitmek. otobüse bindik yaklaşık 1 saat tepelerde dolaştık yanlış otobüse binmişiz, soför son durakta bekleyin 15 dakika sonra döneceğiz sizi yakın bir yerde bırakırım dedi. biraz şehri seyrettik sonra Castello Albetris'e gittik. Burası aynı zamanda restoran hizmeti veren bir yermiş, biraz gezdikten sonra kale yakınındaki asansöre geldik aralıklı sürelerde çalışan asansörle 70 mt aşağıya indiğimizde merkezde olduğumuzu gördük. Kristof Colomb heykelinin bulunduğu meydandan yine bilet alarak bir kaç otobüsle şehir turu yaptıktan sonra Limana geldik devasa gemileri seyredip aracımıza döndük. saat 4 gibi Cenovadan ayrılarak Fransa sınırına doğru sahilden devam ettik.
Akşamüstü çıktığımız Cenova dan kıyı boyunca ilerleyerek Alassio diye bir köyün sahilinde konakladık, günün yorgunluğuyla uyuduk. kalktığımızda yola devam edip otobana girdik yine klasik su doldur boşalt işlerimizi hallettik ve fransa sınırına vardık. yol kontrolu gibi sadece bir polis gecen araçlara bakıyor gözucuyla bize sıra geldi geç dedi geçtik işte Fransadayız. Menton kasabasına geldik eşim araçta yemek hazırlarken Fransada kullanmak üzere internet hattı bakmak için kasabayı dolaştım. İtalyada 15 gb 1 ay geçerli interneti 25 euroya almıştım, Fransada en uygun 5 gb 1 aylık hat için 60 euro talep ettiler almadım. Yemekten sonra yola devam ettik amacımız MONACO da konaklamak. Dağlar arasından ve tünellerden geçerek ulaştığımız Monte Carloda yer bulmak ne mümkün. 1 hafta sonra başlayacak Grand Prix için yollar kapatılmaya başlanmış zaten dar olan yollar iyice daralmış, düz alanı hemen hemen yok gibi. Yapacak bir şey yok yola devam edip NİCE sehrine vardık biraz dolaştıktan sonra "Promenada des Anglais"(İngiliz gezinti yolu) dedikleri sahil yolunda orta şeritte bulunan park yerleri ücretsiz ve 8 km boyunca uzanıyor. Termosu sıak su doldurup sahildeki banklara oturup kahvemizi içip akşam gün batımını izledik güzel bir gece.
Gürültülü ama sorunsuz bir gece geçirdik, 50 mt gerimizde bulunan duraktan otobüse bindik bileti otobüsden aldık kişi başı 2 euro. Merkezden Nice yukarıdan gören en eski şatosu olan Parc de la Colline du Chateau ya yürüdük, oradan asansörle aşağıya inip çiçek pazarının bulunduğu yerlerde gezip Sahil boyunda denize girenleri izledik. Eski kentin bulunduğu bölgede meyve,çiçek,sebze ve türlü sosların satıldığı tezgahlar var. Domates çeşidi ilgimizi çekti, (aşağıda ki resim) Sahilde denize girenleri görünce aklımıza Roma da giden eşyalar içerisinde tüm mayo ve şortlarla birlikte her türlü deniz malzemesinin gittiğini hatırladık. Pazar yerinde mayo satan bir yerden eşim bir mayo ben de bir deniz şortu aldım. Kredi kartımızla ödemek isteyince kartımız onay vermedi, hemen internet bankacılığından kontrol ettiğimde kartın 2 ay sonra süresi bitecek olmasına rağmen Vakıfbank kartımızı yenilemiş ve yeni kartı evimize gönderirken, süresi dolmamış kartı kullanıma kapatmış, al başına bela tek kredi kartı kullanıyoruz şimdi benzini nasıl alacağız? Fransada benzin istasyonlarından sadece kartla alabiliyorsun, bazı yerlerde para kabul eden yerler var bulabilirsen fiyat biraz daha pahalı. yapacak birşey yok...
Massena Meydanında bulunan çıplak heykel ilginçti, başı dört atlı şeklindeydi, tramvay yolunun iki tarafında bulunan yüksek sütunlar üzerinde "jaume plensa'nın" oturur vaziyette insan fiğürleri 7 kıtadan 7 insanı şimgeliyormuş.
Sahile inip otobüs durağında yorulmuş olan eşime gölgede bekle deyip büfelerde otobüs biletlerinin 1.5 euro olması nedeniyle bilet almaya gittim, on dakika sonra döndüğümde eşim telaşlanmış halde buldum. Genç birisi eşimin yanına gelip bağırarak "çantana paket koydun " " aç çantanı içine bakacağım" " ben polisim" diyip çantasından metal silah gibi birşeyler göstermeye çalışmış. eşim fransızca defolmasını söyleyince biraz gerilemiş ama tekrar bağırarak üzerine gelmiş eşim çantasını açarak birşey yok diyince ön tarafıda aç diye ısrar etmiş, gerçektende çantasında şal ve su dışında bir şey yok ama yinede tedirgin olmuş. o arada orta yaşlı bir bey olaya mudahale ederek sen polis değilsin defol diyince adam koşarak ayrılmış, zannedersem çantasında çüzdan görse alıp kaçmayı planlıyordu.
Neyse bunada şükür deyip otobüse binerek aracımıza dönerken kötü günün devam ettiğini gördük. Araca yaklaşırken hava kararmaya başlamıştı ve içeride mutfak üzerindeki lamba yanıyordu, açık mı biraktık acaba diye birbirimize sorarken muavin kapısındaki kelebek camın kırık ve aracın içerisinin birazcık dağılmış olduğunu gördük.. hayda yine mi? Araçta zaten değerli bir şey kalmamıştı sadece Romada yeniden 210 euro ya aldığım navigasyon vardı onuda torpidoya koymuştum, torpidoyu boşaltmış ama navigasyonu almamış. Sigortacımı aradım ne yapayım diye bana "başka hasar yoksa tutanakla uğraşma camı yaptır faturanı al Türkiyeye geldiğinde ödeyelim" diyince etrafı toplayıp başka park edecek yer baktık 1 saat çevrede dolaştık bu saatte her yer de parklar dolu önceki yerden 150 metre ileride büyük bir otelin önünde yer bulduk, iyi tarafı otelin önünde sürekli güvenlik ve taksi durağı var birde exstradan otelin internetide buradan çekiyor, daha ne olsun diyip park ettik.
Huzursuz bir gece geçirdik, cam kırık bugün için Monaco planımızda var. Ne yapalım diye düşündük ve PES etmeyeceğiz deyip başka ne olabilirki araçta değerli birşey yok navigasyonu yanımıza alıp yola devam etmeye karar verdik. hemen 10 mt ilerimizde bulunan duraktan 204 nolu otobüs 1.5 euro biletle Monacoya kadar gidiyor. Aracımızı camı kırık şekilde bırakıp otobüse bindik, bugün günlerden Monaco (Monte Carlo)
duraktan aracımızın görüntüsü
monaco nun ihtişamlı yatları, casinoları ve araçları ile zenginliğin timsali gibi. Yatlar üzerinde halikopter bile var. Bir casino ya girip bizde şansımızı deneyelim dedik ama girdiğimiz yerin lüks görünümünden ürpererek geri çıktık. Şehre hakim tepe üzerinde Monaco krallık sarayı ve müzesi var. Biraz gezip aracımıza dönmek üzere otobüse bindik. Yol boyunca acaba araç yerinde duruyormu diye düşünerek vardık, problem yok nasipse yarın camı taktırmaya çalışacağım.
Sabahleyin cam değişimi için haritalardan araştırma yaparken fiat servis ve glass yerlerinin kapalı olduğunu öğrendik, dün aldığımız 10 kullanımlık bileti kullanarak yeniden Nice merkeze indik, Tramway ile görmediğimiz bölgeleri gezip otobüsle Cimiez tepesine gittik tepe den şehrin görünümü güzel ve tepede bulanan manastırın güzel bir gül bahcesi var.
Arabaya dönüp Cannes'e doğru yola çıktık, camı orada yaptırırız artık. Aracı merkeze 5 km mesafede ve otobüs durağına yakın uygun bir yere park edip yine otobüsle merkeze gittik. Uluslararası 70. Cannes film festivali varmış, istesek bu kadar denk getiremezdik. Çok kalabalık her yer polislerce kuşatılmış çoğu yerde barikatlarla yolları bölmüşler. Lüks ve limuzin türü araçlardan geçilmiyor. Her yerde devasa tv'ler le festival binasından canlı yayın yapılıyor. Kırmızı halıdan tuvaletli makyajlı ve yüksek topuklu güzeller ile onlara eşlik eden papyonlu erkekler, ayrı bir alem.
Dönüş için otobüse bindik yanlış yönden binmişiz, yaklaşık 1 saat gittik tanıdık bir çevre yok şoförle konuştuk ters yöne bindiğimizi arkada oturun araç geri dönüp sizin duraktan geçecek dedi uzun bir yolculuk sonunda 12 gibi aracımıza varıp uyuduk, camı kırık halde uyumaya alıştık galiba.
3 gecedir kırık camla yatıyoruz, bugün cuma yakında bir camcı ya gittik ruhsata göre bakıp ancak salı günü gelir ve 327 euro fiyat cıkardılar, Fiat servise gidelim orada vardır dedik çep haritalar uygulamasından 8 km uzaklıktaki servise gittik, derdimizi anlattık ruhsattan baktılar 96 euro dediler tamam işlemi yapalım dedik pazartesi günü camın geleceğini salı günü gelip alabileceğimizi söylediler. eee ya montaj diye sorunca montajda istiyorsanız artı 113 euro yani toplam 209 euro dediler onada tamam dedik ama bu seferde montaj rendavusunu perşembeye verebilirim deyince biraz tepem attı siparişi iptal ettirip geri daha önce park ettiğimiz yere döndük. Hemen 200 mt ötemizde bulunan büyük bir alışveriş merkezinin aynı zamanda benzinliği ve karavan atık boşaltma, su doldurma yeri varmış. hafta içi nakit mazot alınabiliyor ve fiyat piyasaya göre düşük. hemen aracımızın deposunu fulleyip atık suyumuzu boşalttık ama su alamadık çünkü su alma 2 euro ama kredi kartı gerekli oda bizde yok (işgüzar vakıfbank sayesinde)
Aracı park ettikten sonra Nice dan aldığımız mayolarımızı giyip 1 km uzaktaki sahile yürüyüp deniz kıyısına vardık. Plaj çok güzel, yumuşacık kumlar, deniz biraz soğuk ama güneşlenen çok hele birde Cannes olunca boy boy üstsüzler dolu bira ve cips eşliğinde 2 saat güneşlenip etrafı (!!) seyrettikten sonra araca döndük. Eşim yemek hazırlarken ben yakında bulunan alışveriş merkezinden masa üstüne konulan biraz kalın şeffaf naylon aldım. kelebek camın çerçevesini söküp içten kalın naylonu monte edip çerçeveyi üzerine geçirdim, dikkatli bakmadıkca çam olmadığı neredeyse anlaşılmıyor.
saat 19 civarında yeniden merkeze gidip Cannes'in renkli dünyasına biz de katıldık, her yer ışıl ışıl ve cıvıl cıvıl, birbirinden güzel bay ve bayanlar şıklık yarışında.