Kışın İtalya: Çizmenin Burnuna Yolculuk

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan oralakbas Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 129
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 37,780
Monreale Katedrali Conca d’Oro Norman Sicilyası’nın en görülmeye değer eserlerinden biri olarak geçiyor. 12. yüzyılda Norman kralı II. William kurmuş. Muazzam mozaik bezemeleriyle ünlüymüş… rehber kitap yapıyı Avrupa’daki en iyi Ortaçağ mozaiklerini barındıran katedral olarak tanımlıyor. Katedralin içinde her iki yanda boydan boya Arap tarzı kemerlerin üzerinde, koro mahalli ve yan neflerde yer alan mozaik işlemelerde Eski Ahit’in hikâyeleri, İncil’in ve İsa’nın öğretileri anlatılmış. Katedral zamanla bir kraliyet mezarlığı haline gelmiş. Bir de bahçesi var. 6€ karşılığında gezilebiliyor. Bahçe İspanya’daki mağribi eserleri andırıyor. Revakları mozaik işlemeli ya da oymalı zarif mermer sütunlardan ve Sarazen kemerlerden oluşuyor. Her bir sütun farklı bir desen veya işleme ile süslü… İtalya’nın çok farklı yörelerinden ustalar çalışmış. Görmekten duyduğumuz derin memnuniyetle oradan ayrıldık.


Monreale katedrali içinde yer mozaik süslemesi


Hazinelik kısmından... Bir asa ve süslemeli kumaşlar


Mini şapelin girişi


Mini şapelde mermer ve mozaik işlemeli bir köşe


Mini şapelden... Kumaş gibi görünen süslemeler de mermer ve mozaikten yapılma


Monreale katedralinin dış apsisi... Norman süsleme sanatının zirvesi, olarak anlatılıyor.
 
Son düzenleme:

Etiketler
Öğlene doğru belediye otobüsü ile şehre döndük. Karavana saat 13.00 gibi vardık. Toparlandık, suyumuzu doldurduk, atıkları atıp 14.30 gibi yola çıktık. Tomtom Trapani’ye 101 km verdi; yol bölümlenmiş, duble yol. 16.30 gibi Trapani'nin girişindeki Lidl markete uğradık. Biraz alış veriş yaptık. Evden karavana koyabildiğimiz 5 litrelik sularımız bitti; bir zamandır 5lt lik içme suyu arıyoruz. İlginç bir şekilde burada da bulamıyoruz. 1,5-2 litrelik ambalajlar hem daha maliyetli hem de daha fazla atık üretimine neden oluyor diye kaçınıyoruz ama elden ne gelir


Monreale Katedralinin batı cephesinden bir görünüm. Meydan Noel için süslenmiş.


Katedralin batı kapısı bronz. Küçük çerçevelerin içinde İncilden 42 sahne betimlenmiş


Meydandan katedralin bir kulesi.


Katedralin bahçe kısmından görünümü


Bahçeyi çevreleyen mozaik işlemeli ya da mermer sütunlu revaklar


Bahçenin başka bir açıdan görünümü
 

Hava kararınca yağmur başladı. Park için haritadan peylediğimiz yer iyice uçta, limanın yanı, Sahil Güvenlik binasının önüymüş. Hem resmi bina olduğu için, hem de ıssız bulduğumuz için başka bir yer bakındıysak da bulamadık ve buraya park ettik (38.014599, 12.501893). Büyük olasılıkla yarın erken buradan ayrılacağız, sorun olmaz, dedik.
Burada da her yerde küçük çöp dağları görüyoruz, üzülüyoruz. Çöp meselesinin anlamını çözemedik.
Akşam bir değerlendirme yaptık; eğer biraz hızlanmazsak sonrasında daha önemli yerleri atlamak zorunda kalabiliriz, diye endişelendik. Yarın erken yola devam etmeye karar verdik. Gerçi Trapani büyük bir yerleşim ve insanda pek merak uyandırmıyor ama buraya gelişimizin nedeni olan Erice’yi görmeden gitmek üzüyor. Artık, gelecek sefere, diyoruz
Gece yine çok yağmur yağdı.


Bahçenin bir köşesindeki "Arap tarzı" çeşme


Çeşme ve bahçenin görünümü


Monreale kasabasından bir görünüm


Bir Monreale evi


Monreale'den Palermo'ya bakış


Trapani'ye doğru
 

5 Aralık 2017, Salı; Agrigento
Sabah 08.45 gibi ayrıldık. Şehirden çıkmadan yine bir markete uğradık. Dün aldığımız sular gazlıymış. Gazsız su aldık. Şu gazlı-gazsız su şişelerini ayırt etmeyi bir türlü öğrenemedik
Agrigento'ya 180 km yolumuz var. Yolun yarısı bölünmüş yoldan (Tomtom otoyol diyor), kalanı da gidiş geliş yoldan oluşuyor. Yol boyunca tarım alanları, üzüm bağları, zeytinlikler… güneydoğuya doğru ilerliyoruz. Sicilya üçgeninin ikinci kenarı boyunca gidiyoruz. Deniz artık güneyimizde kalıyor, o yüzden hep pırıltılı mavi… bazen türkuaz plajlar geçiyoruz Yol düşündüğümüzden kalabalık. Hava iyi, yağmursuz. Yine yol boyunca daha uğranacak ne güzel yerler olduğunu düşünüyor, böyle atlaya zıplaya gittiğimize üzülüyoruz. Listeye ekliyoruz… eğer bir gün yine gelirsek diye: Marsala, Selinunte, Piazza Armerina, Enna…


Trapani'de Sahil Güvenlik önündeki park yerimiz


Trapani'den ayrıldık. Böyle bir müddet güzel kemerli bir demiryolu ile birlikte gittik.


Güney Sicilya'da göz alabildiğine üzüm bağları


Göz alıcı peyzajlar..


Şeker gibi bir Fiat'ı geçerken Yollar bu fındık kadar arabalarla dolu... Giremedikleri sokak da yok sanki


Agrigento yolunda kahve molası
 

Agrigento'ya öğle saatlerinde vardık. Uzaktan yine bir tepede konumlanmış görünen kente yeni yapıldığı belli viyadüklü yollardan dolanarak ulaştık. Tesadüfen eski şehre çok yakın bir park yeri bulduk (37.313389, 13.568812). Şehri dolaşmaya çıktık. İlk göze çarpan özelliği, burada yeni yerleşimin bazı binaları -şimdiye kadar gördüğümüz yerlere göre alışık olmadığımız biçimde- eski merkezi gözden saklayacak derecede iri… Duomo (14. yy.da kurulmuş) en tepede. Oraya bir hayli merdivenden yürüyerek tırmandık, ama saat 13.00’de kapanıyormuş, içini göremedik. Sokaklarını geze geze tekrar merkeze döndük. Eski merkez Via Atenea caddesinin etrafına kurulmuş. Bu cadde üzerinde, Belediye binasının içinde bir tiyatro salonu varmış. Aslında ziyarete açık değilmiş ama girişteki ofiste oturan adama içeriyi merak ettiğimizi söyleyince görmemize izin verdi. Küçük bir kasaba havasındaki bu yerde 200 sene önce yapılmış ve halen kullanılan bir tiyatro: Luigi Pirandello Tiyatrosu… üç kat locası, harika duvar ve tavan süslemeleriyle çok hoştu. Agrigento’nun ünlü İtalyan oyun yazarı Luigi Pirandello’nun doğduğu yer olduğunu da bu arada öğrendik


Yol genellikle gidiş-geliş, ama düzgün ve rahat.


Agrigento'da ilk park ettiğimiz yer. Buradan merdivenlerle eski şehrin ana caddelerinden birine çıktık.


Via Garibaldi üzerinde evler...


Via Garibaldi üzerinde evler...


Bir evin önünden


Agrigento'da bir evin girişi
 



Şehir aslında siestada. Akşamüzerine kadar bir uyku hali var ve bu diğer şehirlerde de bizim planlarımızı hayli etkiledi. Turizm bürosu bile kapalıydı. Neyse büro saat 16.00 gibi açıldı da yarın gitmeyi planladığımız Tapınaklar Vadisi hakkında biraz bilgi alabildik. Bugünkü Agrigento Antik Yunan dünyasının önemli kenti Akragas’ın bulunduğu yere inşa edilmiş. Nereden baksanız kentin tarihi İÖ 600’lere kadar gidiyor. Agrigento’nun önemi de daha ziyade hemen güneyinde yer alan ve İtalya’daki en etkileyici Antik Yunan kompleksi olarak geçen bu Tapınaklar Vadisi’nden geliyor.


Belediye binasının bulunduğu meydanda San Domenico kilisesi


Belediye binasındaki güzel tiyatronun içinden bir görünüm


Via Atenea üzerinde Purgatorio kilisesi


Purgatorio kilisesine komşu ilginç yapı


Eski yüzlü ama sıcak evler


Yukarı mahallelere doğru... Üst üste evler, teraslar
 

Akşam çökene kadar sokaklarda dolaştık. Bir terastan uzakta görünen denizi ve günbatımını izledik. Sonra karavana döndük ve geceyi geçirmek için daha uygun başka bir park yeri bulduk; Piazzale Ugo La Malfa (37.303512, 13.589737). Zemin toprak, düzlük bir alan. Büyük olasılıkla haftanın bazı günleri Pazar kuruluyor buraya; park etmek için her zaman uygun olmayabilir. Tapınaklar vadisine daha yakın. Etrafta alış veriş yerleri var, ama gürültülü değil.


Agrigento'da bir sokak aralığından


Sıcak renkli balkon


San Pietro kilisesinin çanları...


Yukarı mahallelere çıkarken


Agrigento katedralinin ön cephesinden


Neşeli triportör
 

6 Aralık 2017, Çarşamba; Tapınaklar Vadisi, Noto
Sabah erken Tapınaklar Vadisi’ne (Valle dei Templi) gittik; burası Agrigento'ya çok yakın… Agrigento yerleşimi ile deniz arasında kalan bölgede, yaklaşık 2 km.lik bir hat üzerine (Via Sacra) dizilmiş, MÖ 6. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Antik Yunan döneminden kalma dokuz tapınak kalıntısını gezdik: Hephaistos, Yeraltı Tanrıları, Castor ve Pollux, Zeus, Herakles, Hera (Juno veya Tempio di Giunone), Concordia Tapınakları ve Theron’un mezarı. Bazıları tamamen yıkılmışken bazıları oldukça iyi bir şekilde ayakta kalmış. Aralarında Concordia Tapınağı, Sicilya’daki Dor sütunları en iyi korunmuş olan tapınakmış; dört basamaklı bir zemin üzerinde çepeçevre 34 sağlam sütun… MS 6. yüzyılda kilise olarak kullanılmaya başlanmış olmasından dolayı iyi korunmuş olduğu düşünülüyor. Hera Tapınağı ise Via Sacra’nın doğu ucunda tepede görkemli bir panoramik konumda… güneyindeki vadiye ve denize bakıyor. Zeus tapınağı ve ‘altar’ı tamamen yıkılmış halde… yanında iyi ayırt edilebilen bir erkek heykel-sütun (telamon) parçaları var. Tama yakın bir telamon buluntusu ise müzede görülebilirmiş.


Tapınaklar Vadisinden uzakta Agrigento'nun görünüşü


Tapınaklar Vadisine giriş... V.kapı'dan


Castor ve Pallux Tapınağından kalıntılar


Zeus Tapınağı altarının kalıntıları


Bir telamonun (sütun-heykel) yatık parçaları


Zeytin dalları arasından Heracles Tapınağı
 

Şansımıza hava çok güzeldi… rahat rahat dolaştık. Zeytinliklerle iç içe geçmiş antik vadide bahar da erkenden gelmiş gibi… her yer çiçek açmıştı. Tapınaklar Vadisi’ne giriş 10€. Bir de bahçeler kısmı varmış; onu da görmek istersek 6€ daha vermek gerekiyormuş. Biz yola devam etmeyi planladığımız için bahçeler kısmına girmedik. Maalesef küçük ama çok değerli olduğu söylenen müzesini de gezemedik.
Öğleyin 12.30 gibi ayrıldık. Artık Noto-Siracusa rotasına girmek istiyoruz. Yolda mazot aldık (1.349 €/l). Tomtom deniz kenarından 200 km yol hesapladı. Aslında iç kesimlere çıkıp sonra Siracusa üzerinden Noto'ya gelen yol daha hızlı gibi görünüyordu, biz deniz kenarı yolu tercih ettik. Yol yer yer iyi yer yer bakımsız ve bozuktu. İlginç bir şekilde çok kalabalıktı. Gidiş ve geliş yolu TIR doluydu. İki büyük şehir/sanayi bölgesi geçtik. Bir petrol rafinerisi gördük. Noto'ya yaklaşırken de yeni yapılmakta olan bir otoyola girdik.


Heracles Tapınağı... Başka bir yönden


Ünlü Concordia Tapınağı


Yaşının 500-600 yıl olduğu tahmin edilen anıtsal zeytin ağacı ve Concordia Tapınağı


Denize ve vadiye hakim tepede görkemli Hera Tapınağı


Yola koyulmadan önce vadiye bakış...


Tapınaklar Vadisinde zeytinlikler ve bahar çiçekleri
 

Akşamüzeri 16.30 gibi Noto'ya vardık. Noto'da işaretlediğimiz park yeri kapalı çıktı. Biz de etrafta bir tur atıp yol kenarı bir yere park ettik (36.889645, 15.075226). Burası eski şehre 200 m mesafede iki tarafı ağaçlıklı bir yol, yanı başı da geniş bir meydan/park. Belki yazın bu noktada park etmek mümkün olmayabilir. Çünkü Noto son yıllarda turistik açıdan önem kazanmış ve çok popüler bir yere dönüşmüş...


Noto'ya giderken...


Yol boyunca kaktüsler... Sicilya, hatta güney İtalya boyunca bu kaktüsler yer yer orman gibiydiler


Noto'da park yerimiz... Bu güzel ağaçlıklı yol Corso Vittorio Emanuele, eski şehrin içinde devam ediyor.


Noto'nun giriş kapısı, Porta Reale.


Corso Vittorio Emanuele üzerinde heybetli bir manastır binası ve güzel merdivenlerle çıkılan bir kilise: San Francesco d'Assisi all'Immaculata.


San Francisco d'Assisi kilisesi; ön cephesinden.
 
Son düzenleme:



Akşam olmadan şehri dolaştık. Park ettiğimiz yol meğerse Corso Vittorio Emanuel imiş dümdüz doğu yönünde ilerleyince Porta Reale kapısından girdik. Belki akşamüzerinin yumuşak ışığından etkileyici bir atmosfer sardı bizi. Nitekim, bugünkü Sicilya’nın en büyüleyici şehirlerinden biri diyorlar... UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış. Gerçi bu İtalya’da o kadar sık karşımıza çıkıyor ki, almadılarsa şaşırabilecek hale geldik… orada sanki her yer kültür mirası listesinde olmayı hak ediyor Noto’nun özelliği 1693 yılında geçirdiği depremde neredeyse tamamen yıkılmış iken 18. yüzyılın başlarından itibaren Barok tarzında yeniden tasarlanmış ve yapılmış olmasıymış. Bizim için ise buranın hoşluğu ayrıca, tanıdıklığından… ünlü İtalyan Yönetmen Antonioni’nin bir siyah-beyaz güzel filmi L’Avventura’nın (Serüven) bazı sahnelerinin burada geçiyor olmasından
Akşam iyice kararınca yavaş yavaş karavana göndük. Cadde üzerindeki bir kitapçıdan bir de Sicilya rehber kitabı aldık; hem bol ve güzel fotoğraflarıyla bize bir hatıra olsun, hem de tekrar gelirsek, göremediğimiz yerleri çalışabilelim diye


Noto Katedrali... İkiz kuleleri, zarif ön cephesi ve güzel merdivenleri ile göz alıcı...


Noto Katedralinin girişi... akşam ayini için kapılarını açmış.


Noto Katedralinin iç mekanı sade ama etkileyici...


Cadde üzerinde güzel çeşme: Fontana d'Erocle (Herkül Çeşmesi)


Caddede akşam gezintisi...


Bir dükkanda hoş zemin karoları
 

7 Aralık 2017, Perşembe; Avola, Siracusa
Noto'da gecelediğimiz yer bir gezinti parkının yanı imiş. Noto'lular gece geç saatlere kadar oradaydı. Bir yandan da yakın bir yerden bir koronun müzik sesi geliyordu. Büyük olasılıkla Noel için hazırlık yapıyorlardı.
Üzerimizde biraz yorgunluk var… sabah acele etmeden 10.00 gibi Siracusa'ya doğru yola çıktık. Önce yol üzerinde Noto’ya 5 km kadar mesafede olan Avola'ya uğradık… merkeze uzaklığı fena sayılmayacak bir yere park ettik (36.912573, 15.129324).
Avola deniz kenarında, küçük bir yerleşim. Neredeyse tepeye yerleşmiş Noto’nun deniz kenarı mahallesi gibi. Ana meydan çok sevimli. Acelesiz insanlar, güneşli meydanda muhabbet ediyorlar. Biz de orada bir kahve keyfi yaptık. Bir arkadaşımız Avola'nın siyah üzümlerinden yapılmış şaraplarını önermişti: Nero d’Avola. Şarap satan bir dükkân aramağa çıktık. Sabah saatleri olmasına rağmen açık dükkân çok az… sanki kışın çalışmaları gerekmiyormuş gibi. Sonunda şarabı Lidl Markette bulduk
Artık Siracusa'ya doğru yola çıktık. Aslında Noto’dan bu yana Sicilya üçgeninin de üçüncü kenarında ilerlemeye başlamış durumdayız. Siracusa otoyoldan yaklaşık 30 km mesafede.
Siracusa'ya vardığımızda yine bir müddet park yeri arandık. Tren istasyonunun park yerini işaretlemiştik, ama doluydu. Daha sonra bir marketin park yerini seçtik (37.066996, 15.277627); buradan eski şehrin merkezine yürüdük; yaklaşık 1.5 km. İlk izlenimimiz, buranın çok turistik bir yer olduğu ve yazın yer bulmakta çok güçlük çekilebileceği...


Avola'nın tam merkezinde Umberto I meydanına girerken güzel bir kilise: Chiesa Madre San Sebastiano.


Aynı kilisenin meydandan görünüşü


Bir güzel balkon.


Meydanda saat kulesi


Avola'da bir kaldırım.


Siracusa'ya doğru giderken... Çok uzakta Etna'nın karlı zirvesi görünüyor.
 

Siracusa bugün 125.000 nüfuslu, büyük denemeyecek bir yerleşim. Ama bütün Avrupa’nın tarih ve sanat bakımından en büyük, en zengin birkaç yerinden biri olarak kabul ediliyormuş; çünkü antik çağlarda Roma’dan Atina’ya kadarki coğrafyanın en gelişmiş ve görkemli şehriymiş. Tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanıyormuş… deniz yoluyla buraya ulaşan antik Yunan kolonileri tarafından kurulmuş ve güçlendirilmiş. Siracusa matematikçi Archimedes’in doğduğu ve yaşadığı yer olmasıyla da ünlü. Başta Kartacalılar ve Etrüskler olmak üzere yüzyıllar boyunca çok değişik grupların (Vandallar, Gotlar, Bizanslılar, Araplar…) istilalarına da uğramış ve her biri Siracusa’ya kendi izlerini bırakmış. Parlak dönemlerinde nüfusunun bugünkünün üç katı olduğu rivayet ediliyor.
Tarihi şehir denize dil gibi uzanan ve iki köprü ile anakaraya bağlı olan bir adanın, Ortigia’nın üzerinde. 1693 depreminde ciddi yıkılmış olduğundan şimdiki binalar hep 1700'lerden itibaren yapılmış olanlar. Tarz Gotik. Sokaklarını dolaştık. Antik Yunan'dan kalma önemli kalıntıların bir kısmı, Apollon Tapınağı, burada yer alıyor. Tarihi MÖ 5. yüzyıla uzanan Athena Tapınağı ise Katedralin yapısına dâhil edilmiş… görkemli Barok ön cepheyi dönüp yan sokağa girince, Katedralin yan cephesinde aralarına duvar örülmüş Tapınak sütunları ayırt ediliyor . Adanın burnuna doğru eski şehrin içinde ilerlerken Katedrale varmadan önce gelinen Piazza Archimede ve bu meydandaki Diana Çeşmesi de görülmeye değer.


Siracusa'da eski şehir merkezine doğru... Solda Santa Lucia köprüsü


Diana Çeşmesi


Siracusa katedralinin görkemli barok ön cephesi


Katedralin yan sokağa bakan duvarı... Athena tapınağının sütunları görülebiliyor.


Öğleden sonra güneşi altında güzel balkonlar


Eski şehirde denizden evlerin görünüşü
 

Akşam yaklaşırken son olarak bir kiliseye gittik: Madonna delle Lacrime. Bilmeyen, uzaktan onun bir kilise olabileceğini aklına getirmez… çok yüksek bir koni biçiminde, modern beton bir bina! Aslında gözü rahatsız ediyor bile denebilir. Modern mimariyi sevenler açısından ise olağanüstü bir binadır belki. İçeride muazzam bir akustik var. Ufacık bir ses bile çınlıyor; yürüme, öksürme, fısıltı, mırıltı… her türlü ses çoğalarak modern senfonik bir müzik parçası haline geliyor adeta. Beton konik kuleyi oluşturan sütunların arasından giren ışık da iç mekâna muhtemelen günün farklı saatlerinde farklı atmosfer veriyor.
Karavana döndüğümüzde hava kararmıştı. Bulunduğumuz park yerinde kalamayız gibi… çünkü market kapanınca büyük olasılıkla park alanının giriş-çıkışındaki kapıları kapatacaklar. Yeni bir yer aramaya karar verdik… park4night uygulamasından yaklaşık 30 km mesafede Brucoli diye bir yerde bir kamp yeri gördük, oraya doğru yola çıktık. Rotanın sonunda küçücük bir sayfiye köyünün içinden geçirdi bizi yol ve zemini kayalık, çok düzensiz bir alana getirdi. Bir an doğru yerde olduğumuzdan emin olamadık, ama baktık 5-6 tane karavan duruyor. Karanlıkta biz de kendimize bir yer bulduk. Rahat ve sessiz. Uzakta Catania'nın ışıkları görünüyor, yakından da dalgaların sesi geliyordu (37.284361, 15.186318). Sabah anlayacağız nerede olduğumuzu


Deniz kenarında dinlenen bir bisiklet


Siracusa balıkçı barınağından bir görünüm.


Siracusa Marinası... Arkada yeni Siracusa.


Akşam üzeri güneşi altında balıkçı tekneleri.


Madonna delle Lacrime kilisesinin içinden bir görünüm.


Madonna delle Lacrime Kilisesi
 

demek roma ,venedik ,florensa dışında da görmezsen kaçırdığımız çok şeyler varmış.
teşekkürler bu yerlerin varlığını gösterdiğiniz için.
 



8 Aralık 2017, Cuma; Catania
Bugün sabah olabildiğince erken çıkmaya çalıştık; 08.30’da yoldaydık. Catania'ya, oradan da Etna'ya gitmeyi planlıyoruz. Artık Etna'ya çok yakınız.
Sabah uyanınca gördük ki harika bir yerdeyiz Park yerimizin tam karşısında, gece Catania'nın ışıklarını gördüğümüz yerde Etna görünüyor… tepesinde hafif bir duman. Hava da açık ve çok güzel.
Yolda önce bir karavan kampinge uğrayacağız; Kamping Nelly. Artık su almamız lazım ve o kampingde bulacağımızı düşünüyoruz. Yaklaşık 16 km… gelgelelim, vardık ki Nelly kapalı Yeniden yola koyulduk; otoyola çıktık. Şansımızı benzin istasyonunda deneyeceğiz… nitekim, otoyolda durduğumuz benzin istasyonunda su vardı. Depoyu doldurduk


Brucoli'de park yerimizden sabah manzaramız Sağda Brucoli Kalesi, uzakta tepesi hafifçe tüten Etna


Catania'ya doğru yolda... Tam karşımızda Etna.


Catania'da canlı şehir merkezi.


Katedral meydanında ki kalabalık.


Catania katedralinin ön cephesi...


Katedral meydanında ünlü fil heykeli şehrin sembolü haline gelmiş.