Kışın İtalya: Çizmenin Burnuna Yolculuk

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan oralakbas Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 129
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 37,688
Tomtom Lucera'ya 196 km yol verdi; tahmin ettiğimiz gibi şehrin doğu çıkışından, geldiğimiz yolun aksi istikametinden. Anladık ki Scanno bu yolun üzerindeki en yüksek nokta değilmiş Köyü çıktıktan az sonra yol çok keskin virajlarla yükseldikçe yükseldi. Muhteşem dağ manzarası ve artık karların içindeyiz. İlk bakışta yolda bir şey yok, kuru... tek tük gelen giden arabalar da var... ileride yolun açık olduğunu düşünmek için iyi. Ama hâlâ yükseliyoruz. Ve en sonunda tırmandığımız tepenin güneş görmeyen yüzüne vardığımızda yolun karlı ve buzlu olduğu yere de gelmiş olduk. Kar lastiklerimiz var tabii ki ama, yine de çok temkinli gidiyoruz. Bu dar yolda sürekli virajlarda ani fren yapmayı gerektirecek bir şey çıkmasa diye dua ediyoruz. Sonunda 1584m rakımı gördük ve hafifçe iniş başladı, karlı bölgeyi geçtik. Yüksek bir düzlükte seyretmeye başladık. Yol daha güvenli görünüyor. Muhtemelen artık d'Abruzzo Milli Parkı sınırları içindeyiz. Yer yer turistik tesisler, oteller, at çiftlikleri görüyoruz. Derken birden önümüzden bir çift ceylan yolu geçiverdiler… öyle bir güzellik Az önceki adrenalinden sonra ödül gibi geldi Ve iyi ki yavaş gidiyorduk, dedik. Olası bir kaza bizi mahvederdi.


Scanno'dan az önce ayrıldık


Bir karlı vadiyi sağımızda bırakarak yükseliyoruz


Tepenin gölgede kalan kısmına geldik; yolda kar ve buz başladı.


Az önce en yüksek rakımı geride bıraktık. d'Abruzzo Millli parkında, ormanın içinden ilerliyoruz.


Viletti Barrea köyünden geçiyoruz.


Viletti Barrea köyünden sonra yanından geçtiğimiz göl:Barrea gölü
 
Son düzenleme:

Etiketler
Yükseklerden inerken muhteşem manzarasını gördüğümüz göle az kaldı; Viletti Barrea diye bir köye ulaştık. Tepelik bir alana yerleşmiş köy de göle bakıyor. Barrea Gölü, ince uzun… insan bu güzelliğe imreniyor. Köyün daracık caddesinden karşıdan gelen olmasa diye diye geçtik. Sonunda gölün olduğu düzlüğe indik, az sonra tekrar yükseldik, öbür ucuna vardık; burada da daha büyük bir yerleşim Barrea köyü var. Burada artık manzaraya karşı biraz mola verdik.


Barrea Gölünün öbür tarafındaki yerleşim: Barrea Kasabası


Barrea kasabasının çıkışında biraz mola


Yol kenarından geçtiğimiz göle bakış. Karşıda aşağıdaki köy;Viletti Barrea. Sağda Barrea.


Barrea gölünden başka bir görünüm


Yeniden yolda


Mazot molası
 

Barrea'dan sonra yol bir ovaya girdi. Yavaş yavaş Milli Park’tan ayrılıyoruz. Bu arada yakıt azalmış… en son mazot aldığımız Igoumenitsa'dan beri yaklaşık 750 km yol yapmışız. Mazot almamız gerekiyor; az sonra Isernia kasabasına vardık; bu kez yakıt molası… iki farklı fiyat var: mazotu kendin doldurursan 1.349€/l, personel gelip doldurursa 1.634€/l.
Dağlık bölgeleri geride bıraktık. Daha yumuşak eğimli arazilerden geçiyoruz. Sonunda saat 15.00’e doğru Lucera'ya vardık. Böylece Abruzzo bölgesinden ayrılmış, İtalya’nın topuğuna kadar uzanan Puglia bölgesine inmiş olduk.
Lucera 35.000 nüfuslu bir kasaba. Göz alabildiğine bir düzlüğün üzerindeki bir alçak tepeye yerleşmiş. Rehber kitabın bahsettiği 1200’lerden kalma kale-şato yolda gelirken hayli uzaktan seçiliyor. 13.yy’da II. Friedrich’in yirmibin kadar Sicilyalı Müslüman’ı Lucera’ya yerleştirdiğini, ertesi yüzyılda da II. Charles’ın Müslüman nüfusun çoğunu kılıçtan geçirdiğini öğrendik. Duomo’su (Cattedrale di Santa Maria Assunta) da o dönem camiinin üzerine yapılmış.


Lucera'ya doğru, yoldan bir manzara


Lucera'ya doğru, yoldan bir manzara


Lucera'ya yaklaşırken. Solda kale-şatonun surları seçiliyor.


Lucera'da bir cadde


Lucera katedrali


Lucera'da bir kilisenin ön cephesi. Noel için ışıklı taç konmuş
 

Karavana bir yer bulup (41.510288, 15.330188) kaleyi görmeye gittik. Ancak hiçbir kapısı açık değildi, kimseler yoktu. Etrafını dolandık… az önce geldiğimiz yol buradan görünüyor, ovanın manzarası etkileyici. Daha sonra eski şehre yürüdük; mesafeler yakın… şehir çok sakin görünüyor, dükkanlar çoğunlukla kapalı; belki siesta vakti olduğundandır. Biraz eski şehri dolaşıp ayrıldık.
Akşama Troia’da kalalım diyoruz. Buraya 20 km mesafede. Haritada bir karavan kamp alanı da görünüyor.
Troia'ya doğru yola çıktık. Aynı ovada güneye doğru ilerleyince yine bir alçak masa gibi bir tepeciğe kurulmuş kasaba uzaktan çok hoş görünüyor. Saat 16.10 gibi vardık.
Hemen karavanlar için ayrılmış yere park ettik (41.36173, 15.306418). Belediyeye ait; eski şehre çok yakın, su ve atık boşaltma yeri var… bu düşünceliliğe teşekkür ettik
Troia hayli küçük bir yerleşim. Çabucak dolaşılıyor. Yine de biz sokaklarında akşam alacakaranlığında oyalana oyalana yürüdük. Sanki siesta bitmiş de ortalık canlanmış gibi, ayak üstü muhabbet edenler, gezinenler çoğalmış, meydanları kalabalıktı. Hava +6 derece gösteriyor.
Bu küçük kasabanın Duomo’su da küçük, ama çok güzel. Yapımı 1093’de başlamış, 30 yıl sürmüş. Hem bezemelerinin güzelliğine, hem de binanın bu kadar yüzyıl sonunda bugüne bu kadar diri kalmış olmasına hayranlık duyuyorsunuz. Rehber kitap gül penceresinin Sarazen esinleri taşıdığını yazmış; gerçekten insan bu güzellikten gözünü alamıyor.
Umarız yerimiz rahattır, dinleniriz diye düşünüyorduk ki gece rüzgâr çıktı ve altına park ettiğimiz ağacın dalları boyna arabaya vurmaya başladı tıkır tıkır. Ama o kadar yorulmuşuz ki, üşendik yerimizi değiştirmedik; sonra uyumuş gitmişiz zaten bir şey duymadık


Troia'ya doğru. Ovaya bakış


Troia'da bir kilsenin çan kulesi...Kuşların buluşma yeri


Troia'da akşamüzeri piyasa vakti


Troia, Duomo meydanında


Akşam alacasında Duomo'nun süslemeli ön cephesi


Troia Duomo'sunun hayranlık verici zarif gül penceresi
 

29 Kasım 2017, Basilicata bölgesine -Çizmenin burnuna- doğru, Maratea
Sabah park yerinde su aldık, atıkları boşalttık ve 08.45 gibi yola çıktık. Hedef Maratea; 237 km yolumuz var. Burası batıda, Napoli’nin altında, Tiren denizi kıyısında görünüyor. Böylece İtalya’nın Puglia bölgesinden Basilicata bölgesine geçmiş olacağız.
Rüzgâr santralleri ile dolu bir ovada ilerledikten sonra yavaş yavaş yine yükselmeye başladık. Yol boyunca “Agritourismo” tabelaları görüyoruz. Manzaralar yine çok güzel. Sık sık yerleşimlerden, özellikle de tepelere kurulmuş kasabaların, köylerin arasından geçiyoruz. Buralarda yerleşimler hemen hep bir yükseklik üzerine kurulmuş; sanki bereketli ovaları köy, kasaba, şehir yapmak için kullanmak istememişler, tarıma ayırmışlar, diye düşünüyoruz. Nitekim onların gözünden İtalya nasılmış diye okumak için yanımıza aldığımız kitaplar da -Goethe “İtalya Seyahati” anılarında, Silone “Fontamara” romanında- bunu doğruluyor.


Troia'da park yerimiz. Karavanlar için su ve atık boşaltma yeri var. Zemin asfalt.


Troia'dan çıktıktan sonra düzlükler.


Yolda kahve molası


YOl gidiş-geliş, ama rahat.


Gözalabildiğine tarlalar, bahçeler...


Yumuşak eğimli araziden etkileyici manzaralar
 



Yol bu güzergâhta hemen hep gidiş-gelişti. Yer yer oldukça dar ve bozuk, yer yer de rahat. Batıya doğru gittikçe dağlık, ormanlık bir bölgeyi geçiyoruz. Her virajın ardından güzel yeni bir manzara seriliyor gözümüzün önüne. Çok keyifli bir yol. Bu arada yine güneş kayboldu; bulutlu, yer yer yağmurlu bir havada gidiyoruz.


Melfi'ye yaklaşırken bulutlar içinde bir eski volkan, Monte Vulture. Artık Basilicata bölgesindeyiz.


Yol batıya doğru dağlık bölgelere girdi.


Sonbahar renkleri


İlerde hava bozuyor gibi


Geçtiğimiz küçük güzel kasabalardan biri


Geçtiğimiz bir diğer güzel kasaba Brienza, Castel Caracciolo
 

Öğleden sonra 14.30 gibi haritada işaretlediğimiz yere vardık. Ayağımızı uzatsak deniz... ama şimdi bu mevsimde burası ıpıssız bir kumsal plaj... Castrocucco di Maratea denilen köyün plajıymış. Plajın gerisi bir dalyan… tarlalar ve yer yer bahçeler içinde evler var. Bize gecelemek için pek uygun görünmedi. Maratea da görünürde yok. Sonra fark ettik ki 10 km daha kuzeydeymiş. Oraya gitmeye karar verdik. Yol denize dik inen yamaçlardan yükselerek denize paralel gidiyor. Bol virajlı, daracık. Ama manzaralar çok güzel.
Maratea’yı bulduğumuzda yine duracak tek bir düzlüğün olmadığı, dik yamaçlarda dağınık bir yerleşimle karşılaştık. Peylediğimiz ilk park yeri hastanenin bahçesi çıktı. Eski şehir ise daha hayli yukarıda görünüyor. Şansımızı bir de deniz kenarında deneyelim, Maratea iskelesi diye geçen yere bir bakalım, dedik. Burada karar kıldık; yol kenarında denize karşı, hafif eğimde park edip kaldık (39.989265, 15.707581).


Dağlık bölgede sık tüneller


Harika sonbahar renkleri


Yine bir tepe kasabası manzarası


Denizi görmeye az kaldı


Ve İtalya'nın batısına ulaştık; Tiran Denizi


Şimdi deniz kıyısı boyunca Maratea'ya doğru
 

Burası Maratea'nın aşağı mahallesi. Çok dar bir kıyı şeridinde bir kaç ev, sahil güvenlik, marina ofisi vs. var. Bir kaç bar ve restoran varsa da hemen hepsi kapalı. Yüksek bir mendireği olan küçük bir marinası var. Beş-altı yelkenli ve küçük motoryatlar bağlı. Kasabanın yaslandığı yüksek dik tepenin üzerinde büyük, kollarını açmış bir İsa heykeli seçiliyor. Etrafında da kilise vb. binalar var. Anlaşılan orayı dini bir merkez gibi yapmışlar. Çıkmak istemedik. Yorulmuşuz. Otoyolların dışından güzergâh seçtiğinizde genellikle dar ve virajlı olan yollar çok dikkat istiyor gerçekten. Yağmur da başladı. Açıkta fırtına var… dalgalar mendireği aşıyor. Denize karşı oturup dinlendik.
Yarın Tropea'ya geçeceğiz.


Bu engebeli daracık yollarda bu bisikletlilere hayran olmamak elde değil


Nihayet Maratea'da. Yukarı yerleşimden renkli evler


Maratea'da deniz kıyısındaki mahalle: Porto di Maratea


Marinadan bir görünüm


Daracık kıyı şeridinde evler


Karavanı park edebildiğimiz yer;resimde en solda
 

Güzel gezinizi itinalı anlatımınız ve güzel fotoğraflarınızla izliyoruz. Yazılarınızda dikkatimi çeken bir şey var, sıklıkla bir rehber kitaptan söz ediyorsunuz. Anladığım kadarıyla da oldukça detaylı anlatımı olan bir kitap. Bu konuda da bilgi verebilir misiniz? İleride bizim yapmayı planladığımız İtalya gezisinde bize de yol gösterici olabilir
 


O daracık yollar benim favorim, hem bisiklet hem araç sürüşlerinde. Güzel gezi, güzel anlatım, güzel fotoğraflar. Teşekkürler .
 



Sayın drares, ana rehber kitabımız; "Dost Görsel Gezi Rehberleri" dizisinin "İtalya 2016" adlı kitabı.
Diğerleri yardımcı...



O daracık yollar benim favorim, hem bisiklet hem araç sürüşlerinde. Güzel gezi, güzel anlatım, güzel fotoğraflar. Teşekkürler .
Sayın ergunbike, ilginiz için teşekkür ederiz.
İtalya'nın görebildiğimiz yerlerinin tam bir bisiklet cenneti olduğuna şahit olduk. Bisiklet, aksesuar ve kıyafet konusunda çok iyiler gibi. Ancak görebildiğimiz yerlerde daha çok kentler arası yollarda geziyorlar. Kent içinde az kullanıyorlar gibi.
 
Son düzenleme:

30 Kasım 2017, Calabria bölgesinde Tropea’ya doğru
Park ettiğimiz caddenin kenarında arabanın burnu hafif yukarda, sabahı bulduk. Gece boyunca rüzgâr esti, yağmur yağdı. Sabah halen yağmağa devam ediyordu.
Tropea’ya 200 km yolumuz var. Saat 09.00 gibi yola çıktık. Maratea'dan güneye, dün ilk geldiğimiz geniş plaja kadarki kısmı geçtikten sonra yol daha iyi oldu. Yani bir parça genişledi.
Artık İtalya’nın Calabria bölgesinde seyrediyoruz. Dağlar denize paralel… kara kıyıdan hızla yükseliyor ve yol ya bu tepelerin üzerinden ya da kıyıdaki daracık bir şeritten ilerliyor. Tropea'ya kadar yol böylece neredeyse hep denizi görüyor. Manzara olağanüstü. Yol genellikle rahat ancak yer yer küçük köylerin içine girdikçe çok daralıyor, bir an geçit vermez gibi oluyor. Yol boyunca onlarca sahil köyü, kasabası var. Yazın buralar çok neşeli olmalı… kalabalık da.


Maratea iskele mahallesinde sabah denize karşı manzaramız


Maratea iskele mahallesinde park yerimiz


Maratea'dan ayrıldık. Dün geldiğimizde Tomtom'un bizi ilk getirdiği plaj Castrocucca di Maratea. İlerde görünen yerleşim Tortora Marina


Yol artık daha iyi


Yol boyu geçtiğimiz yerleşimlerden biri


Tüneller...Tüneller...
 
Son düzenleme:

Saat 13.30 gibi Tropea'ya vardık. Şehir yine kartal yuvası gibi, bir tepede. Haritadan işaretlediğimiz park alanı ise deniz kenarında, şehrin altında kalan bir yer… Yol deniz kıyısını izleyerek ve şehri neredeyse yarım daire dolanarak oraya ulaştı. Gelince gördük ki, yine in cin top oynayan bir yer… Üstelik şehre yürümek de epey zorlayacak. Burada kalmak istemedik. Bari başka yer bulalım diye marinaya yakın bir alanı işaretlediğimizde, Tomtom bizi geldiğimiz yolun devamından şehre çıkardı. Meğer geldiğimiz yol tek yönmüş. O yüzden marinanın önünden geçerek geldiğimiz halde şimdi başka bir yoldan oraya gidebileceğimiz anlaşılıyor. Şehre hayli dik bir yokuştan birinci vitesle çıkabildik. Şehrin ana caddesinden ilerledik. Bu sefer de o yükseklikten denizin düzlüğüne karavanın çok sert iki virajı geçerek inmesi icabetti ki tam bir macera idi. Uçurum gibi görünen iniş insanın başını döndürüyorken bir de her virajda ileri geri manevralar... Üstüne bir de arkamızda sıralanan trafik Yolun başında kamyonet ve otobüs giremez işareti vardı ama girmiş bulunduk. Tomtom başka da seçenek sunmuyordu zaten. Bir baktık arkamızdan başka bir benzer büyüklükte minibüs aynı hareketlerle inmeye çalışıyor… iyi geldi


Tiren denizine bakan güzel bir yerleşim


Deniz güzel, yol güzel...Güneye doğru


Tropea'da, nihayet park edebildiğimiz yer


Tropea... aşağıdan bir görünüm


Eski şehire çıktık


Tropea'nın ana caddelerinden biri
 

Sonunda düzlüğe indik ve aradığımız park yerine geldik (38.678664, 15.901499). Haritalarda burası bir park alanı olarak gözükmüyor, ama bizden başka üç karavan daha geldi o sırada. Düz, güzel bir alan; geceleme için çok münasip.
Bu arada bir hidrofor sorunu baş gösterdi... sesi kesilmiyor. Baktık, anlamaya çalıştık… bir şey saptayamadık. Bırakıp şehre gitmeye karar verdik.
Rehber kitap burayı, Calabria’nın Tiren denizi kıyısındaki en ‘pitoresk’ kentlerinden biri olarak tanımlıyor. Şehir yüksek bir falezin üzerinde. Sayısız merdiven tırmandık ve eski şehre ulaştık. Bu yükseklikte muhteşem bir manzara gözler önüne seriliyor. Ancak tarihi merkezde binalar biraz ihmal edilmiş… bir ıssızlık ve hüzünlü bir hal var gibi. Şehir muhtemelen sadece yazları canlanıyor. Pek çok dükkân kapalı. Buralıları da açık olan üç beş barda sohbet ederken, ya da elleri ceplerinde sokakta avare, gelip geçeni seyrederken görüyoruz.
Neyse… hava kararana kadar Tropea sokaklarını dolaştık, fotoğraflarımızı çektik. Saat 17.00 gibi karanlık basıyor. Hem yol, hem heyecan… erken acıktık. Karavana dönmeden önce açık bulduğumuz bir pizzacıya oturduk.
Yarın artık Messina Boğazını geçmeyi, gezinin Sicilya ayağına başlamayı hedefliyoruz. Yağmur yine başladı. Bütün gece yağdı.


Bir eski evin dekorasyonu


Tropea'da ana caddelerden bir diğeri


Falezin üzerinde yükselen evler


Falezin üzerindeki yapılardan bir diğer görünüm. Aşağıda tek yönlü sahil yolu-Yol üzerinde muhtemelen yazın açık karavan kampingler var.


İki yanı güzel kumsal plajlarıyla denizden yükselen kaya parçası. Üzerinde ortaçağdan kalma bir kilise: Santa Maria dell'Isola


Park yerimize yakın Tropea Marinasından bir görünüm
 

1 Aralık 2017, Cuma; Çizmenin burnuna iniş, Messina
Tropea'dan sabah 09.00’da ayrıldık. Messina'ya geçeceğimiz iskele Villa San Giovanni'de; 90 km yolumuz var. Yakınımızdan otoyol geçiyor… otoyola çıksak mı diye kısa bir değerlendirme yaptık, sonra yine geldiğimiz yoldan, SS18’den, devam etmeye karar verdik. Yol yine denize paralel gidiyor. Yine arada bir tepelere tünemiş köylerden geçiyoruz. Dar ve virajlı olduğu kadar bozuk da. Yavaş ilerleniyor. Ama manzaralar muhteşem.
Tropea’dan ilk çıkışta aslında bir süre iç kısımlara ilerledik ki bunun için önce Tropea’nın içinden geçip sıkı bir tırmanış yapmamız gerekti. Tam yolun uçurumlu ve dar halinden endişelenmişken ve Tomtom bize iyice tali bir yolu mu verdi acaba diye düşünürken baktık bizim gibi arabalar inip çıkıyor… derken ilerdeki bir virajdan koca bir TIR döndü, karşımızdan geliyor. İyi, tamam o halde, dedik


Tropea'dan ayrıldık. Arkasındaki yamaçlarda yükseliyoruz.


Yüksek düzlükte bir süre güzel bir seyir. Yol biraz bozuk!


Geçtiğimiz köylerden biri


Uzakta denizi yeniden gördük


Puslar içinden denize kuşbakışı


Bu manzarada bir mola
 



İtalya çizmesinin burnuna doğru coğrafya hakikaten çok engebeli ve bu tepeler denize neredeyse dimdik iniyor. Bir tek dağları yaran su yollarının denize kavuştukları yerler düzlük. Oralara inince, yol muazzam verimli görünen tarlaların bahçelerin içinden geçiyor.
Yolumuz böyle bir ovaya geldiğinde nedense navigasyona göre tuhaf dönüşler yaptı, sanayi sitesi gibi yerlerden geçtik ve kendimizi o düzlükteki yerleşimin, Gioia Tauro şehrinin içinde bulduk. Yoğun, düzensiz bir trafiğin içinde… Neyse sonuçta bir yerinden çıkarız dedik ama bir yandan da hayretler içinde sağımıza solumuza bakıyoruz; şehrin içinde çöp dağları var. Aslında ta Maratea'ya yaklaştığımızdan beri yol kenarlarına bırakılmış çöpler dikkatimizi çekiyor. Bu bazı yerlerde bunlar yol kenarı çöplüklerine dönüşmüş ki Gioia'da şehrin içinde de devam ediyordu. Sanki grev var da çöpler günlerdir toplanmamış Anlam veremedik. Üzüntüyle devam ettik.


Bir dolu güzellik birarada


Az sonra o köyün içinden geçeceğiz


Sakin köy...sade güzellik...


Şimdi bir iniş var...


Bir dönemeçte denizin güzelliği


Bir diğer dönemeçte tepelerin güzelliği