Yönümüzü Lizbon’a çevirdik. Otoyol harici yollardan yaklaşık 300 km. Aslında bu saatten sonra kat etmek için hayli uzun. Bu kez muhtemelen karanlığa kalacağız. Yolda mazot aldık; 1,334€/l idi.
Nitekim Lizbon’a varmamız akşam saat 20.00’yi buldu. Düşündüğümüzden daha yavaş gelebildik. Çünkü Portekiz’de otoyol harici karayolları hayli bakımsız kalmış. Zaman zaman oldukça bozuk ve gidiş-geliş yollardan çok yavaş ilerleyebildik. Ancak manzaralar çok güzeldi. Çoğu kez güzel ağaçlık, yeşil koridorların içinden, zaman zaman da sevimli, beyaz badanalı, dingin köylerin kasabaların içinden geçtik.
Lizbon Tejo Nehrinin Atlantiğe döküldüğü yerde kurulmuş bir şehir. Nehrin kuzey yakasında kalan ana yerleşimin park yeri bulmaya çok elverişli olmadığını varsaydığımız için güney yakada bir park yeri peyleyip ona göre gidiyorduk ki, akşam karanlığında ve trafiğinde, güneyin çevre yollarından birinde ilerliyorken yanlış bir yerden sapmışız; kendimizi devasa bir asma köprüde, dolayısıyla ana yerleşime doğru giderken bulduk. Bu Salazar’ın yaptırdığı ünlü köprüymüş. Şimdi 25 Nisan Köprüsü diyorlar. Bu durumda hızla yeni bir yer belirlememiz gerekiyordu, çünkü geri dönmemiz saçma olacaktı. Nitekim Tomtom’dan arayınca Tejo Nehri kenarında park yerleri görünüyor. Birine yöneldik ve kısa süre sonra da orada olduk. Ağaçlık gayet ferah bir park yeri ve başka karavanlar da var. Rahatça park ettik (38.695601°, -9.198369°). Burası Belem bölgesiymiş… eh buraları da zaten gezecektik. Yanımızda vapur iskelesi var. Yakındaki bir büfenin wi-fi bağlantısı da serbest. Daha ne olsun, dedik
Bugün 500 km yol gelmişiz ve yorulmuşuz. Bu kadar zorlamamak, mesafeyi ya da yolun kalitesini dikkate almak lazım diye düşündük.