Kışın Iber Yarımadası

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan oralakbas Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 221
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 47,366
Çan kulesine La Giralda diyorlar; bu tepesindeki rüzgârgülü heykelinin adı.
Kuleye de çıktık. İlginç bir şekilde bu kuleye yokuş çıkar gibi çıkılıyor; çünkü merdiveni yok, rampa var. Bu da cami olduğu zamanlardan kalma özelliğiymiş ve deniliyor ki müezzin ezan okumak için tepeye atla çıkabilsin diye öyle yapılmış :smiley:
Katedralden çıkınca da eski Sevilla’nın güzel, dar sokaklarında dolaştık. Eski şehirin kuzeyine doğru yürüdüğümüzde Plaza Mayor veya La Seta olarak da bilinen ilginç bir modern yapıya geldik. Kimileri Metropolitan Parasol (Şehir Şemsiyesi) olarak adlandırmış. Akşam üzeri gün batarken üzerinde gezindik, fotoğraflar çektik.

IMG_7743.JPG IMG_7761.JPG IMG_7770.JPG IMG_7773_8.jpg IMG_7773_13.jpg IMG_7773.JPG
 

Etiketler
18/01/2017, Çarşamba, Sevilla
Bu akşam bir Flâmenko gösterisi izlemek istiyoruz. Bir arkadaşımız Casa Anselmo’yu önermiş, burası rehber kitapta da geçiyor. Yeri park alanımıza yakın gözüküyor. Gidip görelim, biletimizi de alalım, diye düşündük. Epey uzakmış. Yorucu bir yürüyüş oldu. Ama kentin bu kısımlarını da görmemize yaradı. Burası Triana olarak adlandırılan bölge. Eskiden Çingene mahallesiymiş ve flamenkonun doğduğu yermiş. Şimdilerde ise işçi mahallesi imiş. Bu bilgi olmasa işçi mahallesi olduğuna ihtimal vermezsiniz… düzgün caddeler, sokaklar, eski ama bakımlı evler vs. Mimarisi de çok hoş.
Neyse, adresi bulduk, ancak orasının bir Flâmenko gösteri yeri olduğuna dair hiçbir emare yoktu… tabelada başka şeyler yazıyordu, kepenkler kapalıydı. Etrafta sorduğumuz kişilerle de İngilizce anlaşamadık. Kısacası Casa Anselmo’yu bulamadık :( Sonuçta dedik ki; amaç Flâmenko izlemekse başka bir yer bulalım. Biraz da ‘gelmişken görmek lazım’ mantığı ile hareket ediyoruz madem, sunulanın orijinal bir sunum olmayacağını, ‘turistik’ bir gösteri olacağını baştan kabul etmek lazım. Dolayısıyla da birbirinin benzeridirler muhtemelen. Bunun üzerine eski Sevilla’ya geçtik. Dün gözümüze kestirdiğimiz yeri -Tablao Alverez Quintero- bulup akşama biletlerimizi aldık; bir saatlik gösteri için adam başı 16€.

A_IMG_7773_1.jpg A_IMG_7773_3.jpg A_IMG_7773_4.jpg A_IMG_7773_5.jpg A_IMG_7774_1.jpg A_IMG_7774_2.JPG
 
Son düzenleme:

Oradan boğa güreşi arenasına yürüdük. Sevilla arenası da İspanya’nın en eski ve ünlü arenalarından biriymiş. Anlatıcı bir rehber eşliğinde içeri girilip gezilebiliyor. Ancak biz ölmüş boğa anılarını kaldıramayacağımızı hissettiğimizden arenaya girmek ve görmek istemedik; sadece etrafında tur atıp fotoğraf çektik.

B_IMG_7774_3.JPG B_IMG_7775.JPG

B_IMG_7777.JPG Arenanın kapısı

B_IMG_7793.JPG B_IMG_7794.JPG B_IMG_7795.JPG
 
Son düzenleme:

Daha sonra Hospital de los Venebrales biletimizi aldık. İşte orada dün (Salı günü) bu serginin bedava olduğunu öğrendik... meğer o kuyruk da o yüzdenmiş :( Neyse, sonunda sergiyi görebildiğimize değdi doğrusu. Velasquez ve Murillo aynı dönemde yaşamış ama tahminlere göre birbirini tanımamış iki Sevillalı sanatçı. Velasquez genç yaşında Madrit’e gitmiş ve kraliyet sarayında çalışmış. Murillo ise hep Sevilla’da kalmış ve kiliselerde resimler yapmış. Yorumcular aynı etkiler altında benzer eserler yarattıklarını söylüyormuş. Küratörün amacı da bir yanıyla bunu göstermekmiş. Sergide fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlardı. Ancak tarihi bina gezilebiliyor ve fotoğraflanabiliyor. Bina 17.yüzyıl sonlarına doğru kurulmuş bir hastane imiş. Barok tarzda inşa edilmiş bina aynı zamanda kilise kısmındaki bir tavan resmi ile, Lucas Valdés'in 'Kutsal Haçın Zaferi' ile de ünlü imiş. Hakikaten etkileyici bir resimdi.

C_IMG_7795_1.JPG C_IMG_7795_2.JPG C_IMG_7797.JPG C_IMG_7800.JPG C_IMG_7801_2.jpg C_IMG_7801_5.jpg
 
Son düzenleme:

Çıkışta geniş meydanlardan birinde oturup dinlenecek yer ararken bir sokak Flamenko gösterisine denk geldik. Kış günü, ne kadar güneşli filan olsa da hava soğuk, dansçılar da sıkıca giyinmiş... yine de güzel dans ettiler. İzlemek ilginçti.
Altın Kule’yi (Torro del Oro) ve içindeki deniz müzesini görmeye gittik. Eski çağlarda gemiler Guadalquivir üzerinden Sevilla’ya kadar gelebiliyorlarmış ve Sevilla vaktiyle bir liman kentiymiş. Böyle bir geçmişi de göz önüne alınca deniz müzesini biraz zayıf bulduk.

D_IMG_7801_6.jpg D_IMG_7801_8.jpg D_IMG_7803.JPG D_IMG_7805.JPG D_IMG_7808.JPG D_IMG_7813.JPG
 
Son düzenleme:



Akşam Flâmenko gösterisine gittiğimizde artık çok yorgunduk. Ancak gösteri bizi canlandırdı. Çok etkilendik; gitar çalan da, şarkı söyleyen de dans edenler de çok iyiydiler. İçtenlikliydiler. O duygu bize ulaştı. Sonuçta iyi ki gelmişiz dedik.
Her ne kadar halen uğrayamadığımız yerleri kalmış olsa da böylece gezimizin Sevilla kısmını da bitirdik. Yarın Ulusal Donana Doğa Parkı tarafına, Matalascanas’a gitmeyi planlıyoruz.


IMG_7816_2.jpg IMG_7816_4.JPG IMG_7816_5.jpg IMG_7816.JPG IMG_7828_1.jpg IMG_7829_4.jpg
 
Son düzenleme:

19/01/2017, Perşembe, Matalascanas’a doğru
Sabah üşüyerek uyandık. Gece aküler iyice düşmüş, ısıtıcı kendini kapatmış :( Motor yapıp çalıştırdık. Kahvaltı edip nehrin karşı tarafındaki atık boşaltma yerine uğradıktan sonra yola çıktık.
Ulusal Donana Doğa Parkının deniz kıyısında sınırlı bir bölgesindeki yerleşim olan Matalascanas’ı görmek istiyoruz. Yol bir aşamadan sonra Doğa Parkı’nın içinden geçmeye başladı ve uyarı tabelalarıyla devam etti. Her ne kadar içinden yol geçiyorsa da Park’ın ciddi korunduğunu düşündük. Burası da Avrupa’nın en önemli doğal yaşamı koruma alanlarından biriymiş. Matalascanas Parkın görece kıyısında kalıyor. Parkın içine özel izinle düzenlenen turlarla girilebiliyormuş. Vaktimiz olsa katılmak isterdik. Neyse, öğle saatlerinde Matalascanas’a vardık.

IMG_7835_1.jpg IMG_7835_2.jpg IMG_7835_3.jpg IMG_7835_4.jpg IMG_7835_5.JPG IMG_7835_6.JPG
 

CamperContact bilgisine göre bulduğumuz kamping alanı kasabanın en doğusunda tam Doğa Parkı sınırında (36.983832°, -6.529111°). Başka karavanlar da vardı. Kamping sadece gecelemeye uygun; atık boşaltma, su, elektrik vb. imkânları yok. Ama dinlenmek için harika bir yer burası. Sonradan kasabanın içinde de rahatça park edilebilecek yerler olduğunu gördük.
Kasaba Matalascanas Atlantik kıyısında bir sayfiye yeri. Yüksek bina yok. Muhtemelen kış olduğu için çok sakin. Kıyı geniş ve göz alabildiğine uzun bir kumsal. Zaman zaman bulutlar ve güneş ışığı değiştirirken manzara harika görünüyor. Deniz kenarında dolaşıp kısa bir şehir turu yaptık. Bugün hava genel olarak bulutlu... ayrıca geldiğimizden beri ilk kez çok soğudu ve sıkı giyinmemiz gerekti.
Yarın artık Portekiz’e geçmeyi düşünüyoruz.

IMG_7837_1.jpg IMG_7868_1.JPG IMG_7868.JPG IMG_7872.JPG IMG_7886.JPG IMG_7888.JPG
 

20/01/2017, Cuma, Portekiz’e doğru
Rotamız artık Portekiz. Yine otoyol harici bir güzergâh seçtik; Mazagon, Huelva, Ayamonte üzerinden giderek Portekiz’e geçmeyi planlıyoruz.
Yol harika, bölge bizim için nostaljik. Nitekim, öğleyin Ayamonte’ye gelince burada kalmak istedik. Yıllar önce bu kasabada bir ay kadar vakit geçirmiş, sularında yelkenli ile seyir yapmıştık.

IMG_7905_0.jpg IMG_7905_3.jpg IMG_7907.JPG IMG_7909_3.jpg IMG_7911.JPG IMG_7913_1.jpg
 

Ayamonte Rio Guadina nehri kenarında küçük bir liman kasabası, hoş bir yer. Rio Guadiana’nın öbür yakası Portekiz. Nehir içerilere doğru yaklaşık 20 mil gitmeye izin veren oldukça derin bir su. Yine de burada yaklaşık 4 m.yi bulan gelgiti hesaba katarak seyretmek gerekiyor. Çok güzel köyler ve manzaralar var.
Önce şehir içinde bir park yerine arabayı bırakıp dolaştık. Daha sonra bir karavan park alanı olduğunu öğrendik. Meğer marina girişinin arkasındaki yeri karavan kamping haline getirmişler. Giriş işlemleri marina ofisinden yapılıyor. Geceleme 12€; duş-WC ve atık yeri var. Su elektrik ayrıca ücretlendiriliyor. Karavanı alıp geldik ve buraya yerleştirdik (37.210576°, -7.406276°).

IMG_7918_1.JPG IMG_7918_2.jpg IMG_7918_7 (1).jpg IMG_7918_7.jpg IMG_7918_9.jpg IMG_7918_10.jpg
 




21/01/2017, Cumartesi, Lizbon’a doğru
Bugün hedefimiz İber yarımadasının en güneybatı ucu olan Sao Vincente burnunu (Cabo Sao Vincente) görmek ve oradan da Lizbon’a gitmek.
Sabah erken Ayamonte’den çıktık, çok geçmeden Rio Guadiana üzerindeki etkileyici köprüden geçip Portekiz topraklarına girmiş olduk. Yaklaşık 1 km sonra yolun genişlediği ve otomatik gişelere benzer cihazların olduğu bir alana geldik. Avrupa Birliği’nden olmayan araçların Portekiz’e girişte kredi kartı okutmaları gerekiyormuş ve ‘Algarve Welcome Point’ denen bu yerdeki cihazlar onun içinmiş. Bir kredi kartımızı okuttuk ve geçtik. Bu arada saatleri de bir saat geri aldık.
Şimdi yönümüz tam batıya… Yine otoyol olmayan yolları seçtik. Küçük güzel yerleşimlerin arasından, yemyeşil bir coğrafyadan ilerliyoruz. Buraya bahar çok erken gelmiş, bademler çiçek açmış :smiley:

IMG_7929.jpg IMG_7930.jpg IMG_7931.jpg IMG_7937.jpg IMG_7939.JPG IMG_7948.JPG
 

Buruna yaklaşırken kıyı boyunca falezlerin üzerindeki düzlükte seyrettik. Manzara son derece etkileyiciydi. Saat 13:00 gibi buruna vardık. Burundaki deniz feneri hayranlık verici güzellikte. Yanına da bir deniz müzesi kurmuşlar. Gezip fotoğraflarımızı çektik. Fenere yakın düzlükte baktık çok sayıda karavan konaklıyor. Evet, geceyi geçirmek için bir yer olarak harika olabilir... Burada bir gece kalmadığımıza sonradan çok üzüleceğimizi hissediyoruz. Ama daha gitmek istediğimiz o kadar çok yer var ki, zaman bizi zorluyor artık. Yola koyuluyoruz.

IMG_7949.JPG IMG_7950.jpg IMG_7951.jpg IMG_7959.JPG IMG_7960.jpg IMG_7962.JPG
 

Sao Vincente fenerinden sonra, gelirken yol üstünde gördüğümüz diğer buruna, Sagres kasabasına yakın olanına geçtik. Bu burunda da bir kale var; Forteleza de Sagres. İlginç olan, burası, 1500’lerin başında bir denizcilik akademisi olarak Prens Henry de Navigator tarafından kurulmuş. Prensin tahtta filan gözü yokmuş; hakkı olduğu halde talip olmamış. Bütün derdi denizciliği geliştirmekmiş. Bu özelliğiyle ünlü ve çok değer veriliyor, çünkü o yüzyıl boyunca dünya denizlerini keşfeden Portekizli denizciler bu okuldan yetişmiş.
Artık denizcilik ziyaretlerimizi tamamladığımıza göre yola devam edebiliriz :smiley:

IMG_7963.JPG IMG_7970.JPG IMG_7972.JPG IMG_7975.JPG IMG_7979.JPG IMG_8000.JPG
 

Yönümüzü Lizbon’a çevirdik. Otoyol harici yollardan yaklaşık 300 km. Aslında bu saatten sonra kat etmek için hayli uzun. Bu kez muhtemelen karanlığa kalacağız. Yolda mazot aldık; 1,334€/l idi.
Nitekim Lizbon’a varmamız akşam saat 20.00’yi buldu. Düşündüğümüzden daha yavaş gelebildik. Çünkü Portekiz’de otoyol harici karayolları hayli bakımsız kalmış. Zaman zaman oldukça bozuk ve gidiş-geliş yollardan çok yavaş ilerleyebildik. Ancak manzaralar çok güzeldi. Çoğu kez güzel ağaçlık, yeşil koridorların içinden, zaman zaman da sevimli, beyaz badanalı, dingin köylerin kasabaların içinden geçtik.
Lizbon Tejo Nehrinin Atlantiğe döküldüğü yerde kurulmuş bir şehir. Nehrin kuzey yakasında kalan ana yerleşimin park yeri bulmaya çok elverişli olmadığını varsaydığımız için güney yakada bir park yeri peyleyip ona göre gidiyorduk ki, akşam karanlığında ve trafiğinde, güneyin çevre yollarından birinde ilerliyorken yanlış bir yerden sapmışız; kendimizi devasa bir asma köprüde, dolayısıyla ana yerleşime doğru giderken bulduk. Bu Salazar’ın yaptırdığı ünlü köprüymüş. Şimdi 25 Nisan Köprüsü diyorlar. Bu durumda hızla yeni bir yer belirlememiz gerekiyordu, çünkü geri dönmemiz saçma olacaktı. Nitekim Tomtom’dan arayınca Tejo Nehri kenarında park yerleri görünüyor. Birine yöneldik ve kısa süre sonra da orada olduk. Ağaçlık gayet ferah bir park yeri ve başka karavanlar da var. Rahatça park ettik (38.695601°, -9.198369°). Burası Belem bölgesiymiş… eh buraları da zaten gezecektik. Yanımızda vapur iskelesi var. Yakındaki bir büfenin wi-fi bağlantısı da serbest. Daha ne olsun, dedik :smiley:
Bugün 500 km yol gelmişiz ve yorulmuşuz. Bu kadar zorlamamak, mesafeyi ya da yolun kalitesini dikkate almak lazım diye düşündük.

IMG_8004.JPG IMG_8007.JPG IMG_8016.JPG IMG_8021.jpg IMG_8032.JPG IMG_8033.jpg
 



22/01/2017, Pazar, Lizbon
Saat 09:30 gibi çıktık, ilk olarak nehir kıyısı boyunca batıya doğru yürümeye başladık. Lizbon’da görülmesi gereken yerlerinden Kaşifler Anıtı ve Belem Kulesi yürüme mesafemizde. Hava çok güzeldi... yürüyüş yolları hayli kalabalıktı. Çevre çok güzel düzenlenmiş. Anıt ve Kule de çok etkileyiciydi. Büyük turist kalabalıkları ile doluydu etrafları.

A_IMG_8034.JPG A_IMG_8035.JPG A_IMG_8045.JPG A_IMG_8055.JPG A_IMG_8064.JPG A_IMG_8075.jpg
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,662
Mesajlar
1,521,823
Kayıtlı Üye Sayımız
166,519
Kaydolan Son Üyemiz
cagatayuysal

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst