Kışın Iber Yarımadası

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan oralakbas Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 221
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 47,424
14/01/2017, Cumartesi, Malaga
Sabah acele etmeden kahvaltı edip ufak-tefek çamaşır yıkadık. Daha sonra yakındaki otobüs durağına gidip şehre indik. Otobüsün içinde bilet alınabiliyor; 1.3€.

20170114_142725.jpg 20170114_142738.jpg 20170114_143043.jpg 20170114_143352.jpg 20170114_143432.jpg 20170114_144534.jpg
 

Etiketler
Malaga çok güzel bir liman şehri… Eski şehir bölgesi de neşeli ve kalabalık. Denizin kenarını modern bir mimariyle ve insanların çok rahatça gezinebileceği şekilde düzenlemişler. Kıyı marina işlevi de görüyor. Tekneleri oraya öylece bağlanmışlar ki insan ‘burada bir güvenlik sorunu yok demek’ diye düşünüyor.

20170114_144535.jpg 20170114_144745.jpg 20170114_145116.jpg 20170114_145158.jpg 20170114_145206.jpg 20170114_145207.JPG
 

Malaga Picasso’nun doğum yeri… Doğduğu ev müze haline getirilmiş. Orayı görmeyi hedefliyoruz. Bir de para yetmediği için çan kulesi tamamlanamamış olan Katedrali görmeyi. Bunlar epey zamanımızı aldı. Daha görülmesi gereken önemli yerler olduğunu biliyoruz; örneğin, çok zengin bir koleksiyonunun olduğu söylenen Rus Müzesi ve Modern Sanatlar müzesi… ama şehri de görelim diye dolaşmaktan pilimiz bitince buraları göremedik.

20170114_145255.jpg 20170114_145347.jpg 20170114_145734.JPG 20170114_145735.JPG 20170114_155940.JPG 20170114_155941.jpg
 


15/01/2017, Pazar, Ronda’ya doğru
Sabah ikimiz de hafif solunum yolu enfeksiyonu şikâyetleri ile kalktık. Yola çıkıp çıkmamakta tereddütlüyüz. Sonunda çıkmaya karar verdik.
GPS’imiz Tomtom Ronda’yı 81 km hesapladı. Saat 10.30 gibi yola çıktık. Dağlara doğru şahane bir yoldan ilerliyoruz. Yamaçlara yerleşmiş bembeyaz evleriyle çok güzel bir köye geldik. Bu bölge zaten ‘Beyaz Köyler'i (Pueblos Blancos) ile meşhurmuş, ki Ronda da onlardan biriymiş. Köyü çıktıktan sonra oldukça dar bir yoldan ilerlerken, bir yere geldiğimizde kalakaldık; artık önümüzde uzanan yol bağların, bahçelerin arasına doğru giden toprak bir yoldu! Tomtom’un nasıl bizi böyle bir yere getirdiğine anlam veremedik ve biraz canımız sıkıldı.

A_IMG_7567.JPG A_IMG_7569_1.jpg A_IMG_7569.JPG A_IMG_7570_1.jpg A_IMG_7570_2.jpg A_IMG_7570_14.jpg
 



Meğer biz Tomtom’da, ne anlama geldiği üzerine düşünmeksizin ‘en kısa yol’u seçmişiz. Ancak bunu yaparken yolun niteliği seçeneğini atlamışız; mesela ‘toprak yollar hariç’ seçeneğini işaretlememişiz :( Cihazın bir kabahati yok yani! Artık geçmiş olsun dedik ve yeni bir rota istedik. Yeni yolumuz da, tamam toprak değildi, ama neredeyse tek arabalık bir yoldu. Neyse ki çok az trafik vardı. İlginç olan yolda hayli bisikletçi görmek oldu. Dağlardan, vadilerden, şahane manzaralardan ve bir Doğa Parkının içinden geçtik, öğlen saatlerinde Ronda’ya vardık.

B_IMG_7570_19.jpg B_IMG_7570_20.JPG B_IMG_7572.JPG B_IMG_7574.JPG B_IMG_7576.JPG B_IMG_7577_1.JPG
 

Ronda için CamperContact ücretli bir karavan kamping gösteriyor (36.720427°, -5.171637°). Biz oraya gitmek istemedik, çünkü Ronda’ya biraz mesafeli göründü gözümüze. Onun yerine şehir kısmında bir yer arandık. Sonunda karavanı tren yoluna yakın ve Dia markete komşu bir genel park alanına park ettik (36.750704°, -5.158622°). Burası kampingin tam aksi istikamette ve aslında -sonradan fark ettik ki- şehrin gezilecek yerlerine yürümek için ikisi de aşağı yukarı aynı mesafede.

C_IMG_7589.JPG C_IMG_7591.JPG C_IMG_7614_1.jpg C_IMG_7615_1.jpg C_IMG_7616.JPG C_IMG_7618.JPG
 

Karavanı parkettikten sonra biraz dinlenip şehri görmeye çıktık. İçinden geçtiğimiz sokaklar çok tenhaydı; bu durumu bugünün pazar olmasına, yerleşimin küçük olmasına filan bağlamıştık ki tarihi merkeze varınca ciddi bir kalabalık ile karşılaştık. Kalabalığın arasından uygun açıları zar zor yakalamaya uğraşarak fotoğraflarımızı çektik.
Ronda çok derin, kayalık, doğal bir vadi/yarığın (El Tajo) üzerinde kurulmuş köprüsü ile meşhurmuş. Köprü, Puento Nuevo, 1793’te yapılmış; hakikaten olağanüstü güzel… Eski şehir vadinin iki yakasındaki yüksek platolara yerleşmiş beyaz evlerden oluşuyor; köprü ile birlikte akşamüzeri güneşinde çok güzel görünüyor. Seyir teraslarından bakınca vadi muhteşem uzanıyor. Vadiyi sulayan nehir Rio Grande.

D_IMG_7619.JPG D_IMG_7622.JPG D_IMG_7625.JPG D_IMG_7626_2.jpg D_IMG_7628_1.JPG D_IMG_7628.jpg
 

Ronda boğa güreşleri ve arenası ile de meşhurmuş. 1700 yılı civarında yapılmış arenası İspanya’nın en eski arenalarından biriymiş. Rehberlerde müzesi de öneriliyor ama biz ziyaret etmeyi tercih etmedik... Sadece etrafında dolaşıp arenayı fotoğraflamakla yetindik. Bu arada Ernest Hemingway'in de Ronda'da bir süre yaşadığını, güzelliklerini ve boğa güreşi geleneklerini yazdığını öğrendik. Hatta İspanyol İç Savaşı'nın acılarını anlattığı "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" adlı romanındaki sahnelerin birinin, Ronda'daki El Tajo kayalıklarında gerçekleşen cinayetleri temel aldığı düşünülüyor.

E_IMG_7588.JPG E_IMG_7629_1.jpg E_IMG_7629.JPG E_IMG_7630_2.JPG E_IMG_7630_4.jpg E_IMG_7632.JPG
 
Son düzenleme:

Karavana doğru dönerken güzel bir meydan olan Plaza del Socorro'ya uğradık. Güzel beyaz kilisesi (Parroquia Nostra Senora del Socorro) ve çepeçevre kafeleriyle keyifli bir yer. Elinde bir kitap dinelen adam heykelini merak ediyoruz; geçen yüzyılın başlarında yaşamış ve Endülüs'ün bağımsızlığını savunmuş bir siyaset adamına, Blas Infante'ye aitmiş. Bugün halen onun önerdiği yeşil-beyaz renkler Endülüs özerk bölgesi bayrağı olarak kullanılmaktaymış. Infante de 1936'da Frankocu milisler tarafından öldürülmüş :(
Ronda köprüsünün gece ışıklandırılmış halini de görmek isterdik, ancak giderek yorgunluk çöktü, belki de enfeksiyonun kırgınlığı… Karavanımıza döndük. Yarın Sevilla’ya doğru yola çıkmayı planlıyoruz.

P_IMG_7577.JPG Matador heykeli
P_IMG_7578.JPG P_IMG_7582.JPG P_IMG_7586.JPG Plaza del Socorro
P_IMG_7587 (1).JPG Blas Infante'nin heykeli
P_IMG_7587_1.JPG
 



16/01/2017, Pazartesi, Sevilla’ya doğru
Sabah erkenden tren sesi ile uyandık. Kahvaltı edip toparlanırken aslında Dia marketin açılması için zaman geçiriyoruz... Nitekim açılır açılmaz markete gittik, çünkü içme suyumuz tükenmek üzereydi. Bol miktarda içme suyu aldık; 5 litreliği 0,47€’dan… En son Malaga’da bir benzincinin marketinde 6,5 litrelik suya 3,5€ verdiğimiz düşünülürse şimdi aldığımız sular çok ucuz.
Saat 11:00 gibi Sevilla'ya doğru yola çıktık, 125 km yolumuz var.
Yolda mazot aldık; 1,160€/l.
Sevilla’ya 13:30 gibi vardık. CamperContac'dan bulup işaretlediğimiz park yeri şehir içinde. Varınca, parkın işletmecisi orada kalamayacağımızı ancak nehrin karşı tarafında yine onlara ait diğer kamping alanına gitmemiz gerektiğini söyledi. İlginç olan, orada da atık boşaltma yeri yokmuş; atıklarımızı boşaltmak için buraya tekrar gelmemiz gerekiyormuş. Geceliği, atık boşaltma ve su dâhil 10€, eğer elektrik de istersek 15€ imiş. Kabul ettik ve nehrin öbür tarafına geçip kamping yerini bulduk; nehir kıyısında, çok rahat bir yer (37.372743°, -5.993841°).
Kalan zamanda dinlenmeyi tercih ettik. Bir de haritada bulunduğumuz yere yakın, güneyimizde bir karavan kamping daha görünüyordu. Orası nasıldı acaba diye kısa bir yürüyüşle gidip baktık; ağaçlık güzel bir alan gibi ancak endüstriyel limanın dibiymiş ve hayat belirtisi görünmüyordu. Belki yazın açıktır.

20170116_112203.jpg 20170116_114142.jpg 20170116_131840.jpg 20170116_132708.jpg 20170116_133426.jpg Sevilla'da park yerimizden bir gorunum.JPG
 

17/01/2017, Salı, Sevilla
Sabah kahvaltı eder etmez ilk işimiz karavanı karşı tarafa atık boşaltma yerine götürmek oldu. İspanya’da atık boşaltmak işinin zaman zaman sıkıntılı olduğunu belirtmek lazım. Bulunduğumuz kamp alanına da alt tarafı kanalizasyona bağlanacak bir mazgal yapmak, yanına da bir çeşme koymak bu kadar zor mudur ki? Ama adamlar öyle düşünmüyorlar anlaşılan.
Sevilla Guadalquivir nehrinin iki yanına kurulmuş güzel bir şehir. Eski, tarihi mahallelerin bulunduğu yer nehrin doğusunda. Park yerimiz ise batısında kalıyor.

IMG_7639.JPG IMG_7653.JPG IMG_7664.JPG IMG_7666.JPG IMG_7668_1.jpg IMG_7672.jpg
 

Şehri gezmeye öğlen gibi çıkabildik. Yakınımızdaki köprüden karşıya geçince gitmek istediğimiz yerler çok uzak değil. İlk olarak Real Alcazar'ı görmek istiyoruz. Ancak biz yine biraz yolları karıştırınca, giriş kapısına varmak için muazzam büyüklükteki bahçelerini çepeçevre dolaşmış, epey lüzumsuz yollar yürüyüp kendimizi yormuşuz.

IMG_7673.JPG IMG_7678_1.jpg IMG_7681.JPG IMG_7688_1.JPG IMG_7688.JPG IMG_7692.JPG
 

Sonunda Sarayın ana kapısından girdik. Muhteşem bir binaymış. Dışarıdan çok sade görünen yapı, içeride Elhamra Sarayı ile yarışır güzellikte. Hayranlık içinde dolaştık. Yüzyıllardan beri burada olduğu duygusu veren devasa gövdeli ağaçları ve yoğun bitki örtüsüyle bahçeleri de Cordoba’daki Alcazar bahçelerinden daha etkileyiciydi.

IMG_7697_1.jpg IMG_7706_0.jpg IMG_7706.JPG IMG_7708_1 (5).jpg IMG_7708_1.jpg IMG_7708_3 (1).JPG
 

Saray'dan çıkışta Hospital de los Venebrales'i bulduk. Burası da görülesi ilginç bir yer. Daha da önemlisi bir de resim sergisi var; ikisi de Sevillalı olan ünlü sanatçılar Velasquez ve Murillo’nun sergisi. Saat 15.30 gibiydi ve çok ciddi bir kuyruk vardı. Kuyruğa girsek sıra gelir mi, daha doğrusu, sıra gelse bile saat 18.00’de kapanacak sergiye bakmak için yeterince zaman olur mu, bilemedik. Bilet ücreti adam başı 8€ görünüyordu. Kuyruğu beklemeyelim, yarın gezeriz dedik.

IMG_7710_1.JPG IMG_7710_10.jpg IMG_7710.JPG IMG_7714_3.jpg IMG_7714.JPG IMG_7724_2.jpg
 



Sonra Katedrale gittik. Avrupa’nın üçüncü büyük katedraliymiş. Dünyanın en büyük Katolik katedrali olduğu da söyleniyor. Muazzam süslemelerle dolu ihtişamlı bir bina... özellikle Amerika'nın keşfinden sonraki yüzyıllar boyunca İspanyolların sömürgelerinden getirdikleri altınlar bu bezemelerde kullanılmış ve bir dönem Sevilla'sının zenginliğini yansıtıyor. Bütün Endülüs bölgesinde olduğu gibi bu katedralin, özellikle çan kulesinin orijini de bir Endülüs camii imiş. Katedral olarak yapımına 1400'lerin başında başlanmış.
Rivayete göre Cristoph Colomb'un mezarı da bu katedraldeymiş. Ancak, Colomb'un mezarı tarih boyunca o kadar çok taşınmış ki kimse artık gerçekten mezarın burada olduğundan emin değilmiş. Katedralin bir köşesinde Colomb'un tabutunu taşıyan dört kralın (Kastilya, Leon, Aragon ve Navarre krallarının) tasvir edildiği bir anıt heykel de dikkati çekiyor.

IMG_7724.JPG IMG_7725_1.jpg IMG_7725_2.jpg IMG_7725_3.jpg IMG_7725_10.jpg IMG_7730.JPG
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,670
Mesajlar
1,521,942
Kayıtlı Üye Sayımız
166,525
Kaydolan Son Üyemiz
ibissyusuf

SON KONULAR



Geri
Üst