Kendi Aracımızla Balkan Ülkeleri Gezisi 01-11.temmuz.2016

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 183
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 31,503
Ve nihayet Akdeniz'in İtalya yarımadası ile Balkan Yarımadası arasında kalmış kısmı olan Adriyatik Denizi kıyılarına iniyoruz.Bu kıyılar "dalmaçya tipi kıyı" özelliğini taşır.Kıyıya paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Dağların yüksek kısımları kıyıda adaları oluşturur.Adriyatik sahili boyunca paralel olarak uzanan Dinar Alplerinin neden olduğu bu kıyı şeklinde kıyılar son derece girintili çıkıntılı olup pek çok ada bulunmaktadır.Bu kıyılarda deniz derinliğinin fazla ve kıta sahanlığının dar olmasının yanı sıra kıyıda hüküm süren ılıman akdeniz iklimi içerilere sokulamaz ve dağların ardında sert karasal iklim hakim olur.Ülkemizde de Antalya'nın Kaş İlçesi kıyıları dalmaçya tipi kıyı özelliğine sahiptir.

Türk kaynaklarında adı Ragusa olarak geçen Dubrovnik tarihinin 7.yüzyıla kadar dayandığı bilinmektedir.Latince kaya anlamına gelen Ragusa adı 15.yüzyıl sonunda yerini hırvatça meşe ormanı anlamına gelen Dubrovnik'e bırakmıştır.Ben şehrin çevresinde çok fazla meşe ormanı görmedim ancak bolca limon,portakal bahçesi ve zeytinlik ile üzüm bağlarına rastladım.1365 yılında,1.Murat Dönemi’nde Ragusa şehir devletine ayrıcalıklar tanınmış, Osmanlı himayesine alınmış buna karşılık Ragusa,yıllık 15.000 altın vergiye tabi tutulmuştur. Denizcilikte büyük gelişme gösteren şehir Venedik ile yarışır hale gelmiş ve balkanlarda özellikle tuz ticaretinin merkezi olmuştur.1667 yılındaki büyük depremde ağır hasar gören şehir, Napolyon döneminde,1808 yılında Fransa’ya bağlanır ve Ragusa’daki 443 yıllık Osmanlı himayesi sona erer.Dubrovnik’in yakın tarihine bakacak olursak,1991 yılında Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki birçok tarihi eser hasar görmüştür.1979 yılından beri UNESCO dünya mirası listesinde yer alan Dubrovnik'in Eski Şehir(=Stari Grad) bölümü 2005 yılında Unesco’nun başlattığı çalışmalar ile bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Hırvatistan'ın 2013 yılında Avrupa Birliği’ne girmesi ve kıyıların cruise gemilerinin kolayca yanaşabileceği derinlikte olması avantajı ile birleşince 50.000 nüfuslu bu şehir son yıllarda turizm açısından adeta altın çağını yaşamaktadır.

Hal böyle olunca bu şehirde fiyatlar diğer eski yugoslav şehirlerine kıyasla bir hayli yüksektir.Biz de bu nedenle otel yerine ev kiralayarak konaklamayı daha ucuza getirmeyi tercih ettik.Evimiz,Baltazara Bogišiča adresinde bulunan üç odalı Apartment Lena idi.Ev çocuklu iki aile için idealdi ve en önemlisi kendisine ait üstü kapalı ücretsiz otoparkı vardı.Evden yaya olarak Eski Şehir'e ulaşmak sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde idi.

Biz,iki gece ve dört kişi için 300€ ödedik ki şehir merkezinde aracınızı otoparka bırakmanın bir günlük bedelinin 70€ olduğunu ve yüksek sezonda vasat bir otelde konaklamanın iki kişi için gecelik en az 200€ olduğunu söyleyerek evin ne kadar avantajlı olduğunu vurgulayayım.


31961178%201_zpsxdmy88gz.jpg



Apartman Lena(Eve ait üstü kapalı ve beleş otopark alanı demir parmaklıkların hemen önünde yer alıyordu.)
 
Son düzenleme:

Evimize yerleşip yakındaki marketten alışverişimizi tamamladıktan sonra aracımızla yola koyulduk.Planımızda şehrin hemen üzerinde yer alan 412 metre yüksekliğindeki Srd Dağı tepesinde şehri yukarıdan seyretmek sonrasında plaja inip Adriyatik Denizi'nde serinlemek vardı.

Eski Şehir ve Dubrovnik'in muhteşem manzarasının keyfini sürmek için bir hayli kalabalık olan surlarda zorlukla ilerlemek istemeyenler için diğer seçenek özellikle akşam üzeri teleferikle gitmektir.Gidiş-dönüş fiyatı 120 Kuna olan ve iki dakika süren teleferiğe binmek için Peter Kreşimir Sokağı(=Ulica Kralja Petra Krešimira=Ulisa Kralya Petra Kreşimira)'nda bulunan alt istasyona ulaşmak gerekmektedir.Dört kişi,teleferikle dört dakika sürecek iniş-çıkış için 60€ ödemek doğrusu işimize gelmediği için eve sadece yedi kilometre mesafedeki teleferiğe aracımızla gitmeye karar verdik.Bu amaçla Karadağ yönüne doğru şehirden ayrıldık ve Bosanka levhasından dar bir yola saptık.Bu dar yolda bir süre ilerledikten sonra İmparatorluk Kalesi(=Utvrda İmperial= İmperial Fortress)'ne ulaştık.
Bu kale,bölgede Napolyon ordusu ile Rus ve Karadağ orduları arasında 1806-1812 arasında meydana gelen savaş sırasında Dubrovnik kentinin kuzey bölümünü sağlama almak amacıyla yapılmıştır.1991-95 arasındaki iç savaş sürecinde ise hırvatlar bu kaleyi kullanarak kenti sırplara korumuşlardır.Hatta bu amaçla bu kalede bir de hatıra müzesi bulunmaktadır.İç savaş esnasında kalenin çevresindeki meşe ve çam ormanları yandığı için Srd Dağı çıplak gözüküyordu.Ancak aşağıya baktığımızda Dubrovnik Eski Şehir'in harika manzarası son derece etkileyici idi.Eski Şehir'de savaşta hasar alan evlerin çatılarının yenilenmiş olması nedeniyle çatılarda iki farklı renk hemen dikkat çekmektedir. Bunun nedeni yenilenen çatıların kiremitlerinin Slovenya ve Fransa'dan gelmiş olmasıdır.


218_zpstdmo2pbb.jpg


Srd Dağı'ndan Dubrovnik Eski Şehir ve Lokrum Adası'nın görünümü
 

Kaleden sonra Adriyatik Denizi'ne girmek için Eski Şehir'in doğusundaki Ploçe Kapısı(=Vrata od Ploče)'na sadece yüz metre mesafede bulunan Banye Plajı (=Plaže Banje)'na geldik.Bu kumsalın yanında Lazareti denilen ve 17.yüzyılda şehre tekne ile gelenlerin ilk karşılandığı karantina istasyonu bulunuyormuş.



20160705_182358_zpszcu1hmzf.jpg



20160705_182044_zpsdq7ttfun.jpg


Banye Plajı



20160706_150119_zps71csgovp.jpg


Tekneden Banye Plajı'nın görünümü


Lokrum Adası'nın tam karşısında yer alan bu sahil ve denizin girişi çakıllı ve girişte ücret ödemeniz gerekmiyor.Fakat aracınızı plajın önünde park etmenin saati 5€.Yine de Adriyatik'in birden derinleşen sularında serinlemek bize iyi geldi.
 

Deniz keyfi sonrasında eve dönüp akşam yemeği için Eski Şehir'e beş dakika süren bir yürüyüş sonrasında vardık.Büyük kapı anlamına gelen ve şehrin batısında yer alan Pile Kapısı (=Gradska Vrata Pile) 16. yüzyılda inşa edilmiş olup cumhuriyet döneminde geceleri kapalı tutulurmuş.Kapının üzerinde şehrin azizi St.Vlaho'nun heykeli bulunuyor.


20160705_214056_zpsk4zacx5x.jpg



222_zpsoyr34f1e.jpg


Pile Kapısı


Günümüzde ziyaretçilere sürekli açık olan bu kapıdan içeri girdikten sonra sağlı sollu alışveriş yapılabilecek dükkanların olduğu Stradun Caddesi başlamaktadır.



20160705_204524_zpsr8ebi9z6.jpg



20160705_205006_zpsonw58kkm.jpg



Eski Şehir ve Stradun Caddesi'nin gece görünümü
 

Akşam yemeğimizi surların dibindeki küçük limanda,Ulitsa Ribarnica,1 adresindeki Poklisar Restaurant'ta yedik. Anlamı büyükelçi olan ve dünya mutfaklarından tatlar sunan Poklisar'da İtalyan mutfağını tercih ettik ve biraz pahalı olmakla beraber keyif aldığımız bir yemek yedik.


579076_456596587746277_241876070_n_zpsjxe3jt2b.jpg


Poklisar Restaurant



6f3170f9-1fed-4fb3-8e95-484226f3edd1_zps3k6qtbmp.jpg


Aperatif olarak getirdikleri balık ezmesi ve sıcak ekmek iyiydi.



20160731_184037_zpsw1p1g5bv.jpg



Pizzada domuz eti kullandıkları için tercih ettiğim vejetaryen pizza fena değildi.Bol mantarlı pizza fungi daha iyiydi.Makarnalar ise süperdi.



20160705_221248_zpsb5qicsxh.jpg


İçecek olarak siyah üzüm ile yaban mersini suyu karışımı olan Borovnitsa ve yerel bira Ožujsko'dan oluşan menüye dört kişi için 800 Kuna ödedik.
 



Yemek sonrası Stradun Caddesi'nde yürürken bu dükkanın vitrinindeki kravatları görünce Kenan Işık'ın bilgi yarışması programında sorduğu kravat hangi ülkeden çıkmıştır? sorusuna fransızlar yanlış cevabını vererek 250.000TL'yi kaybeden yarışmacının üzüntüsünü anımsadım.


20160705_231625_zpsxzgxnrxg.jpg


Avrupa'nın göbeğinde 1618-1648 arasında Otuz Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasındaki Hırvat askerleri,boyunlarına bağladıkları atkılar nedeniyle hemen fark ediliyorlardı .Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan Hırvat kadınları boyunlarından çıkarttıkları atkıları,sevdikleri adamların boyunlarına bağlarken birer de düğüm atmışlar.Böylelikle,bir yandan evlerinden uzakta oldukları sürece eşlerinin bu atkıları her gördüklerinde kendilerini ve evlerini anımsamalarını istiyor bir yandan da attıkları özel düğümlerin erkeklerini kötülüklerden koruyacağına inanıyorlarmış.
Bu giyecek,savaş sonrasında fransız aristokrasisi arasında moda şeklinde hızla yayılır ve fransızlar, kendilerine özgü değişikliklerle geliştirdikleri bu aksesuara A la Kroat(=A la Croate= Hırvat Usulü) adını vererek bugün de çoğumuzun kullandığı kravatı erkek giyim dünyasına sunmuşlardır.

Bundan sonra Pile kapısına doğru yürürken Büyük Onofrio Çeşmesi'nin yakınında 1980'lerde dinlediğimiz müziklerin canlı olarak icra edildiği Klarisa Restaurant bizi bir mıknatıs gibi kendine çekti.Nostaljik ezgiler dinlediğimiz bu mekanda vaktin nasıl geçtiğini doğrusu anlayamadık.


20160705_231102_zpsqnrrwmzc.jpg


Klarisa Restaurant
 

Çarşamba sabahı kahvaltımızı erkenden yapıp Eski Şehir'i gündüz gözüyle dolaşmaya başladık.Dubrovnik'te gezilecek yerler denilince akla ilk gelen şehrin surlarla çevrili ve içinde restore edilmiş çok güzel binalardan oluşan kısmı yani Eski Şehir(=Stari Grad=Old Town)'dir.Eski Şehir surları toplam 1940 metre uzunlukta ve ortalama 1,5 metre kalınlıkta olup üzerinde on tane burç ve Adriyatik Denizi’ne bakan üç tane kule ile kente girişi sağlayan Pile,Ploça,Peskariya ve Ponta adı verilmiş dört tane kapı bulunmaktadır.Eski Şehir'i görmenin en güzel yolu şehir surlarının üzerinde yürümektir. Böylece bir yandan Adriyatik Denizi'ni hissederken bir yandan da şehrin panoramik fotoğrafını çekmek için iyi fırsatlar yakalayabilirsiniz.Bilet için,Eski Şehir'e girince sağa doğru dönmek ve Onofrio Çeşmesi'nin hemen yanındaki ofisin önünde sıra beklemek gerekir.Şehir surlarına giriş ücreti 100 Kuna yaklaşık 13€'dur.Sabah erken saatlerde başlanan bu gezi iki saatte bitirilebilir. Ancak saatler ilerledikçe kalabalık artıyor ve gezi oldukça zor oluyormuş.


224_zpsxc3crnpe.jpg



Stradun Caddesi


Eski Şehir’i ikiye bölen Stradun Caddesi ya da Placa, şehrin ana caddesidir. Bir çok resmi tören ve festival kutlaması burada düzenlenmektedir. Yaklaşık 300 metre uzunluğundaki cadde,Roma-Yunan mimari etkilerini taşımaktadır.1468 yılında kaldırımlar ile zenginleştirilen cadde,günümüzde yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktasıdır.
 
Son düzenleme:

Stradun Caddesi girişinde hemen sağda büyük bir çeşme dikkat çekmektedir.Şehirde 15.yüzyılda yaşanan veba salgını sonrasında kentin yöneticileri bunun içme suyu şebekesinin yetersizliğine bağlamışlar ve bu nedenle 1436 yılında Napolili mimar Onofrio della Cava'ya Stradun Caddesi'nin hemen başlagıcında yer alan Büyük Onofrio Çeşmesi(=Velika Onofrijeva Fontana)'ni yaptırmışlardır.


225_zps9j1b8izw.jpg


20160706_212348_zpseaqpp6q4.jpg


Büyük Onofrio Çeşmesi


Bunun için kurulan sistem ile 116 metre yükseklik ve yaklaşık 12 kilometre öteden şehre su getirilmiştir.O çağ için 12 km uzaktaki su kaynağından kente su getirmek sıra dışı bir iştir. Suyun çok kıymetli olduğu bir yerde bu çeşmenin yapımında konulan ilginç kurallardan birisi de ziyan olan her su damlası için mimarın para ödeme cezasına çarptırılmasıdır.
Buz gibi suyu olan çeşme,günümüzde turistlerin yoğun ilgi gösterdiği simgesel yapılar arasında yer almaktadır.Çeşmenin çevresinde hatıra fotoğrafı çektirmek için ayrıca bir çok papağan ve yılan da sahiplerinin kucağında turistleri beklemektedir.
 

Caddenin girişinde solda yer alan ve 13. yüzyılda inşa edilmiş olan Fransisken Manastırı (=Franjevački Samostan Dubrovnik) ise gotik ve rönesans etkilerinin görüldüğü bir yapı olup günümüzde kent arşivi müzesi olarak kullanılmaktadır.Yapı içerisinde yer alan müzede dünyanın en eski eczanesine ait objeler, kütüphanede ise 70.000 den fazla kitap bulunmaktadır.



231_zps8ja2oiif.jpg



265_zpsztlgyj6n.jpg



227_zpsrrvbpfin.jpg




228_zpsryhrsodu.jpg



20160706_095226_zpsuzekp1m5.jpg



Fransisken Manastırı
 

Manastırın dış cephesinde gördüğümüz hayvan kafasına benzeyen çıkıntılar dikkat çekici idi. Maskeron adı verilen bu çıkıntılar aslında gösterişli su oluklarıdır.Bir şehir efsanesine göre maskeron üzerinde durmayı başarıp t-shirt ya da gömleğinizi çıkartabilirseniz bütün sene şans dolu geçermiş.İnce yapılı olanlar deneyebilirler.



229_zpss2ett2jq.jpg



Maskeron



Srd Dağı'ndan seyrettiğimizde Eski Şehir'deki evlerin çatılarının farklı renklerde olduğunu gözlemlemiştik.Çatılar farklı renklerde olsa da Stradun Caddesi'ndeki evlerin panjurları genellikle yeşil renge boyanmıştır.




234_zpsegl1lqli.jpg
 
Son düzenleme:



Stradun Caddesi‘nin başlangıcında, Büyük Onofrio Çeşmesi’nin karşısında bulunan Aziz Saviour Kilisesi (=Crkva Svetog Spasa) 1520 yılında inşa edilmiştir.Fransisken Manastırı'nın hemen yanında yer alan bu kilise büyük bir depremin ardından Tanrı'ya teşekkür etmek amacıyla yaptırılmıştır.Kilisenin inşasında kadınların taş taşıma gibi ağır işlerde çalıştığının bilinmesi yapıyı daha da özel hale getirmiştir.1667 depreminde bina zarar görmemiş ve orijinal halini korumuştur. Gotik öğeler barındırsa da Dubrovnik Rönesans mimari etkileri daha ağırlıklıdır.


232_zpsrszztvyv.jpg



20160706_212521_zpstyx7dupp.jpg



20160706_212539_zpsozsvueei.jpg



Aziz Saviour Kilisesi
 

Bundan sonra Stradun Caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz.Karşımıza birbirleriyle kesişen pek çok dar sokak çıkıyor.Üstelik bu dar sokakların içinde pek çok lokanta ve kafe var ve onların masa ve sandalyeleri yüzünden sokaklar oldukça daralmıştır.

20160706_111616_zpsuc7hzn14.jpg


233_zpsgtsvrxs7.jpg


256_zpsdz03v3iy.jpg


Dubrovnik sokaklarından kareler


Stradun Caddesi'nde Aziz Saviour Kilisesi'ni geçtikten sonra soldaki Selestina Medoviça Sokağı(=Ulitsa Celestina Medovića)'nda 150 metre kadar surlara doğru ilerleyince karşımıza 1319 yılında inşa edilen Minçeta Hisarı (=Tvrđava Minčeta) çıktı.Bu hisar, şehir surlarının önemli bir parçası olarak günümüze dek gelmeyi başarmıştır.


221_zpsohvlkwwp.jpg


Minçeta Hisarı'nın Srd Dağı'ndan görünümü
 

Hisarı gördükten sonra tekrar ana caddeye döndük.Stradun Caddesi'nin sonunda Çan Kulesi,Orlando Sütunu,Aziz Blaise Kilisesi ve Sponza Sarayı'nın çevrelediği büyük meydan Luja Meydanı(=Place Luža)olarak adlandırılmakta olup bu meydanda yer alan Orlando Sütunu(=Orlando Stup) görülmesi gereken bir diğer eserdir.


238_zps3q7kczjw.jpg


Orlando Sütunu


Sütunun üzerinde kentin koruyucu azizi Sveti Vlaho’nun figürü bulunan bayrak dalgalanmaktadır.Orlando,eski dönemde kentin özgürlüğü için savaşmış bir şövalye olup 15.yüzyılda onun adına yapılan bu sütun,Dubrovnik'te kutlanan festivallerin açılış ve kapanış törenlerinin sembolü olarak günümüzde de önemli bir işlevselliğe sahiptir.
Orlando Sütunu'nun arkasında Aziz Blaise(=Aziz Vlaho) Kilisesi (=Crkva Svetog Vlaha=Crkva Svetog Blaž(=Blaj)) yer almaktadır.Aziz Blaise,MS.III.yüzyıl sonunda ermenilerin yoğun olduğu Sebastea şehrinin (=bugünkü Sivas) piskoposu olup aynı zamanda insanları ve hayvanları sağlığına kavuşturma yeteneği ile ünlüdür.Bizans'ın emriyle yakalanıp işkence ile MS.316 yılında öldürülmüştür.Dubrovnik şehri ve Ragusa cumhuriyetinin de koruyucusu olarak kabul edilen Aziz Blaise adına her sene 3.Şubat'ta festival düzenlenmektedir.1715 yılında eski bir kilise alanının üstüne Aziz Blaise için inşa edilen kilisenin iç kısmı ve mermer işlemeleri oldukça görkemlidir.Şehirdeki birçok düğün merasimi bu kilisede tertiplenmekte imiş.


242_zps5dc5arwi.jpg


Aziz Blaise Kilisesi
 

Aziz Blaise Kilisesi'nin yanında yer alan ve 1444 yılında inşa edilen Çan Kulesi (=Gradski zvonik u Dubrovniku), yerel ustaların bir eseridir. 31 metre yüksekliğindeki kule Rektörler Sarayı'nın hemen yanında yer almaktadır.Bu eserde saat başında ortaya çıkan Maro ve Baro isimli iki adet asker figürü bulunmaktadır.İlk yapıldığında çana vuran bu iki figür tahtadan yapılmış daha sonrasında ise figürler bronz olanları ile değiştirilmiştir.1667 yılında meydana gelen deprem sonrasında kule eğilmeye başlamış ve 1929 yılında güvenlik gerekçesiyle yıkılarak yenisi inşa edilmiştir.Maro ve Baro'nun orijinalleri ise günümüzde Sponza Sarayı'nın atriumunda sergilenmektedir.


237_zpsqabnzd6m.jpg


Çan Kulesi

Stradun Caddesi'nin en sonunda ve Çan Kulesi'nin hemen yanında ise Sponza Sarayı (=Sponza-Povijesni arhiv) yer almaktadır. 17. yüzyılda inşa edilmiş olan bu saray,şehirde orijinal şekli korunmuş en güzel yapılardan biridir.Gotik ve Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan ve eskiden gümrük binası olarak kullanılan bu yapı günümüzde devlet arşivlerine ev sahipliği yapmaktadır.Sarayın sadece zemin katını gezebiliyorsunuz.İç savaşta 1991-92 arasında hayatını kaybeden üç yüz civarındaki sivil ve askerinin fotoğraflarının sergilendiği bir anı odası düzenlenmiştir.

67aa8466-1237-4554-9c7a-00610d691851_zpsqgyh4yfw.jpg


240_zpssjzti4q7.jpg

Sponza Sarayı'nın iç ve dış görünümü
 

Rektör,eski dönemin en büyük yetkilisi olup her ay değişiyormuş.Rektör olmanın şartı,elli yaşından büyük ve evli olmakmış.Rektör görev yaptığı süreçte sarayda kalıyor ve etki altında kalmamak için görev süresince ailesi ile kesinlikle görüşmüyormuş.Soyluların hırslarından arınmaları ve rüşvetin önüne geçmek için bir soylunun tekrar rektör olması için en az iki yıl geçmesi kuralı uygulanıyormuş.


243_zps5llbsaww.jpg


244_zpsbee6uauz.jpg


246_zpsqd05ri8o.jpg


Rektör Sarayı


Kurulduğu 14.yüzyılın başından sona erdiği 1808 yılına dek Ragusa Cumhuriyeti'nin başkanı Rektör Sarayı (=Knežev Dvor) adı verilmiş bu binada ikamet etmiştir.Bina,Gotik tarzda inşa edilmesine karşın Barok ve Rönesans etkilerini bünyesinde uyumlu bir şekilde barındırmakta olup yapıldığı dönemden bugüne birçok ek ve yenileme çalışması geçirmiştir.Günümüzde ise Dubrovnik Müzesi Tarih Bölümü’ne ev sahipliği yapmaktadır.


Rektör Sarayı'nın önünde ise Küçük Onofrio Çeşmesi yer almaktadır.


241_zps1u6jabsu.jpg


Küçük Onofrio Çeşmesi


1440–42 arasında yapılan Küçük Onofrio Çeşmesi (=Mala Onofrijeva Fontana), Büyük Onofrio Çeşmesi’nin inşasından sonra benzer amaçlarla ve özellikle Luja Meydanı’na su sağlamak için inşa edilmiştir.
 



Rektör Sarayı'nın karşısındaki sokağa girince Gunduliçeva Meydanı (=Gundulićeva Poljana)'na geldik.


255_zpsoh1jophk.jpg



254_zpslcmsk1jk.jpg



Gunduliçeva Meydanı



504_zpscsxnufvy.jpg



Dubrovnik hatırası lavanta kesesi


1667'deki büyük depremin ardından inşa edilen Gunduliçeva Meydanı üzerinde her sabah kurulan sokak pazarı ile tanınır. Burası kentin barok dönemini sembolize eden eserler barındırır. Bu meydanda,Dubrovnik doğumlu şair İvan Gunduliç'in 1893 yılında yapılmış heykeli bulunmaktadır.Bu pazar,hediyelik eşya satan dükkanlara nazaran çok daha uygun fiyatlı alışveriş yapabileceğiniz bir yerdir. Şehirde alınabilecek hediyeliklerin başında üzerinde Dubrovnik işlemesi yapılmış lavanta keseleri gelir. Bunun dışında zeytinyağından yapılmış ürünler,kurutulmuş meyveler,reçeller,süs sabunları,el işi takılar ve buzdolabı magneti tarzında hediyeler de satın alınabilir.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,056
Mesajlar
1,528,084
Kayıtlı Üye Sayımız
166,801
Kaydolan Son Üyemiz
Aliberen

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst