Eski Şehir'e deniz kapısından girince içimizi sanki Orta Çağ'a geri dönmüşüz hissi kapladı.Bölge içerisinde çok sayıda tarihi bina yanı sıra çok azında ailelerin yaşadığı,genellikle fırın,dondurmacı,restoran,kafe, hediyelik eşya dükkanı ya da otel vazifesi gören çok sayıda tarihi ev bulunmaktadır.Ticaret yoluyla iyice zenginleşen kentin ileri gelenleri kendilerinin saray olarak niteledikleri italyan mimarisinde malikaneler yaptırmışlardır.Kapının girişinde sol tarafta bulunan Turist Danışma Merkezi'nden, bölgenin Türkçe basılmış bir haritasını ücretsiz olarak temin etmeyi unutmayınız.
Bundan sonra barok tarzda inşa edilmiş ve ziyarete kapalı olan Duke Sarayı’na yaslanmış durumdaki
Silahlar Meydanı(=Trg od Oružja)'na geldik.Burası şehrin en büyük meydanı olup Venediklilerin zamanında bu meydan silahların tamir edildiği,sergilendiği ve satıldığı yer olduğu için bu ismi almıştır.Meydanın çevresinde Napolyon Tiyatrosu,Cephanelik,Saat Kulesi ve Utanç Taşı yer almaktadır.
1602 yılında yapılmış olan
Saat Kulesi,1667 ve 1979 depremlerinde hasar görmüş ve denize doğru hafifçe eğilmiş gibi durmaktadır.İki cephesinde saat bulunan bu gotik mimari eseri şehrin sembollerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
Saat Kulesi ve Utanç Taşı
Kulenin hemen altında yer alan
Utanç Taşı ise piramid şeklindedir.Suç işleyenler,kabahatlerinin yazılı olduğu bir kağıt boyunlarında asılı halde bu taşın önünde halka teşhir edilirlermiş.Halk da suçluyu ya yüzüne tükürerek ya da domates atarak cezalandırır ve sonrasında suçlular zorunlu olarak kenti terk ederlermiş.
Utanç Taşı