Kendi Aracımızla Balkan Ülkeleri Gezisi 01-11.temmuz.2016

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 183
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 27,355
20160707_210740_zpsbkeqcfnt.jpg



20161014_120444_zpswmcrdv9x.jpg



Şehir dış duvarında gördüğümüz kanatlı aslan rölyefi(=kabartması)


Şehri çevreleyen 4,5 kilometre uzunluğunda,20 metre yüksekliğinde ve kalınlığı 2 ila 16 metre arasında değişen duvarların Orta Çağ şartlarında aşılması çok güç imiş.Duvarın üzerinde gördüğümüz Kanatlı Aslan (=Grifon) kabartması bu şehirdeki Venedik hakimiyetini simgelemek için yapılmıştır.Kabartmadaki aslanın pençesinde açık bir kitap tutuyor olması şehrin Venedikliler tarafından diplomasi yoluyla alındığını vurgulamak içinmiş.Venedikliler bir şehri savaşarak ele geçirdikleri zaman duvarına işledikleri rölyefte aslanın pençesindeki kitap kapalı oluyormuş.


295_zpsaitalu5y.jpg


311_zpsouwfecrr.jpg


Surların yanından akan Škurde Nehri'nin Kotor Körfezi'ne döküldüğü yer ve hemen yanında yer alan Kampana Kulesi
 

Etiketler
Eski Şehir(=Stari Grad)'in üç giriş kapısı bulunmaktadır.Bunlar;batıda Sea Gate veya Vrata od Mora(=Deniz Kapısı),kuzeyde River Gate veya Vrata od Rijeke(=Nehir Kapısı) ve güneyde Gurdic Gate veya Vrata od Gurdića (=Gurdiç Kapısı)'dır.Biz,batıda bulunan ana kapıdan şehre giriş yaptık.Bu kapıya Deniz Kapısı da denilmesinin sebebi ise 19.yüzyıla kadar denizin bu kapının hemen önünden başlaması ve bu kapıya sadece tekne ile gelinebilmesidir.Bu bölge sonradan doldurularak şimdi üzerinden yaya ve araçların geçtiği yol ile rıhtım yapılmıştır.

1555 yılında,Rönesans tarzında ve kemer biçimli olan kapının en üst kısmında kabartma şeklinde yapılmış eski Yugoslavya amblemi bulunmaktadır.Amblemin altında ise İkinci Dünya savaşında Kotor’un geri alınması sonrasında eski Yugoslavya'nın lideri Josip Broz Tito tarafından kapı üzerine yazdırılan Tude Necemo Svoje Nedamo(=Başkalarına ait olanı istemeyiz ama bizim olanı da teslim etmeyiz) yazısıyla beraber,sosyalizmi simgeleyen yıldız ve kurtuluş tarihinin(=21-XI-1944) yazılı olduğu mermer bölüm yer almaktadır.


297_zpswgvlvfhx.jpg



20160707_204823_zpsd6hknknw.jpg


Deniz Kapısı girişi



308_zpsdjhau8pc.jpg


Şehrin kuzeyindeki Nehir Kapısı(=River Gate veya Vrata od Rijeke)


Škurde Nehri'nin şehir surlarının yanından geçtiği alanda kurulmuş olan bu kapı,1540 yılında Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının Kotor'un vergi ödemeyi kabul etmesi üzerine körfezdeki ablukayı kaldırmasının şerefine yaptırılmıştır.


Şehrin üçüncü kapısı ise güneyinde yer alan Gurdiç Kapısı'dır.13.yüzyılda yapılmış olan bu kapı şehrin en dar kapısıdır.Kapının ilerisinde yer alan Gurdiç su kaynağının üzerinde bir asma köprü bulunmaktadır.
 

Eski Şehir'e deniz kapısından girince içimizi sanki Orta Çağ'a geri dönmüşüz hissi kapladı.Bölge içerisinde çok sayıda tarihi bina yanı sıra çok azında ailelerin yaşadığı,genellikle fırın,dondurmacı,restoran,kafe, hediyelik eşya dükkanı ya da otel vazifesi gören çok sayıda tarihi ev bulunmaktadır.Ticaret yoluyla iyice zenginleşen kentin ileri gelenleri kendilerinin saray olarak niteledikleri italyan mimarisinde malikaneler yaptırmışlardır.Kapının girişinde sol tarafta bulunan Turist Danışma Merkezi'nden, bölgenin Türkçe basılmış bir haritasını ücretsiz olarak temin etmeyi unutmayınız.
Bundan sonra barok tarzda inşa edilmiş ve ziyarete kapalı olan Duke Sarayı’na yaslanmış durumdaki Silahlar Meydanı(=Trg od Oružja)'na geldik.Burası şehrin en büyük meydanı olup Venediklilerin zamanında bu meydan silahların tamir edildiği,sergilendiği ve satıldığı yer olduğu için bu ismi almıştır.Meydanın çevresinde Napolyon Tiyatrosu,Cephanelik,Saat Kulesi ve Utanç Taşı yer almaktadır.

1602 yılında yapılmış olan Saat Kulesi,1667 ve 1979 depremlerinde hasar görmüş ve denize doğru hafifçe eğilmiş gibi durmaktadır.İki cephesinde saat bulunan bu gotik mimari eseri şehrin sembollerinden birisi olarak kabul edilmektedir.


300_zpspf15bs2u.jpg


Saat Kulesi ve Utanç Taşı


Kulenin hemen altında yer alan Utanç Taşı ise piramid şeklindedir.Suç işleyenler,kabahatlerinin yazılı olduğu bir kağıt boyunlarında asılı halde bu taşın önünde halka teşhir edilirlermiş.Halk da suçluyu ya yüzüne tükürerek ya da domates atarak cezalandırır ve sonrasında suçlular zorunlu olarak kenti terk ederlermiş.



20160707_182704_zpsa5egomqg.jpg



Utanç Taşı
 

Silahlar Meydanı’ndan sağa doğru ilerleyip önce Postahane sonra da Astoria Oteli'nin yanından geçerek Un Meydanı(=Trg od Brašna)'nda yer alan Pima Sarayı(=Palata Pima)'na geldik.



301_zpsklcdceys.jpg


Pima Sarayı


Şehirdeki rönesans-barok mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu saray,1667 depreminden sonra yapılmıştır.Barok stilindeki uzun korkuluğu ile zamanının en güzel evi seçilmiş olan ve 1979 depreminden sonra yenilenen bina günümüzde popüler bir bara ev sahipliği yapıyor.Un Meydanı'nda yer alan bir başka saray olan Buça Sarayı(=Palata Buća) depremlerde gördüğü hasar nedeniyle barok mimari özelliklerinin çoğunu yitirerek günümüze ulaşabilmiştir.

Buradan yüz metre kadar yukarıya doğru ilerleyince bu kez Saint Tripuna Meydanı(=Pjaca Sveti Tripuna)'na ulaştık. Belediye Sarayı,Tarih Arşivi Binası,Piskoposluk ve Saint Triphon Katedrali bu meydanı çevreleyen önemli yapılardır.



303_zpsh3ihkoje.jpg



Aziz Trifon Katedrali(=Saint Tryphon Katedrali=Katedrala Svetog Tripuna)


Şehrin simge yapılarından birisi de Kotor'un koruyucu azizi olarak kabul edilen Aziz Tryphon adına burada MS.809 yılında yapılmış roma kilisesi yıkıntıları üzerinde 1166 yılında gotik tarzda yapılmış ve iki çan kulesi olan katedraldir.Saint Tryphon Katedrali’nin bulunduğu yer,şehrin tam ortası olarak kabul edilmektedir.Katedralin büyük bölümü 1979 depreminde yıkılmış ve 2009 yılında çan kulelerinin bu kez barok tarzında inşa edilmesi dışında tekrar aslına uygun olarak yapılmıştır.Giriş ücreti 2€ olan katedralde Korint sütunları,sunak yeri ve 14. yüzyılda yapılmış freskler görmeye değerdir.



305_zpsi4qut48o.jpg



Katedralin içindeki sunak yeri(=altar) ve Korint sütunları



306_zpswgzvr1jw.jpg



Aziz Tripuna Meydanı'ndaki Tarih Arşivleri Binası
 

Bundan sonra kuzeye doğru 150 metre kadar ilerleyince uzun yıllar şehrin önde gelen ailelerinden birisi olmuş Grigurin ailesine ait olan üç katlı Grigurin Sarayı(=Palata Grgurin)'na geldik.18.yüzyılda yapılmış bu saray,korkuluğu olan taş balkonlu cephesiyle barok mimari stilinin önde gelen örneklerindendir.


323_zpshug9vwmm.jpg

Deniz Müzesi


Büyük deniz savaşları ile ilgili resimler ağaçtan yapılmış tekne maketleri,navigasyon araçları ve dönemin silahlarını içeren zengin bir koleksiyona sahip olan Deniz Müzesi'ne günümüzde ev sahipliği yapan bu sarayı saat 18'de kapandığı için ziyaret edemedik.:(

Grigurin Sarayı sonrası dar sokaktan geçince içinde ferforjeden barok tarzında yapılmış emme-basma tulumba bulunan Pjaceta Karampana adlı küçük bir meydana geldik.Burada,17.yüzyıl sonunda yapılmış ve Karampana Çeşmesi(=Česma Karampana) olarak adlandırılan ve o devirde kentin içme suyu temin edilen tek çeşmesi bulunmaktadır. Buradan su almaya gelen kadınların, tulumba başında yaptıkları sohbet ve konuşmalar nedeniyle bu meydan eskiden Dedikodu Meydanı olarak da anılıyormuş.


324_zpsfhfnglpj.jpg


Karampana Çeşmesi
 



Çeşmeden bir yüz metre daha kuzeye doğru ilerleyince iki önemli ortodoks kilisesi ve Lombardiç Sarayı'nın bulunduğu meydana geldik.



316_zpsbdwcuq0g.jpg



318_zpsedrtyh2l.jpg



Aziz(=Saint) Nikola Kilisesi(=Crkva Svetog Nikole u Kotoru)



Ön cephesinde iki çan kulesi bulunan bu ortodoks kilisesi 1902-1909 yılları arasında yaptırılmıştır.Sunak yerinin arkasında yer alan ikonalarının zenginliği ile ün yapmıştır.



315_zpshbn7lzwv.jpg



317_zpsbwsfzmup.jpg


Aziz Luke Kilisesi(=Crkva Svetog Luke)


Bizans mimarisi ile 1195 yılında yapılmış bu kilise şehrin geçirdiği büyük depremleri sorunsuz atlatmayı başarmış tek binasıdır.Önceleri Katolik Kilisesi olan Saint Luke Kilisesi(=Црква Светог Луке=Serkva Svetog Luke) günümüzde Ortodokslara hizmet vermektedir.



319_zps7hrmecro.jpg


Lombardiç Sarayı


18.yüzyıl ortalarında yapılmış bu saray,Saint Luke Kilisesi'nin yanında yer almaktadır.Her birinin bağımsız girişi olan üç katlı bina barok mimari stiline sahiptir.Burası uzun süre Rus Konsolosluğu olarak görev yapmıştır.
 

Eski Şehir içindeki son durağımız ise Azize Maria Kilisesi (=Saint Mary Collegiate=Crkva Svete Marije Koleđate) oldu.



312_zpslp1pvkkz.jpg



313_zpseefqldsp.jpg



Azize Maria Kilisesi(=Crkva Svete Marije)


1221 yılında yapılmış bu kilisenin kare şeklindeki bronz plakalardan yapılmış kapısında her bir kare farklı bir tarihi olayı temsil etmektedir.Bunlardan birisinde Barbaros Hayrettin Paşa ve donanması betimlenmektedir.
 

Akdeniz ikliminin egemen olduğu Kotor bölgesinde yaz aylarında hava sıcaklığı ve yüksek nem bir araya gelince ortam aşırı sıcak oluyor.İşte bu soruna çare olması için şehir inşa edilirken sokaklar iki taraftan binaların gölgesinde kalacak şekilde yapılmıştır.Böylelikle her yer taş olduğu için gölgede kalan yerlerin gayet serin olması sağlanmıştır.Adamlar sıcaktan daha az etkilenmek için restoran ve kafelerin şemsiyelerini dahi ters açılı yaptırmışlar.Sıcak olayını daha önce okuduğum için akşam üzeri gezdiğimiz Kotor'da fazla terlemeden bir labirent görünümündeki bu dar ve arnavut kaldırımlı sokaklarda kaybolmaktan çok keyif aldık.


314_zpsovigch03.jpg


307_zpsiuzcqfay.jpg


321_zpshegd6gds.jpg


Kotor sokaklarından kareler


Kotor'un taş yapıları dışında kedileri de çok ünlü olup şehrin simgesi olarak siyah bir kedi kullanılmaktadır.Şehirde bir de kedi müzesi bulunmaktadır.



322_zps2itqmrvu.jpg


Değmeyin kedişin keyfine.:smiley:
 

Kotor şehri kültür ve sanat alanında pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır.Şehrin simgesi olan kamelya adına her sene Stoliv'de 21.Mart-21.Nisan arasında festival düzenlenirken ;Faşinada adı verilen kaya atma etkinliği her sene 22.Temmuz'da Perast'ta yapılıyormuş. Bunların dışında 17.Haziran-17.Ağustos arasında dünya çapında sanatçıların katılımıyla düzenlenen Kotor Sanat Festivali(=Kotor Art) ise uluslararası üne sahiptir.Biz orada iken devam etmekte olan festivalin 22 yıldır sürdürülen çocuk tiyatroları bölümünde bu yılın teması "erişkinler ne kadar büyüyebilir" imiş.Bunun bir yansıması olarak şehrin her yerine kocaman bank,sandalye ve palyaçolar yerleştirilmişti.Ayrıca bir çok ülkeden gelen kukla tiyatrosu ve çocuk tiyatrolarının gösterileri sergileniyordu.



298_zpsbs466xx5.jpg


20160707_193852_zpszf9lg2ah.jpg



Balkanlar%20gezisi1-11.Temmuz.2016%20310_zpsojsktxjh.jpg



Çocuk tiyatrosu festivali nedeniyle şehre yerleştirilen kocaman objeler
 

Kotor'da akşam yemeğimizi Stari Milini(=Eski Değirmen) Restoran'da almayı planlamıştık.Okuduğum gezi notlarında ağaçlar altına kurulmuş ve yanında şırıl şırıl suların aktığı masalardan oluştuğu yazılan bu restoranda deniz ürünleri özellikle siyah risotto yemek istiyorduk.Ancak rezervasyon için aradığımızda restoranda yer olmadığını öğrenince, kaldığımız otelin sahibi Stefan'ın önerisiyle üç kilometre mesafede bulunan Kanoba Bokesti Gusti adlı deniz ürünleri yapan salaş bir mekana gittik.



IMG-20160916-WA0004_zpshw9enqlf.jpg



20160707_222225_zps72piwhgo.jpg



20160707_221927_zps6hmgh2kn.jpg



Konoba Bokesti Gusti Restoran'daki midyeler cesamet ve tat bakımından tek kelimeyle süperdi.



Kotor Körfezi'nin korunaklı olması nedeniyle derin ve durgun suları bir midye cennetidir.Körfez boyunca yol alırken deniz üzerindeki göreceğiniz kırmızı renkli dubalar,o kıyı şeridinde midye yetiştiriciliği yapıldığı anlamına gelmektedir.

Lokantada önce sıcacık yaş maya ekmek ve zeytinyağı eşliğinde üzerine bolca peynir rendelenmiş güzel bir Şopska salata geldi.Bunu ahtapot ve kalamar izledi.Sonra ince kıyılmış sarımsak ve maydanozla karıştırılıp, üzüm sirkesi ve zeytinyağı ile haşlanmış enfes bir midye(=dagnje na bijelu i crvenu buzaru) takip etti.Buz gibi yerel bira Niksiçko eşliğinde dört kişi iki kilo midyeyi nasıl götürdüğümüzü anlamadık bile.Hesap ise sadece 28€ idi.Mekan basitti ancak ortamdan ve yemekten çok keyif aldık.Önemli olan da buydu.:smiley:
 



Cuma sabahı otelimizdeki mükellef kahvaltı sonrası yola koyulduk.


20160708_090347_zpsf4ynne0d.jpg


Kotor'daki sabah kahvaltımız


İlk durağımız ülkenin bir diğer popüler tatil lokasyonu olan ve Kotor’dan virajlı,sık ağaçlı ve denize neredeyse sıfır yollardan geçilerek varılan 23 kilometre ilerideki 16.000 nüfuslu Budva oldu.Kotor’daki kadar büyük olmasa da burada da surların içinde ufak bir tarihi şehir bulunuyordu.


327_zpsnnb9hjmb.jpg


Budva'daki tarihi şehir


Budva'nın fark yaratan özelliği ise sahil şeridinin Kotor'dan daha geniş olmasıdır.Budva biraz daha Bodrum havasında yani kafa dinleme yerinden çok canlı olmasıyla,kalabalığıyla,partileriyle öne çıkan bir yerleşim yeridir.Burada büyük oteller bulunuyor ve şehirde bolca rus turist görünüyordu.Kısa sürede karar vermek zor ancak görebildiğim kadarıyla Budva bana Kotor kadar cazip gelmedi.


328_zps2qhm5bf3.jpg



329_zpsilkox97b.jpg



330_zpsjav04ihl.jpg


Budva Sahilleri
 

Budva’nın on kilometre ilerisinde yer alan Sveti Stefan ise Karadağ'ın en gösterişli yeridir.Karaya bir köprüyle bağlantısı olan minik ada-otel özel bir konaklama deneyimi yaşamak için cazip görünse de eskiden bir balıkçı köyü olan bu yerde pahalılık ve lüks doruklarda gezmektedir. 15.yüzyılda korsanlardan korunmak için bu köyü de surlarla çevirmişler ve sonraki birkaç yüzyıl boyunca burası az sayıda balıkçı ailesinin yerleşim yeri olmuş.Yüzyıllar içinde köy kalabalıklaşmış ve nüfus adaya sığmamaya başlayınca köyün sakinleri taşınmak zorunda kalmışlar ve o tarihten sonra burası bir mesire yeri olmuş.



331_zps3zr546ff.jpg



20160708_112252_zps5tuh3zzy.jpg


Sveti Stefan



Sveti Stefan'ın Avrupa’da çok bilinir olması ise 1960-70’lerde Marilyn Monroe,Sophia Loren, Elizabeth Taylor ve Orson Welles gibi ünlülerin burayı tatil mekanı seçmesinden sonra olmuştur.Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde popülerliğini yitiren ada 2010 yılında lüks otel zinciri Aman Resorts tarafından otuz yıllığına kiralanarak tarihi taş binalar restore edilmiştir.Bundan sonra ada,eskisi gibi bir mesire yeri olma özelliğini kaybederek üç günden daha az rezervasyonun kabul edilmediği ve gecelik konaklamanın 1000-2000 Euro arasında değiştiği bir tatil cenneti olmuştur.Burada denize girmek için ya otel müşterisi olmak,ya ada sakinlerinden birisinin davetlisi olmak ya da rezervasyonları aylar önce dolan restoranda yer ayırtmak gerekmektedir.Hal böyle olunca bize düşen fotoğraflarını çekip bölgeyi terk etmek oldu.:smiley:

Kotor ve Dubrovnik,çevreye ve temizliğe son derece duyarlı bir konsept ile tarihi özelliklerini çok iyi korumayı başarmış iki şehirdir.Turizmi doğru bir şekilde uyguladıkları için gelirleri katlanarak artmaktadır.Dileğim aynı uygulamanın güzel ülkemizde de bir an önce hayata geçirilmesidir.
 

Sveti Stefan’dan yaklaşık 65 kilometre sonra Arnavutluk sınırını geçip bundan 12 kilometre sonra da İşkodra şehrine ulaştık. Arnavutluk, gezimizin kapalı kutu özelliği taşıyan ülkesiydi.İnternette bu ülke hakkında yazılmış olumsuz notlar fikrimizi değiştirmedi ve Karadağ’dan Makedonya’ya Arnavutluk üzerinden gitmeye karar verdik. Arnavutça, Şkiperiya(=Kartallar Ülkesi) olarak adlandırılan ve topraklarının %70’i dağ ve tepelerden oluşan Arnavutluk,28.000 kilometrekarelik yüzölçümüne ve yaklaşık üç milyon nüfusa sahiptir.Nüfusun %95’inin arnavut ve bunların da %70’inin Müslüman ve %30 kadarının da Ortodoks ya da Katolik Hıristiyan olduğu daha homojen bir dağılım nedeniyle bu ülkede slav kökenli komşuları gibi etnik veya din eksenli çatışma gözlenmemiştir. Arnavutluk yollarında en sık gördüğümüz oluşumlar bunker adı verilen makinalı tüfek yuvası şeklindeki sığınaklar oldu.Arnavutluk'ta 41 yıl iktidarda kalan ve savunmaya aşırı önem veren Enver Hoca'nın,çevre ülkelerden özellikle de Rusya'dan yönelebilecek olası saldırılara karşı bu sığınakları yaptırdığı ve bunlar için tam 5 milyar dolar harcadığı söyleniyor.Keşke bunların yerine ülkesinin yollarını yaptırmayı tercih etseymiş demekten kendimizi alamıyoruz. Üstleri yuvarlak, beton ve çelikten yapılmış,binlerce bunkeri Arnavutluk’un her yerinde görmek mümkündür.Hiçbir işe yaramayan bunkerleri ortadan kaldırmadan inşaat projesi onaylanmadığı için günümüzde arazisine ev yapmak isteyen arnavutlar için ciddi bir sorun haline gelmişlerdir.


20161002_142409_zps8qyumsuo.jpg


Bunker


Arnavutluk,bu yıl 104. yılını kutladığı bağımsızlığına Osmanlı'nın Balkan Savaşı'nda bozguna uğraması sonucunda 1912 yılında kavuşmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan Enver Hoca deneyimi ülkeyi sırasıyla önce Sovyetler Birliği'nden,onu izleyerek Çin ve Yugoslavya’dan kopartmıştır.Böylece içine daha da kapanan Arnavutluk'ta Enver Hoca, dünyadan kopuk tamamen kendine yetme üzerine dayalı politikasının bir gereği olarak kanunla dini yasaklamış ve tüm ibadethaneleri kapatmıştır. Ancak bunlar halkının hafızasında onu bir lider yapamamış olmalı ki bugün ülkenin hiçbir yerinde adına rastlanmadığı gibi 1985'te ölümü sonrası Savaş Kahramanları Mezarlığı'na defnedilen naaşı da 1992'de buradan çıkartılarak küçük bir yerel mezarlığa taşıtılmıştır.Ulusuna daima güvenen ve onunla her koşulda bütünleşmeyi başarabilen Mustafa Kemal Atatürk gibi eşsiz bir lidere sahip olduğumuz için ne kadar övünsek azdır.
 

İşkodra,aynı adı taşıyan gölün kıyısında kurulu ve uzun bir tarihsel geçmişe sahip olup,arnavut ulusunun öncüsü sayılan İlliryalılara da başkentlik yapmıştır.İşkodra Gölü ise Balkan yarımadasının en büyük gölü olup Karadağ ile Arnavutluk arasında doğal bir sınır vazifesi görmektedir.Osmanlı döneminde özerk paşalık statüsünde olan İşkodra,ülke bağımsızlığının Osmanlı’dan geri kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştur.


333_zpshzwaq1yg.jpg


Buna Irmağı ve arkada görülen Rozafa Kalesi.Ziyaret etme imkanımız olsa kalenin 4 kilometre ilerisinde yer alan İşkodra Gölü'nü de görecektik.


Osmanlı’ya karşı düşen son kale olan Rozafa Kalesi(=Kalaja e Rozafës), kenti kuzeyden kontrol altında tutan ve İlliryalılardan bu yana kullanılan bir kaledir.Drini, Kiri ve Buna ırmaklarının kesişme noktasında yer alan kalenin günümüze ulaşabilen surları büyük ölçüde Venedik ve Osmanlılar tarafından yapılmış.Gezi programımızda İşkodra'da dolaşmak da vardı. Ancak yol yapım çalışması nedeniyle şehir merkezi yerine zorunlu olarak Tiran yönüne sapmak zorunda bırakıldığımızdan sadece yukarıdaki fotoğrafı çekebildim.

Arnavutluk karayolları, Balkan ülkelerinin çoğunda geçtiğimiz yollardan farklı olmayıp genellikle bir geliş bir gidiş şeklindeki asfalt ve dar yollardır. Ülkeyi bir uçtan diğer uca geçmemize rağmen internette anlatıldığı gibi çok kötü yollarla karşılaşmadık.Yollarda dikkatimizi çeken detay ise Lavazh(=Lavaj=Yıkamacı) tabelaları ve ülkenin ekonomik düzeyiyle pek örtüşmeyen Mercedes marka araç çokluğu oldu. İnternetten öğrendiğim kadarıyla bu kadar çok lüks aracın yollarda görülmesi Arnavutluk'un bir zamanlar Avrupa'nın çalıntı araç cenneti olmasından kaynaklanıyormuş. Araç yıkama yerlerinin çokluğu ise bence yolların çevresinin çok kirli olmasından kaynaklanıyor.
 

İşkodra'dan yüz kilometre ilerisindeki Tiran'a yaklaşık 1.5 saat süren bir yolculukla ulaştık.610.000 nüfuslu Tiran,ülkenin başkenti ve en kalabalık kentidir.1614 yılında Osmanlı Paşası Süleyman Bey tarafından kurulmuş olan bu şehrin ilk ismi Tahran olup zaman içinde mutlak güç anlamındaki Tiran(=Tirana)’a dönüşmüştür.1612 metre yüksekliğindeki Datji Dağı’nın batısında uzanan geniş düzlükte yer alan Tiran,1920 yılında ülkenin başkenti olmuştur.


334_zpsjt8z3thy.jpg


Kartal,Arnavutluk'un sadece bayrağında değil şehirlerinin merkezinde de yer alan bir simgesidir.


Tiran, başlangıçtan bu yana italyan etkisi altında kalmış ve italyan şehir planlamacılarının katkıları ile şekillenmiştir.Ulusal kahraman İskender Bey(=Gjergj Kastrioti Skënderbeu)’in adını taşıyan ve heykelinin bulunduğu devasa meydan Sheshi Skenderbej (= Şeşi Skenderbey) ise kentin kalbi konumundadır.İskender Bey,yıllarca Osmanlı Devleti için savaştıktan sonra 1443 yılındaki Morava Savaşı’nda ordudan kaçıp Arnavutluk’a dönerek Leş Birliği'ni kurmuş ve ülkesinin bağımsızlığı için mücadele etmiştir.Osmanlı ordusunu yirmi altı yıl boyunca defalarca kez mağlup eden İskender Bey'in ancak ölümünden sonra,1468 yılında ele geçirilen Arnavutluk,444 yıl Osmanlı'da kalmıştır.


344_zpsrpkiaai0.jpg


Arnavutların ulusal kahramanı İskender Bey Heykeli


11 metre yüksekliğindeki bu bronz heykel,Odhise Paskali adlı bir arnavut heykeltraş tarafından İskender Bey'in ölümünün 500. yılı anısına 1968 yılında yapılmıştır.
 



İskender Bey Meydan'ında bir çok önemli yapı bulunmaktadır.Opera Binası,Ulusal Müze,Belediye Başkanlığı Binası,Ethem Bey Camisi ve Saat Kulesi bunlardan en önemli olanlarıdır .


340_zpsz2mmmcou.jpg


Opera Binası


341_zps2oemg5xd.jpg


Heykelin hemen arkasında yer alan Tiran Belediye Başkanlığı Binası



343_zpsyudxag9w.jpg



20161002_172714_zpsh2ntv6fy.jpg



Üstteki fotoğrafın solunda Ulusal Tarih Müzesi sağında ise İnternasyonal Otel binası görülmektedir.Alttaki fotoğrafta ise Ulusal Tarih Müzesi'nin dış cephesindeki mozaik görülmektedir.


Ulusal Tarih Müzesi(=Muzeu Historik Kombëtar),1981 yılında yapılmış olup,girişinde soldan sağa doğru Arnavutluk tarihini İlliryalılardan başlayarak partizanlara dek resmeden dev bir mozaik bulunmaktadır.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,669
Mesajlar
1,521,896
Kayıtlı Üye Sayımız
166,521
Kaydolan Son Üyemiz
corolla70

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst