Ve nihayet Akdeniz'in İtalya yarımadası ile Balkan Yarımadası arasında kalmış kısmı olan
Adriyatik Denizi kıyılarına iniyoruz.Bu kıyılar
"dalmaçya tipi kıyı" özelliğini taşır.Kıyıya paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Dağların yüksek kısımları kıyıda adaları oluşturur.Adriyatik sahili boyunca paralel olarak uzanan Dinar Alplerinin neden olduğu bu kıyı şeklinde kıyılar son derece girintili çıkıntılı olup pek çok ada bulunmaktadır.Bu kıyılarda deniz derinliğinin fazla ve kıta sahanlığının dar olmasının yanı sıra kıyıda hüküm süren ılıman akdeniz iklimi içerilere sokulamaz ve dağların ardında sert karasal iklim hakim olur.Ülkemizde de Antalya'nın Kaş İlçesi kıyıları dalmaçya tipi kıyı özelliğine sahiptir.
Türk kaynaklarında adı
Ragusa olarak geçen
Dubrovnik tarihinin 7.yüzyıla kadar dayandığı bilinmektedir.Latince kaya anlamına gelen Ragusa adı 15.yüzyıl sonunda yerini hırvatça meşe ormanı anlamına gelen Dubrovnik'e bırakmıştır.Ben şehrin çevresinde çok fazla meşe ormanı görmedim ancak bolca limon,portakal bahçesi ve zeytinlik ile üzüm bağlarına rastladım.1365 yılında,1.Murat Dönemi’nde Ragusa şehir devletine ayrıcalıklar tanınmış, Osmanlı himayesine alınmış buna karşılık Ragusa,yıllık 15.000 altın vergiye tabi tutulmuştur. Denizcilikte büyük gelişme gösteren şehir Venedik ile yarışır hale gelmiş ve balkanlarda özellikle tuz ticaretinin merkezi olmuştur.1667 yılındaki büyük depremde ağır hasar gören şehir, Napolyon döneminde,1808 yılında Fransa’ya bağlanır ve Ragusa’daki 443 yıllık Osmanlı himayesi sona erer.Dubrovnik’in yakın tarihine bakacak olursak,1991 yılında Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki birçok tarihi eser hasar görmüştür.1979 yılından beri UNESCO dünya mirası listesinde yer alan Dubrovnik'in Eski Şehir(=Stari Grad) bölümü 2005 yılında Unesco’nun başlattığı çalışmalar ile bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Hırvatistan'ın 2013 yılında Avrupa Birliği’ne girmesi ve kıyıların cruise gemilerinin kolayca yanaşabileceği derinlikte olması avantajı ile birleşince 50.000 nüfuslu bu şehir son yıllarda turizm açısından adeta altın çağını yaşamaktadır.
Hal böyle olunca bu şehirde fiyatlar diğer eski yugoslav şehirlerine kıyasla bir hayli yüksektir.Biz de bu nedenle otel yerine ev kiralayarak konaklamayı daha ucuza getirmeyi tercih ettik.Evimiz,Baltazara Bogišiča adresinde bulunan üç odalı Apartment Lena idi.Ev çocuklu iki aile için idealdi ve en önemlisi kendisine ait üstü kapalı ücretsiz otoparkı vardı.Evden yaya olarak Eski Şehir'e ulaşmak sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde idi.
Biz,iki gece ve dört kişi için 300€ ödedik ki şehir merkezinde aracınızı otoparka bırakmanın bir günlük bedelinin 70€ olduğunu ve yüksek sezonda vasat bir otelde konaklamanın iki kişi için gecelik en az 200€ olduğunu söyleyerek evin ne kadar avantajlı olduğunu vurgulayayım.
Apartman Lena(Eve ait üstü kapalı ve beleş otopark alanı demir parmaklıkların hemen önünde yer alıyordu.)