orsaalabanda
Zirve
- Mesajlar
- 3,490
- Tepkime Puanı
- 71
Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu
Selçuk – Gökova arası otoyol, yoğun kamyon trafiği nedeniyle biraz sıkıntılı. Önümüzde 680 m. rakımlı ‘’Sakar Geçidi’’ ve yılansı kıvrımlarıyla Gökova’ya inen dik rampaları var. Üzerimde, büyük bir araçla ilk kez böyle bir yoldan geçecek olmanın tedirginliği de var. Ancak şu ana kadar yollarda bizi hiç üzemeyen sevgili Rocinante’miz tırmanışta olduğu kadar inişte de oldukça başarılı. Aracın yüksekliğinden dolayı virajlara biraz temkinli girmem gerekiyor. Ancak dört tekerlekte disk fren ve bağımsız amortisör sistemi burada da rahatlığını hissettiriyor. Bu yoldan öğlen sıcağında otomobille indiğimde bile frenler hafifçe şişerdi. Hiç öyle bir sorun yaşamıyoruz.
İnişin sonlarına doğru Tamer’leri arıyor ve konakladıkları yerin tarifini alıyorum. Tamer’ler bu konularda bize göre çok daha deneyimli oldukları için, bir önceki yıl keşfettikleri, Gökova’nın en keyifli yerine bir gün öncesinden gelip yerleşmişler bile. Hiç ısrar etmeyin. Herkes tarafından öğrenilmesini istemediğim için bu yerin ayrıntılı tarifini vermeyeceğim. Gizli saklı bir yer değil. Bilenler zaten bilir. Onlar da kendilerine saklasınlar artık.
Öğlen sıcağında yapılan yolculuğun ardından buz gibi bir banyo gerçekten çok iyi geliyor. Tamer hocamla konuşuyoruz: ‘’Yahu ne iyi etmişiz de sizin ardınıza takılmışız.’’
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
Bu yazın sıcağında kemiklerimizi sızlatan buz gibi sular nereden geliyor diye baktığımızda kamperi parkettiğimiz yerin altından oluk oluk kaynadığını görüyoruz. Hem de içilebilir berraklıkta.
[attachment=4]
[attachment=5]
İşte burada ‘’mayıstosböce’’ ve ‘’ibiş’’ isimli arkadaşının kulaklarını çınlattık bolca. Eğer orada olsaydı, kendisini bir şekilde derenin üzerine kurduğu hamakta yatar, hasır şapkasını önüne eğmiş, ağzında bir saman çöpü, elinde gitar ve sol ayak başparmağının ucunu dereye sokmuş vaziyette hayalimizde canlandırmak hiç de zor değil.
Selçuk – Gökova arası otoyol, yoğun kamyon trafiği nedeniyle biraz sıkıntılı. Önümüzde 680 m. rakımlı ‘’Sakar Geçidi’’ ve yılansı kıvrımlarıyla Gökova’ya inen dik rampaları var. Üzerimde, büyük bir araçla ilk kez böyle bir yoldan geçecek olmanın tedirginliği de var. Ancak şu ana kadar yollarda bizi hiç üzemeyen sevgili Rocinante’miz tırmanışta olduğu kadar inişte de oldukça başarılı. Aracın yüksekliğinden dolayı virajlara biraz temkinli girmem gerekiyor. Ancak dört tekerlekte disk fren ve bağımsız amortisör sistemi burada da rahatlığını hissettiriyor. Bu yoldan öğlen sıcağında otomobille indiğimde bile frenler hafifçe şişerdi. Hiç öyle bir sorun yaşamıyoruz.
İnişin sonlarına doğru Tamer’leri arıyor ve konakladıkları yerin tarifini alıyorum. Tamer’ler bu konularda bize göre çok daha deneyimli oldukları için, bir önceki yıl keşfettikleri, Gökova’nın en keyifli yerine bir gün öncesinden gelip yerleşmişler bile. Hiç ısrar etmeyin. Herkes tarafından öğrenilmesini istemediğim için bu yerin ayrıntılı tarifini vermeyeceğim. Gizli saklı bir yer değil. Bilenler zaten bilir. Onlar da kendilerine saklasınlar artık.
Öğlen sıcağında yapılan yolculuğun ardından buz gibi bir banyo gerçekten çok iyi geliyor. Tamer hocamla konuşuyoruz: ‘’Yahu ne iyi etmişiz de sizin ardınıza takılmışız.’’
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
Bu yazın sıcağında kemiklerimizi sızlatan buz gibi sular nereden geliyor diye baktığımızda kamperi parkettiğimiz yerin altından oluk oluk kaynadığını görüyoruz. Hem de içilebilir berraklıkta.
[attachment=4]
[attachment=5]
İşte burada ‘’mayıstosböce’’ ve ‘’ibiş’’ isimli arkadaşının kulaklarını çınlattık bolca. Eğer orada olsaydı, kendisini bir şekilde derenin üzerine kurduğu hamakta yatar, hasır şapkasını önüne eğmiş, ağzında bir saman çöpü, elinde gitar ve sol ayak başparmağının ucunu dereye sokmuş vaziyette hayalimizde canlandırmak hiç de zor değil.