Hatay Riga (letonya-latvia) Arabayla Dört Başına

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan yasarergun Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 72
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 12,557
sovyet dönemi sergisi, merkezdeki büyük park

20170701_162314.jpg


20170701_163149.jpg


20170701_163222.jpg


20170701_213150.jpg


20170701_204754.jpg
 

Etiketler










minskte bu kez sorunsuz bir şekilde reervasyon yaptım ve liseli çocukların ingilizce bildiğini keşfettim. aynen onlar da bizim gibi konuşmaktan çekinip içlerinden birisini kurban olarak seçip onun ve sizin her dediğinizi anladıkları halde asla konuşmaya cesaret edemiyorlar. bu kez hedefim Hatin katliamı anısına yapılan anıt ile şehir dışındaki ikinci dünya savaşı anısına yapılan anıtı gezmek. bu arada her fotğğrafın adı çekildiği tarihtir, fotoğrafı indirip özelliklerine bakarsanız çekildiği noktayı görmeniz mümkün.

arabanın 10 000 km bakım zamanı hesaplamalarıma göre minsk dönüşü dolacaktı, 1 ay kadar önce ssanyong minsk'e yazdım ve bana ingilizce bilen bir arkadaşı irtibatlandırmalarını istedim. bir kaç gün sonra bir mobil telefon numarası ve e posta adresi ile arkadaşın adı bana iletildi. hem türkiye hem de belarus numaramı paylaştım, ikinci gün de verilen adrese gidip bakım yaptırdım. servistekiler rutin bakım haricinde hidrolik yağı değişimi önerdiler ben de yok demedim. patlayan ampülleri değiştirdiler. türkiyeden az daha ucuza gelen servis parasını ödeyip yola çıkacak hale geldim. bu arada son fotoğraftaki metrobüs dediklerine göre elektrikli. sesine bakılırsa da öyle.

20170706_162830.jpg


20170706_163218.jpg


20170706_164041.jpg


20170705_214651.jpg
 
Son düzenleme:



ve hatin katlimının yapıldığı yer ve anıt.

buradaki çok ağır havanın aynısını çanakkalede hissetmiştim. giden olursa hüzünlü ama ibretlik bir yer. sadece mezhep farklılığı nedeniyle kafasına birer kurşu sıkılarak öldürülen 22 000 polonyalı adına yapılmış.

Katyn Katliamı, 1940 yılında SSCB tarafından yapılmış katliam. Sovyet lideri Josef Stalin'in emriyle yaklaşık 22.000 Polonyalı subay ve sivil bu katliam sırasında başlarına birer kurşun sıkılmak suretiyle infaz edilmiştir.[1]Katyn Ormanı Katliamı olarak da bilinir.
Katyn Olayı tarihi Rusya-Polonya düşmanlığına dayanmaktadır. Katolik Polonya ile Ortodoks Rusya'nın ezeli düşmanlığı asırlarca savaşlara sebep olmuş ve 20. yüzyılda da devam etmişti. Polonya'nın bağımsızlığı 1918 yılında Lenin tarafından kabul edilmişti. Ancak Polonya bağımsız olmakla yetinmemiş ve 1918 yılında Rusya'da çıkan iç savaştan istifade ederek toprak kazanma gayretine girişmişti. Kızıl Ordu Çar destekçisi Beyaz Ordu'yu, Beyaz Terör'ü ve işgalci Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve İngiltere'yi yenmiş, ancak savaş Rusya'yı iyice yıpratmıştı. 1920 yılında Kızıl Ordu, ülkede kalan tek işgalci Polonya'nın hakim olduğu batı Beyaz Rusyatopraklarını kurtarmak için harekete geçmiş, ancak hem savaş yorgunluğu hem de Polonya'nın batıdan destek alması dolayısıyla yenik düşmüştü. Bunun üzerine Sovyetler Birliği Beyaz Rusya'nın batı topraklarını Polonya'ya bırakmak zorunda kalmıştı. Katyn Olayı'nın kökeninde bu olayın bulunduğu ve Stalin'in intikam amacıyla hareket ettiği belirtilmektedir.
1 Eylül 1939 tarihinde Almanlar Polonya Seferine başlamadan önce Ağustos ayında Sovyetler Birliği ile saldırmazlık paktıimzalamıştır. Molotov-Ribbentrop Paktı olarak bilinen bu anlaşmanın konularından biri de Polonya'nın geleceğidir. İkinci Dünya Savaşının başlaması ile 1 Eylül 1939'da Almanya batıdan, 17 Eylül'de ise Sovyetler Birliği doğudan Polonya'ya saldırıya geçmiştir. Bu şiddetli saldırılara daha fazla dayanamayan Polonya Ordusu teslim olmuş, ülke Ruslar ve Almanlar tarafından paylaşılmıştır.
Polonya'nın teslim oluşundan sonra SSCB, Polonyalı subayları esir kamplarında toplamıştır. 5 Mart 1940 tarihinde dönemin NKVD Şefi Lavrentiy Beria'nın Stalin'e gönderdiği bir raporda Polonyalı subayların oluşturduğu potansiyel tehlike yüzünden infaz edilmeleri gerektiği tavsiye ediliyordu.[2] Stalin, bu tavsiyeyi kabul ederek infaz emrini verdi ve çoğunluğu subaylardan oluşan Polonyalı esirler başta Katyn Ormanı olmak üzere Kalinin ve Harkov'da infaz edildi.
Ne var ki Alman-Sovyet ittifakı kısa sürdü ve 22 Haziran 1941'de Almanya'nın Sovyetler Birliğine saldırması ve hızla Rusya'nın içlerine ilerlemesi ile Almanlar 1943 yılında Katyn Ormanındaki toplu mezara ulaştı. Almanlar bu durum karşısında derhal propaganda ekiplerini, kameramanlarını, savaş muhabirlerini ve olaya tanıklık etmesi için orada bulunan herkesi Katyn Ormanına götürdü. Yapılan otopsiler sonucunda infaz edilen esirlerin hemen hepsi başlarının arkasına birer kurşun sıkılarak öldürülmüştür.[3][4]
Fakat savaştan sonra, Almanların yenilmesi ve Sovyetler Birliği'nin Polonya'da kukla hükumet kurmasının hemen ardından Polonya halkı arasında giderek yaygınlaşan katliam dedikoduları Sovyet liderlerini rahatsız etmiş, suçu, başta Yahudiler olmak üzere yaptığı katliamlarla ün salmış olan Hitler'in, dolayısıyla Almanların üzerine yıkmışlardır.
Stalin ve ondan sonra gelen Sovyet hükumetleri uzun yıllar boyunca bu katliamı reddetmeye devam etmiş, 1990 yılında ise Sovyet lideri Mihail Gorbaçov bu katliamı kabul etmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının hemen ardından, 1992 yılında Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa'ya Stalin'in imzaladığı emrin orijinal belgelerini takdim etmiştir.[5

20170706_180615_001.jpg


20170706_180927.jpg


20170706_180940.jpg


20170706_181016.jpg


20170706_181252.jpg


20170706_181959.jpg
 
Son düzenleme:

buradan sonra hedef kiev. gece gomel'de kaldım ölü bir şehir. sokakta kimse yok. sabah uyanınca keşke kalmasaydım diye hayırlanırken, ukrayna mukochavedeki kadar güzel bir pazara denk gelip küçük kavanozlarda belki 10 çeşit bal aldım. şimdiye kadar rusya samarada yediğim sibiryada üretilen baldan sonraki en rayihalı bal idi. bu arada daha sonra farkettim ki sınırı geçer geçmez sağa dönsem çok yakında çernobil vardı, bir dahaki sefere ziyaret etmek üzere zihinsel not aldım. sabah son istasyondan depoyu doldurup devam ettim.
bu arada belarus benim dünyada gördüğüm en temiz ülke. arabayıpark ettiğim yer yol kenarında bir park yeri ve tek bir çöp yok. orta refüjde bir tek bakımsız yer yok. çimler muntazam kesilmiş, her yer tertemiz. ama tabi yol kenarında sebze meyve satan, çilek satan teyzelerin halini görünce otobanın arkasındaki hayatı tahmin etmek hiç de zor değil.

20170707_135856.jpg


20170707_145913.jpg


20170707_160447.jpg


20170707_175727.jpg


20170708_114207.jpg


20170708_203704.jpg
 
Son düzenleme:

ve kiev. bir gece kalabildim. gomelden sonra çok kısa sürede eriştim. ukrayna polisi beklenenin aksine hiç bir yerde yoktu. avrupa birliğine vizesiz seyahat ukrayna polisini terbiye etmiş. yollar iyi, yol kenarında satılan kırmızı patateslerden aldım. kievden çıkarken bir markete girip 10 küsur litre hediyelik tekel hammaddesi aldım ama tabi daha sonra moldova romanya sınırında başıma neredeyse bela olacaktı. gece kievde maydan ve krişiatikte biraz dolandıktan sonra yakındaki irpine gittim. gece yatıp sabah hedef kişinev diyerek yola çıktım. tabi evdeki hesap çarşıya uymadı

20170708_232519.jpg


20170708_233301.jpg


20170708_233305.jpg


20170708_233438.jpg


20170708_233936.jpg


20170709_005942.jpg
 

sabah yola çıkarken ilk kez gece için rezervasyon yapmadım. yol odessaya doğru giderken sağa sert bir dönüşle nuhu nebiden kalma beton bir yolla beni kişineve yönlendirdi. aslında navigasyon ısrarla odessa üzerinden gitmemi söyledi ama bana göre doğru yol orası değildi. sanırım 100 km kadar bir tek ben vardım yolda. yol berbattı. benzin istasyonu yoktu ve ne insan ne de ışık görünmüyordu. cep telefonları da tabi nanay. sonra birden önüme bir kulübe çıktı. arama noktası gibi bir şey. çok sonradan o külübenin gümrük binası olduğunu idrak ettim ben hrivnaları bozduracak yer sormak isterken asker geç dedi. kulübeye yanaşıp ukraynalı sınır polisine banka var mı dedim güldü, moldovaya geçince hrivnaları bozdurabilir miyim dedim orası ukrayna değil dedi. neresi deyince de yanındaki erkek olan polis orası padanova dedi ben hala bir şeye yoramadım. 1 dakikada işimi bitirip gönderdiler. karşıdaki arkadaş nereye geldiğini biliyorsun değil mi dedi, ben de evet moldova dedim o da hayır burası transdinyester cumhuriyeti ve burada para vereceksin biliyor musun dedi. zaten yanımdaki toplam para 20 euro ve bir kaç on hrivna olunca evet biliyorum dedim. bana giriş belgeleri verdi, tamıamı rusça olacak dedi. ben de hepsini kril alfabesi ile doldurup verdim. bekleme başladı. 3-5 araba daha geldi ama onlar geçtiler ben hala bekliyorum. sanırım 5 saat sonra yanıma gelip belgelerini eksik doldurdun dedi, bana google translateden telefonu gösterip 10 euro ver hepsini doldurayım dedi. ben de benim 5 saattir bunun için mi beklettin deyip kameraların önünde parayı çıkarıp uzattım. tuvalete git pasaportun için koy öyle ver dedi. dediğini yaptım. sonra belgeleri benim doldurduğumun aynısını doldurup imzaladı mühürledi verdi. daha sonra yolun neden boş, ukraynalarıların neden güldüğünü anladım. bağımsızlık ilan etmiş ama kimsenin tanımadığı bir cumhuriyete girmiştim. o cumhuriyet de eski sovyetlerin silah ve mühümmat depolarının olduğu yer olunca yandı gülüm keten helva. tabi polislerinin de soyguncu olması normaldi. ülke baston gibi nehrin iki yakası boyunca uzanan ince uzun bir yer. 20 dkaikada ülkeyi geçtim, göçmen belgemi bir varilin üzerindeki bir mühürden oluşan ofisinde bekleyen polis abiye mühürletip çelik bir köprüden yağan ağır yağmurun altında uzun farlarımı yakmama rağmen bir yeri görmeyerek karşıya geçip moldovaya girdim. tabi çelik köprünün her iki yanındaki birbirine dönük namluları ile tanklar ve her iki taraftaki eski sovyet filmlerindeki gördüğümüz giyimdeki askerleri ile hayatımın en ilginç köprü geçişini yaptım. keşke abi erken salsa da tek şehirleri ve başkentleri tiraspolü de gezebilseydim. olmadı. sonra moldovaya girince sınırda bir konteyner gümrük ofisi ve yanında vinyet için banka bile olunca kendimi medeniyete gelmiş saydım. yoldaki resimler bahsettiğim beton yol. tabi transdinyester cumhuriyetinden foto çekmek aklıma gelmedi. açtım :smiley:

20170709_185337.jpg


20170709_203539.jpg


20170709_203547.jpg


20170709_203559.jpg


20170709_203657.jpg


20170710_005440.jpg
 
Son düzenleme:

gecenin üçünde kişineve girdim. gecenin üçünde internet bulmak için tek açık yer olan bir karaoke bara girince merak edip ne işin var burada türk plakalı araçla diyen ablaya rigadan geldiğimi söylememle felaketler zinciri başladı. interneti ne yapacaksın dedi otel rezerve edeceğim dedim açtım yanındaki 5-6 kişiyle gelip otel tavsiye ettiler. sağolun demeye kalmadı şu süper dediler zaten uykusuz ve yorgunum rezerve ettim. ben gidiyorum dedim, seni facebooktan takip edelim ilginç adamsın dediler, adımı yazdım verdim takip edin dedim. abla 2 metrelik tırnakları ile telefonumu isteyip facebookta adıma baktı, tabi bu arada kendi adını yazıp bana arkadaşlık isteği gönderdiğini anladığımda iş işten geçmişti. kendi gönderdiği isteği hemen telefonundan kabul de edince hanım sabah 8 de en nazik ifadelerle hatunun kim olduğunu sordu cevapla cevaplayabilirsen. bir daha sarhoşa bir şey sormak mı.....

otel mi nasıldı ?

hayatımda kaldığım en berbat oteldi. turist otel kişinev. tavsiye etmiyorum. çok merak eden booking.com a yazdığım nazik yorumu okuyabilir :smiley: yaklaşmayın. ertesi gün de o berbat yatakta uyuyup sabah yola çıktım. meclis binasının önünden geçerken moldovali polis abi beni görünce gözü parladı, kenara çektirdi herşeye baktı. herşey tam. sonra arabanın etrafında dolandı. en son pasaportu uzatırken senin sağ camında film mi var diye sordu. ben de evet şoför tarafında yok ama sağda var dedim. abi yakaladım diye sevinip yasssah hemşerim dedi. evrakları tekrar alıp zevkle ceza yazacağız dedi. ben de sinirlendim filmi cart diye söktüm. yok olmaz biz cezayı yazacağız dedi. makbuzu imzalayıp aldım. pasaportu ve ruhsatı ver dedim olmaz yatır önce dedi. ben de yatırırım ben sen ver dedi. bankayı gösterdi. bu arada cüzdanı ararken bilgisayar ve cüzdanın olduğu çantayı bulamadım arabada. sonra aklıma geldi, yatağın altındaki sandığa koyduğum çanta orada kalmıştı. önce gittim resepsiyondan özenle sakladığım ama nedense beni resepsiyonda bekleyen çantayı aldım (eksik yoktu). sonra da bankaya gittim makbuzu verdim. kadın pasaportu istedi. numarası ezberimde dedim, olmaz geçerlilik tarihi lazım dedi, o da aklımda dedim, yok abla nuh diyor ama peygamber demiyor. abla polis aldı dedim. git getir dedi. mecbur meydana gittim baktım benim polis abiler yok. kenardaki taksici evrakların bende dedi. aldım hepsi tam. polisler nerede dedim. acil çağrı geldi gittiler deyince makbuzu meydanda yırtıp havaya savurdum taksici gülmekten ölüyordu. yola çıktım hedef gagavuz yeri.



20170710_145041.jpg


20170711_143537.jpg


20170711_143553.jpg


20170711_144626.jpg


20170711_145703.jpg


20170711_145711.jpg
 
Son düzenleme:



gagauz yerine giderken moldova sınırında aç kalıp öğleden sonra iki olmasına rağmen çorba parasını çıkartamamış iki moldovalı polisin benim 60 ile gidilmesi gereken yerde 66 ile gittiğimi kameradan göstermesi ile tekrar durduruldum (bu arada numara çekmişler hız sınırı galiba tabeladakinden 10 km fazlası imiş) cebimdeki 18 liraya denk gelen leiyi verdim daha yolun karşısına geçmeden abiler çorbacının yolunu tutmuştu. gagauzlar ya da gökoğuzlar oranın gariban halkı. tamam moldova fakir ama gagauz yeri daha da fakir. kanımca arabın yağlı kıçına sürdüğümüz paranın onda birini onlara versek abad olurlar. hiç olmazsa türkler faydalanmış olur paramızdan.

yollarda ilginç şekilde insanlar her gelen arabaya dolmuş muamelesi çekiyor. ve hatta her mesafenin de ücreti belli. tamamı ücret uzattı ama olmaz ki biz misafirden para almayız sizler arabada misafirdiniz deyince türkçe teşekkür edip indiler. arabaya kaç kişi bindi saymadım ama binenlerin hepsi türkçe anlıyor. gençler konuşmaya çekiniyor ama panimayu diye de anladıklarını ifade ediyorlar. arabaya binen 3 kişilik gruptan almanyada yaşayan bir hanımefendi gayet düzgün istanbul türkçesiyle sorduklarımı cevapladı, buralarda türkiyeden birini gördüğüne sevindiği her halinden belli idi insanların. komradda biraz oyalanıp karnımı doyurdum, ve ingilizce ne de rusçaya ihtiyaç duymadan herkesle türkçe konuştum hepsi de sağolsun sorduklarımı türkçe cevapladı. komradda demirel zamanında atatürk adına yapılan bir hastane var fotosounu ekledim. sınırdan önce marketten epeyi çay aldım. markette çalışan yaşlı teyze ne gezersin bu ellerde, kızım istanbulda çalışır biz sizleri çok severiz diye gönlünden geçeni ifade etti. ben yolad hastanenin fotolarını çekip sınıra doğru devam ettim. son benzin istasyonunda depoyu tekerin altına konulan takviye ile boğazına kadar doldurdum. sınırda beklerken bir grup genç bagajdan üstüme bir şeyler alırken arkadaki sepeti görüp yanıma geldi abi senin tekel maddeleri burada yasak geçemezsin dedi. ne yapacağım dedim, 1 lt den ve iki paket sigaradan sonrasında arabanı alırlar dediler. size vereyim dedim olmaz bizim hepimiz günde 3 kez karşıya geçip 1 lt vodkayı satar geliriz dediler. döksen olmaz. sigaraların jelatinini söktüm, arkadaki sepete tüm hediyelik şişeleri dizdim, moldovadan hiç bir şeye bakmadılar romanya tarafında da polis gelince de market fişini gösterip abi bunlar ukraynadan isterseniz dökün, ister kendiniz alın dedim. adam komşi sen geç ben anladı dedi, sigaraları koltuğun arkasına itti, şişelerin üstüne de battaniyeyi çekti. galatiye kadar sakın durma dedi. bastım gittim. gece rezerve ettiğim otelde kalıp sabah bükreşe devam ettim.
dördünci resimdeki yol komraddan sonra galatiye kadar o şekilde en az 50 km daha devam etti. bu gezideki en kötü yol kişinev galati arasındaki gagavuz yerinden geçen yoldu.

Gagavuzlar ya da Gagauzlar, bugünkü Moldova Cumhuriyeti’nde, başta Gagauzeli Özerk Devleti olmak üzere uzeydoğu Bulgaristan, Ukrayna, Romanya ve Yunanistan'da yaşayan, çoğunluğu Ortodoks-Hıristiyan olan bir Türktopluluğu.[2][3] Ayrıca Trakya'nın yerli halkı olan Müslüman Gacallar'ın da Gagavuzlar'dan geldiğine inanılmaktadır.
Gagavuz adı ilk defa 1817 tarihli Rus nüfus sayımındaki belgelerde geçmektedir. Türkiye'de ve dünyada daha çok Gagauz şeklinde kullanılmaktadır. Türkiye'de ilk olarak İstoyan Cansızov'un "Balkan Şib-i Ceziresinde Türkler" (Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, c.17, İstanbul 1328) adlı makalesinde Gagavuzlardan bahsedilmiştir. Gagavuzlar hakkında ilk önemli bilgileri veren Yaşar Nabi Nayır, Türk Gagauzlar olarak kaydettiği Gagauz adının, Göksözcüğünden gelen Gaga sözüyle Oğuz adının birleşmesinden meydana geldiğini, bunun için de bu Türklere GökOğuz denilebileceğini söyler.[4] Yaşar Nabi Nayır'ın bu şekilde ortaya attığı Gök-Oğuz adı, yakın dönemlere kadar popüler bir adlandırma olarak kullanılmıştır.
Gagavuzların çoğunluğu Ortodoks mezhebine bağlıdır. Ancak Ortodoks olmayan bir kısım Gagavuz da vardır. Ortodoks olmayan Gagavuzlar, Katolik ve Subbotnik, Evanjelistlerden oluşmaktadır. Ortodokslar komünizm sonrası, diğer eski Sovyet halklarında olduğu gibi, inançlarını daha rahat uygulayabilir hale gelmişlerdir.
Gagavuzların kökenleri hakkında bugüne kadar yerli Balkan asıllı halklardan oldukları ve sonradan "Türkleştikleri/Türkleştirdikleri" gibi iddialarda dahil çok sayıda değişik tez öne sürülmüştür. Tarihi gelişimleri kesin olarak saptanamamak ile birlikte bugün dünyada akademik çevrelerce yaygın kabul gören görüş, Gagavuzların kökeninin Oğuz kökenli bir Türk topluluğu olduğu yönündedir. Gagavuzların Balkanlara ve bugünkü Ukrayna bölgesine ilk defa 11. yüzyıl civarında Asya’dan göç ettikleri, Peçenek, Uz (Oğuz), Kıpçak Türkleri ile aynı soydan geldikleri düşünülmektedir. Ortodoks Hristiyan olan Gagavuzlar'ın konuştuğu dil; bulundukları bölgelere göre, Slav, Yunan ve Romen dillerinin etkisinde kalmış, büyük ölçüde Türkiye Türkçesine ve ağız olarak da Balkan Türkçesi ağzına benzemektedir.[5]
Gagavuzlar üzerine uzun süren araştırmalar yapmış Polonyalı bilim adamı Tadeusz Kowalski, Gagavuzlar'ın kökenini üç tabakaya ayırır:
1- En eski tabaka, kuzeyden gelen bir Türk topluluğunun kalıntısıdır.
2- İkinci tabaka Osmanlıların gelişlerinden daha önceki bir devre uzanan güneyden gelen kuvvetli bir gruptur.
3- Üçüncü tabaka Osmanlı devrinin Türk kolonilerinden ve Türkleşmiş unsurlarından teşekkül eder.
[6]
Kowalski'nin tanımlamasına göre; Gagavuz topluluğu içine güneyden katılan kitle, Gagavuz dilinin karakteristik yapısını etkilemiştir. Gagavuzların Hristiyanlığı'nın, kökeni Tuna ötesi olan, kuzeyden gelen eski tabakadan kaynaklandığı, Gagavuzlarla büyük benzerlikleri bulunan Deliorman Türklerinin Müslümanlığı'nın ise güney kaynaklı olan "ikinci" ve "üçüncü" tabakadan kaynaklandığı düşünülmektedir. Gagavuzların ilk tabakasını oluşturan boy veya boylar hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Buna göre Gagavuzların en eski tabakasını, kuzeyden gelen Türk topluluğunu Çek tarihçi Jireçek Kumanlara, Bulgar tarihçi Mladenov AsparuhBulgarlarına(İdil Bulgarları), Kumanlara ve Oğuzlara, Çek arkeoloğu Şkorpil kardeşler Asparuh Bulgarlarına, Bulgar Petko R. Slaveikov Peçeneklere ve Kumanlara, Romanyalı St. Georkesku Kumanlara ve Oğuzlara dayandırmaktadır.
Yine Kowalski'nin güney kaynaklı olarak tanımladığı ikinci grup ise, Balaşçev'in Seyyid Lokman Oğuznâmesi'ne dayanarak ileri sürdüğü Paul Wittek'in ise Yazıcıoğlu Ali'nin Selçuknâmesi'ne dayanarak geliştirdiği II. İzzeddin Keykavus ve Sarı Saltuk ile Balkanlar'a geçen Selçuklu Türklerinin Hristiyanlaştırıldığı düşüncesine bağlanmaktadır.
Üçüncü tabakanın ise, Anadolu'ya Müslüman Türklerden önce yerlemiş ve çeşitli nedenlerle Hristiyanlaşmış Karamanlılardan bazı grupların, Osmanlı döneminde Balkanlar'a göç ederek Gagavuz Türkleri ile kaynaşmaları sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir.[7]
Çek K. Jireçek, 11.-13. yüzyıllar arasında Balkanlar ve Orta Avrupa'da derin izler bırakan Kumanların Gagavuzların atası olduğunu düşünmektedir. Ayrıca Bulgar Petko R. Slaveikov ve Romanyalı St. Georgesku gibi bazı araştırmacılar Gagavuzların etnik yapısı üzerinde Kumanların çok büyük payı olduğunu ifâde etmektedirler.
Ana madde: Gagavuzca
Gagavuzca çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi'nde yaşayan Gagavuzların konuştuğu dildir. Yaklaşık 300.000 kişi tarafından konuşulur. Gagavuzca, Oğuz grubuna bağlı bir Türk dilidir.
Komşu dillerden birçok ödünç sözcük almasına rağmen bir Türkiye Türk'ü ile Gagavuz Türk'ü kolayca anlaşabilir. Eskiden Gagavuzca Yunan abecesi ile yazılırdı; ancak 1957'de Kiril abecesi kullanılmaya başlanınca Yunan abecesinden vazgeçilmiştir. Moldova'nın bağımsızlığına kavuşması ve Gagavuzlara özerklik verilmesinden sonra Türk abecesi üzerine biçimlendirilmiş bir abece oluşturuldu.
Bu abece günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Türk alfabesinden farklı olarak Gagavuz abecesinde (Türkçedeki açık e sesi yerine) Ää harfi, Êê ve Ţţ harfleri bulunur. Gagavuzcada yazı dili Türkiye'de halk arasında konuşulan Türkçenin yazıya dökülmüş biçimidir denebilir. Ğ harfinin yerine birçok sözcükte ünlü harfler çift yazılarak Ğ sesi kazandırılır.


20170711_152255.jpg


20170711_155133.jpg


20170711_155525.jpg


20170711_164642.jpg


20170711_181709.jpg


20170711_181748.jpg
 
Son düzenleme:

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,676
Mesajlar
1,522,014
Kayıtlı Üye Sayımız
166,527
Kaydolan Son Üyemiz
Selma Yörük

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst