Ynt: Avd Balkan Ülkeleri Gezisi 2014
ARNAVUTLUK :
Montenegro ve dolayısıyla eski Yugoslavya artık bitti. Yağmur eşliğinde, daracık bir yoldan geldiğimiz Montenegro - Arnavutluk sınırındayız. Sınır dediğime bakmayın, birbirine yapışık 2 kulübe. Normalde ilk banko çıktığınız ülkedir, arada ne bileyim 50 - 100 metre mesafe vardır, sonra öbür ülkenin bankosu vardır değil mi. Burada durum değişik. Pasaportları veriyoruz, klasik damgalama işleri, bir sonraki kulübe'de aynı evraklara bakıyor, tamam ilerle diyor. Eee hani Arnavutluk memurları ? Meğer ikinci kulübeymiş, haberimiz yok. Arnavutluktayız.
Yazının başında da belirttiğim heyecan yine var. Her şey değişti. İnsanlar, diller, tabelalar, çevre... . Eski yugoslav topraklarıyla buralar çok farklı. Geri kalmışlık ilk benzincide bile göze çarpıyor. Ama insanlar sevecen, cana yakın. Benzinci de verilen soğuk kahve molası ardından konvoyumuz Arnavutluk içlerine doğru yol alıyor.
Lumi Drin nehri kıyısından ilerliyoruz. Yol kalabalık ve çevresinde araba hurdalıkları, boş fabrikalar, sevimsiz yapılar. Görüntü Tirana kadar aynı. Arnavutluk trafiğini kötü olarak niteleyenler Türkiye yollarından habersizler sanırım. İstanbul çocuğuyuz evelallah, bu da trafik mi be
İşkodra'yı es geçiyoruz. Amacımız Arnavutluğu direk geçerek Ohrid gölüne yani Makedonya'ya varmak.
Hiçbir esprisi, görselliği olmayan, bol çukurlu bir yoldan Tiran'a doğru durmaksızın ilerliyoruz. Öğle oldu, yine telsizlerden acıktık anonsları geliyor. Ne yiyeceğiz yahu buralarda. Yok ki adamakıllı bir yer. İki araç ne olursa olsun yeriz diye bir lokantaya dalıyorlar. Biz çılgınca devam ediyoruz. Hava sıcak, yol kötü. Gözüm devamlı hurdalıklarda. Hemen yol kenarındaki bir hurdalıkta Mercedes 420 görüp dalıyorum. T3'ler ve bir Mercedes James Cook Westfalia var. Kaza yapmış. Mobilyaları, karavan camları v.s sapasağlam. Benim MB100'ün eksik bir iki parçasını, cam kaldıraç ve mandalları gibi ufak tefek aksesuarı alabiliyorum. Aziz abi "hurdacı" tüm mobilyaya 100 euro istiyor. Hadi be bedava... Hemde Mustafa'nın yeni aldığı camper için bulunmaz nimet ama nereye koyayım, nasıl getireyim. Alamadım tabi
Aklım mobilyalarda yine yola devam ediyoruz. Sıkılmaya başladım artık. Sevemedik Arnavutluğu. Yol yerleşim merkezlerinden geçiyor. 80'lerin Topkapı'sını veya Ankara'nın Ulus'unu hatırlarsınız. Birebir aynı. Keşmekeş...
Gruptan koptuk. Tiran'a 3 araç giriyoruz. Amacım eski parlementoyu, ulusal müzeyi görmek ama o kadar sıkıldık ki vazgeçiyorum. Şuradan bi çıkabilsek...Trafik kalabalık, düzensiz. Nerde geçtiğimiz ülkelerdeki temizlik, sakinlik... GPS yardımıyla Tiran çıkışına yönleniyoruz. Diğer araçlar doğru dürüst bir şeyler yemek için şehir dışında bir Carrefour görmüş ve girmişler. Kapitalizm Enver Hoca'nın memleketine de balıklama dalmış
Olsun en azından hijyeniktir... Üst kattaki restoranlar bizdeki gibi. Osmanlı mutfağı diye bir yere giriyoruz. Püreli biftek, sebzeli pilav, çorba. Tanıdık lezzetler. Mis gibi doyduk valla...
Akşamüstü oldu. Yol şantiyelerinden geçiyoruz. Elbasan'ın arkalarından şehre girmeden devam ediyoruz. Ortalık sakinleşti. Çevre değişti. Rakım artıyor. Shkumbin nehri yanımızdan akıyor. Devamlı artan eğimle yüksek dağları aşarak Makedonya'ya doğru ilerliyoruz. Makedon sınırına nihayet vardığımızda saatler gece 24.00.
Arnavutluk çıkış işlemleri, Makedonya giriş bankosu vee yine sigorta geçmiyor. Sigorta memuru uyandırılıyor ve 50 euro istiyor. Bu ne ya. 2 günlük geçiş için 50 euro. Makedon yasalarına göre 15 günden aşağı sigorta yapılamıyor. Nevrim dönüyor ve 300 km güneydeki yunan sınırına gitmeye karar veriyorum. 300 km gece gece giderim en ufak dert değil ama hem Arnavutlukta olmamız hemde çıktığımız rakım beni vazgeçiriyor.
Kuzu kuzu 50 euro'luk sigortayı yaptırıp Makedonya'ya gecenin köründe giriyoruz...
Sonradan anlayacağım ki iyi ki geri dönmemiş, Makedonya ya girmişiz.
Добредојдовте во Македонија