2013'te boşandım. Evliliğim kötü gitmişti ama şimdi yalnız çok daha iyiyim. Boşandıktan bu yana hayatıma hiçbir kadın girmedi. Yalnız yaşamayı seviyorum. Ben böyle mutluyum.
Olabilir belki. Bana biraz Gölbaşı gibi Anakentin bir parçasıymış gibi gelir hep Kahramankazan. Kendimi başka bir ilçeye gitmiş gibi hissetmiyorum orada...
Kendi karavanını yapmak kadere karşı girişilmiş bir mücadeleydi benim için. Daha düşük bütçeyle karavan sahibi olmak için atılmış bir adımdı. Hakikaten de 2010 yılında karavanımı yaparak sadece kendim ürettiğim karavanıma sahip oldum ve ona benim yüz binlik karavanım dedim. Artık benim de bir karavanım vardı ve çok parası olanların dahi sahip olamayacağı özel bir karavandı benim için. İşte yüz bin liralık karavanın öyküsü de budur. Aslında bu karavan çok daha ucuz olabilirdi piyasada satılsaydı ama malesef çalındı karavanım, Başka ellere geçti.
Bir karavan yapıp bu de benim yüz binlik karavanım demek biraz böbürlenmekti. Ama o kadar çok emek sarfetmiştim ki o karavana birazcık böbürlenmek de benim hakkımdı yani...
Karavanımla çok güzel kamplara katıldım ve güzel dostluklar kurdum. Dostlarımı asla satmadım. Yarı yolda bırakmadım. Her zaman dosdoğru bir insan olmayı istedim ve oldum da...
İlk karavanım Çelebi artık bende değil. Ama şimdiki karavanlarım da çok güzel. Araçlar değişebilir ama mutlaka bir karavanım olacaktır. Çünkü ben bir kampçıyım. Kampçıların karavanı olur. çadırı olur, arabası olur, motosikleti olur.
İstediğim gibi olmam bir suç mudur? Özgürce yaşamak benim hakkım değil mi? Madem ki bu Dünya'ya geldiysem benim de her şeyde bir hakkım yok mu? Kim bana farklıyım diye zulmedebilir? Kimin buna hakkı var?