Türklerde Kimlik Problemi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mete Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 95
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 14,292
Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

seyyah-34' Alıntı:
Büyük bir keyifle okuyorum. iyi gidiyor ama şu geçte olsa geciken gerçekler çok hoşuma gidiyor açıkçası.
Evet benim de çok hoşuma gitti Perihan hanım'ın cevabi yazısında vardı ve hemen alıp kulllandım
 

Etiketler
Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Perihan hanım, kimse bütün gelenekleri atalım unutalım başıbozuk yaşayalım demiyor demezde.

Bazı gelenekler zaman içerisinde şekil değiştirebilir bazılarınıda özellikle bizim terketmemiz gerekebilir diyorum. Bunları örneklendirmeye çalışıyorum ve diyorumki Öz kaybedilmez eğer saygıdan bahsediyorsak saygı muhafaza edilmelidir ama saygı gösterme şekli zaman içerisinde değişebilir diyorum. Bundan gocunmamak illede devam ettireceğiz diye ısrarcı olmamak ve hatta, eyvah bunu yapmaz olduk toplum elden gitti dememek gerekir diye düşünüyorum.

Terk Edilmesi gereken geleneklere gelince bizim temel değerlerimize uymayan,komşu kültürlerden aldığımız o kadar çok geleneğimiz varki kaldırılıp atılması gereken şu anda durup düşündüğünüzde dahi bunlardan birkaç tanesi akınıza gelecektir.
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

acemi80' Alıntı:
İşte burada anlaşamıyoruz. Geleneksel bir yanlış varsa bununla devam etmenin alemi yok diyorum. Çocuğumun bana saygı göstermesi için onu ezmem gerekmiyor. Senin tarif ettiğin saygı çerçevesinde günümüz hayatına uyarlarsak TV kumanda aleti bir egemenlik sembolüdür ve evde kim egemense kumanda onda durur. Onun içinde düzenli bir ailede kumanda baba da olmalıdır ve seyredilecek kanala o karar vermelidir. Doğru bu örneğin neresinde Allah aşkına. Ben eve geldiğimde eğer çocuklarım Tv seyrediyorlarsa seyretmeye devam ederler, eğer mutlaka bakmam gereken bir program varsa da onlardan izin alarak çeviririm. Fakat buna karşılık ben gelip oturduğumda kumandayı yanıma koyarlar. Fakat ben onu kullanmam. Saygı budur bence ben çocuklarımın haklarına saygılı davranacağım onlarda bana karşı saygılı olacaklar. Bütün ömründe çocuklarımdan bir kere dahi su getirmelerini istemedim ama onlar benim su içmek istediğimi anladıkları anda adeta yarışırcasına koşarak su getirdiler. Sizce saygı bu değilmidir. Ben ne yapayım korktuğu için su getiren su getirirkende görünmediğinden emin olduğu zaman içine tüküren insanı. Saygı baskı ile olmaz saygı gönülden istekle olur.

işte budur...korku değil ...sevgi...demokrasi bilinci aileden başlar...
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Sevgili cheg,demokrasi nedir?Ve bana dünya üzerinde nerede daha önce yaşanmış,bugün nerede yaşanıyor,anlatmanız mümkünmü...
 




Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

En azından yaşanma ihitimalini sevmiş oldugunuz demokrasinin ,sizin ruheti hayelinizdeki yansımalarını ve temel olması gerektiğini düşündüğünüz kavramlarından bazılarından bahsetmeniz mümkünmü?saygılarımla
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Sayfanı başında değindiğimiz Dilimizi geleneklerimiz mahfeden Acem ve Arap geleneklerini nasıl aldığımızı ve günümüzü nasıl etkilediğinden bahsedelim birazda
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

acemi80' Alıntı:
Sayfanı başında değindiğimiz Dilimizi geleneklerimiz mahfeden Acem ve Arap geleneklerini nasıl aldığımızı ve günümüzü nasıl etkilediğinden bahsedelim birazda

Evet, konuyu başka konulara saptırırsak araştırma yapan arkadaşlar için de bilgiye ulaşmak zorlaşacaktır. Diğer konular için yeni konu açalım ki tarih bölümündeki bilgiler de çeşitlensin.
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Karahanlılar isamiyeti kabul ettiği zaman Yazı dili olarak Arapçayı kullanmayı tercih etti. Bu ilk darbe idi artık Türk kavmi yabancı bir dille yazışmaya başlayacaktı. Sonra Büyük Selçuklu İmparatorluğu kuruldu. Resmi dili Farsça olarak kabul etmekle kalmadı üstdüzey bürokrasiyi tamamen Farslara bıraktı. Bu da ikinci büyük darbe oldu artık Türk kavmi Farsça yazışıyordu. Bir kere daha yabancı dilin tutsağı olmuştuk. Daha sonra Osmanlı devleti kuruldu. Osmanlı devleti resmi dil Türkçedir dedi ama Türkçe dediği sarayda okunup yazılan daha önceki devlet dillerinin bir karması Arapça-Farsça karışımı olan Osmanlıca denilen bir dildi. Üstelik eğitim dili Arapça olacaktır dendi ve biz medreselerde yabancı dille eğitime devam ettik.
Bundan sonra bu hamlelerin topluma etkileri ile devam edelim
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Haklısınız demokrasi kavramını başka bir konu başlığı altında irdelemek daha doğru olacak.Arap ve acem etkisi hakkında temelde aynı şeyler söyleyecegiz ama sonuç kısmında sizden tamamen farklı düşünüyorum mete ağabey.Bunu aşağıda ifade edeceğim.
 



Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Yabancı dille eğitim, üretimi engeller her insan yeni birşeyler üretirken ana dili ile projelendirir. Yabancı dille eğitim yapıldığında ise sadece kopyalamak ve taklit etmek mümkündür bu bilimsel olarak iddia edilmektedir. Bunun yanı sıra konuşulan ve yazı dili olarak kulanılan dilin ait olduğu kültür yeni kulanıcıları etkiler. Biz Arapça ve Farça kulanmaya başladığımızda ilmi olarak gerilemeler olması, bilimsel üretimin kısırlaşması ve Arap/Fars kültürünün toplumu etkilemesi kaçınılmazdı.
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

"Her şerde bir hayır,her hayırda bir şer vardır"

Yukarıdaki cümlenin ne ifade ettiğini basit bir hikaye ile anlatacağım.sonra bu kavram ile arapça ve farsçanın kültürümüze etkisini ve sonuçlarını bu kavramla irdeleyeceğim.

Bir zamanlar dünyanın bir yerindeki deki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı.Kral daha çocukluğundan iitbaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı ,nereye gitse onu da beraberinde götürürdü

Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
-Bunda da bir hayır var!
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu

Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
-Bunda da bir hayır var!

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
-Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu? Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı
Bir yıl kadar sonra kral ,insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar
Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler diğer adamları ise pişirip yediler

Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı
-Haklıymışsın! dedi Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum yaptığım çok haksız ve kötü birşeydi

-Hayır, diye karşılık verdi arkadaşı Bunda da bir hayır var
-Ne diyorsun Allah aşkına?diye hayretle bağırdı kral: bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?

-Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene


Düşüncelerimin temelini bu kavram oluşturuyor.Şimdi aşağıda bu kavramı arap ve acem etkisinin aslında iyi olabileceği tezimi açıklamaya çalışacağım.
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Önce dilimiz bozulmaya başladı, Karahanlılar döneminde ki Türk Dil bilimcileri yönetimi ikaz edici kitaplar yazdılar. Direndiler ama maalesef yabancı dil devlete hakim olmuştu. O dönemde bir atasözümüz var "Selçuklu iti şehre vardığında Farsça ürer" artık Selçuklu şehirlerinde Farsça o kadar hakim olmuştu ki halk tepkisini bu atasözü ile ifade etmişti. Tabi olarak devlet kapısına giden halkta Farçayı öğrenmek mecburiyetinde idi ve öyle oldu. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise Devlet ve Halk tamamen iki farkı guruba dönmüştü. Halk kendi arasında Türkçe konuşurken Saray, bürokrasi ve ilim çevresi farklı bir dil kullanıyordu. Öyle günler geldiki artık ilim ve sanat çevreleri bile farklı hale gelen Devlet-Halk çekişmesi başladı. Saray Farsça divanlar yazıp, Farsça Şiirlerle eğlenirken şarkılarında "Tuti Mucizeyi guyem" derken Mevlanayı okurken Halk Yunus'u Karacaoğlanı dinliyor onun şiirleri ile duygularını dile getiriyordu. Artık Osmanlı devleti Türk'ün devleti olmaktan çıkmış Halk padişahı silah arkadaşı olarak görürken artık yüzünü dahi göremez, dilini anlamaz olmuştu.
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

cculsuzz' Alıntı:
En azından yaşanma ihitimalini sevmiş oldugunuz demokrasinin ,sizin ruheti hayelinizdeki yansımalarını ve temel olması gerektiğini düşündüğünüz kavramlarından bazılarından bahsetmeniz mümkünmü?saygılarımla


eşit olsak mesela...
 

Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Sevgili cheg,Eşitlik hakında george orwell in hayvanlar çiftliği hikayesini okumanızı öneririm.eşitlik ordan anlayacagınız mananın ötesine gidemez.
 



Ynt: Türklerde Kimlik Problemi

Tamda olumlu sonucuna parmak bastınız.
Şimdi herkesin yalnış biçimde doğru sandığı bir kaç konuya parmak basmak istiyorum.Bunlardan biri Osmanlı imparatorluğunun şeriat devleti olduğu inancıdır.Ve aynı zamanda osmanlı devletinin anavatanının bugün yaşadığımız topraklar olduğuna inançtır.Osmanlı ülkesinde şeriat hukuğu(Bu hukuk ta çoğu zaman hülle ile aşılmıştır.Mesela recm 650 yılda sadece 1 defa kullanılmıştır) olmasına karşın daha ziyade örfi hukuk kullanılmıştır.Hilafet makamı müslüman toplumları bir arada tutmanın gerekçesi olarak düşünülmüş olsada yavuz la birlikte kullanılmaya başlanmamıştır.Hilafetin ülke idaresinde kullanılışı bilindiği üzere 17. yy lı bulmuştur.Osmanlı padişahları din i istedikleri yönde evirmiştir.Örnek vermem gerekirse kardeş katli vaciptir kanunu islam dini adına bir hüküm oluşturamaz.Bundan şu sonucu çıkarıyoruz.Osmanlı idarecileri her tebaya genel olarak eşit ve adalatli olmuşlar.Ve bazı dini akımların ileri gitmelerine kesinlikle yüz vermemişlerdir.Hurafeciler bunlardan biridir mesela.Fatih döneminde bir kaç gecede binlercesi
yakılarak öldürülmüştür.Osmanlı idaresi bir anlamda Kuran ı Kerim in asılı bulunduğu duvardan hiç bir şekilde indirilmesini,açıp okunmasını istememiştir.Eğer bunu isteseydi Türkçeye çevrilmesi için Cumhuriyet dönemini beklemezdi.
Aynı şekilde fatih, yavuz ve ve 4.murat ın doğu seferleri olmasına karşın osmanlı yönetiminin gözü hep batıda olmuştur.Vatan daha ziyade balkanlar için kullanılmıştır.
Bu konularda daha ayrıntılı bilgiler için,İnalccık,uzunçarşılı,hammer gibi kaynakların satır aralarına bakılmalıdır.

Şimdi asıl bahsetmek istediğim konuya gelmek istiyorum siz aslında yukarıdaki paragrafta bu konuyu açtınız.Osmanlı devleti Devlet kültürünün tamamına yakınını,askeri teşkilatlanmayı,protokol kurallarını vs kuralları irandan almıştır.Yine bir şekilde yerleşik hayata ait gelenek ,görenek ve anelerdede iran ve araplardan etkilenmiştir.Bunun bir nedeni dil dir.
Ne yazıkki itiraf etmek zorundayızki,bir ulusun dili o ulusun ihtiyaçları çerçevesinde şekillenmiştir.araplar ,farslar,batı toplumları bizden çok daha önce yerleşik hayata geçmişler ve dillerini daha fazla teknoloji,faha fazla felsefe,daha fazla inanç gibi ögelerle zenginleştirmişlerdir.Burada yalnış anlaşılmasın daha az kelimeyi ben daha verimli daha öz buluyorum Ve kendi kültürümün argümanlarından da gurur duyuyorum.
Bu konuyu yine arapça bir örnekle açmak istiyorum.Mesela bizim Türkçede deve diye nitelendirdiğimiz arabistandanda yaşayan hörgüçlü hayvan ,arabistanda,renklerine göre,büyüklüğüne göre,karakterine göre 44 farklı isimle adlandırılır.Her durum için bir kelime yani.Yine soyut kavramlar daha ziyade yerleşik hayatta karşımıza çıkmaya başlamıştır.Bizim dilimizde gerçek manada 150 000 kelime(Tdk bugünlerde yaptığı çalışmalarla yabancı dilden dilimize giren kelimeleride dahil ederek 400 000 kelimeye ulaşmıştır) varken,farsçada 700 000 arapçada, 1 000 000, ingilizcede 1500 000 kelime vardır.
Bunun anlamı şudur bir insan ne kadar çok kelime ile konuşuyorsa ufku okadar büyüktür.
Sonuçta bizim büyük bir devlet olacaksak sarayda farsçayı,konuşma dilindede arapça kelimeleri almamız kaçınılmazdı.Yine bilimsel ,felsefi ,beseri ve sosyal bilimler kavramlarını almak zorundaydık.
Bunun sonucunda İstanbulda bir saray dilinin veya diğer adıyla Osmanlıcanın oluştuğu doğrudur.Ancak bu dil halkın devletle kopuk olmasına yol açmış ve Türk dilinin korunmasındaki yeğane unsur olmuştur.
Önemle ifade etmek istiyorumki eğer Kuran çok daha önce Türkçeye çevrilmiş olsa kurandaki ögretiler,arap gelenek ve göreneklerinin bir anlamda anadoluya aktarılmasına sebeb olacak ve Türk kültürü bu dilin ve arap gelenek görenekleri ile yok olup gidecekti.
İbadeti arapça yapmanın ne kadar abzürd bir durum olduğuna inanıyorsamda iyiki cumhuriyete kadar arapça devam etmiş diyorum.
Önümüzdeki süreçte dini ibadet şeklinin Türk çeye dönecegini,10 yıl içinde ilk Türkçe ezan okunan camilerin peşi sıra açılacagını,Ve halkımızın bazı islami gelenek ve görenekleri bünyesinden uzaklaştıracağına inanıyorum.Her ne kadar günümüzde islami etkinin tehlikelerinden söz ediliyor olsada,bunlar gelip geçici tehlikelerdir.Artık iletişim 400 sene önceki anadoludaki gibi değildir.insanlar dünyayı anında takip ediyor,sorguluyor,kendilerini farkında olmadan yeniliyorlar.Yapmamız gereken yegane şey dilimize daha fazla sahip çıkmaktır.gerisi gelecektir.

Sonuçta Türk ulusu arapçayı ve farsçayı ihtiyaçları neticesinde kullanmayı büyük bir başarıyla yapmıştır.
Her şerdeki hayırlardan biri budur.
Yukarıdaki tezimde bahsi geçen konularla ve fazlalarıyle ilgili tartışabiliriz.Selçuk Atahan
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,740
Mesajlar
1,522,991
Kayıtlı Üye Sayımız
166,557
Kaydolan Son Üyemiz
Takezo

SON KONULAR



Geri
Üst