Ynt: Türklerde Kimlik Problemi
Tamda olumlu sonucuna parmak bastınız.
Şimdi herkesin yalnış biçimde doğru sandığı bir kaç konuya parmak basmak istiyorum.Bunlardan biri Osmanlı imparatorluğunun şeriat devleti olduğu inancıdır.Ve aynı zamanda osmanlı devletinin anavatanının bugün yaşadığımız topraklar olduğuna inançtır.Osmanlı ülkesinde şeriat hukuğu(Bu hukuk ta çoğu zaman hülle ile aşılmıştır.Mesela recm 650 yılda sadece 1 defa kullanılmıştır) olmasına karşın daha ziyade örfi hukuk kullanılmıştır.Hilafet makamı müslüman toplumları bir arada tutmanın gerekçesi olarak düşünülmüş olsada yavuz la birlikte kullanılmaya başlanmamıştır.Hilafetin ülke idaresinde kullanılışı bilindiği üzere 17. yy lı bulmuştur.Osmanlı padişahları din i istedikleri yönde evirmiştir.Örnek vermem gerekirse kardeş katli vaciptir kanunu islam dini adına bir hüküm oluşturamaz.Bundan şu sonucu çıkarıyoruz.Osmanlı idarecileri her tebaya genel olarak eşit ve adalatli olmuşlar.Ve bazı dini akımların ileri gitmelerine kesinlikle yüz vermemişlerdir.Hurafeciler bunlardan biridir mesela.Fatih döneminde bir kaç gecede binlercesi
yakılarak öldürülmüştür.Osmanlı idaresi bir anlamda Kuran ı Kerim in asılı bulunduğu duvardan hiç bir şekilde indirilmesini,açıp okunmasını istememiştir.Eğer bunu isteseydi Türkçeye çevrilmesi için Cumhuriyet dönemini beklemezdi.
Aynı şekilde fatih, yavuz ve ve 4.murat ın doğu seferleri olmasına karşın osmanlı yönetiminin gözü hep batıda olmuştur.Vatan daha ziyade balkanlar için kullanılmıştır.
Bu konularda daha ayrıntılı bilgiler için,İnalccık,uzunçarşılı,hammer gibi kaynakların satır aralarına bakılmalıdır.
Şimdi asıl bahsetmek istediğim konuya gelmek istiyorum siz aslında yukarıdaki paragrafta bu konuyu açtınız.Osmanlı devleti Devlet kültürünün tamamına yakınını,askeri teşkilatlanmayı,protokol kurallarını vs kuralları irandan almıştır.Yine bir şekilde yerleşik hayata ait gelenek ,görenek ve anelerdede iran ve araplardan etkilenmiştir.Bunun bir nedeni dil dir.
Ne yazıkki itiraf etmek zorundayızki,bir ulusun dili o ulusun ihtiyaçları çerçevesinde şekillenmiştir.araplar ,farslar,batı toplumları bizden çok daha önce yerleşik hayata geçmişler ve dillerini daha fazla teknoloji,faha fazla felsefe,daha fazla inanç gibi ögelerle zenginleştirmişlerdir.Burada yalnış anlaşılmasın daha az kelimeyi ben daha verimli daha öz buluyorum Ve kendi kültürümün argümanlarından da gurur duyuyorum.
Bu konuyu yine arapça bir örnekle açmak istiyorum.Mesela bizim Türkçede deve diye nitelendirdiğimiz arabistandanda yaşayan hörgüçlü hayvan ,arabistanda,renklerine göre,büyüklüğüne göre,karakterine göre 44 farklı isimle adlandırılır.Her durum için bir kelime yani.Yine soyut kavramlar daha ziyade yerleşik hayatta karşımıza çıkmaya başlamıştır.Bizim dilimizde gerçek manada 150 000 kelime(Tdk bugünlerde yaptığı çalışmalarla yabancı dilden dilimize giren kelimeleride dahil ederek 400 000 kelimeye ulaşmıştır) varken,farsçada 700 000 arapçada, 1 000 000, ingilizcede 1500 000 kelime vardır.
Bunun anlamı şudur bir insan ne kadar çok kelime ile konuşuyorsa ufku okadar büyüktür.
Sonuçta bizim büyük bir devlet olacaksak sarayda farsçayı,konuşma dilindede arapça kelimeleri almamız kaçınılmazdı.Yine bilimsel ,felsefi ,beseri ve sosyal bilimler kavramlarını almak zorundaydık.
Bunun sonucunda İstanbulda bir saray dilinin veya diğer adıyla Osmanlıcanın oluştuğu doğrudur.Ancak bu dil halkın devletle kopuk olmasına yol açmış ve Türk dilinin korunmasındaki yeğane unsur olmuştur.
Önemle ifade etmek istiyorumki eğer Kuran çok daha önce Türkçeye çevrilmiş olsa kurandaki ögretiler,arap gelenek ve göreneklerinin bir anlamda anadoluya aktarılmasına sebeb olacak ve Türk kültürü bu dilin ve arap gelenek görenekleri ile yok olup gidecekti.
İbadeti arapça yapmanın ne kadar abzürd bir durum olduğuna inanıyorsamda iyiki cumhuriyete kadar arapça devam etmiş diyorum.
Önümüzdeki süreçte dini ibadet şeklinin Türk çeye dönecegini,10 yıl içinde ilk Türkçe ezan okunan camilerin peşi sıra açılacagını,Ve halkımızın bazı islami gelenek ve görenekleri bünyesinden uzaklaştıracağına inanıyorum.Her ne kadar günümüzde islami etkinin tehlikelerinden söz ediliyor olsada,bunlar gelip geçici tehlikelerdir.Artık iletişim 400 sene önceki anadoludaki gibi değildir.insanlar dünyayı anında takip ediyor,sorguluyor,kendilerini farkında olmadan yeniliyorlar.Yapmamız gereken yegane şey dilimize daha fazla sahip çıkmaktır.gerisi gelecektir.
Sonuçta Türk ulusu arapçayı ve farsçayı ihtiyaçları neticesinde kullanmayı büyük bir başarıyla yapmıştır.
Her şerdeki hayırlardan biri budur.
Yukarıdaki tezimde bahsi geçen konularla ve fazlalarıyle ilgili tartışabiliriz.Selçuk Atahan