Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 384
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 163,495
Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Sosyalist ülkeler; sağlık, eğitim ... gibi konularda başarılı oldular ama sistem, kendini yenileyemedi ve ... :-\ :( "İnsan kalitesi", bu nedenle yüksek "Eski Doğu Bloğu" ülkelerinde. Nitelik yüksek olunca, kapitalizmi de becerirler onlar sonuçta... ;)

Yine güzel fotoğraflar; emeğe saygı ve teşekkür!... :smiley:

Cavid Sezen
 

Etiketler

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Evet kapitalizmi beceriyorlar aslnda sonunda izm olan hemen hemen herşeyi becerebilirler bu yüzden sisteme dahil oldukların da hemen gelişim gösteriyorlar.14.sayfada meydan fotoğrafına baktığım da bir tane gözü rahatsız edecek çöp tarzı birşey göremedim sonra sırf bu gözle baktım ondan sonra ki hiç bir fotoğrafta da göremedim ne yol kenarında ne köy yolun da ,ne bir sigara paketi, ne kenara bırakılmış çöp poşeti ne de kenara bırakılmış çöp poşetini parçalamış köpeğin bıraktığı artıkları hiç bir şey göremedim.Biz kelimelerin anlamlarını bilmeden,kavramadan yaşayan toplumuz,temizlik bütün iliklerimize işlemiş olması gerekir bununla da övünürüz dinimizde bunu söyler ama gelgelelim pis ve estetik yoksunuyuz tek derdimiz evimiz temiz olsun gelen komşular bize pis demesin,topladığınız çöpü balkondan yeni yıkanmış çamaşırları üstüne atabiliriz,biliyorum toplumumuzu yermek yerin dibine sokmak artık moda ama olmayacakmı bizde de bir değişim,insanlık,medeniyet ,uygarlık,estetiklik yolunda.
Bir abimiz ağaçtan cami yapacak belki binlerce cami inceledi farklı ne görüpte bilgi dağarcığıma katarım diye ''ya Bülent hepsi Mimar Sinan taklidi hem de kötü taklidi'' dedi.Kaç yüzyıldan bahsediyoruz ve ülkemizde en çok yapılan mimari yapı.Bizim evin 80 lerde ki pencereleri ,kim bulduysa bütün Türkiyeye yaydığı gibi yaptığı mahallelere baskı da yapmış ''kim ki bu pencereleri değiştirir ise bizden değildir '' demesinden sanırım kimse yıllarca bu pencereleri sorgulamamış '' ya niye bunlardan takıyoruz hep'' diye.


vietnam-savaşı_4645.jpg


infazvietnam334234234.jpg
 

Ekli dosyalar

  • eskibina.jpg
    eskibina.jpg
    34 KB · Görüntüleme: 470

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

gezmen' Alıntı:
Sosyalist ülkeler; sağlık, eğitim ... gibi konularda başarılı oldular ama sistem, kendini yenileyemedi ve ... :-\ :( "İnsan kalitesi", bu nedenle yüksek "Eski Doğu Bloğu" ülkelerinde. Nitelik yüksek olunca, kapitalizmi de becerirler onlar sonuçta... ;)

Yine güzel fotoğraflar; emeğe saygı ve teşekkür!... :smiley:

Cavid Sezen

Cavid Hocam, her zamanki gibi yorumlarınız için teşekkürler:smiley:

irmscher' Alıntı:
aynen zafer abi fotograflar cok guzel , ellerine saglik , tesekkurler , devamini bekliyorum ...

Mehmet, konularını takip etmeye başladım, bol fotoğrafla desteklemeni bekliyoruz:smiley:

mayıstosböce' Alıntı:
Evet kapitalizmi beceriyorlar aslnda sonunda izm olan hemen hemen herşeyi becerebilirler bu yüzden sisteme dahil oldukların da hemen gelişim gösteriyorlar.14.sayfada meydan fotoğrafına baktığım da bir tane gözü rahatsız edecek çöp tarzı birşey göremedim sonra sırf bu gözle baktım ondan sonra ki hiç bir fotoğrafta da göremedim ne yol kenarında ne köy yolun da ,ne bir sigara paketi, ne kenara bırakılmış çöp poşeti ne de kenara bırakılmış çöp poşetini parçalamış köpeğin bıraktığı artıkları hiç bir şey göremedim.Biz kelimelerin anlamlarını bilmeden,kavramadan yaşayan toplumuz,temizlik bütün iliklerimize işlemiş olması gerekir bununla da övünürüz dinimizde bunu söyler ama gelgelelim pis ve estetik yoksunuyuz tek derdimiz evimiz temiz olsun gelen komşular bize pis demesin,topladığınız çöpü balkondan yeni yıkanmış çamaşırları üstüne atabiliriz,biliyorum toplumumuzu yermek yerin dibine sokmak artık moda ama olmayacakmı bizde de bir değişim,insanlık,medeniyet ,uygarlık,estetiklik yolunda.
Bir abimiz ağaçtan cami yapacak belki binlerce cami inceledi farklı ne görüpte bilgi dağarcığıma katarım diye ''ya Bülent hepsi Mimar Sinan taklidi hem de kötü taklidi'' dedi.Kaç yüzyıldan bahsediyoruz ve ülkemizde en çok yapılan mimari yapı.Bizim evin 80 lerde ki pencereleri ,kim bulduysa bütün Türkiyeye yaydığı gibi yaptığı mahallelere baskı da yapmış ''kim ki bu pencereleri değiştirir ise bizden değildir '' demesinden sanırım kimse yıllarca bu pencereleri sorgulamamış '' ya niye bunlardan takıyoruz hep'' diye.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Güzel Ülke Ukrayna… Polisi Hariç

Seyahat bu sonuçta, her daim aksilikler gelebiliyor insanın başına. Bazı ülkelerde kültürel sebeplerden, düzenin bozukluğundan ya da otorite boşluğundan insanlarla sıkıntı yaşadığım oldu. Örneğin kimi Arap ülkelerinde onların tabiriyle ‘bahşiş’ gayet yerleşik bir uygulamaydı. Post-Sovyet Ülkelerde de polis-haraç olgusu uzun yıllar vardı. Bazı memleketler bu sorunun üstesinden gelmeyi başardı, ama sıkıntının halen yaşandığı yerler var, Ukrayna’da onlardan biri. Benim gittiğim tarihte henüz vize uygulanıyordu, İzmir’deki fahri konsolosluktan aldım vizemi. Konsolos pasaportu verirken, nasıl ve ne amaçla gideceğimi sormuştu. Karayoluyla gezi amaçlı büyük bir tur yapacağımı söylediğimde yolların bozukluğundan ve polisin ahlaksızlığından bahsetti, gitme işini tekrar düşünmemi tavsiye etti. Kendisi de polisle sıkıntı yaşamış: Donetsk Havaalanı’nda eşiyle birlikte güvenlik kontrolünden geçerken polis, eşini kenara çekmiş ve 20 Dolar haraç istemiş. Adamların yanına gidip kim olduğunu söyleyince tırsıp işi pişkinliğe vurmuşlar. Özetle, benim başıma da üç-dört kere geldi Ukrayna’da, herkese denk gelmeyebilir, ama burada polis haracı diye bir sorun var.

Romanya’dan Ukrayna sınırına vardığımda birkaç Türk plakalı TIR gördüm ve sürücülerini buldum. Konsolosun söyledikleri aklımdaydı, sınır geçişinin raconunu iyice öğrenmek istedim, haraç varsa rayiç nedir bilmiyordum. Şoför ağabeylerimiz, ticari araçlardan para alındığını benden bir şey istemeyeceklerini söylediler, bir de üzerine sofralarına davet edip karnımı doyurdular. Dedikleri gibi sınırı sorunsuz ve hızlı geçtim. On kilometre kadar ilerlemiştim ki bir döner kavşağa geldim. Yol bomboştu, yavaşça geçtim, hemen ilerideki sabit kontrol noktasında polis durdurdu. Ne hata yaptığımı hiç anlamamıştım, söyleyeceklerini merak ediyordum. Belgelerimi aldım birlikte ofise gittik. Bana cezalı duruma düştüğümü söylüyorlardı, ne hata yaptığımı açıklamıyorlardı. Adam ceza kitapçığını açtı ve en yüksek tarifeli maddeyi işaret etti. Makbuz yazacaklarmış, araba ve belgeler orada kalacakmış, şehre gidip bankaya parayı yatıracakmışım, dönüp belgelerimi ve arabamı alacakmışım, peh peh… Tabi o söylediklerini yapmak çok zor, susup beklemeye başladım. Az sonra ağızlarından baklayı çıkardılar, cezanın yarısı miktarda rakamı kağıda yazıp “Bu kadar para verirsen formaliteyle uğraşmazsın, gidebilirsin.” dediler. Belli ki bunu hep yapıyorlar, ceplerine parayı indireceklerinden o kadar emindiler ki gayet nazik ve rahat davranıyorlardı. İsimlerini sordum söylediler. Kiev’de Büyükelçilik’de diplomat arkadaşımı ziyarete gittiğimi, kendisini durumdan haberdar edersem sıkıntı yaşayabileceklerini söyledim, hiç umursamadılar. Biraz uzaklaşıp telefonla konuşur gibi yaptım ve arada isimlerini de söyledim. Odaya döndüm. Adlarını verdiğimi, arkadaşımın Gryshchenko’yu(dışişleri bakanı idi) şahsen tanıdığını, başlarının büyük derde gireceğini söyledim. Elimle boyun kesme hareketi yapıp, “Yarından itibaren polisliğiniz sona erecek, işiniz bitecek. Cezayı ödemiyorum, haraç istediğinizi amirlerinize de söyleyeceğim. Beni polis merkezine götürün, oradan gelip alsın arkadaşım.” dedim. Adamlar afalladı biraz da endişelendiler. Aralarında konuşup belgeleri verdiler, yarım saatlik bekleyişten sonra yoluma devam ettim, Odessa-Kiev otoyoluna bağlanamadan kenara çekip yattım.

Ukrayna’da mesafeler uzun yollar çok bozuk. Aynı hat üzerinde yol üç-beş kilometre düzgün kaplamalı kalanı yapıldıktan sonra sanki hiç bakım görmemiş gibiydi. Avrupa seyahatimde gördüğüm en kalitesiz yollar bu ülkedeydi. Ertesi gün Uman’a varıp şehri otoyola bağlayan bağlantı yolunu ararken yine polisle karşılaştım. Adamlar ıssız bir köşede pusuya yatmış bariyersiz demiryolu geçidinde tamamen durmadan geçiş yapanlardan haraç kesmeye çalışıyorlardı sanırım. Belgeleri polis aracına getirmemi söylediler. Arabanın yanına vardığımda ısrarla binmemi istediler. Haraç pazarlığı yapacaklarını anlayınca önceki günden farklı bir taktik uyguladım. Tüm belgelerin fotokopilerini verdim, orijinallerinin Kiev Türk Büyükelçiliği’nde bulunduğunu söyledim. Büyükelçilik, diplomat kelimelerini duyunca fazla uğraştırmadılar, sanırım bunlar diğerlerinden daha acemi kasaba polisleriydi. Ukrayna’ya giriş yaptım yapalı daha tek güzellik görmeden ardı ardına aksilikler yaşamak yine de moralimi pek bozmadı ama bir saat sonra başıma gelenler, “Artık bu kadar da olmaz canım!” dedirtti.

Uman’ı Kiev-Odessa otobanına bağlayan ıssız yola girdikten bir süre sonra arkamda iki araba belirdi. Şehir içindeymişiz gibi yakın takip ediyorlardı. Yavaş gidip etrafa bakınmak istediğimden kenara yaklaşıp yol verdim. Beni geçer geçmez iki araba yan yana durup geçip gidemeyeceğim biçimde önümü kapattılar. Arabalardan beş kişi indi. O an “Zafer oğlum buraya kadarmış. Adamlar seni bu ıssız yolda soyup soğana çevirecekler, artık eve nasıl dönersin kim bilir?” diye geçirdim içimden. Araçlar Litvanya plakalıydı. Adamlardan biri yaklaşarak kredi kartlarının bozulduğunu, nakit paralarının kalmadığını söyledi. Parmağındaki yüzüğü çıkartıp, 100 Dolara bana satmak istediğini söyledi. O an üzerimde para vardı, ama versem bununla yetinmeyeceklerini düşündüm ve riske girmeye karar verdim. “Benim de param yok, Odessa’ya gidince bankadan çekeceğim.” dedim. Adam ısrarlıydı: “Paran yoksa başka bir şey var mı takas edebileceğimiz fotoğraf makinası, cep telefonu gibi?” diye sordu. İşler sarpa saracak gibiyken, arkadan Ukrayna plakalı iki kamyon geldi. Bizim yol eşkıyaları kamyoncuları görünce daha fazla zorlamadılar, arabalarına doluşup gittiler. O an başka insanlar gelmeseydi sanırım bir şeyler almadan beni bırakmayacaklardı, paçayı kurtarma şansım yoktu. Bunun seyahat boyunca yaşayacağım son tatsızlık olmasını dileyerek nihayet otoyola çıkıp Odessa’ya yöneldim…
 






Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Ünlü son sözler,fotoğraf makinasından çokan son fotoğraflar vardır ya Zafer senin de ''zaferin fotoğraf makinasından çıkan son kareler'' gibi bir durum olacakmış neredeyse o nasıl ıssız bir yoldur,hemde haydutluğun bu kadar üst seviyede olduğu bir ülkede.'2 gün önce kuzenim geldi Bulgaristan da okuduğu için oraları iyi bilirdi senin söylediğin bu konu üzerine 3-4 saat konuştuk onun maceraları daha fazlaydı ama anıları birleştirince ortak kanaat Romen in çok hırsız ama yalnızca hırsız olduğu,Bulgar ın ise hem hırsız hemde gaspçı olduğu,biz Romanya ya giderken Bulgar da yolu kaybettiğimizde araçta bile haritaya bakmaya çekinirdik,kaybolduğumuzu anlamalarından korkardık,Romanya ya girdiğimizde oh çekerdik.Anllattığın bu olaylar o bölgelerde gezmeyi planlayanlara ciddi yardımları olacak cinsten.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

abi polisiye film gibi , başıma gelse baya korkardım herhalde çok iyi kurtulmuşsun , zaten o bölgede tek gezmen büyük cesaret her babayiğidin harcı değil :smiley:
benzeri de Almaaty da havalimanında benim başıma geldi , dönüşte , ben ve arkadaşımı pasaport kontrolu sırasındayken , kuyruktan alıp , limandaki polislerin bir odasına götürdüler . Pasaport ve biletleri kontrol ediyorlar , en yetkilileri gibi masada oturan uzatmadı , bahşiş bahşiş dedi :smiley: bizim arkadaş da saf hemen ne kadar diye sordu :smiley:
Okan Holding Kazakistan da çok güçlü , Bekir Okan da Nazarbayev in iyi dostu , ben ; şimdi Bekir Okan ı arayacağım yaptığınız ayıp diye yuksek sesle söylenmeye başladım , tanıyorsunuz değilmi Bekir Okan ı Nazarbayev in iyi dostu dedim , adam hemen verdi pasaportları :smiley:) odadan çıkarken de allah sizi nasıl biliyorsa oyle yapsın diye söylendim , yani diyeceğim yedikleri bu laflarla kalmış oldular .
Malesef var abi bu ulkelerde bi kültür olmuş artık bu , Odessa ya giden arkadaşlarımdan da immigration card diye bişey sorup para istemişler plaj da :smiley:
Ama senin anlattığın sonuncusu çok daha tehlikeli tabi , o başa gelebilecek en kötü durum abi allah korusun
Fotoğrafların devamını bekliyorum ...
Çok saygılar , iyi günler ....
 




Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Çok çok geçmiş olsun. İyi cesaret yinede, hem sınırdaki polise hemde eşkiyalara karşı soğukkanlı kalabilmek, hatta üste çıkmak.
Pragda, terminalde otobüs beklerken kardışa iki polis gördük. Bize bakıyorlardı. Birer sigara çıkardık. Yakınca yanımıza gelip sigara içmenin yasak olduğunu söylediler. Bizler sadece yaktığımız sigaraları hemen söndürdük. Adamlar bize 1,000 Euro ceza vermemiz gerektiğini söylediler. Biri 50 yaşının üzerinde, donuk bakışlı ve bir heykel kadar hareketsizdi, diğeri ise 20 yaşlarının başındaydı. Yaşlı olana itiraz ettiğimizde ingilizce bilmediğini, rusca veya almanca konuşabileceğini söyledi. Yanımızda Almanca bilen arkadaşımız da vardı, o itiraz etmeye başladı, onada da cevap vermedi. 40 Dakika uğraştık. Pasaportlarımızı zor aldık. Yaşlı olan gene vermeyecekti de, genç olan paniğin eşiğine gelmişti artık. O yüzden bıraktılar bizi. Koca bir otobüsün önünde, 40 dakika boyunca polisler bu parayı bizden nakit olarak almaya çalıştı.
Hala aklıma geldikçe sinirlerim bozulur.
Tekrar geçmiş olsun diyorum Zafer Bey ve yine tekrar tebrik ediyorum.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

itfaiyeci' Alıntı:
geçmiş olsun takipteyiz

Teşekkürler...

mayıstosböce' Alıntı:
Ünlü son sözler,fotoğraf makinasından çokan son fotoğraflar vardır ya Zafer senin de ''zaferin fotoğraf makinasından çıkan son kareler'' gibi bir durum olacakmış neredeyse o nasıl ıssız bir yoldur,hemde haydutluğun bu kadar üst seviyede olduğu bir ülkede.'2 gün önce kuzenim geldi Bulgaristan da okuduğu için oraları iyi bilirdi senin söylediğin bu konu üzerine 3-4 saat konuştuk onun maceraları daha fazlaydı ama anıları birleştirince ortak kanaat Romen in çok hırsız ama yalnızca hırsız olduğu,Bulgar ın ise hem hırsız hemde gaspçı olduğu,biz Romanya ya giderken Bulgar da yolu kaybettiğimizde araçta bile haritaya bakmaya çekinirdik,kaybolduğumuzu anlamalarından korkardık,Romanya ya girdiğimizde oh çekerdik.Anllattığın bu olaylar o bölgelerde gezmeyi planlayanlara ciddi yardımları olacak cinsten.

Bulgarisan ile ilgili benim de bir anım var. Sene 1990, ailemle birlikte çıktığımız piknik tüplü, çadır konaklamalı Avrupa turundan dönerken Bulgaristan'da bir dinlenme alanında konakladık. Artık gezinin sonuna gelmişiz, ertesi gün memlekete giriş yapacağız. Bezden mamul Polonya çadırını çimenlerin üzerine kurduk, ablamla ben orada yatıyoruz, annem babam da arabanın içinde uyuyorlar...Sabah annemin "Çocuklarııım, iyi ki siz çalınmadınız!" sesiyle uyandık. Arabanın içinde yatan insan varken çatıdan bir valizle çanta çalınmıştı. Velhasılı kelam seyahat bu, her an her şey başa gelebiliyor...

irmscher' Alıntı:
abi polisiye film gibi , başıma gelse baya korkardım herhalde çok iyi kurtulmuşsun , zaten o bölgede tek gezmen büyük cesaret her babayiğidin harcı değil :smiley:
benzeri de Almaaty da havalimanında benim başıma geldi , dönüşte , ben ve arkadaşımı pasaport kontrolu sırasındayken , kuyruktan alıp , limandaki polislerin bir odasına götürdüler . Pasaport ve biletleri kontrol ediyorlar , en yetkilileri gibi masada oturan uzatmadı , bahşiş bahşiş dedi :smiley: bizim arkadaş da saf hemen ne kadar diye sordu :smiley:
Okan Holding Kazakistan da çok güçlü , Bekir Okan da Nazarbayev in iyi dostu , ben ; şimdi Bekir Okan ı arayacağım yaptığınız ayıp diye yuksek sesle söylenmeye başladım , tanıyorsunuz değilmi Bekir Okan ı Nazarbayev in iyi dostu dedim , adam hemen verdi pasaportları :smiley:) odadan çıkarken de allah sizi nasıl biliyorsa oyle yapsın diye söylendim , yani diyeceğim yedikleri bu laflarla kalmış oldular .
Malesef var abi bu ulkelerde bi kültür olmuş artık bu , Odessa ya giden arkadaşlarımdan da immigration card diye bişey sorup para istemişler plaj da :smiley:
Ama senin anlattığın sonuncusu çok daha tehlikeli tabi , o başa gelebilecek en kötü durum abi allah korusun
Fotoğrafların devamını bekliyorum ...
Çok saygılar , iyi günler ....

İmmigration Card'dan bahsetmen iyi olmuş Mehmet, bazı Post-Sovyet Ülkelerinde halen geçerli bir uygulama bu(örneğin Rusya ve Türkmenistan). Ülkeye giriş yaptıktan sonra üç gün içinde polisin ilgili birimine başvurup almak gerekiyor. Maksat yabancıların ülkedeki adresini kayıt altına almak. Her yer değişikliğinde prosedür tekrarlanıyor. Normalde bu işlemi oteller bir ücret karşılığında yapıyormuş, ama benim gibi free style dolaşanlar için risk var. Ben o belgeyi almadım ve kontrole de yakalanmadım. Bir dönem Moskova Kızıl Meydan'da polisler özellikle dolaşıp turist çevirirlermiş ve bu belgeyi gösteremeyenlerden rüşvet isterlermiş, şimdi sanırım fazla kasmıyorlar...Selamlar...

berkcantp' Alıntı:
Zafer bey, geçmiş olsun, eşkiya niyetliymiş ama verilmiş sadakan varmış.

Sağolun, İlhan Bey...

kayzer' Alıntı:
Çok çok geçmiş olsun. İyi cesaret yinede, hem sınırdaki polise hemde eşkiyalara karşı soğukkanlı kalabilmek, hatta üste çıkmak.
Pragda, terminalde otobüs beklerken kardışa iki polis gördük. Bize bakıyorlardı. Birer sigara çıkardık. Yakınca yanımıza gelip sigara içmenin yasak olduğunu söylediler. Bizler sadece yaktığımız sigaraları hemen söndürdük. Adamlar bize 1,000 Euro ceza vermemiz gerektiğini söylediler. Biri 50 yaşının üzerinde, donuk bakışlı ve bir heykel kadar hareketsizdi, diğeri ise 20 yaşlarının başındaydı. Yaşlı olana itiraz ettiğimizde ingilizce bilmediğini, rusca veya almanca konuşabileceğini söyledi. Yanımızda Almanca bilen arkadaşımız da vardı, o itiraz etmeye başladı, onada da cevap vermedi. 40 Dakika uğraştık. Pasaportlarımızı zor aldık. Yaşlı olan gene vermeyecekti de, genç olan paniğin eşiğine gelmişti artık. O yüzden bıraktılar bizi. Koca bir otobüsün önünde, 40 dakika boyunca polisler bu parayı bizden nakit olarak almaya çalıştı.
Hala aklıma geldikçe sinirlerim bozulur.
Tekrar geçmiş olsun diyorum Zafer Bey ve yine tekrar tebrik ediyorum.

Birileri oltaya gelmiş zamanında ve bu adamları alıştırmış bence, yoksa bu kadar rahat ve ısrarlı davranamazlardı. Gezi kitaplarında yazan bir altın kural var eski Sovyet Ülkeleri için. Seyahat belgelerinin asıllarını polise vermemek gerekiyor. Fotokopi vermek yeterli, itiraz ederlerse buyursunlar götürsünler merkeze, ama onu göze alamazlar...Selamlar...
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland

Odessa

Odessa, günümüzde çoğu Avrupalı ve Türk tarafından bir eğlence ve fuhuş kenti gibi algılansa da benim hayatıma üniversite yıllarında bambaşka bir sebepten dahil olmuştur. Sergei Eisenstein’in meşhur filmi Potemkin Zırhlısı’nın çekildiği mekandır bu kent. Gençliğimizin ruh halleri işte bilirsiniz; üniversiteye girdik, fildişi kulemize kapandık, romanlar okuyup filmler izledik. Tüm dertlerin göbeğindeyken bile kurtarılmış bölgemizde, hayatın acı veren mücadelesinden uzak, soyut evrenciğimizde en güzel yıllarımızdan üç-dört tanesini geçirdik. O dönemlerde sinema bizim için Hollywood’un ürettiği basmakalıp vizyon filmlerinde vakit tüketmekten ibaret değildi sadece. İstanbul Film Festivali, rutin bir metropol etkinliğinden öte tüm yıl beklenen iki haftalık sinema ayiniydi bizim için. Formlar doldurulurdu, geceden kuyruğa girilip teslim edilirdi. İşaretlediğimiz filmlere bazen bilet çıkardı, bazen çıkmazdı. Potemkin Zırhlısı’nı ilk kez festivalde ustalara saygı benzeri bir gösterimde izlemiştim. Özellikle kurgu açısından modern sinemanın günümüzde kullanılan bazı yöntemlerini icat eden Eisenstein’in çektiği filmin konusu kısaca şöyle: Karadeniz’de görev yapan geminin personeli kötü yemek ve yaşam koşullarından ötürü ayaklanır. Çarlık Ordusu’na bağlı subay ve askerler isyancıların karşısına dikilir. Odessa halkı durumdan haberdar olur ve isyancılara destek verir. Kısa süre sonra isyan etmiş kente Çar’ın askerleri girer ve sinema tarihine geçen Odessa Merdivenleri’ndeki can pazarı sahnesi yaşanır.

Merdivenlere hiç gitmesem her şeyi filmdeki haliyle hatırlasam daha mı iyiydi karar veremedim. Mekanın yüz yıl önceki orijinal halinin yerinde yeller esiyor. Bir film çekildi diye günlük kullanılan basamakları tarihi eser statüsünde korumalarını beklemiyordum elbette.

Her Avrupa kenti gibi Odessa’da da müzeler var, ama zaman kısıtlı ise bence bu şehri hissetmek için sokaklarında dolaşmak, kafelerinde oturmak, meraklıysanız gece eğlence mekanlarına gidip insan manzaralarını izlemek daha isabetli bir seçim olur.

Odessa, Ukraynalı devrim sonrası zenginlerinin gelip eğlendikleri, paralarını harcadıkları pahalı bir şehir, bunu caddeler boyunca dizilmiş lüks araçlardan, kaldırımlarda yürüyen insanların kılıklarından anlamak zor değil. Yabancı turist kategorisinde ise şehri kalkındıranların başında sanırım Türk erkekleri geliyor.

Akşamüstü motorlu araç trafiğine kapalı Derybasivska Caddesi’nde aşağı-yukarı akan kalabalığı, Şehir Parkı’nda minik senfoni orkestrası eşliğinde dans eden insanları izlemek Odessa’nın ruhunu yakalamak için en kestirme yoldu benim için…
 





Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,743
Mesajlar
1,523,022
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst