Ynt: Önemli Duyuru !!!
Murat bey söylediklerinizin tamamı doğrudur ama ben yakın geçmişi yani 10 yılı konuşuyordum. 10 yılda şile ömerli gebze bölgesinde maden ocağı ruhsatı verilmesi dikkat çekici bir şekilde çoğaldı. Karakiraz da dünyanın bence engüzel doğasıdır, bütün istanbulun atığının depolandığı (çöp tıbbi atık) yer yapıldı. Mecburen yine İstanbul a en yakın eski maden bölgesi yani madeni alınmış çukur değerlendiriliyor bu işlerde ama zaten ağaçları daha önceden imha edilmiş bölge. 50 yılı konuşucak olursak yani kadıköy hep böyle beton yığınımıydı hiç mi ağaç yoktu. bir parselde binanın mimarisii etkileyen ağaç yada ağaçlar yok edilmedimi belkide şehirde son tutunan ağaçlar. Ama şimdi o tarz ağaçların hepsi tescillidir yani kesemezsin maaf olursun. Birde yangınlar bilinçli veya bilinçsiz tarla haline getirmek için maden ocağı yapmadan da imha ediliyor ormanlar yıllarca. Bu konuşulan maden ocakları Ayazağa, kilyos, şile, ömerli gebze vs. buralar İstanbul a yakın ama 50 yıl önce şehrin dışı sayılacak yerlerdi değilmi. Daha yakın örnek şu anda İstanbul anadolu yakasının en büyük projelerinin yapıldığı Ataşehir i bilirmisiniz; o coğrafya komple taş ocağıydı taşı alındı, emlak bankası ataşehiri yapınca dinamit atışını durdurdu tarih 1993-1997 arası döküm sahası oldu. Dökümden dağlar oldu inanın sonra durduruldu Paladyumdan başlayan, Agaoğlu, Varyap, Dumankaya gibi firmaların yönettiği projelere zemin oldu bu coğrafya tamamı döküm dolgu..
Sonuç: İstanbul göç almaya devam ediyor nüfus artışı konut fazlasıyla beraber inşaatı tetikliyor. % 80 i kaçak iskansız bir mimari, evler yeniden yıkılıp yapılıyor birde, bu agrega ihtiyacı asvaltta, hazır betonda, yapı kimyasallarında, tüp geçitde, metroda, 3. köprü ve bağlantı yolları, izmir otobanı vs. kısaca inşşat olduğu sürece bu ocaklar ihtiyaç oluyor. İhtiyaç olunca çıkan gazlarda, tozda, amyantda, hayvaların üremeside, sesde, ne dersen de 2. derece önemli oluyor.