Moğolistan,sibirya Ve Moskova Gezi Notları(03-16.temmuz.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 343
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 69,217
36286549830_8c06685508_c.jpg




36682281555_640b46df4d_c.jpg




Tarna Nehri kıyısında ağaçların olduğu vaha ve etrafındaki ger kampları



Tarna Nehri boyunca uzanan yaklaşık seksen kilometre uzunluğunda ve beş kilometre genişliğindeki bu kumul, Erdenesant,Burd ve Gurvanbulag ilçelerinin sınırları arasında yer almaktadır.Alt yüzeyleri de çölün sıcaklığını muhafaza eden kızgın kumlar,bu bölgede sadece karaağaç ve kızılcık gibi fundalıkların ve söğüt ağaçlarının yetişmesine imkan tanımaktadır.Bu bölge,kuzey ve güneyden Moğol dağlarının çevrelediği çıplak kum tepeleri ve nehir boyunca uzanan ve bir vaha görüntüsü veren söğüt ormanı ile son derece etkileyici bir manzaraya sahiptir.




36286602560_90ecd7cc57_c.jpg


Çift hörgüçlü Baktriyan Devesi




35847308434_cc1633c1fb_c.jpg




35847358854_5f7f438e6a_c.jpg





36543777271_fa701ae314_c.jpg




Çölde yürümek deveye binmekten daha zormuş.!!
 

Etiketler
Tam ortasından geçen ana yol,bu kumulu kuzeyde Mongol Els ve güneyde Högnö Tarnin Els adlı iki parçaya ayırmaktadır.Bölgede çöl ceylanı,geyik,tilki ve kurtlar yaşamakta olup en dikkat çekici hayvan ise çift hörgüçlü Baktriyan devesidir.Kısa bacaklara,besleyici yağ deposundan oluşan iki hörgüç ve kırmızıya çalan yünümsü tüylere sahip yaklaşık 2.5 metre yüksekliğindeki evcilleştirilmiş Baktriyan develeri,Gobi Çölü’nün yazın +50 ve kışın da -40 derecelere varan sert iklimine dayanıklı oluşları ile tanınmaktadır.Başlangıçta biraz çekinsek de sonunda cesaretimizi toplayıp deveye bindik.Aslında çift hörgüçün arasına oturulduğu için deveye binerken herhangibir zorluk yoktur.Sorun,devenin hızlı koşmaya başlayınca çok sarsmasıdır.Mini Gobi bölgesinde kumların üzerinde yürüyüp bolca manzara fotoğrafı çekip bir de 10.000 Tögrög ödeyerek deve ile kısa bir tur attıktan sonra Harhorin'e geri döndük.

Sözün özü,zaman ve para ayırıp başkente bin kilometre mesafede yer alan ve kapladığı 1.3 milyon kilometrekare yüzölçümüyle dünyanın beşinci,Asya kıtasının ise en büyük çölü olan Gobi Çölü(=Пустыня Гоби=Pustiniya Gobi)'ne gidemeyerek Alevli Uçurumlar(=Flaming Cliffs) adlı kırmızı renkli kaya oluşumlarını,rüzgarın kaldırdığı kum kütlelerinin uzaklardan duyulabilen sesinin oluşturduğu melodi nedeniyle Şarkı Söyleyen Kumullar(=Singing Sand Dunes) adlı kum tepelerini,dinozor fosillerini,çöl boyunca koşan antilop sürülerini ve yüzlerce yılda oluşan Saksaul(=Saxaul) ağaçları ve fundalıklardan oluşan kurak bitki örtüsünü göremeyecek olan ziyaretçiler için bu kombinasyonu sunamasa da çölde bulunuyor hissini yaşatan Elsen Tasarhay Kumulu'nu ziyaret etmek Moğolistan yolculuğunun olmazsa olmazlarından bir tanesidir.

Dönüşte ev sahibemiz Gaya,bu akşamın menüsünde anlamı erişte çorbası olan Guriltay Şöl(=гурилтай шөл) veya Goymontoy Şöl (=гоймонтой шөл) hazırlamıştı.Kalın kesilmiş erişte,koyun eti,patates, havuç ve yoğurt suyu kullanılarak yapılan bu yemek,değişik baharatlarla daha da lezzetli hale getirilmektedir.




36692066185_6da1ddc7c3_c.jpg



Moğol usulü Erişte Çorbası(=Guriltay Şöl= Goymontoy Şöl)
 

07.Temmuz.Cuma gününün programında Budist manastırları ve Orhun Vadisi vardı.Erkenden yaptığımız kahvaltı sonrası aracımıza binip Erdene Zuu Manastırı’nı ziyaret etmek istedik.Ancak bu manastır saat 09’dan sonra açıldığı için biz de ilçe merkezinde dolaşalım dedik. Harhorin,küçük bir yerleşim yeri olduğundan çarşı olarak gözüken bölgede az sayıda dükkan bulunuyordu.Bu bölgedeki küçük tezgahları ziyaret edip satıcılar ile çat-pat Moğolca konuşup anlaşmaya çabalayarak vakit geçirdik.



36285675280_afb8684d73_c.jpg



Bakliyat satılan bir tezgah




36634973726_a420c475e0_c.jpg




35846376244_21bf374368_c.jpg




İlçenin en büyük marketi
 

36634951946_656b082131_c.jpg




35871819073_efb1602e55_c.jpg




36285636740_8209e25fe2_c.jpg




Eczane son derece tertipliydi




36542954131_df9de18be5_c.jpg




36511928252_9bbcbda393_c.jpg




Süt ve süt ürünlerinin satıldığı tezgahlar



Gıda ile ilgili tezgahlar hijyen kurallarından bir hayli uzakta ve hal böyle olunca her yer sinek istilası altında idi.Ancak ürünler hem çok ucuz hem de lezzetli!!İşin aslı,hijyen konusunda titiz olanlar ve hayvansal ürünleri sevmeyenler için Moğolistan gezisi zor geçecektir.
 

Tabii,söz süt ürünlerinden açılınca,Moğolistan'a has sert bir peynir olan Byaslag(=Бяслаг) peynirinden bahsetmeden geçmek olmazdı.Byaslag, nadiren koyun ve keçi sütünden,genellikle inek ya da yak sütünden yapılan ve taze iken yenebilir kıvamda olan bir peynirdir.Ancak kırsalda saklama imkanı olmadığından bu peynir,olgunlaşmasına fırsat tanınmadan küçük parçalara bölünerek kurutulmakta ve bu durumda diş kıracak kıvamda sert ve tadı da oldukça ekşi olmaktadır.Bu yüzden olsa gerek,Moğollar bu peyniri süt,çay ya da çorbanın içine katarak tüketmeyi tercih etmektedirler.




37444187754_9afcc1304b.jpg




Byaslag peyniri
 



1586 yılında Cengiz Han'ın atası olan ve budizmi Moğol halkının resmi dini olarak ilan eden Avtai Sain Han(=Altay Kaan) tarafından,Karakurum antik kentindeki taşlar kullanılarak gerçekleştirilen ve inşasında tek bir çivi bile kullanılmayan Erdene Zuu Manastırı,Moğolistan’ın ilk budist manastırıdır.Altay Kaan,burada eskiden var olan Khokh adlı tapınağın yanına iki tapınak daha ekletip çevresini de yüksek duvarlarla kapattırarak burayı bir manastır haline dönüştürmüştür.Kelime anlamı "Yüz Hazine" olan ve çatısı Çin tarzı yeşil kiremitlerle kaplanmış olan bu manastır,budist tespihlerinin 108 adet boncuktan yapılmasına atfen içinde 108 adet görkemli stupanın bulunduğu beyaz duvarlarla çevrilidir.Bu manastırda yer alan Altan Suvarga adlı stupa, 1799 yılında IV. Javtsundamba Hutagt'ın 25.yaş günü şerefine yaptırılmıştır.Yaklaşık sekiz metre yüksekliğindeki bu stupanın çevresinde günümüzde daha küçük ebatta sekiz stupa daha bulunmaktadır.



36543906151_17d13c25ce_c.jpg




35872295053_3679154c9a_c.jpg




36512552912_c3c42552d5_c.jpg





36635715796_241cdeb141_c.jpg






Üstte manastırı çevreleyen stupalar ve alt resimde Altan Suvarga stupası
 

36286476570_5a07b82873_c.jpg




36543652881_c8cd070c2f_c.jpg




Manastırın girişinde yer alan ve granit taştan yapılmış olan heykeller farklı dönemlere tarihlenmektedir.Bunlardan siyah renkli aslan heykellerinin Uygur dönemine ait olduğu kabul edilmektedir.




36635698776_62df71d0ee_c.jpg




Avalokiteşvara Tapınağı 1803 yılında yapılmıştır.




36512485852_88083ab38c_c.jpg






35846990314_2e130f086f_c.jpg




36286256560_5b52fc42b6_c.jpg



1784 yılında yaptırılmış olan Lavrin Tapınağı,manastırın günümüze ulaşabilmiş en önemli yapısı olup halen içinde ilahiler okunmakta ve dini törenler yapılmaktadır.
 

36512632452_b94ae5d0da_c.jpg




36541417191_15d16c9316_c.jpg




1770 yılında yapılmış Tsogchen Dugan adlı bu bina ise tüm rahiplerin toplanıp ilahiler okuduğu yer imiş.




35847014354_128f20592b_c.jpg




Manastırın ortasında bulunan ovoo



Erdene Zuu Manastırı'nın Türkler için ilgi çekici olan kısmı,Uygur Türklerinin M.S. 8.yüzyılda Budizm'e geçişini anlatan bir kısım belgeleri de içermesidir.O dönemde Uygurlara başkentlik yapan Karabalgasun'daki tapınaklardan getirtilen bu tarihi kabartmalar,şimdilerde manastırın ziyaretçilere kapalı olan hazine odası bölümünde yer almaktadır.
 

Önceden çoğunluğun Şamanizmi benimsediği Moğolistan'da 16.yüzyıldan dan sonra Budizm hızla yayılmış olup günümüzde ülkenin yarıdan fazlası budistlerden oluşmaktadır.Tibet Budizmi,Moğolistan'a uzun yıllar boyunca ülkenin ruhani ve entellektüel merkezi olarak kalan Erdene Zuu Manastır'ından yayılmıştır.1872 yılında 1500 kadar keşişe ev sahipliği yapan ve aralarında 62 tapınağın yer aldığı beş yüz civarında binanın bulunduğu manastır,1937 yılında, Stalin’in her türlü dini yapının kapatılması,hatta yıkılması emrini verdiği dönemde kapatılmış ve üç tapınak dışında kalanların hepsi yıkılmıştır.

Ayrıca bütün keşişler Sibirya’ya Gulag kamplarına sürgüne gönderilmiş ve çoğu geri dönememiştir. Tüm bu yıkıma karşın manastır ve içinde bulunan heykel, mask ve diğer eserlerin günümüze kadar ulaşmasının, dine ve özellikle Budizm’e saygı duyan Kızıl Ordu askerlerinin,bu eserlerin yöre halkı tarafından kaçırılıp saklanmasına göz yummaları sayesinde gerçekleştiği kabul edilmektedir. 1965 yılına kadar kapalı kalan Erdene Zuu Manastırı, bu tarihte tapınak-müze olarak yeniden ibadete açılmış ve 1990’da günümüzdeki şekliyle hizmet vermeye başlamıştır.




35872539703_d13462eb91_c.jpg



37028830472_86c46c190e_c.jpg



37200820015_147653a479_c.jpg



Gorban Zuu Tapınağı



Manastırın içinde yer alan ve günümüze kadar gelmeyi başaran bir diğer yapı ise Gorban Zuu Tapınağı'dır.1776 yılında Çin mimari üslubuyla yapılmış bu tapınak doğu,batı ve merkez tapınak olmak üzere üç parçadan oluşmakta olup günümüzde bu bölüm müze olarak kullanılmaktadır. Son derece ihtişamlı Buda heykelleri ve duvar resimleri içerdiği belirtilen bu bölgeye girmemize resimdeki kapı görevlisi abla nedense izin vermedi.Bu durumda ben de dışarıdan fotoğraf çekmekle yetindim.
 

Çıkışa doğru kafeye girip bir şeyler içip hediyelik eşya aldıktan sonra hemen arkasında duran ve giriş ücreti alınmayan Erdene Zuu Müzesi(=Эрдэнэ Зуу музей)’ni de ziyaret ettik.



36543313531_2ec80c17a1_c.jpg




36682108975_a3509190ac_c.jpg




Erdene Zuu Müzesi




Müzenin içinde,kökeni M.S. 7.yüzyıla dek uzanan Budizm dininin kutsal resim sanatı Nagtan Thangka tabloları köşesi ilgimizi çekti.Siyah zemin üzerine kumaş ya da boya ile resim yapma sanatı olarak tanımlayabileceğimiz bu tablolar sadece estetik güzellik yaratmak için değil,aynı zamanda meditasyon amacıyla da yapılıyormuş.Böylelikle bu eserleri yapan kişiler konsantrasyonlarını güçlendirmek ve kendileri ile Tanrı arasında bir bağ kurmak imkanı buluyorlarmış.




35870356573_8a0457f537_c.jpg






36512362392_5ddf4a2833_c.jpg





Nagtan Thangka sanatı ile yapılmış tablolar




Erdene Zuu Manastırı her gün 09-19 arasında açık olup manastıra girmek ve fotoğraf çekmek ücretsizdir.Eğer tapınakların içini bir rehber yardımıyla gezmek isterseniz 3500 Tögrög ödemeniz gerekmektedir.
 



Manastırın biraz ilerisinden itibaren başladığı söylenen Karakurum antik kentinde arkeolojik çalışmalar yavaş bir şekilde ilerlemektedir.Öte yandan bu bölgede oturan köylüler,arazide tesadüfen buldukları antik eşyaları ve hediyelik eşyaları manastırın kenarında açtıkları tezgahlarda haraç-mezat satmaya çalışıyorlardı.Orhun Nehri Vadisi'nde,Hangay Dağları’nın doğu eteklerinde,Ulan Batur’un 360 kilometre batısında yer alan ve Cengiz Han tarafından 1220 yılında kurulan Tarihi Karakurum(=Хархорин =Harhorin) şehri,o devirde buğday yetiştirmeye elverişli toprakları ve İpek Yolu üzerinde bir duraklama noktası olmasını sağlayan stratejik konumu nedeniyle hızla büyümüştür.

Cengiz Han'ın oğlu Ogeday Han,bu şehri,etrafında dört tane çıkış kapısı olan yüksek duvarlar ile çevirttikten sonra 1235 yılında Büyük Moğol İmparatorluğu’nun başkenti yapmıştır.1.6 kilometrekarelik alanda yaklaşık 15.000 kişinin yaşadığı Karakurum o günün dünya ölçeğinde son derece büyük bir şehirmiş.Başkent ilan edilince yeni ünvanına yakışır şekilde yeniden inşa edilen Karakurum,Moğol halkı için bir çekim merkezi olmak yerine genellikle Avrupa ve Asya’ya yapılan seferler sırasında yakalanıp getirilen sanatçı ve bilim adamları,farklı dinlere mensup din adamları,zanaatkarlar ile ticaret yapmak üzere buraya gelmiş yabancı tüccarlar ve Moğol,İranlı,Hintli,Tibetli,Uygur Türkü ve Çinlilerden oluşan kozmopolit bir kültürel ve etnik yapıya sahip olmuştur.Bölgede yapılan eski bir kazıda arkeologların on farklı ülkeye ait 230 adet metal para bulmuş olmaları bu bilgiyi desteklemektedir.Karakurum kenti 1880'de Yadrintsev tarafından keşfedilmiş olup günümüze dek rus,japon ve son olarak alman arkeologlar şehirde kazılar yapmışlardır.Çalışmaların yavaş ilerlediği kazı alanının halen bir bölümünün üzeri kapalı vaziyette idi.




35872269133_7d6bde499b_c.jpg





[url=https://flic.kr/p/WDUPxk] 35872281573_1cc2cf53b4_c.jpg



Karakurum Antik Kenti kazı alanından görüntüler[/url]
 

Karakurum'da,Ogeday Han’ın yaptırdığı ve halen gün ışığına çıkartılmayı bekleyen dillere destan iki katlı sarayın girişinde yer alan ve yabancı konukların ağırlandığı kabul salonunun yerden ısıtma sistemine sahip olduğu rivayet edilmektedir.Keza şehirdeki görkemli Gümüş Ağaç Çeşmesi’nin ise, Macaristan seferi sırasında yakalanıp buraya getirilen Fransız heykeltraş ve mücevher tasarımcısı Guillaume Bouchier(=Giyom Buşiye) tarafından tasarlandığı ve dallarının ucundan şarap,bal,süt ve ayrag gibi hayat iksirlerinin aktığı rivayet olunmaktadır. Günümüzde bu çeşmenin bir benzeri Terelj Ulusal Parkı'na giden yol üzerindeki Gachuurt bölgesinde kurulu Hotel Mongolia'nın bahçesinde veya Bilge Kağan karayolunun başlangıcında yer alan Tsengun Khuree Turist Kampı'nın bahçesinde görülebilir.





36543254221_4e9e6c8d06_c.jpg





Tsengun Khuree turist kampı önündeki temsili gümüş ağaç çeşmesi





36681571915_99441d6e56_c.jpg




Harhorin Müzesi’nde sergilenen bu fotoğrafta Moğol-Alman işbirliğiyle tarihi Karakurum kentinde yapılan kazıda ortaya çıkarılmış ve 13-14. yüzyıllarda biriket ve tuğla imalatında kullanılan fırın görülmektedir.Resmi evraka göre kentin bu parlak döneminde on iki Budist tapınağı,iki adet cami ve bir de kilisenin bulunması Karakurum’da inanç özgürlüğünün olabildiğince sınırsız yaşandığını göstermektedir.Şehrin güneybatısında yer alan muhteşem tapınağın 1251-59 arasında hüküm süren Munkh Kağan tarafından yaptırıldığı,camilerin yer aldığı kuzeydoğu bölümünde Müslüman tüccarların bulunduğu bir çarşı ve onun da ortasında Çinli zanaatkarların çalıştığı atölyelerin yer aldığı saptanmıştır.
 

Yine bu bölgede yer alan ve yaklaşık 800 yıllık olduğu düşünülen taştan yapılmış kaplumbağa şeklindeki heykel kaidesi, Moğollar için uzun ömür, kalıcılık,bağımsızlık ve suyun ruhunu sembolize etmektedir. Böylece şehrin sel baskınlarından korunacağı ve uzun ömürlü olacağına inanılıyormuş.Şehri çevreleyen duvarlarda bulunan dört kapının her birinin önünde yer alan dört adet kaplumbağa heykelinden iki tanesi günümüze ulaşmayı başarmıştır.Bunlardan biri manastırın kuzey kapısından çıkınca hemen üç yüz metre kadar kuzeybatıda ve ileride anlatacağım diğeri ise manastırın güneyinde yer almaktadır.




35887177333_f66bce9c72_c.jpg





36543266641_8f5685b274_c.jpg





Karakurum’un kapılarından birinin önündeki kaplumbağa heykeli





Karakurum'un bu parlak dönemi kırk yıl sürebilmiş ve Cengiz Han'ın torunu Kubilay Han'ın yeni kurduğu Yuan Hanedanlığını Pekin'e taşıması ile sona ermiştir.Bundan sonra iç savaşlar nedeniyle Büyük Moğol İmparatorluğu dağılmaya başlamış ve şehir,1388 yılında Ming orduları tarafından yok edilmiştir.Şehrin kalıntıları arasında iki tane kaplumbağa heykeli halen durmaktadır.

Karakurum'un yeniden ayağa kalkması ancak 16.yüzyılda Erdene Zuu Manastırı’nın inşasıyla gerçekleşecektir.Orhun Vadisi ve Karakurum, "göçebe kültürünün liderliğinde gelişen ticaret ağı, yönetim, askeri ve dini merkez'" tanımları ile 2004 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi' ne alınmıştır.
 

Bundan sonra Karakurum Müzesi(=Хархорym Музей=Harhorum Muzey)'ni ziyaret ettik.Japonya’nın katkısıyla restorasyonu yakın zamanda tamamlanmış olan müze,küçük ama çok etkileyici olup ülkenin en iyi müzelerinden birisidir.




36650739036_830e6cb16f_c.jpg






36286013750_3570b3fd9b_c.jpg





36286001770_f787c269bf_c.jpg





Müze binası ve girişteki cam tuğlanın altında eski şehirden bir kesit





Müzede,bölgedeki kazılarda bulunmuş 13-14.yüzyıllardan kalma seramik, madeni para,taş yazıt ve bronz eşyalar sergilenmektedir.Karakurum şehrinin maketi ile Türk dönemine ayrılan bölümde çokça vakit geçirdik.
 

35846617324_60f9fdb284_c.jpg




Moğolistan’da M.S.6-8. yüzyıllar arasındaki Türk dönemine ait harita




35846686974_8cdc42745e_c.jpg




Karakurum kentinin maketi




36510372242_e06726ff35_c.jpg




Türk dönemine ait bir geyik taşı(=deer stone)




35872131503_8e916f6686_c.jpg





Bat Ulzi Kasabası ve Orhun Nehri’nin üst kısımlarındaki mağaralarda bulunan bronz çağına ait kaya resimleri(=хадны зураг= Hadni zurag)




36543116811_c8c78a9260_c.jpg



Moğolistan’da taştan yapılmış insan heykellerinin,M.S.6-8.yüzyıllar arasında bu ülkede hüküm sürmüş Türk kağanlıkları dönemine ait olduğu kabul edilmektedir.Resimde görülen ve sol elinde bir kılıç ve sağ elinde bir tas tutan göçebe heykeli bu bölgenin 35 kilometre güneydoğusundaki Şar Burd (=Шар Буурд) yakınlarında bulunmuştur.



35870283283_137b718291_c.jpg




1341 yılında şehirde ilk caminin açılışı şerefine müslümanların diktiği taş
 



Müzede ayrıca kazılarda bulunmuş ilginç objeler de sergilenmektedir.



35846597084_3c3fdc3231_c.jpg



Kubilay Kaan zamanında Marko Polo’ya verilen bakırdan yapılmış pasaport.Üzerinde bu pasaporta sahip olan kişiye kötü davrananın bizzat Kubilay Kaan tarafından cezalandırılacağı belirtilmektedir.



36512043462_865acc8668_b.jpg



14. yüzyılda Moğol gösteri birliği komutanına ait döküm bakırdan mühür




36635117336_156368035f_b.jpg




36285871480_878e072e33_b.jpg





Altın bilezik ve koruma kabı ile çeşitli takılar





36543015721_249a360a88_c.jpg





Karakurum'da o devirde endüstrinin var olduğunun göstergeleri;

1-porselen aslan,

2-seramikten yapılmış cıva kabı,

3-yeşim taşından geyik biçimli kemer tokası,

4-kayraktan yapılmış mihenk taşı,

5-bakırdan yapılmış döküm kaşığı
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,805
Mesajlar
1,523,930
Kayıtlı Üye Sayımız
166,616
Kaydolan Son Üyemiz
doggukann

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst