Bilimadamlarına göre Türk ırkı,tarih sahnesine milattan önceki çağlarda çıkmış olup kadim Türklere ait bilgilere geride bıraktıkları bengü taşlar ve Çin İmparatorluğu arşivleri üzerinden erişilmektedirler.O devirlerde mısırlılar papirüse,çinliler bambu ve ipeğe,Mezopotamya halkları pişmiş kilden yaptıkları tabletlere yazabiliyorlardı.Göçebe hayatı yaşayan kadim Türkler ise en zoru-bir kere yazınca silme imkanı olmadığından-seçerek anlatmak istediklerini
Bengü(=Sonsuz)Taş adını verdikleri anıtsal taşların üzerine yazmışlar ve bu işi yapan sanatkarlara da
hakak adını vermişlerdir.
Türklerin tarihine ışık tutan bengü taşlara günümüzde özellikle Rusya'da Hakasya ve Tuva Cumhuriyetlerinin bulunduğu Yenisey Vadisi, Kırgızistan ile Moğolistan'daki Orhun Vadisi'nde rastlanmıştır.İnternette okuduğum kadarıyla dünya üzerinde bilinen yedi yüze yakın bengü taşın büyük kısmının Moğolistan’da bulunduğu belirtilmektedir.
Fars kökenli bir Moğol tarihçisi olan Alaeddin Ata Melik Cüveyni, 13.yüzyılda yazdığı Tarih-i Cihan Guşa(=Dünyayı fetheden tarih) adlı eserinde bu anıt taşlardan ilk kez söz etmiştir.Ancak bilim dünyasının bu taşlara ilgi duyması,İsveçli esir subay Johann von Strahlenberg'in Sibirya'da sürgünde iken yaptığı gözlemleri içeren "Asya'nın kuzey ve güney bölgeleri" adlı gezi notlarının 1722 yılında yayınlanması sonrasında olmuştur.Daha sonra Rus tarihçi Nikolay Yadrintsev,1889 yılında Orhun Yazıtları'nı bulmuştur.Bu durum son Rus Çarı II.Nikolay'ın da ilgisini çekmiş ve bu yazıtların Rus tarihi ile ilgili olabileceği düşüncesiyle büyük maddi destek sağlamıştır.Ancak ne 1890'da inceleme yapan Fin heyeti ne de 1891'de inceleme yapan Rus heyeti,çentme-oyma ya da esrarlı anlamına gelen ve eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış runik alfabe ile yazılmış olduğunu iddia ettikleri bu yazıtları çözememişlerdir.
1893 yılına gelindiğinde yazıtların arkasında yer alan çince yazıları çeviren,ve önce Tenri kelimesini sonra da Türk ve Köl Tigin kelimelerini anlamayı başaran Danimarkalı Türkolog Vilhelm Thomsen yazıtların Orhun Alfabesi adını verdiği tamamen farklı bir alfabe ile yazıldığını bularak bu durumu 15.Aralık.1893 tarihinde yazdığı makale ile bilim dünyasına duyurmuştur.Bundan hemen sonra Rus meslektaşı Vasili Radloff da yazıtları çözmüş ve 1894 ve 1895 tarihinde üç fasikül halinde yayımlamıştır.Bu tarihten sonra,o güne dek Türkçe'nin en eski alfabesinin Uygur Alfabesi olduğu yönündeki bilgi de değişime uğrayarak yerini Orhun Alfabesi'ne bırakmıştır.
Aslında bilim adamlarının çalışmaları sonrasında,Orhun Yazıtları'nın dikilmesinden yaklaşık iki yüz yıl kadar önce aynı alfabenin
Yenisey Yazıtları'nda kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır.Buna rağmen alfabenin neden Yenisey Alfabesi adıyla literatüre girmediği sorusu akla gelmektedir.İşte bu sorunun nedeni adı geçen alfabenin son ve mükemmel biçimini Orhun Yazıtları'nda almış olmasından kaynaklanmaktadır.
Dördü sesli,sekizi bitişken yazılı çift sesli ve yirmi altısı sessiz toplam otuz sekiz harften oluşan
Orhun Alfabesi'nde yazım yönü sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğrudur.Harflerin birleştirilmeden ve kelimelerin birbirlerinden boşluk bırakmak yerine iki nokta üst üste konularak ayrıldığı bu alfabedeki tek noktalama işareti üst üste iki nokta imidir.Bu alfabenin zor tarafı ise içinde o,ö,u,ü gibi yuvarlak ünlüleri içeren sözcükleri doğru okumak için o sözleri önceden bilmek veya kestirmenin gerekli olmasıdır.
Orhun Alfabesi,Türkçe'nin tarih boyunca hiç değişmeyen büyük ünlü (=sesli) uyumu dikkate alınarak düzenlenmiş bir alfabedir.Ayrıca bu alfabedeki harflerin,Türklerin günlük hayatta kullandığı nesneler ile büyük benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır.Örneğin → işareti;-ok,-uk şeklinde ve yay şeklindeki D harfi de -ay ve -ya şeklinde okunmaktadır.Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.İşte bu duruma bağlı olarak dil bilimi çevrelerinde Orhun Alfabesi'nin kökenini,Türklerin günlük hayatta kullandıkları nesnelerden alan eski Türk damga ve işaretlerinden çıktığı yani bir resim yazısı(=hiyeroglif)nın devamı olduğu kabul edilmektedir.
Gerek Orhun gerekse Yenisey Yazıtları'nı inceleyen uzmanlar sekiz yüz civarında sözcük kullanıldığını saptadıkları bu dilin,o devir için son derece gelişmiş olduğu ve kökeninin çok daha eskilere ulaşması gerektiği kanaatine varmışlardır.Bu bulgular,bizlere ileride Türk dili hakkında daha eski tarihli kanıtların da bulunacağını müjdelemektedir.
İnternetten indirdiğim Orhun Alfabesi