Hikayeler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Nursel Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 808
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 130,092

Etiketler


Ynt: Hikayeler

ATEŞ BiRGÜN GÖRMÜŞ SUYU YÜCE DAĞLARIN ARDINDAN VE SEVDALANMiŞ ONUN DELi DALGALARINA HIRÇIN HIRÇIN KAYALARA VURUŞUNA YÜREĞiNDEKi DURULUĞA...VE DEMiŞKi SU`YA `GEL SEVDALIM OL,YÜREĞiME ANLAM VEREN MUCiZEM OL.`SU DAYANAMAMIŞ ATEŞ`iN GÖZLERiNDEKi SICAKLIĞA VE `AL ..DEMiŞ..YÜREĞiM SANA ARMAĞAN..`ATAŞLE SU SARILMIŞLAR BiRBiRLERiNE SIKICA KOPMAMACASINA...SONRA ZAMANLA SU BUHAR OLMAYA ATEŞ KÜL OLMAYA BAŞLAMIŞ...YA KENDiSi YOK OLACAKMIŞ YA AŞKI VE BUNU ANLAYAN SU YÜREĞiNDEKi AŞKINIDA ALIP GiTMiŞ UZAK DiYARLARA...ATEŞ KIZMIŞ ATEŞ YAKMIŞ ORMANLARI ...ARAMIŞ SU`YU GÜNLER BOYU GECELER BOYU VE BiR GÜN SU`YA VARMIŞ YOLU....BAKMIŞ ONUN DURU GÖZLERiNE BiRAZ KIZGIN BiRAZ KIRGIN...VE ANLAMIŞ AŞKIN BAZEN GiTMEK OLDUĞUNU AMA GiTMENiN YiTiRMEK OLMADIĞINI........O GÜNDEN BERiDiRKi ATEŞ`iN YÜREĞiNi SU,SU`YUN YÜREĞiNi ATEŞ ALIR OLMUŞŞ....


iŞTE GERÇEK AŞK BUDUR...GERÇEK AŞK ATEŞ iLE SU`YU ANLAMAKTIR.....SEVDAN EĞER SEVDALINA ZARAR VERECEKSE ONDAN UZAK DURMAKTIR....


şöyle ufak bi başlangıç yapalım
enteresan olduğunu düşündüğüm ve matıklı bi alıntı
herkese selamlar :smiley:
 





Ynt: Hikayeler

çok etkileyici.... okuduktan sonra bir an durup düsünüyor insan. güzel bir baslangıç.tesekkürler :smiley:
 


Ynt: Hikayeler


Bir ormanda iki kisi agac kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden
kalkiyor, agac kesmeye basliyor, bir agac devrilirken hemen digerine
geciyormus.
Gun boyu ne dinleniyor ne ogle yemegi icin kendine vakit ayiriyormus.
Aksamlari da arkadasindan bir kac saat sonra agac kesmeyi birakiyormus.
Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve
donuyormus.
Bir hafta boyunca bu tempoda calistiktan sonra ne kadar agac kestiklerini
saymaya baslamislar. Sonucta ikinci adam cok daha fazla agac kesmis.
Birinci adam ofkelenmis. Bu nasil olabilir? Ben daha cok calistim. Senden
daha erken ise basladim, senden daha gec bitirdim. Ama sen daha fazla agac
kestin. Bu isin sirri ne?
.
Ikinci adam yuzunde tebessumle yanit vermis ;
- Ortada bir sir yok. Sen durmaksizin calisirken ben arada bir dinlenip
baltami biliyordum. Keskin baltayla, daha az cabayla daha cok agac kesilir.
Kendimizi gelistirmek, baltamizi bilemektir. Kendimize zaman ayirip,
yasamimizi objektif bir bakisla gozden gecirmektir. Zayif buldugumuz
alanlarimizi gelistirmek icin caba gostermektir. Bu, zihnimizin, ruhumuzun
karakterimizin guclenmesi icin olmazsa olmaz bir kosuldur
 





Ynt: Hikayeler

Dört Mevsim Gerek

Bir zamanlar dört oğlu olan bir adam varmış. Çocuklarının çok erken karar vermemeleri ve önyargılı olmamaları için onları bu konuda eğitmek istemiş. Böylece her birini uzak bir yerde duran ağacın yanına gidip ona bakmalarını istemiş.
İlk oğlan kışın gitmiş, İkincisi ilkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu sonbaharda. Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne gördüklerini sormuş.
İlk oğlan ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söyledi.
İkinci oğlan hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı dedi.
Üçüncü oğlan başka fikirdeydi .Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki daha önce hiç böyle bir şey görmemişti.
Sonuncu oğlan hepsinin haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat dolu olduğunu belirtti.
Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söyledi. Çünkü hepsi farklı mevsimlerde ağacı görmeye gitmişti. Onlara bir ağacı veya bir insanı kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını anlatmaya çalıştı. Ya da neye sahip olup olmadıklarını …..
Gerçekleri ancak sonunda dört mevsimi gördükten sonra görürsünüz .
Eğer kışın vazgeçersen, İlkbaharın nimetinden olursun, Yazın Güzelliğinden ve Sonbaharın bütünlüğünden de…

Bir mevsimin acısının, diğer güzel mevsimleri parçalamasına izin vermeyin.
Hayatınızı bir mevsim yüzünden yargılamayın...
 

Ynt: Hikayeler

Aristidi kaptan

Haldun Sevel, Haziran 1994`te, Maviş adlı küçük teknesiyle, Ayvalık`tan yola çıktı. Bir süre sonra Midilli`nin `Kolpos Yares` koyuna demirledi. Geceyi orada geçirdi.

Ertesi sabah teknede tembellik ederken, kulağına bir türkü çarptı: `Ela popses tukoma/ Masu pekso baklama/ Naka tebu niyageli/ Napo leksu çiftetelli, çiftetelli, çiftetelli...` Sevel ayağa kalkıp bakındı. Az ötedeki kayıktan geliyordu bu ses. Civardaki teknelere balık satan yaşlı bir adam, hem sazının tellerine vuruyor, hem de türküyü söylüyordu. Kayıkta kürek çeken, 12-13 yaşlarında bir kız çocuğu da vardı.

İhtiyar birkaç el kol hareketi yapınca tombul kız kayığı Maviş`e yanaştırdı. Haldun Sevel, yarım Yunancası ile balığın fiyatını öğrenmeye çalışırken, ihtiyar gayet temiz bir Türkçe ile sordu: `Siz Türk müsünüz?` Evet... `Yoksam İstanbul`dan, Fenerbahçe`den mi?` Sevel, bu soruya da olumlu cevap verdiğinde ihtiyar ile küçük kız birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Ardından ihtiyarın soruları geldi: ` Belvü duruyor mu Belvü?.. Murat `ın babası Mustafa Kaptan yaşıyor mu?.. Todori ne durumda?..` Eski günleri anlatmaya başlamıştı: `Ben, bundan 40-50 yıl önce Belvü Gazinosu`nda Müzeyyen Senar Hanımefendi okurken, ona sahnede beyaz karanfil verdim, benim elimi sevdi, onu yanaklarından öptüm.` Artık balık satmayı boşlamıştı ihtiyar adam. Anlatıyor, anlattıkça daha da anlatası geliyordu: İstanbul Rumlarındandı... Ona burada Aristidi Kaptan derlerdi... Yanındaki, Atina`da yaşayan kızından olma torunu Panayota idi, tatil için gelmişti... Yoksa Aristidi orada yalnız yaşıyordu...

Aristidi Kaptan sordu: `Sende rakı var?` Evet, vardı. `Ama Atatürk `ün rakıdan?..` `Herhalde Kulüp Rakısı istiyor` diye düşündü Sevel. Sonra Aristidi`nin koya bakan küçücük evine gittiler. Az sonra yemek masası; çiroz salatası, lakerda, sirkeli cacık, salata çorbası ve zeytinyağında kızartılmış iri barbunlarla donatılmıştı.

Anlatmayı sürdürdü Aristidi Kaptan: Babası, dedesi hep İstanbulluydu... Son olarak Moda`da, Mektep Sokak`ta oturmuşlardı. 6-7 Eylül ( 1955 ) olaylarından sonra ayrılmak zorunda kalmışlardı... Şimdi 80`ini aşmıştı...

Haldun Sevel, `Yaşlısın, hastasın, niye kızının yanına taşınmıyorsun? Burada doğru dürüst hastane yok, doktor yok` demesi üzerine, Aristidi Kaptan elini Türkiye kıyılarına doğru sallayarak şöyle dedi: `Gitmem... Bak buradan memleketi seyrediyorum, gitmem...` Bu arada rakılar bitti, uzoya geçildi.

Böyle sıcak anılarla dolu birkaç günden sonra ayrılık vakti geldi. Sevel sordu: `Tekrar geleceğim...

Benden ne istersin?` Aristidi Kaptan iki şey istedi: `Atatürk`ün rakısından getir... Bir de Fenerbahçe rozeti...` Haldun Sevel, Aristidi`ye niye ceket yakasında yıpranmış, solmuş bir Fenerbahçe rozeti taşıdığını sordu. İhtiyar anlatmaya başladı: ` Birinci Dünya Savaşı`ndan sonra İstanbul işgal edildi... Halimiz perişandı... İşgalci İngilizlere, Fransızlara beddua ediyorduk...

Mütarekenin sonuna doğru, babam heyecanla geldi... Maça gidecektik... İngiliz takımı ile Fenerbahçe karşılaşacaktı... Herkes Fenerbahçe`nin perişan olacağını sanıyordu... Çok sert bir maç oldu... Fenerbahçe kazandı... Ortalık bayram yerine döndü... Sokaklarda fener alayları yapıldı... İstanbul halkı evindeki gaz lambalarında kullandığı gazı dahi, meşaleleri yakalım, galibiyeti kutlayalım diye bize verdi... İşte bu rozeti o gün yakama taktım, bir daha da çıkarmadım.` Futboldan anlamasa da Fenerbahçe taraftarı olan Haldun Sevel bunun üstüne Aristidi`nin elini öptü.

Aradan iki yıl geçti. Söz vermesine, çok istemesine rağmen Sevel, Midilli`ye gidemedi. Nihayet, 1996 yazında fırsatını buldu. Rakıları ve Fenerbahçe rozetlerini teknesine yükleyip yola çıktı.

Ve Aristidi Kaptan`ın kapısını çaldı...

Geçen sürede Aristidi iyice kötülemişti. Önce onu tanımadı. Sevel, Kulüp rakılarını, Fenerbahçe rozetlerini çıkarınca hafızası yavaş yavaş yerine geldi: `Niye bu kadar geç kaldın?` Zar zor yerinden kalkan Aristidi, eski ceketini giydi... Yakasına yepyeni Fenerbahçe rozetini taktı... Arkadaşlarının koluna girip kahvenin yolunu tuttu.

Oflaya puflaya, dura kalka, nefes nefese kahveye vardı ve rozetini gururla arkadaşlarına gösterdi: `Size demiştim. Geldi, işte rozetim geldi.` Kahveden koca bir alkış sesi yükseldi.

Kısa bir süre sonra, Aristidi dünyaya gözlerini yumdu. Mezarına, Haldun Sevel`in Fenerbahçe ve Moda`dan alıp götürdüğü memleket toprağı serpildi.

Bu göz yaşartıcı öykü yazar, ressam, amatör denizci Haldun Sevel`in `Böyledir Denizler Ülkesinde Yaşamak` kitabından..
 


Ynt: Hikayeler


Dört kelebek ateşin gerçek sırrına ulaşmaya karar verirler..

İlk kelebek uzağından geçip gelir ve şöyle der:

-Ateş aydınlatan bir şeydir;

Bu da gerçeği anlatmak için eksiktir.İkinci kelebek ateşe iyice yaklaşıp döner ve şöyle der:

-Ateş ısıtan bir şeydir;

Bu da gerçeği anlatmak için eksiktir.Üçüncü kelebek ateşe iyice yaklaşır,alevler kanatlarına değer geçer ve döndüğünde,

-İşte ateşin gerçek bilgisi der, ateş yakıcı bir şeydir,

Dördüncü kelebek bununla yetinmez.Ateşin çevresinde dolanır,döner,kavrulur ve birden bire ateşin içine dalarak bir an parladıktan sonra,alevlerin içinde görünmez olur... Ateşin gerçek bilgisini anlayan tek kelebektir o ... Ancak bunu artık diğerlerine anlatacak durumda değildir..Anlatmasına da gerek yoktur...

Hiç kimse ateşin ne olduğunu başkasının anlatmasından öğrenemez. Ateşe ancak dokunarak öğrenilir,onun ne olduğu...


Ömrünce gerçek aşkı bulamayan insana inat,ateşin aşk olduğunu bilerek,aşk için yanmayı bilerek... :smiley:
 




Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,788
Mesajlar
1,523,772
Kayıtlı Üye Sayımız
166,602
Kaydolan Son Üyemiz
aytar6363

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst