Öfkelendik, çünkü;
Kural tanımayan, kurallara uymamayı meziyet sayan bir toplumuz , vesselam… ‘Yasak’ tabelasının hemen yanında, dalga geçer gibi balık tutanlar.. Yaya kaldırımına , engelli vatandaşlar için ayrılmış bölüm üzerine aracını park eden, beyin özürlüler… Uyardığımız halde, gerekeni yapmayan görevliler…
Öfkelendik, çünkü;
Hafızamızda ülkemizin modern bölgelerinden biri olarak yer eden Marmara Bölgesi, hayal kırıklığı yarattı.. İran’a, Arabistan’a falan geldiğimizi zannettik. Çevreye baktığımızda; % 80-85 siyah çarşaflı, açıkta kalan gözleri de siyah gözlüklerle kapatılmış kişiler her tarafta… Ellerindeki son teknoloji ürünü telefonları görmesek, 2014 yılında değil de, 1914 lerde yaşadığımızı düşüneceğiz..İlginçtir, grup halde fotoğraf çekiyorlar.. Hangisi, kim nasıl tanıyacaklarsa….?
Göl kenarı bir yöremizde, gözlemeci hanımların kullanılan tabakları ve diğer kapları, salça, reçel doldurdukları kavanozları kirli göl suyunda yıkadıklarına tanık olduk.. Uyardığımızda, aldığımız yanıta gülelim mi, kızalım mı bilemedik.. 'Biz hep böyle yapıyoruz...Göl suyuna kanalizasyon karışmıyor!!..' Oysa, atık suların, kanalizasyonların göle verildiğini gözlerimizle gördük. Velev ki, verilmiyor olsun; suyun rengi zaten ne derece kirli olduğunun göstergesi...
Üzgün olun ama UYANÇLI olmayın, bunları görüpte ses çıkartmayan yetkısız yetkililer utansın. Marmara Bölgesi böyle ise. Pardon ben bir ilave yapmak istiyorum. Yaşlı insanlarımız anadolu insanımız utangaç bayanlarımız için yapılan bayanlara özel plajların yapılmasına ben olumlu bakıyorum. En buyuk şansızlığımızda bu iktıdar zamanında yapılması diye düşünüyorum. Saygılar iyi gezmeler.
sadece Marmara bölgesi çöp içinde değil ki Yavuz ağbi, yeni geldiğimiz gezide aklımızda kalanlar,
azmak deresi bile o akıntıya ve kaynak suya rağmen çöp yığını dolu,
güzelçamlı haftasonu çöp tarlasına dönüştü,
Davutlarda durduğumuz dere kenarı lağım kokuyordu, gece yer değiştirmek zorunda kaldık,
Pamukkale de o kadar görevliye rağmen travertenlerde sigara izmaritleri, bisküvi kağıtları
selamlar
Maalesef, insanımızda temizlik ve hijyen kavramı gelişmemiş, Levent Kardeşim..
Yediği çerezin kabuklarını, biten sigara paketini, içecek kutularını oturduğu bankın hemen yanındaki çöp kutusuna atmayıp, yere saçıvermek daha çok zevk veriyor, insanlara.. Uyardığınızda, 'Belediyenin ne işi var? Bunun için para alıyorlar.. Temizlesinler..!' yanıtı alıyorsunuz..
Çöplerini aracının camından yola savuranlar... Evlerinde çok titiz (!) olan ev hanımlarının örtülerini sokağa silkelemeleri... İçilen içki şişelerinin denize, göle atılıvermesi..
Söylemeden de duramıyoruz... Yok.. Bir gün bu uyarılarımız yüzünden bir temiz dayak yiyeceğiz ya... Bakalım ne zaman? ??? ???
Bunca olumsuzluk sonrası çıktığımız Delmece Yaylası'nın temiz havası kendimize getirdi, bizi..
Narlı Köyü'nden 17 km.lik dar bir yoldan çıktık, Delmece'ye.. Asfalt yol yer yer oyulmuş.. Çukurlara düşmemek için, bir sağ bir sol yapıyoruz.. ;D ;D Virajlar ve dik yokuşlarla, deniz seviyesinden 730 metre yukarı tırmanıyoruz.. Yaylada evlerin büyük bölümü kapalı...
Uzun bir yürüyüş, iştahla yenen öğle yemeği... Ciğerlerimize bol oksijen depoladıktan sonra, Dipsiz Göller'e doğru yola çıkıyoruz..
Delmece Yaylası'ndan 5 km. kadar uzaklıkta Büyük ve Küçük Dipsiz Göl.. Araları 1,5 km. İki küçük krater gölü.. Dip bataklık olduğundan su berrak değil.. Bu yüzden de Yeşil Göl deniyormuş. Derinlikleri bilinmiyor.. Bu yüzden dalgıçlar bile çekinmişler, inmeye..
Ağaçlarla çevrili Büyük Dipsiz Gölün çevresini dolaştık.. Çok az da olsa nilüferler havasını değiştiriyor, gölün..
Abi söyleyen boşamı söylemiş... Bir toplum layık olduğu şekilde yönetilir.....Eğer aksi şekilde yönetmeye kalkarsan krallığın bir gün gelir yıkılır. Cünki kursak hep kavurgasını istermiş..
Abla siz yine yazmaya devam edin devam edinki görelim carıklı zamanlarımızın hala devam ettiğini...
Sevgi ve saygılarımızla
Önceki sayfada (31) yazdıkların için seni kutlarım Ülker ablam, aslında bu eleştriler için çok geç kaldık etraf öküz doldu.
İyi geziler tekrar görüşmek ümidiyle Yavuz ağbimide kutlarım.
Epeyce bir aradan sonra, gezi izlenimlerine devam.....
Çifte Şelale = İkiz Şelale
Dipsiz Göllerden ayrılıp, Esenköy yönüne 2-3 km. kadar gittiğinizde Yalova Kent Ormanı'nın girişine ulaşılıyor. Tatil günü olması nedeniyle oldukça kalabalık.. Otoparkta, çıkan bir aracın yerine sıkışıyoruz, zar zor..
Şelaleleri görebilmek için de 1,5 km. kadar zorlu bir yolumuz var. Zorlu, çünkü eğimli ve ıslak bir patikadan, yer yer ağaç dallarının arasından eğilerek geçmek gerekiyor. Ezkaza bir ayağınız kaysa, bir kaç metreden aşağı düşebilirsiniz...
Şelaleler, aynı suyun iki ayrı düşüşüyle oluşmuş.. Patika, iki şelalenin arasına çıkıyor. Alt şelaleyi tam olarak görme olanağı yok.
Ankara-Eskişehir-Bursa-Balıkesir-Çanakkale arasında gidiş gelişlerle, kasıma nasıl geldiğimizi anlayamadık. Kış başlamadan güneye doğru inmenin tam zamanı... ;D
'Geçtim yine dün, eski hazan bahçelerinden.... :-X :
İnegöl-Bozüyük arasına, Mezit Vadisi'ne yolunuz düştü mü, hiç? Mezit Deresi, yol boyunca bir sağa, bir sola geçerek saklambaç oynar, sanki.. 12 köprünün altında kıvrıla-büküle akar gider (di). İnanılmaz keyif aldığımız bir yol(du)..
5-7 kasım tarihlerinde geçtik, Mezit Vadisi'nden.. Yeni açılan bariyerlerle sınırlandırılmış yola mahkum olarak... Çevredeki güzellikleri, hatta Mezit'i bile doğru dürüst göremeden...
Bütün bu acımasızlığa inat, doğa yine en güzel sonbahar görüntüsünü sergilemiş.. Yeşilin her tonu üzerine, sarılar, pembeler, turuncular, kızıllar, kahverengiler serpiştirmiş..
Sevgili Ulker Hanim ve Yavuz Bey,
Uzun bir aradan sonra guzel yazilariniza tekrar baslamaniz bizi cok sevindirdi. Ozellikle cektiginiz resimler bir sanat harikasi. Seneye sizlerle tekrar gorusebilmeyi cok istiyoruz. Sevgiler.
Cigdem - Gurkan.