kararangeyik
Ana Kamp
Beyrut
Beyrut, aşkın hem Arapçası, hem de Arapsaçıdır.
Savaşın hemen öncesi... Beyrut büyük bir sessizlik ve fakat umursamazlık içinde. Umursamazlık bu kentin en belirgin özelliği. Kimse kimseyi ve kimse hiç bir şeyi umursamıyor. Ayrışmaların bu kadar öne çıktığı ve şöhret bulduğu kentte, herkes birbirine benziyor. Alhamra caddesinde dünyanın en ünlü markalarının önünde yürürken kazara sağa ya da sola saparsanız, dünyanın en fakir mahallelerine giriyorsunuz. Şehir içinde atacağınız kısa bir tur boyunca hristiyan mahallesine, Dürzi mahallesine, Şii, Sünni, Filistin mahallesine uğrayabilir ama farkına bile varmayabilirsiniz.
Beyrut'a seyehatim, Şam'dan başladı. Sabaha karşı taksi şoförüyle sıkı bir pazarlık yaptıktan sonra, Filistinli bir aileyle yola çıktık. Şam Beyrut arası 60 kilometre ve düzenli taksi işliyor. Suriye taksilerine yüzde yüz güvenin, Lübnan taksilerine ise yüzde yüz güvenmeyin. Suriyeli taksiciler nazik ve güvenilir. Lübnanlı, özellikle Beyrutlu taksiciler ise kaba ve güvenilmez. Lübnan'da kaldığım sürece bindiğim her taksinin şoförüyle tartışmak zorunda kaldım. Şam'da ise ücreti bile zorla alacak kadar misafirperverler. Suriye Lübnan sınırı işlek bir sınır. İşlemler uzun sürmüyor. Lübnan için sınırda vize almak mümkün.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Lübnan Dağlarını aştıktan sonra önce Akdeniz'i, sonra Beyrut'un ışıklarını gördük. Akdeniz'in, kelimenin tam anlamıyla incisi bir şehir. Sabah namazı için evinden çıkan insanlarla, Ortadoğu'nun en çılgın ve beynelmilel eğlence mekanlarından dönenler sokakta selamlaşıyor. Falih Rıfkı'nın Zeytindağı eseri geliyor aklıma. Cemal Paşa karargahını Kudüs'ten Beyrut'a taşıdığında, Falih Rıfkı da Beyrut'a geliyor. Sabah bir eğlenceden çıkıp kaldığı yere doğru giderken, çöpçülerin sokaklardan açlıktan ölmüş insanları topladığını anlatıyor. Beyrut hiç değişmiyor. Bugün sokaktan açlıktan ölmüş insanlar toplanmasa da, kumarhanelerden çıkan petrol şeyhleriyle, geleceği belirsiz, umutsuz, yoksul insanlar aynı sokağı paylaşıyor.
Beyrut'ta ne görmek isterseniz o var.
Avrupa'yı, ABD'yi, lüks tüketimi, eğlenceyi, zenginliği, çılgınlığı, kumarhaneleri, denizi ve Arap dünyasının zevk düşkünü gençelerini de görebilirsiniz; Ortadoğu'nun ve dünyanın en meşhur örgütlerinin izlerini de; savaşı da, elması da, yoksulluğu da, kini, de, intikamı da, ölümü de, intiharı da, yaşamı da... Gözleriniz neyi görmek istiyorsa, Beyrut'ta o var. Sabra Şatilla'da tarihin en acı katliamının izlerini de sürebilirsiniz, Alhamra'da lüks oteller içinde de kaybolabilirsiniz. Filistin mahallesinde yoksulluğu hissedebilir, ya da hristiyan mahallesinde şatafata şahit olabilirsiniz. Şehrin merkezinde tarihi, özellikle de Osmanlıyı da görebilir, aynı yerde Beyrut Amerikan Üniversitesi'yle ABD'yi de görebilirsiniz. Tezatların şehridir Beyrut.
Beyrut, yaşı 30'un üzerinde olan Türk insanına aşinadır. Haber bültenlerinin hiç değişmez isimleri hafızalarımıza kazınmıştır. Dürziler, Hizbullah, Filistin Kurtuluş Örgütü, Ebu Cemayel, Ayun... Liste uzayıp gider. Dünya üzerinde kendisiyle bu kadar kavgalı bir şehir yoktur. Hem kendisiyle, hem çevresindekilerle yıllar boyunca sürekli çatışmış, çatışma olmadığı zamanlarda da intihara kalkışmış bir şehir.
Beyrut, çatışmayla yaşamayı kanıksamış bir şehir. Şehrin üzerine bombalar yağarken, günlük yaşam devam ediyor. Sadece haberlerin sonrasında verilen yol durumunu takip etmek gerekiyor. "Alhamra caddesi çatışma nedeniyle kapalı, sürücülerin farklı bir yol takip etmeleri gerekiyor...", "Solidarnas'ta ağır bombardıman hakim, sürücülerin dikkatine" gibi anonsları almadan yola çıkmak tehlike arzediyor.
Sakınola, Beyrut'ta kim kiminle çarpışıyor diye merak etmeye kalkmayın. Bunu anlamak hiç de kolay değil. Çünkü Ortadoğu'da, özellikle de Lübnan'da saflar her an değişebiliyor. Herkes her an ittifakı bozup karşı safa geçebiliyor. Filstinlileri destekleyen Suriye İsraille, Hizbullah Dürzilerle, Hristiyanlar Dürzilerle, Şiiler İsrail'le anlaşmaya varıp safını değiştirebiliyor. Zaten eli silah tutanların dışında hiç kimse de hikayelerin peşine düşüp gitmiyor.
Şimdilik bu kadar...
Beyrut, aşkın hem Arapçası, hem de Arapsaçıdır.
Savaşın hemen öncesi... Beyrut büyük bir sessizlik ve fakat umursamazlık içinde. Umursamazlık bu kentin en belirgin özelliği. Kimse kimseyi ve kimse hiç bir şeyi umursamıyor. Ayrışmaların bu kadar öne çıktığı ve şöhret bulduğu kentte, herkes birbirine benziyor. Alhamra caddesinde dünyanın en ünlü markalarının önünde yürürken kazara sağa ya da sola saparsanız, dünyanın en fakir mahallelerine giriyorsunuz. Şehir içinde atacağınız kısa bir tur boyunca hristiyan mahallesine, Dürzi mahallesine, Şii, Sünni, Filistin mahallesine uğrayabilir ama farkına bile varmayabilirsiniz.
Beyrut'a seyehatim, Şam'dan başladı. Sabaha karşı taksi şoförüyle sıkı bir pazarlık yaptıktan sonra, Filistinli bir aileyle yola çıktık. Şam Beyrut arası 60 kilometre ve düzenli taksi işliyor. Suriye taksilerine yüzde yüz güvenin, Lübnan taksilerine ise yüzde yüz güvenmeyin. Suriyeli taksiciler nazik ve güvenilir. Lübnanlı, özellikle Beyrutlu taksiciler ise kaba ve güvenilmez. Lübnan'da kaldığım sürece bindiğim her taksinin şoförüyle tartışmak zorunda kaldım. Şam'da ise ücreti bile zorla alacak kadar misafirperverler. Suriye Lübnan sınırı işlek bir sınır. İşlemler uzun sürmüyor. Lübnan için sınırda vize almak mümkün.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Lübnan Dağlarını aştıktan sonra önce Akdeniz'i, sonra Beyrut'un ışıklarını gördük. Akdeniz'in, kelimenin tam anlamıyla incisi bir şehir. Sabah namazı için evinden çıkan insanlarla, Ortadoğu'nun en çılgın ve beynelmilel eğlence mekanlarından dönenler sokakta selamlaşıyor. Falih Rıfkı'nın Zeytindağı eseri geliyor aklıma. Cemal Paşa karargahını Kudüs'ten Beyrut'a taşıdığında, Falih Rıfkı da Beyrut'a geliyor. Sabah bir eğlenceden çıkıp kaldığı yere doğru giderken, çöpçülerin sokaklardan açlıktan ölmüş insanları topladığını anlatıyor. Beyrut hiç değişmiyor. Bugün sokaktan açlıktan ölmüş insanlar toplanmasa da, kumarhanelerden çıkan petrol şeyhleriyle, geleceği belirsiz, umutsuz, yoksul insanlar aynı sokağı paylaşıyor.
Beyrut'ta ne görmek isterseniz o var.
Avrupa'yı, ABD'yi, lüks tüketimi, eğlenceyi, zenginliği, çılgınlığı, kumarhaneleri, denizi ve Arap dünyasının zevk düşkünü gençelerini de görebilirsiniz; Ortadoğu'nun ve dünyanın en meşhur örgütlerinin izlerini de; savaşı da, elması da, yoksulluğu da, kini, de, intikamı da, ölümü de, intiharı da, yaşamı da... Gözleriniz neyi görmek istiyorsa, Beyrut'ta o var. Sabra Şatilla'da tarihin en acı katliamının izlerini de sürebilirsiniz, Alhamra'da lüks oteller içinde de kaybolabilirsiniz. Filistin mahallesinde yoksulluğu hissedebilir, ya da hristiyan mahallesinde şatafata şahit olabilirsiniz. Şehrin merkezinde tarihi, özellikle de Osmanlıyı da görebilir, aynı yerde Beyrut Amerikan Üniversitesi'yle ABD'yi de görebilirsiniz. Tezatların şehridir Beyrut.
Beyrut, yaşı 30'un üzerinde olan Türk insanına aşinadır. Haber bültenlerinin hiç değişmez isimleri hafızalarımıza kazınmıştır. Dürziler, Hizbullah, Filistin Kurtuluş Örgütü, Ebu Cemayel, Ayun... Liste uzayıp gider. Dünya üzerinde kendisiyle bu kadar kavgalı bir şehir yoktur. Hem kendisiyle, hem çevresindekilerle yıllar boyunca sürekli çatışmış, çatışma olmadığı zamanlarda da intihara kalkışmış bir şehir.
Beyrut, çatışmayla yaşamayı kanıksamış bir şehir. Şehrin üzerine bombalar yağarken, günlük yaşam devam ediyor. Sadece haberlerin sonrasında verilen yol durumunu takip etmek gerekiyor. "Alhamra caddesi çatışma nedeniyle kapalı, sürücülerin farklı bir yol takip etmeleri gerekiyor...", "Solidarnas'ta ağır bombardıman hakim, sürücülerin dikkatine" gibi anonsları almadan yola çıkmak tehlike arzediyor.
Sakınola, Beyrut'ta kim kiminle çarpışıyor diye merak etmeye kalkmayın. Bunu anlamak hiç de kolay değil. Çünkü Ortadoğu'da, özellikle de Lübnan'da saflar her an değişebiliyor. Herkes her an ittifakı bozup karşı safa geçebiliyor. Filstinlileri destekleyen Suriye İsraille, Hizbullah Dürzilerle, Hristiyanlar Dürzilerle, Şiiler İsrail'le anlaşmaya varıp safını değiştirebiliyor. Zaten eli silah tutanların dışında hiç kimse de hikayelerin peşine düşüp gitmiyor.
Şimdilik bu kadar...