12.mayıs 2009 tarihinde çıktığımız gezimizi dün , yani 26.ekim 2009 tarihi itibariyle sonlandırdık. İzmir'e döndük. Bir yaz da böylece gelip geçti.. Doyamadık.. Gezmeye doyamadık. Burada yapılacak işlerimiz olmasa bir beş ay daha gezebiliriz, gibi geliyor.
Gezi anılarımızı sizlerle paylaşalım mı, ne dersiniz?
Serin ve yağışlı giden havanın ısınmasıyla hareketlendik, biz de.. Yanımıza almayı düşündüğümüz öteberinin karavanımıza taşınması öğleye dek sürdü. Uzun süreli bir gezi planlıyorduk. Bunun içinde tedbirli olmalıydık. Yazlık giyeceklerin yanısıra serin havalar için de kalın birşeyler almalıydık,yanımıza..
Nihayet yola çıkabildik. Salihli-Alaşehir-Buldan üzerinden ilk konaklama yerimiz olan Karahayıt'a geldik. Burası Pamukkale'ye 5 km. mesafede. Yıllar önce sadece yerden kaynayan bir sıcak su birikintisi olan 'kırmızı su' hareket getirmiş, buraya. Pansiyonlar, oteller, restoranlarla yüz değiştirmiş. Kükürt ve karbon içeren bu şifalı termal su, Pamukkale misali travertenler oluşturmuş.. Tek farkla beyaz değil, kızıl-kahverengi.. Su çok sıcak.. Birkaç dakika bile elinizi suyun içinde tutamıyorsunuz..
Bakir haliyle bir çok kez gezdiğimiz Pamukkale'yi uzaktan seyretmekle yetiniyoruz..[attachment=1][attachment=2][attachment=3]
Denizli'den Isparta yönüne gidişte 30 km. sonra Kaklık beldesine ulaşılıyor. Ana yol üzerinde 'Kaklık Mağarası' tabelasını görünce tereddütsüz saptık. 4 km. sonra mağara girişindeydik. Ben mağaraları hem çok merak eder, hem de girmeye korkarım. İlk kez ürkütücü olmayan bir mağara ile karşılaştım.. Mağara içinde akan şelalelerin sesi insanın içini ferahlatıyor. Harika görünümlü travertenler yeraltında minyatür bir Pamukkale oluşturmuş, sanki.. Dışarının sıcağını düşününce çıkmak istemiyorsunuz. Görülmeğe değer bir oluşum.. Bu arada ünlü Kaklık ekmeğinden almayı da unutmayın, yolunuz düşerse..[attachment=4]
Gece Keçiborlu civarında bir akaryakıt istasyonunda konakladıktan sonra Isparta'dayız..[attachment=3]
Her taraf gül ürünleri satan işyerleri ile dolu..
Alışverişimizi yaptıktan sonra Eğirdir'de gölkıyısında yerimizi aldık.[attachment=4][attachment=5]
Önceki gelişlerimizde pırıl pırıl, tertemiz olan göl, ( ki; çevredeki evlerde yaşayanlar, gölden çaydanlıkla su alıp, çay yapıyorlardı, o zamanlar) maalesef bariz şekilde kirlenmiş.. Fakat bu bizim orada birkaç gün kalmamızı engellemedi. Hele akşam gölkıyısında kurulan masamız ve alabalık-rakı muhabbetimiz, oğlumuzun da bize katılmasıyla daha doyumsuzlaştı. Bu arada, geçen yaz Karadeniz'de tanıştığımız Ankaralı karavancı Oğuz Bey ve eşi Nuriye Hanımla karşılaşmamız büyük sürpriz oldu, bizim için..[attachment=3][attachment=4]
Eğirdir'den, 65 km. mesafedeki Kovada Gölü ve Yazılı Kanyon Tabiat Parkını görmek üzere ayrıldık. Yol elma bahçeleri arasında uzayıp gidiyor..Kovada aslında bir baraj gölü..Çevresinde Orman Bakanlığına ait kamp ve piknik alanları var..[attachment=4][attachment=5]
Yolun tenhalığı, kimsenin olmadığı kanısı uyandırdı, bizde.. Ancak kanyonun girişindeki kalabalığı görünce yanıldığımızı anladık. Herkes erkenden yerini almış.. Masalar kurulmuş, mangallar yanıyor.. Bir tarafta söylenen şarkılar, diğer tarafta suyun şırıltısı..Geniş bir piknik alanı. İstediğiniz yere konuşlanıyorsunuz. İsterseniz suyun içine kurun masanızı.. İsterseniz çayı tepeden seyredeceğiniz bir yere.. Köpürerek akan, şelaleler yapan su; Kovada Çayı.. Kanyon içinde yürümeye daha doğrusu tırmanmaya çıktık. Yer yer kayaların üstünden aşmanız gerekiyor. Bir süre sonra suyun kaynağına ulaştık. Su şişelerimizi doldurduk, kaynaktan.. Kanyon içine çadır kuranlar, yüzenler de vardı.. Biz suyun çok soğuk olması nedeniyle, sadece el-ayak yıkamakla yetindik..Kanyonun 3-4 km. uzunluğunda olduğunu söylediler.. Tabii profesyoneller gidebilir, biz değil..
Kanyondan ayrıldıktan sonra İstanbul'un curcunasından kaçıp, Çandır Köyüne yerleşen bir yakınımızı ziyaret ettik. Gece Karacaören beldesinde konakladık..Ertesi gün de Antalya'daydık. Antalya'nın kalabalığı ve bunaltıcı havası pek cazip gelmedi.. Manavgat-Kumköy'de geceler, yarın yola devam ederiz düşüncesiyle geldik, Kumköy'e.. Buranın denizi aşırı sığ olduğundan cezbetmiyor, bizi.. Ancak, Ankaralı karavancı arkadaşlarımızla (üç aile) karşılaşınca, sohbet-muhabbet derken üç güzel gün geçirdik, birlikte..[attachment=2]
Sayın Egeli sizlerde bu yazı keyif ile geçirmiş ve gezinizi bizler ile paylaşıyorsunuz.Gerçekten bende merak ile izliyor ve devamını bekliyorum.Bana ayrı bir zevk veriyor ,acaba diyorum bende böyle gezip fotoğraflarile geziyi doğasever insanlar ile paylaşacakmıyım? Yani kendim gerçekleştirebilecekmiyim?İNŞALLAH,İNŞALLAH diliyorum.Sizlerede sevgi ve saygılar diliyorum.
Gösterdiğiniz ilgi, gezi anılarımızı sizlerle paylaşmak için bize cesaret verdi ve mutlu etti..Tabii ki devamı gelecek.. Beş aylık bir gezi beş günde anlatılamaz değil mi? Fırsat buldukça, sizlerle paylaşmaya çalışacağız..