Salı günü yolculuğumuzun son günüydü.İstanbul'a dönüş uçağımız saat 14.20'de hareket edeceğinden kahvaltı sonrası otelden ayrılıncaya kadar dört saat boş vaktimiz vardı.Biz de bu süreyi Viyana'da Türklerden kalan izlerin peşinde giderek değerlendirmeye karar verdik.Bunun için önce tarihe kısa bir göz atalım...
İstanbul'u fetheden Osmanlıların,sıradaki büyük hedefi Avrupa’daki en güçlü rakibi Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kalbi olan Roma şehrini ele geçirmekti.İstanbul’dan 2.250 kilometre ötedeki Roma’ya o devrin koşullarında,binlerce askerden oluşan büyük bir orduyu bir hamlede götürmek nerede ise imkansız olduğundan,önce hem Tuna Nehri hem de Roma yolu üzerinde stratejik öneme sahip ve İstanbul’a 1500 kilometre mesafedeki Viyana’yı ele geçirmek daha mantıklı görünüyordu.Avusturya'ya Nemçe,Viyana'ya ise Beç adını veren Osmanlıların iki asır boyunca hayallerini Viyana’yı ele geçirerek Roma'ya inmek fikri süslemiştir.Ancak ilkinde yirmi ve ikincisinde altmış gün süreyle iki kez kuşatılmasına rağmen Viyana,teslim alınamamıştır.
Avusturya Arşidükü Ferdinand'ın,Budin(=Budapeşte)'i işgal etmesi üzerine Kanuni Sultan Süleyman'ın yönetimindeki 75.000 askerden oluşan Osmanlı ordusu önce Budin'i geri alır.Bundan sonra Avrupa'ya göz dağı vermek amacıyla 27.Eylül.1529 tarihinde Viyana önlerine gelen ordu,şehri kuşatarak surları dövmeye başlar.Ancak yaklaşan kışın bu bölgede çetin geçmesi,yanlarında kuşatma için gerekli büyük topların bulunmaması ve güçlü bir hıristiyan ordusunun Viyana'ya 150 kilometre mesafedeki Linz şehrinde toplanmakta olduğu istihbaratının gelmesi göz önüne alınarak üç hafta sonunda I.Viyana kuşatmasına son verilir.
Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa'nın 1579 yılında öldürülmesinin ardından duraklama devrine giren Osmanlı İmparatorluğu isyanlar,savaşlar ve taht kavgaları nedeniyle zaman zaman zorlansa da 18.Ekim.1672 yılında Lehistan-Litvanya birliği ile yaptığı Bucaş Antlaşması ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı.İmparatorluğun yüzölçümü 5.2 milyon kilometre kare ve toplam nüfusu da 16 milyon olmuştu.O yıllarda Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun yüzölçümü 700 bin kilometre kare ve nüfusu da 20 milyon civarında idi.1682 yılına gelindiğinde bugünkü Slovakya’da yaşayan protestan Macarlar,kendilerini zorla katolik yapmak isteyen Avusturyalıların zulmüne karşı Osmanlılardan yardım isterler.O sırada sadaret makamında Köprülü ailesinin damadı olan ve aslen Merzifonlu ve Türk bir aileden gelen Kara Mustafa Paşa vardır.Enderun’da çok iyi yetiştirilmiş bir devlet adamı olan Kara Mustafa Paşa’ya Leh ve Ruslarla yaptığı savaşlardan galip çıkması nedeniyle Sultan IV.Mehmet(=Avcı Mehmet)’in güveni tamdır.Bu nedenle kendisini serdar-ı ekrem (=başkomutan vekili) tayin ederek savaş hazırlıklarına başlamasını emreder.Kara Mustafa Paşa da bir yandan ordunun geçeceği yolları yaptırırken diğer yandan son derece güçlü bir ordu hazırlayarak 1683 ilkbaharında 170.000 kişilik ordu ile İstanbul'dan yola çıkıp mayıs ayında Belgrad'a ulaşır.İstanbul'dan yola çıkarken padişahın divanında ordunun Viyana'ya yüz kilometre mesafedeki Yanıkkale(=Gyor)'yi ele geçirip burada konuşlanması ve kışı burada geçirdikten sonra ertesi yıl Viyana'ya saldırması kararı alınmıştır.Ancak Kara Mustafa Paşa,Yanıkkale'yi çok basit bir hedef olarak gördüğünden Belgrad'da topladığı harp divanında bazı paşaların itirazlarına rağmen Viyana'ya saldırma kararını çıkartır ve o sırada Sofya’da bulunan Sultan IV.Mehmed’e haber dahi vermeden Yanıkkale'yi pas geçip 14.Temmuz.1683 tarihinde Viyana’yı ikinci kez kuşatır.
Stratejisini,o devir için son derece güçlü olan şehir surlarını az sayıda askerle savunup Avrupa'dan gelecek yardımı beklemek üzerine kuran İmparator Leopold,savunmayı tecrübeli Kont Von Strahlemberg'e emanet ederek ailesi ile birlikte şehri terk eder.En büyük toplarını getirmemiş olmasına rağmen eylül ayı başlarında Osmanlı ordusu elindeki sahra toplarıyla kale duvarlarını indirmeyi başarır.Viyana artık düşmek üzeredir ancak Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,şehri tüm zenginlikleriyle ele geçirmek ve Roma'ya yönelik sonraki hamlelerde burayı kullanmak arzusundadır.Bu nedenle şehrin kendiliğinden teslim olmasınıbekler.İslam hukukuna göre bir şehir savaşarak ele geçirilirse askerin üç gün süreyle yağma yapma hakkı vardı.Aksi durumda,yani savaşmayıp kendiliğinden teslim olan(=vire) şehirdeki tüm mallar hazineye geçtiği için askerin yağma yapmasına izin verilmemekte idi.
Viyana Ordu Tarihi Müzesi'nde bulunan ve kuşatmayı anlatan bir resim
İstanbul'u fetheden Osmanlıların,sıradaki büyük hedefi Avrupa’daki en güçlü rakibi Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kalbi olan Roma şehrini ele geçirmekti.İstanbul’dan 2.250 kilometre ötedeki Roma’ya o devrin koşullarında,binlerce askerden oluşan büyük bir orduyu bir hamlede götürmek nerede ise imkansız olduğundan,önce hem Tuna Nehri hem de Roma yolu üzerinde stratejik öneme sahip ve İstanbul’a 1500 kilometre mesafedeki Viyana’yı ele geçirmek daha mantıklı görünüyordu.Avusturya'ya Nemçe,Viyana'ya ise Beç adını veren Osmanlıların iki asır boyunca hayallerini Viyana’yı ele geçirerek Roma'ya inmek fikri süslemiştir.Ancak ilkinde yirmi ve ikincisinde altmış gün süreyle iki kez kuşatılmasına rağmen Viyana,teslim alınamamıştır.
Avusturya Arşidükü Ferdinand'ın,Budin(=Budapeşte)'i işgal etmesi üzerine Kanuni Sultan Süleyman'ın yönetimindeki 75.000 askerden oluşan Osmanlı ordusu önce Budin'i geri alır.Bundan sonra Avrupa'ya göz dağı vermek amacıyla 27.Eylül.1529 tarihinde Viyana önlerine gelen ordu,şehri kuşatarak surları dövmeye başlar.Ancak yaklaşan kışın bu bölgede çetin geçmesi,yanlarında kuşatma için gerekli büyük topların bulunmaması ve güçlü bir hıristiyan ordusunun Viyana'ya 150 kilometre mesafedeki Linz şehrinde toplanmakta olduğu istihbaratının gelmesi göz önüne alınarak üç hafta sonunda I.Viyana kuşatmasına son verilir.
Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa'nın 1579 yılında öldürülmesinin ardından duraklama devrine giren Osmanlı İmparatorluğu isyanlar,savaşlar ve taht kavgaları nedeniyle zaman zaman zorlansa da 18.Ekim.1672 yılında Lehistan-Litvanya birliği ile yaptığı Bucaş Antlaşması ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı.İmparatorluğun yüzölçümü 5.2 milyon kilometre kare ve toplam nüfusu da 16 milyon olmuştu.O yıllarda Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun yüzölçümü 700 bin kilometre kare ve nüfusu da 20 milyon civarında idi.1682 yılına gelindiğinde bugünkü Slovakya’da yaşayan protestan Macarlar,kendilerini zorla katolik yapmak isteyen Avusturyalıların zulmüne karşı Osmanlılardan yardım isterler.O sırada sadaret makamında Köprülü ailesinin damadı olan ve aslen Merzifonlu ve Türk bir aileden gelen Kara Mustafa Paşa vardır.Enderun’da çok iyi yetiştirilmiş bir devlet adamı olan Kara Mustafa Paşa’ya Leh ve Ruslarla yaptığı savaşlardan galip çıkması nedeniyle Sultan IV.Mehmet(=Avcı Mehmet)’in güveni tamdır.Bu nedenle kendisini serdar-ı ekrem (=başkomutan vekili) tayin ederek savaş hazırlıklarına başlamasını emreder.Kara Mustafa Paşa da bir yandan ordunun geçeceği yolları yaptırırken diğer yandan son derece güçlü bir ordu hazırlayarak 1683 ilkbaharında 170.000 kişilik ordu ile İstanbul'dan yola çıkıp mayıs ayında Belgrad'a ulaşır.İstanbul'dan yola çıkarken padişahın divanında ordunun Viyana'ya yüz kilometre mesafedeki Yanıkkale(=Gyor)'yi ele geçirip burada konuşlanması ve kışı burada geçirdikten sonra ertesi yıl Viyana'ya saldırması kararı alınmıştır.Ancak Kara Mustafa Paşa,Yanıkkale'yi çok basit bir hedef olarak gördüğünden Belgrad'da topladığı harp divanında bazı paşaların itirazlarına rağmen Viyana'ya saldırma kararını çıkartır ve o sırada Sofya’da bulunan Sultan IV.Mehmed’e haber dahi vermeden Yanıkkale'yi pas geçip 14.Temmuz.1683 tarihinde Viyana’yı ikinci kez kuşatır.
Stratejisini,o devir için son derece güçlü olan şehir surlarını az sayıda askerle savunup Avrupa'dan gelecek yardımı beklemek üzerine kuran İmparator Leopold,savunmayı tecrübeli Kont Von Strahlemberg'e emanet ederek ailesi ile birlikte şehri terk eder.En büyük toplarını getirmemiş olmasına rağmen eylül ayı başlarında Osmanlı ordusu elindeki sahra toplarıyla kale duvarlarını indirmeyi başarır.Viyana artık düşmek üzeredir ancak Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,şehri tüm zenginlikleriyle ele geçirmek ve Roma'ya yönelik sonraki hamlelerde burayı kullanmak arzusundadır.Bu nedenle şehrin kendiliğinden teslim olmasınıbekler.İslam hukukuna göre bir şehir savaşarak ele geçirilirse askerin üç gün süreyle yağma yapma hakkı vardı.Aksi durumda,yani savaşmayıp kendiliğinden teslim olan(=vire) şehirdeki tüm mallar hazineye geçtiği için askerin yağma yapmasına izin verilmemekte idi.
Viyana Ordu Tarihi Müzesi'nde bulunan ve kuşatmayı anlatan bir resim