Viyana-bratislava Gezi Notları (27-31.ocak.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 120
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 16,709
Salı günü yolculuğumuzun son günüydü.İstanbul'a dönüş uçağımız saat 14.20'de hareket edeceğinden kahvaltı sonrası otelden ayrılıncaya kadar dört saat boş vaktimiz vardı.Biz de bu süreyi Viyana'da Türklerden kalan izlerin peşinde giderek değerlendirmeye karar verdik.Bunun için önce tarihe kısa bir göz atalım...
İstanbul'u fetheden Osmanlıların,sıradaki büyük hedefi Avrupa’daki en güçlü rakibi Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kalbi olan Roma şehrini ele geçirmekti.İstanbul’dan 2.250 kilometre ötedeki Roma’ya o devrin koşullarında,binlerce askerden oluşan büyük bir orduyu bir hamlede götürmek nerede ise imkansız olduğundan,önce hem Tuna Nehri hem de Roma yolu üzerinde stratejik öneme sahip ve İstanbul’a 1500 kilometre mesafedeki Viyana’yı ele geçirmek daha mantıklı görünüyordu.Avusturya'ya Nemçe,Viyana'ya ise Beç adını veren Osmanlıların iki asır boyunca hayallerini Viyana’yı ele geçirerek Roma'ya inmek fikri süslemiştir.Ancak ilkinde yirmi ve ikincisinde altmış gün süreyle iki kez kuşatılmasına rağmen Viyana,teslim alınamamıştır.
Avusturya Arşidükü Ferdinand'ın,Budin(=Budapeşte)'i işgal etmesi üzerine Kanuni Sultan Süleyman'ın yönetimindeki 75.000 askerden oluşan Osmanlı ordusu önce Budin'i geri alır.Bundan sonra Avrupa'ya göz dağı vermek amacıyla 27.Eylül.1529 tarihinde Viyana önlerine gelen ordu,şehri kuşatarak surları dövmeye başlar.Ancak yaklaşan kışın bu bölgede çetin geçmesi,yanlarında kuşatma için gerekli büyük topların bulunmaması ve güçlü bir hıristiyan ordusunun Viyana'ya 150 kilometre mesafedeki Linz şehrinde toplanmakta olduğu istihbaratının gelmesi göz önüne alınarak üç hafta sonunda I.Viyana kuşatmasına son verilir.
Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa'nın 1579 yılında öldürülmesinin ardından duraklama devrine giren Osmanlı İmparatorluğu isyanlar,savaşlar ve taht kavgaları nedeniyle zaman zaman zorlansa da 18.Ekim.1672 yılında Lehistan-Litvanya birliği ile yaptığı Bucaş Antlaşması ile en geniş sınırlarına ulaşmıştı.İmparatorluğun yüzölçümü 5.2 milyon kilometre kare ve toplam nüfusu da 16 milyon olmuştu.O yıllarda Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun yüzölçümü 700 bin kilometre kare ve nüfusu da 20 milyon civarında idi.1682 yılına gelindiğinde bugünkü Slovakya’da yaşayan protestan Macarlar,kendilerini zorla katolik yapmak isteyen Avusturyalıların zulmüne karşı Osmanlılardan yardım isterler.O sırada sadaret makamında Köprülü ailesinin damadı olan ve aslen Merzifonlu ve Türk bir aileden gelen Kara Mustafa Paşa vardır.Enderun’da çok iyi yetiştirilmiş bir devlet adamı olan Kara Mustafa Paşa’ya Leh ve Ruslarla yaptığı savaşlardan galip çıkması nedeniyle Sultan IV.Mehmet(=Avcı Mehmet)’in güveni tamdır.Bu nedenle kendisini serdar-ı ekrem (=başkomutan vekili) tayin ederek savaş hazırlıklarına başlamasını emreder.Kara Mustafa Paşa da bir yandan ordunun geçeceği yolları yaptırırken diğer yandan son derece güçlü bir ordu hazırlayarak 1683 ilkbaharında 170.000 kişilik ordu ile İstanbul'dan yola çıkıp mayıs ayında Belgrad'a ulaşır.İstanbul'dan yola çıkarken padişahın divanında ordunun Viyana'ya yüz kilometre mesafedeki Yanıkkale(=Gyor)'yi ele geçirip burada konuşlanması ve kışı burada geçirdikten sonra ertesi yıl Viyana'ya saldırması kararı alınmıştır.Ancak Kara Mustafa Paşa,Yanıkkale'yi çok basit bir hedef olarak gördüğünden Belgrad'da topladığı harp divanında bazı paşaların itirazlarına rağmen Viyana'ya saldırma kararını çıkartır ve o sırada Sofya’da bulunan Sultan IV.Mehmed’e haber dahi vermeden Yanıkkale'yi pas geçip 14.Temmuz.1683 tarihinde Viyana’yı ikinci kez kuşatır.
Stratejisini,o devir için son derece güçlü olan şehir surlarını az sayıda askerle savunup Avrupa'dan gelecek yardımı beklemek üzerine kuran İmparator Leopold,savunmayı tecrübeli Kont Von Strahlemberg'e emanet ederek ailesi ile birlikte şehri terk eder.En büyük toplarını getirmemiş olmasına rağmen eylül ayı başlarında Osmanlı ordusu elindeki sahra toplarıyla kale duvarlarını indirmeyi başarır.Viyana artık düşmek üzeredir ancak Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,şehri tüm zenginlikleriyle ele geçirmek ve Roma'ya yönelik sonraki hamlelerde burayı kullanmak arzusundadır.Bu nedenle şehrin kendiliğinden teslim olmasınıbekler.İslam hukukuna göre bir şehir savaşarak ele geçirilirse askerin üç gün süreyle yağma yapma hakkı vardı.Aksi durumda,yani savaşmayıp kendiliğinden teslim olan(=vire) şehirdeki tüm mallar hazineye geçtiği için askerin yağma yapmasına izin verilmemekte idi.


sm_BI_29623_entsatzschlacht_eedb367037_zpsi1erj7kx.jpg


Viyana Ordu Tarihi Müzesi'nde bulunan ve kuşatmayı anlatan bir resim
 

Etiketler
Öte yandan Viyana kuşatmasına karşı çıktığı için sadrazam tarafından hakarete uğrayarak ordugahtan kovulan Kırım Hanı Murad Giray Han, kendisine verilen Tuna Nehri üzerindeki köprünün korunması görevini yerine getirmez ve “Osmanlı,anlasın tatarın kıymetini” diyerek Jan Sobieski komutasındaki Leh destek kuvvetlerinin buradan geçerek Osmanlı ordusunun sağ kanadını vurmasına engel olmaz.Buna,Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile arası iyi olmayan bazı paşaların da ortada bozgun emaresi yokken geri çekilmeleri eklenince sadrazamın tüm çabasına rağmen ordugah düşman eline geçer ve dağılan Osmanlı ordusu geri çekilmeye başlayınca Viyana bir kez daha kurtulur.
Bundan sonra ortaya çıkan Savoy Prensi Eugene,Osmanlı ordusunu birbiri ardına bozguna uğratır.Başarısız olan Sadrazam Kara Mustafa Paşa önce Yanıkkale’ye sonra da Belgrad’a çekilir.Burada sağ kanadı koruyamadığı için Budin Valisi Uzun İbrahim Paşa’yı idam ettirip Kırım Hanı’nı da azleder ve padişahtan orduyu toparlayıp baharda Viyana’yı bir daha kuşatmak için izin ister.Ancak Kara Mustafa Paşa’ya muhalif edenlerin kışkırtmasıyla Sultan IV.Mehmet,sadrazamının ölüm fermanını imzalar. 25.Aralık.1683 günü kendisine Çavuşbaşı Mehmed Ağa tarafından tebliğ edilen ölüm emrini sükunetle karşılayan ve bunun askere duyurulmasını istemeyen Kara Mustafa Paşa,”Aman çavuş,askerler beni çok severler.Ola ki bu hükme razı olmayıp padişahlarına karşı isyan ederler ya da padişahın itibarına dokunacak söz söylerler.Şu camiye gidelim de kimse görmesin"der.Camide abdest alıp namazını kıldıktan sonra da "şu halılar, beyt-ül(=devlet hazinesine ait)maldır.Kaldırın da kanımla kirlenmesin" diyerek ilmeğe boynunu uzatır ve padişahın idam emri yerine getirilir sonra da kafası kesilerek padişaha gösterilmek üzere yollanır.
Ordunun komutanı olarak,Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kuşatma esnasında hata yaptığı kesindir ancak idam edilmesi kararının yanlış olduğu da son derece aşikardır.Bu kararın yanlış olduğu 16 yılın sonunda anlaşılacak ancak iş işten geçmiş ve Osmanlı için bedeli çok yüksek olacaktır.
II.Viyana Kuşatması sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıfladığını anlayan Avrupa devletlerinden Lehistan, Avusturya, Venedik, Malta ve Rusya güçlerini birleştirerek 1684 yılında Kutsal İttifak'ı oluştururlar.Bunun ardından Osmanlı İmparatorluğu ile Kutsal İttifak arasındaki savaşlar 16 yıl boyunca devam eder.Osmanlı ordusu,kah yenip kah yenilerek geri çekilir.Savaş sürerken,taht dört kez ve sadaret makamı ise tam on üç kez el değiştirir.Son olarak 11.Eylül.1697 tarihinde Zenta muharebesinde,SultanII.Mustafa'nın bizzat başında bulunduğu ordu,Tisza Nehri’ni geçmek isterken yapılan inanılmaz bir hata sonucu fırsatçı Prens Eugen'in ordusu tarafından sadrazam dahil kılıçtan geçirilip 30.000 asker ve hazinesini kaybedince bunca istikrarsızlık içinde bunalan Osmanlı İmparatorluğu,barış istemek zorunda kalır.1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması ile de Macaristan,Erdel,Dalmaçya ve Mora'da yaklaşık 356 bin kilometre kare toprak kaybedilir ve bu büyük toprak kaybı Osmanlı İmparatorluğu için sadece sonun başlangıcı olacaktır.
Avrupa topraklarındaki üstünlüğün Avrupa devletlerine geçmesinin yazılı kanıtı olan Karlofça Antlaşması, Osmanlılarda gerileme devrini başlatmakla kalmayıp,Türklerin 1071’den beri süregelen batıya doğru ilerlemesinin durmasına ve Avrupalılarda Türklerin yenilmez olduğu inancının yıkılmasına yol açması nedeniyle son derece önemlidir.Bu tarihten sonra bu kez Avrupalıların Türk topraklarındaki ilerleyişi başlar ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 1672 yılında 5.2 milyon kilometrekareye ulaşan topraklarını 250 yıl sonra Kurtuluş Savaşı öncesinde 300.000 kilometrekareye kadar düşüren bu ilerleme,ancak 1921 yılında Sakarya Savaşı ile son bulacaktır.
 

Osmanlıdan kalan izlerin birincisi bizi kahvaltı masasında bekliyordu. Avusturyalıların kipferl(=hilal) adını verdikleri ve tüm dünyada bilinen adıyla kruvasan çöreği bir rivayete göre ilk kez,Osmanlı ordusunun bozguna uğratılmasını kutlamak isteyen Viyana'lı fırıncılar tarafından imal edilmiştir.İmparatoriçe Maria Theresia'nın kızlarından biri olan ve zamanla Fransa imparatoriçesi olan Marie Antoinette ise bu çöreği fransızlara sevdirmiştir.Kahvaltıda kahve ile yağlı milföy hamurundan yapılan bu çöreği yemeyi çok seven fransızlar ona kendi dillerinde hilal anlamına gelen kruvasan(=croissant) adını vermişlerdir.


20170131_072634_zps9zsf76qj.jpg


Kruvasan(=Kipferl)


Sabah kahvaltı sonrası ilk durağımız otelimize yarım kilometre mesafedeki Ring Straße(=Ring Caddesi=Ring Ştrase) üzerindeki Liebenberg Anıtı (=Liebenberg Denkmal) oldu. Viyana'nın 1680-83 yılları arasında belediye başkanlığını yürüten Johann Andreas von Liebenberg anısına 1890 yılında yaptırılmıştır.Liebenberg,şehri savunmak için milis kuvvetleri organize etmiş ancak kuşatmanın sona ermesinden iki gün önce öldüğü için zaferini görememiştir.
Anıtın önünde,yerde yatmakta olan ve pençeleri ile Osmanlı kalkan ve sancağını ezen gerçek boyutlu bronz bir aslan heykeli görülmektedir. Onun arkasında bulunan dokuz metre yüksekliğindeki taş kaidenin iki yanında Liebenberg'in yaldızlı portre madalyonunu tutan iki bronz melek ve en üstte zafer tanrıçası Victoria'nın yaldızlı figürü bulunmaktadır.


20170130_163622_zpsukapeleb.jpg


20170318_181932_zpssm4ghzbl.jpg


Liebenberg Anıtı(=Liebenberg Denkmal)


Bundan sonra iki yüz metre daha ilerleyerek Rathaus metro istasyonu arkasında yer alan Lenau Sokağı(=Lenaugasse)’ndaki 3 numaralı eve geldik.1711 yılında barok mimari üslupla inşa edilmiş bu dört katlı evin giriş kapısının üstünde çatık kaşlı,pala bıyıklı,sarıklı bir Türk Başı (=Türkenkopf) sembolize edilmiştir.


576px-Lenaugasse_3_zps1ltkyvyv.jpg


Lenaugasse4jf_zpsez5ef1i8.jpg


Türk Başı(=Türkenkopf)
 

Bundan sonra U2 metrosu ile Karlsplatz’a buradan da U1 metrosu ile Hauptbahnhof İstasyonu’na gelip sonra da istasyonun hemen önünde yer alan Südtiroler Platz’dan bindiğimiz 69A hatlı otobüsten iki durak
sonra(=Arsenal) indik. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın düşen karargahına ait olan malzeme ve silahlar,günümüzde Belvedere Sarayı yakınındaki Ordu Tarihi Müzesi(=Heeresgeschichtliches Museum)’nde sergilenmektedir.


csm_hgm_front_f40b26eaf0_zpsoye5iuw8.jpg


Ordu Tarihi Müzesi(=Heeresgeschichtliches Museum) girişi


Girişin,19 yaş altındakiler için ücretsiz ve daha büyükler için 6€ olduğu müze saat 09-17 arası ziyarete açıktır.Müzenin giriş katında sağ tarafta Avusturya tarihinin farklı devrelerinde kullanılan üniformalar ve şapkalar ile İmparator Franz Jozef ve I.Dünya Savaşı bölümü,sol tarafında ise II.Dünya Savaşı bölümü yer almaktadır.Sağdaki bölümde I. Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebebiyet veren ve Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand ve eşi Sofia’ya düzenlenen suikasta dair belge ve malzemeler hemen ilgimizi çekti.Saraybosna'da yazın ziyaret ettiğimiz müzeye göre burada daha kapsamlı malzeme ve belgeler bulunmakta idi.Veliaht prens ve eşinin tüberküloz hastası 19 yaşındaki Gavrilo Princip adlı sırp genci tarafından içinde vurularak öldürüldüğü araç,üzerindeki kıyafet ve olayda kullanılan tabanca da bu bölümde sergilenmekte idi.Zeminin sol tarafı ise II.Dünya Savaşı'na ayrılmıştır.


Military_History_Museum_Vienna_2012_31_zpswftudgyw.jpg


Veliaht prens ve eşinin içinde suikaste uğradığı makam aracı


Müzenin üst katında sol tarafta,Avusturya-Osmanlı savaşları ve Viyana kuşatmasının anlatıldığı bölüm bulunmaktadır.Bu müze,sergilediği Osmanlı objeleri bakımından Avrupa'daki emsallerine kıyasla önde gelmektedir.Burada sergilenen objeler arasında tüfekler,ok ve yaylar, sadaklar,mızraklar,yatağanlar,zırhlar,tuğlar,sancaklar,kavuklar,kalkanlar ve havan topları hemen göze çarpan örneklerdir.


aBm55g_zps99qginsk.jpg


II.Viyana Kuşatması sonrası Avusturyalıların eline geçen Osmanlı karargahındaki silahlar


-tarih-muumlzesindeki-osmanl-ccediladr_zpsimph3yln.jpg


Sadrazam çadırı


Bu bölümde yer alan bir önemli parça da Sadrazam Silahtar Ali Paşa'nın Prens Eugene'e 1716 yılında mağlup olduğu Petervaradin Savaşı'ndaki çadırıdır.Sadrazamın şehit düştüğü savaşta kullandığı zamanla solmuş kırmızı renkli çadırının önünde bir de havan topu bulunmaktadır.
Yine bu bölümde görmeyi umduğum ve Osmanlının en kahredici mağlubiyetlerinden biri olan Zenta Savaşı sırasında şehit düşen Sadrazam Elmas Mehmet Paşa'nın üzerinden çıkan Sultan II.Mustafa'ya ait mührü ise göremedim.

Müzenin üst katının sağ tarafı ise 1789-1866 arasındaki Avusturya ile Avrupa arasındaki ilişkilere ayrılmış.Müzede inanılmaz sayıda top,tüfek, tank ve uçaklar da yer almaktadır.Zaman kısıtlılığı nedeniyle müzenin bir çok bölümünü dolaşamadık.:(
 

Sadece yarım saat ayırabildiğimiz müzeden hızla ayrılarak U1 metrosu ile Stephansplatz’a gittik ve Aziz Stefan Katedrali’ne girerek görevlilere Türklerden Kurtuluş Anıtı(=Türkenbefreiungsdenkmal)’nı ziyaret etmek için Viyana'ya geldiğimi anlattım.Bunun üzerine bir görevli bize yolu gösterdi.Her iki kuşatma esnasında da halkın Stefan Katedrali'ni bir sığınak olarak kullanması nedeniyle 1894 yılında kuşatmanın 200. yıldönümü anısına Türklerden Kurtuluş Anıtı(=Türkenbefreiungsdenkmal) adı verilen mermer bir anıt yaptırılmıştır. Bu anıt,katedralin batı tarafında güney kulesinin altında yer almaktadır.Anıtın üzerinde Türklerden kurtuluşa yardımcı olan önemli kişiler tasvir edilmektedir.II.Dünya Savaşı sırasında tahrip olan ilk anıtın yerine daha sonra bugünkü anıt yerleştirilmiştir.


20170202_013317_zpssxs5wuff.jpg


Aziz Stefan Katedrali'ndeki Türklerden Kurtuluş Anıtı


Bundan sonra katedralden dışarı çıkarak kuzey duvarında bulunan Capistrankanzel adı verilen heykeli fotoğrafladık.Osmanlı ordusunun bozguna uğratılmasını simgelemek için yapılmış bu heykelde,1451 yılında Viyana'ya gönderilmiş olan ve Osmanlı kuşatmasına karşı savaşacak askerleri kutsayan bir konuşma yaparak onlarla birlikte savaşa yürüyen Johannes von Capistrano adlı fransisken rahibin ayakları altında ezilen bir yeniçeri tasvir edilmektedir.


IMG_0266_zpstmmaqpwa.jpg


20170217_221505_zpsctnzcfcg.jpg


Fransisken rahibi ve ayaklarının altında ezdiği yeniçeri heykeli(=Kapistrankanzel)
 



Bundan sonra Graben Caddesi’ni hızla geçip Kohlmarkt Caddesi üzerinden Hofburg Sarayı'nın önüne geldik.Sarayın ön cephesinin sol üst çatısına dikkatlice bakınca Osmanlı sarığı giymiş heykeli fark edebilirsiniz.


20170201_115214_zps3o84atjz.jpg


P1400607_zpsiuvcob1c.jpg


Hofburg Sarayı girişindeki çatıda Osmanlı sarığı


Bundan sonra geldiğimiz Kahramanlar Meydanı(=Heldenplatz)'ndaki Prens Eugene Anıtı’ndaki(=Prinzen Eugene Denkmal) atın ayaklarının altında ne yazık ki hilalli sancaklar sembolize edilmiştir.:(



IMG_0502_zps78twmm4i.jpg



P1400590_zpsqyjwdpw3.jpg


Prens Eugene Anıtı(=Prinzen Eugene Denkmal)
 

Saray çıkışı Kohlmarkt Caddesi'nin sonunda sola dönerek Bognergasse'ye girip bu sokakta 200 metre yürüyüp sağa dönünce Am Hof,11 adresine geldik.Bu binanın sahibi,II.Kuşatma esnasında şehre atılan ve Türk Güllesi(=Türkenkugel) olarak bilinen bu top güllesini altın yaldızla boyayıp kuşatmanın 200.yılı anısına girişe asmış ve bir de levha eklemiştir.



20170130_175332_zpskliqwsja.jpg



Türk Güllesi
 

Viyana’da Türk izleri denildiğinde karşımıza genelde Avusturyalıların kahramanlıkları ve zaferini anlatan motifler içeren eserler çıkmaktadır.İnançsız Ateşi Sokağı (=Heidenschussgasse),3 numaralı evin köşesinde elinde kılıcı ile şaha kalkmış atının üstünde duran Çerkez Dayı Heykeli, Osmanlıların o dönemdeki kahramanlıklarına dair Viyana şehrindeki tek eserdir.Evliya Çelebi'nin anlattığına göre,I.Kuşatma sırasında,top atışı sonrası şehir surlarında açılan bir gedikten şehre dalan Osmanlı askeri Çerkez Dayı,bir süre sonra içeride tek başına olduğunu fark eder.Ancak geri kaçmak yerine şehit düşünceye kadar düşmanla çarpışmayı tercih eder.Sonradan bu durumu öğrenen Kral Ferdinand,bu büyük kahramanı ve atını mumyalattırarak şehit olduğu yerdeki evin temelinin altına defnettirir ve binanın köşesine de bu küçük heykeli koydurtur.Bu meydan uzun bir süre Çerkez Dayı Meydanı olarak anılır.


IMG_0252_zpsqmpsjraf.jpg


IMG_0253_zpswoaicle5.jpg


Çerkez Dayı heykeli


Okuduğum kaynaklara göre Viyana'da Türklere ait yüzden fazla iz bulunmaktadır.Zamanımız izin vermediği için önünden geçmemize rağmen Kernter Caddesi'ndeki Malta Kilisesi(=Malteserkirche) içindeki zincire vurulmuş yeniçeri heykelini,Griechengasse,6 adresinde bulunan ve kapısında kuşatma döneminden kalma üç adet güllenin yer aldığı Augustinstüben adlı eski hanı,Avusturyalıların Türklerden kurtuldukları için her yıl şenlik düzenledikleri Hernalser Hauptstrasse'deki Türk Gezinti Avlusu(=Türkenritthof)'nu ve II.Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı ordusunun ilerleyebildiği son nokta olan Türk Tabyası Parkı (=Türkenschanzpark) ile içinde 1991 yılında yaptırılmış olan Yunus Emre Çeşmesi'ni ve bilemediğim başka izleri bir sonraki gelişte keşfetmeye karar verdik.[/u]
 

Schönbrunn ve Hofburg saraylarını gezmek için aldığımız 61€ karşılığındaki aile bileti sayesinde İmparatorluk Mobilyaları Müzesi (=Hofmobiliendepot Möbel Museum Wien)'ni ücretsiz gezme hakkımız vardı.Bu amaçla müzeye varmak için son sürat Stephansplatz'dan bindiğimiz U3 metrosundan dört durak sonra Zieglergasse İstasyonu'nda indik.Buradan şehrin önemli alışveriş merkezlerinden Maria Hilfer caddesi'ne çıkıp ilk sola dönünce Andreasgasse 7, adresinde yer alan müzeye ulaştık.Yaklaşık 165 bin objeye ev sahipliği yapan ve dünyanın en büyük kraliyet mobilya koleksiyonuna sahip olan bu müze, pazartesi hariç her gün 10-18 arası açık olup giriş ücreti kişi başı 9.50€'dur.


20170131_095318_zpsrqhho5tz.jpg


Müzenin girişi


İki katlı bu müze,Hofburg ve Schönbrunn saraylarında gördüğünüz ve bırakın yaklaşmayı,fotoğraf çekmenize dahi izin verilmeyen mobilyaları yakından görmek imkanı sunmaktadır.Mobilyaların bazıları gelişigüzel konulmuş hissi verse de müzenin düzeni genellikle iyi ve hepsinin üzerinde İngilizce açıklamaları da mevcuttu.Bu müze olağanüstü bir yer olmamakla beraber eski zamanlardaki yaşam tarzı ve eski mobilyalar ilginizi çekiyorsa bu fırsatı kaçırmayın derim.


20170131_100839_zpsplnwx29g.jpg


20170131_100925_zpsuh0c1jvb.jpg


IMG_0276_zpsrroghq0l.jpg


İmparatorun tahtı ve taçları
 





20170131_101330_zpsuapwq8xe.jpg


İmparator ve imparatoriçenin yatak odası


20170131_101056_zps2ztn7iby.jpg


İki yüz yıllık bu büfenin işçiliği mükemmel


20170131_100419_zpslxweuur5.jpg


İmparatoriçe Maria Theresia'nın tekerlekli koltuğu



20170131_100437_zpskg2ge8cy.jpg



İmparatoriçe Maria Theresia'nın büstü ve çocuklarının yarısının yağlı boya resimleri
 

IMG_0286_zpsd9mre2pp.jpg


İmparator'un çalışma masası ve koltuğu ne yazık ki ergonomik değiller



20170131_100444_zpsvrzjildp.jpg


İmparatoriçe Elisabeth(=Sisi)'in yağlı boya tablosu


20170131_101747_zpsmmaxrk8p.jpg


Bu da İmparator Franz Joseph'in yağlı boya tablosu


20170131_100334_zpsyn4mlp1p.jpg


Sarayın sehpa kolleksiyonu


IMG_0288_zps347kjt9e.jpg


Sarayın sandalye koleksiyonu



20170131_102340_zps4infinhm.jpg



Bu da müzenin en ilgi çekici bölümü olan lazımlık(=commode) koleksiyonu.İmparatora ait olan kolayca tahmin edebileceğiniz üzere sol başta ve kırmızı kadife kaplı.Asalet, o işi yaparken bile fark yaratıyor :smiley:
 

Müzenin üst katının ilk bölümü İmparatoriçe Elisabeth(=Sisi) hakkındaki filmlerde kullanılan orijinal eşyalara ayrılmıştı.Tümünde Avusturya asıllı ünlü aktrist Romy Schneider'in başrolü oynadığı ve tümünü Ernst Marischka'nın yönettiği Sissi üçlemesi;1955 tarihli Sissi,1956 tarihli Sissi,Die Junge Kaiserin(=Genç İmparatoriçe) ve 1957 tarihli Sissi,Schicksalsjahre einer Kaiserin(=Bir İmparatoriçenin Zor Yılı) adlı üç filmden oluşmaktadır. Birinci filmde Sisi'nin imparator ile tanışıp evlenmesi,ikincisinde Macaristan kraliçesi oluşu,üçüncü filmde ise ölümcül bir hastalık olan veba ile mücadelesi anlatılmaktadır.


20170128_140322_zps022zg5lm.jpg


20170131_101919_zpsjbdzzr6u.jpg


20170131_102226_zpsvuwuqcxx.jpg


20170131_102735_zps8eh63gbs.jpg


Sisi filmlerinin afişleri ve o filmlerde kullanılan eşyalardan fotoğraflar
 

Müzenin üst katındaki diğer bölüm ise Viyana'da 18-19 ve 20.yüzyıldaki evlerin iç görünümüne ayrılmıştı.


20170131_102848_zpsgmqnr326.jpg


20170131_102827_zpstmv64xn8.jpg


20170131_102650_zpsbjfwnqgn.jpg


20170131_102629_zpsgrvkhotn.jpg


20170131_102724_zpsp4nn9sbd.jpg


20170131_102515_zpssdnu5wxn.jpg


Viyana'da 18-19 ve 20.yüzyıldaki evlerin iç görünümünden kareler
 



Müze turunu da kısa sürede tamamlayarak dışarı çıktığımızda saat 11.45 olmuştu.Biraz daha zamanımız kalsaydı planımızda Kertner Caddesi'nin başlangıcında ve Opera binasının tam karşısında 1847 yılından beri varlığını sürdüren Cafe Gerstner'i ziyaret edip burada Klimttorte adını verdikleri ve çikolatalı kekin üzerine marzipan (=badem ezmesi) kaplayıp üzerine de Gustav Klimt'in meşhur tablolarından birinin küçük bir resminin yerleştirildiği pastadan tatmak vardı.Zamansızlıktan sadece vitrinini seyredip pastayı da bir dahaki sefere bırakıp son sürat otelimize döndük.


20170131_090713_zpsjpwejst2.jpg


Cafe Gerstner'in vitrini


Burada bizi bekleyen aracımız ile havaalanına ulaştık.Schwechat Havaalanı'nda gümrüksüz bölge,ürün çeşitliliği yönünden zengin ve fiyat açısından makuldü.Burada bir yandan alışveriş yaparken bir yandan da aklımızda kalan Klimttorte yerine fiyatı 2€ olan Salzburg pretzeli yedik.Düğüm şeklinde şekillendirilmiş bol tuzlu ve yağlı hamurdan yapılmış susamlı bir alman çöreği olan pretzel de doğrusu iyi gitti.


20170131_130832_zps9i3eyc8x.jpg


Salzburg pretzeli


Daha sonra tam zamanında kalkan ve ikramları da gayet güzel olan Türk Hava Yolları uçağı ile önce İstanbul sonra İzmir'e indik ve böylelikle beş günlük Viyana-Bratislava gezimizi tamamlamış olduk.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,676
Mesajlar
1,522,014
Kayıtlı Üye Sayımız
166,527
Kaydolan Son Üyemiz
Selma Yörük

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst