Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1,172
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 197,545
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

seyr-ü zafer' Alıntı:
Fotoğrafların teknik kalitesi düşük, çözünürlüğü beştebirinden daha fazla düşürmek zorunda kalıyorum, aksi takdirde yüklenmiyorlar, kusura bakmayın.
hocam dert cozunurluk olsun,takmayin kafaniza,sizin anlatimlariniz cozunurlugu tavana vurduruyor :D :D
 

Etiketler

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km


Gerçekten de böyle bir anlatım ile kitap bile basılır hele yanında da bir de görseller olunca tadına doyulmuyor. Bu arada harika bir şehirmiş ah birde kahvehanede o plastik sandalyeler yerine ahşaplar olsaydı.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Acıların seni yorduysa yolculuğa çık ve toparlan.

Hiçbir seyahat insanı acılarından kurtarmayı vaadetmez, yine de kafayı ve vücudu öyle meşgul eder ki, geçici de olsa dertlerinizden uzak kalıp güçlenecek dinlenecek vakit bulursunuz. Hayatım boyunca başladığım yolculuklardan, ruhen ve bedenen daha kötü halde dönmedim hiç.
Bazen de öyle mazaralarla karşılaştırır ki sizi bu gidişler, gördüğükleriniz yaşama dair referans noktalarınızı değiştirmeye başlar. Üniversite yıllarında eften püften sebeplerle hayatımı sorgulamaya, bazı yetersizlikleri, kafama takmaya başladığımda Eminönü otobüsüne atlar, kapalı çarşı taraflarını ve çevresini dolaşırdım, insanların yaşama tutunabilmek için verdikleri mücadeleyi izlerdim, örneğin 60 yaşını geçtikleri her hallerinden belli, belleri bükülmüş hamalların, her taraflarından ter damlar halde çektikleri arabaları izlerdim, bu şekilde tokatlardım kendimi. Yaşamımızın ve ne kadar kısıtlı da bulsak imkanlarımızın kıymetini görememeye başladığımızı hissettiğimizde, daha kötüye, daha sefile gözlerimizi dikip bakmalıyız ve gördüklerimizin içimize işleyip benliğimizi silkelemesine izin vermeliyiz. Televizyon ve gazetelerdeki ajitasyonlardan bahsetmiyorum, uzaklardaki veya yakınlardaki başka coğrafyalarda süregelene bizzat kendimizin şahitlik etmemizden bahsediyorum, tabii katlanabileceğimiz kadarıyla. Hindistan’a gitmeyi düşündüğümü söylediğim bir insanın ağzından çıkan ilk cümle şuydu: “Çok pis orası, insanlar sokaklara tuvaletlerini yapıyorlar.”. Doğru, gitmedim ama okudum, Hindistan’da böyle bir gerçek var. Peki bu insanlar evlerindeki tuvaletleri mi kullanmıyorlar, yoksa evlerinde tuvalet mi yok? İkisi de değil, bu insanların evleri de tuvaletleri de yok, hayatta kalabilmek için şehirlerin içine ve kıyısında durmaya muhtaçlar.
Son yaptığım seyahatin Doğu ve Güneydoğu Anadolu kısmında da bambaşka manzaralardan dolayı benzer duygulara kapıldım, bunu diğer konuda yazacağım.
Yıllar önce okuduğum Zen ve Motorsiklet Bakım Sanatı kitabının yazarı Robert Pirsig’in modernitenin toplumu aslında ne kadar sığlaştırıp, tekdüzeleştirip, yalnızlaştırdığına kafayı takıp, elektroşok tedavisi uygulatacak kadar psikolojisini bozup, “kendini kurtarmak”, belki de yitirdiği kendini yeniden bulmak üzere yollara düşüşünü daha iyi anlayabiliyorum. Bazen acılar insanı yollara döker ve algılarını ardına kadar açar, seyahat kaçış değildir, daha güçlü ve inançlı dönüp herşeyle yüzleşmek ve mücadele etmek üzere kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerdendir.

Çölde yeşeren medeniyet Palmyra.

Birgün Palmyra’ya gitmek isterseniz, yolunu bilmiyorsanız “Tadmor’a nasıl gidebilirim?” diye sorun Suriyelilere, bunu bilmemek bana zaman kaybettirdi. Zira Ayvalık’a gitmek isteyen turistin yoldaki Türke “Kidonia’ya nasıl gidilir kardeş?” diye sormasından farksızmış yaptığım. Palmyra doğası ve insanıyla, Suriye’yi çok daha iyi kavramamı ve sempati duymamı sağlamış, güzel anılarla döndüğüm kenttir.
Palmyra’nın tarihi M.Ö. 2000’lere kadar uzanıyor, hakkında hiç bilginiz yoksa bile o atmosferi, sizi kalesiyle karşılayarak daha başından veriyor. Asurluların, Persleri egemenliği altında kalmış, Roma İmparatorluğu’nun parlak dönemlerinde bugün görülen şehir inşa edilmiş, doğu-batı ticaret rotası içinde kalan ve bu hattın güvenliği için stratejik görev üstlenmiş bir yerleşim.
Palmyra, yani palmiyeler şehri, günümüze iyi durumda gelebilen antik Roma kentlerinden, kuru iklimin buna katkısı büyük, çölün ortasındaki düzlükte bulunuşu ve İbn Maan Kalesi’nin kurulduğu tepeden gün batımına yakın izleme imkanı, manzarayı daha da çekici yapıyor. Tabii o vakitte kaleye çıkmışken zıt istikamette güneşin batışını izlemek de şiddetle tavsiye edilir. Kalede güneş batırmak buranın standart turistik rtüeli haline gelmiş, sırtınızı flaşla günbatımı fotoğrafı çekmeye çalışan ziyaretçi kalabalığına dönüp kulaklarınızı da tıkarsanız, dakikalarızı daha romantik yaşarsınız.
Palmyra Suriye’nin en turistik kasabası olmaya aday, ancak konaklama ve beslenme seçenekleri dikkate alındığında daha çok fırın ekmek yemesi gerekiyor, belki de Türk yatırımcılardan öğrenecekler raconu, kasabanın en prestijli ve batılı turiste hitabeden otelini Dedeman grubu işletiyor.

Şehirde en büyük şansım Mustafa ile karşılaşmamdı. Akşamüstü kaleye çıktığımda, doğuya bakan yamaçta, onu heyecanla ve aralıksız fotoğraf çekerken gördüm. Eminim çoğunuz seyretmişsinizdir “Smoke” filmini. New York’da yaşayan bir adamın, her gün aynı saatte ve aynı açıdan kavşağın fotoğraflarını çekip tab ettirip özenle albüme yerleştirmesini hatırlarsınız,ilk aklıma gelen buydu. İlginç bir insan bulduğumu hemen farketmiştim. Neden aynı manzaranın fotoğrafını bu kadar çok çektiğini sordum. Cevap şaşırtıcıydı: “Ben doğma büyüme buralıyım ve Tadmor’u sana anlatamayacağım kadar çok seviyorum. Her gelişimde buraya çıkar ve aynı hevesle resim çekerim. Aslında Humus’da oturuyor ve çalışıyorum, ama bulduğum her fırsatta buraya geliyorum.” . Bir şehri anlatamayacak kadar çok sevmek, tutkuyla bağlı kalmak… Yaptığının muhakkak bir hikmeti vardı. Onu seyrederken evimin yanındaki Susuzdede’ye - İzmir körfezini komple görebileceğiniz yüksekliktedir-aylardır çıkmadığımı fark ettim, döndükten sonra durumu telafi ettim. Düşünüyorum da, ben de İzmir’i seviyorum, gitmek istediğim onlarca yer sayabilirim tek solukta, dönmek istediğim yer sadece İzmir’dir.
Ataları Bedevi, şimdilerde tüm sülalesi yerleşik hayata geçmiş modern meslekler edinmiş Mustafa ile kısa sürede kaynaşıp havadan sudan ve herşeyden konuşmaya başladık. Yıllardır hanedanla yönetilmelerini, İsrail yakın dönemde elektrik santrallerini bombaladığında neden cevap verilmediğini, Türkiye’ye bakışını, Antakya’yı hala kaybedilmiş toprakları olarak görüp görmediklerini sordum, o da anlattı. Son yıllarda Türkiye’nin Arap aleminde tüm ülkelerden daha fazla saygı gördüğünden bahsetti uzun uzun. Benzer sözleri sadece kendisinden duysaydım, abarttığını ve iltifat ettiğini düşünebilirdim, çoğu insandan bu doğrultuda şeyler dinledim sonraları. Türkiye’nin özellikle İsrail ile sorun yaşayan Arap ülkelerinde saygınlığı fazla.
Akşam Mustafa ile amcaoğlunun hediyelik eşya satan dükkanına gittik. Turla gelmiş Kristina’nın da katılımıyla sohbet ettik, Kristina unuttuğum tipik, oryantalist bakışlı Alman zihniyetini tekrar canlandırdı zihnimde. Konu dönüp dolaşıp Almanya’da yaşayan yabancı kökenlilere geldiğinde, onlarla hiç alakasının bulunmadığını, kendi ülkesinde yaşamalarından rahatsızlık duyduğunu ima etti, Yahudilere de verdi veriştirdi:

Kristina- Tamam 2. Dünya Savaşında öldürmüş bizimkiler, sonra özür diledik ve milyonlarca Mark tazminat ödedik, hala doymuyorlar, hala istiyorlar. Bak siz de 1. Dünya savaşında Ermenilere aynısını yapmışsınız. Ermeni arkadaşım ölen ulusunun fotoğraflarını gösterdi.

Zafer- İnsanoğlu böyledir, inanmak istediğin konuda kanıtlar her zaman icat edilebilir, Ben de Size Ermeni çetelerinin öldürdüğü Türklerin fotoğraflarını gösterebilirim, belgeler de var, o vakit fikriniz değişecek mi? Biz Sizin yaptığınız gibi bir şey yapmadık, savaş koşullarında bazı Ermeniler işgal kuvvetlerinden silah temin edip Anadolu’daki Türk yerleşimlerine saldırmaya can almaya başlamıştı, zaten farklı cephelerde savaşan güç durumdaki Osmanlı bir de içeriden darbe yememek için buradaki Ermeni nüfusu göçe zorladı. Kış koşulları ve gıda yokluğu aynı yılın aynı kışında, oralara kuş uçusu ikiyüz kilometreden az mesafedeki Sarıkamış’da Rusya cephesinde savaşan onbinlerce askerin de tek gecede ölmesine sebebiyet verdi. Bunun dışında karşılıklı saldırılar yaşandı ve ölümler gerçekleşti, ama Almanya’daki gibi soykırım diyemezsiniz buna. Şimdi Siz olup biteni hiç üzerinize alınmıyorsunuz ama burjuva dedeleriniz Nazi ordusunu madden manen desteklemeseydi tüm bunlar da gerçekleşmezdi, Yahudilerin Almanya’da üretim araçlarını ve ticari hayatı ele geçirmeye başladıklarını görüp onları yok etmek istediler. Bizimkisi ise bir varolma, özgürlük mücadelesidi. Almanların bazı konularda ideolojileri hiç değişmeyecek sanırım.

Kristina-???


Dükkan ziyaretinden sonra Mustafa on kilometre kadar doğudaki akrabalarının çiftliğine götürdü, yol boyunca radyoda çalan tüm şarkıları simultane tercüme etti. Orada eskiden arkeoloji müzesi müdürlüğü yapmış amcası, ve Türkiye’den iş makineleri alıp Suriye’deki belediyelere satan kuzeniyle ateş başında sohbet ettik. Türkiye’de üretilen bazı sanayi makinalarının kalitesinden ve fiyat avantajından sözetti. Bedevi çadırında bizdeki içli köfte benzeri kubbe ve kısırı anımsatan tabule yedim hepsi lezzetliydi. Ertesi sabah ayrılmak üzere midem dolu ve mutlu otele döndüm.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

.

IMG_5275p.jpg


IMG_5281p.jpg


IMG_5284p.jpg


IMG_5288p.jpg


IMG_5305p.jpg
 






Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Yıllar önce okuduğum Zen ve Motorsiklet Bakım Sanatı kitabının yazarı Robert Pirsig’in modernitenin toplumu aslında ne kadar sığlaştırıp, tekdüzeleştirip, yalnızlaştırdığına kafayı takıp, elektroşok tedavisi uygulatacak kadar psikolojisini bozup, “kendini kurtarmak”, belki de yitirdiği kendini yeniden bulmak üzere yollara düşüşünü daha iyi anlayabiliyorum. Bazen acılar insanı yollara döker ve algılarını ardına kadar açar, seyahat kaçış değildir, daha güçlü ve inançlı dönüp herşeyle yüzleşmek ve mücadele etmek üzere kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerdendir.

Yıllar öncesine,kitabı okuduğum zamana döndüm,sonrasında tekrar dağlara vurmuştum :smiley: Bazı filmler,müzikler,kitaplar veya bazı rüzgarlar insanı yollara düşürür eğer sende hazırsan.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Bu aralar siteyi daha ayrıntılı keşfetme yolunda ilerlerken ilk olarak kişisel galerinize rastladım.Ayrıca linkini verdiğiniz fotoğraf sitesindeki fotoğraflarınızdan bir kısmını da gezdim ve oldukça güzel fotoğraflarınız var.Ben bir fotoğraf sanatçısı değilim,en azından şimdilik :smiley: Ama bir amatör olarak görüş gücünüzü hissettim fotoğraflarınızda.Hayalleri gerçekleştirmek ne büyük zevk.Benim de yapmak istediğim bu,Dünya'yı keşfetmek,gezebildiğim ve görebildiğim kadar gezip görmek.Sizi tebrik ediyorum bunu yapabilenlerden olduğunuz için.Gezi yazılarınızı zevkle okuyacağıma eminim...
 



Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Bugün boş vaktimin çoğunu kitap okuyarak geçirmeyi planlamıştım ama boş vaktim sizin açtığınız konuyu baştan sona okuyarak dolu dolu geçti diyebilirim :smiley: Birçok yorumcunun da belirttiği gibi çok insanın (ben dahil) hayallerinde yatan bir eylemi gerçekleştirmişsiniz.Tek başınıza...Ben de gezebildiğim kadar gezmek,görebildiğim kadar görmek istiyorum Dünya'yı..Amaç aynı,eylem aynı olsa da sadece kafamdaki biçim farklı sizinle..Yorumcular arasında bayana rastladığımı hatırlamıyorum ve çoğunun söylediğine katılıyorum.Tek başına zor bir eylem...Hele bir bayan için tek başına arabayla akıl kârı değil elbette.Allah ömür verirse ben de bu hayalimi birkaç yıl sonrasına bırakmış durumdayım.Çalıştığım için ancak tatillerde her yıl birkaç ülke olacak şekilde tur yada birkaç kişiden oluşan gruplarla gezme fikrim var.Yabancı dilim fransızca ve bu yıl İngilizce kursuna gitmeyi düşünüyorum öncelikle buna zemin olarak da...

Fotoğraflar içinden beni en çok etkileyen Yunanistan'daki Meteora oldu.Şu ana kadar yayınladığınız fotoğraflardan bende en çok gitme-görme isteğini orası uyandırdı.Hiç görmediğim ve duymadığım bir yer...Diğer fotoğraflar ise daha aşina...Çöl fotoğrafları da beni bir başka etkiliyor..Taş evleri de oldum olası severim ve bu yüzden Suriye Maalula fotoğrafı da beni cezbetti.

Okurken kendimi bir parça buruk hissettiğim anlar da oldu..Mesela Sudan'lı Cuma'dan bahsettiğiniz bölüm...Şimdi derinlere inmiycem :smiley:

Konunun devamını da ilgiyle takip edeceğim...Artık açtığınız diğer konuya geçebilirim bu konuyu bitirdiğime göre :smiley:
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Bugün boş vaktimin çoğunu kitap okuyarak geçirmeyi planlamıştım ama boş vaktim sizin açtığınız konuyu baştan sona okuyarak dolu dolu geçti diyebilirim Birçok yorumcunun da belirttiği gibi çok insanın (ben dahil) hayallerinde yatan bir eylemi gerçekleştirmişsiniz.Tek başınıza...Ben de gezebildiğim kadar gezmek,görebildiğim kadar görmek istiyorum Dünya'yı..Amaç aynı,eylem aynı olsa da sadece kafamdaki biçim farklı sizinle..Yorumcular arasında bayana rastladığımı hatırlamıyorum ve çoğunun söylediğine katılıyorum.Tek başına zor bir eylem...Hele bir bayan için tek başına arabayla akıl kârı değil elbette.Allah ömür verirse ben de bu hayalimi birkaç yıl sonrasına bırakmış durumdayım.Çalıştığım için ancak tatillerde her yıl birkaç ülke olacak şekilde tur yada birkaç kişiden oluşan gruplarla gezme fikrim var.Yabancı dilim fransızca ve bu yıl İngilizce kursuna gitmeyi düşünüyorum öncelikle buna zemin olarak da...

Fotoğraflar içinden beni en çok etkileyen Yunanistan'daki Meteora oldu.Şu ana kadar yayınladığınız fotoğraflardan bende en çok gitme-görme isteğini orası uyandırdı.Hiç görmediğim ve duymadığım bir yer...Diğer fotoğraflar ise daha aşina...Çöl fotoğrafları da beni bir başka etkiliyor..Taş evleri de oldum olası severim ve bu yüzden Suriye Maalula fotoğrafı da beni cezbetti.

Okurken kendimi bir parça buruk hissettiğim anlar da oldu..Mesela Sudan'lı Cuma'dan bahsettiğiniz bölüm...Şimdi derinlere inmiycem

Konunun devamını da ilgiyle takip edeceğim...Artık açtığınız diğer konuya geçebilirim bu konuyu bitirdiğime göre






Fotoğrafa ilgi duymam ortaokul yıllarına rastlar, epeyce süre harçlık biriktirip, kendime 1960 model bir Voightlander makine almıştım, manuel kullanılan SLR idi. Makinayla birlikte, piyasada fotoğrafçılıkla ilgili ne kadar kitap varsa toplamış okumuştum, işin teknik tarafını biliyor sayılırım, ayarları kendim yapmam gerektiğinden mecburen öğrenmiştim, Artık dijital makinayla çekiyorum ve hala ayarı kendim yapıyorum, ancak mevcut kameramın teknik sınırları belli, kaliteyi ne yapsam yükseltemem. Bu sebeple anı ve duyguları yansıtan fotoğraflara yöneldim zamanla, özellikle sokak fotoğrafçılığını seviyorum, insanların çeşit çeşit hallerini yakalamayı. Tasarlanmış, ışığı, açısı ölçülüp biçilip hesaplanmış fotoğraflardan çok, “yakalanmış” fotoğraflara ilgi duyuyorum, bu bağlamda örneğin kişisel galeri kısmına koyduğum “ Aya Giden Balonlar” fotoğrafı değerli ve heyecan vericidir benim için, çünkü tasarlanmış değildi, o fotoğrafı çekeceğimi bilemezdim, ama güzel balon resimleri yakalamak için bir gece önce Göreme yakınındaki balon kalkış alanında çadır kurup yatmıştım, yani bir emek harcamıştım. Flickr’daki “Children of Kadifekale” setinin kapak fotoğrafı da çok hoşuma gider, oradaki çocuklara bu pozu verdirtmeniz mümkün değil, çünkü zaten poz vermiyorlar anlık tepki veriyorlar. Fotoğrafları beğendiğinize sevindim. İleride fotoğrafçılığa bakışımla ilgili daha detaylı yazmak istiyorum.

Kadınların tek başlarına seyahat etmeleri erkeklerinkinden daha riskli aşikar, ancak kendi aracınızla Avrupa ülkelerine gitseniz pek sorun yaşamazsınız, Ortadoğu, Afrika, Asya yönünde ise muhtelif sıkıntılar yaşamanız kaçınılmaz, bu istikametlerde tek kadın kendi aracıyla seyahat edemez. Diğer yandan geziler sırasında İran, Ermenistan, Mısır, Ürdün ve Suriye gibi ülkelerde yaşları 25 ile 70 arasında değişen tek başlarına sırt çantalı gezen Fransız, Kanadalı, İngiliz, Güney Amerikalı kadınlarla karşılaştım ve hikayelerini öğrenme fırsatı buldum. Bazı ülkeler dışında neredeyse hiç sıkıntı yaşamamışlar. Örneğin İran-İfahan’da konuştuğum kişi Mısır ve özellikle Türkiye’nin doğusunda (Doğubeyazıt ve Van) ciddi tacize uğradığını ve Türkiye’ye asla tekrar gitmeyeceğini söylemişti, utanç vericiydi. Aynı insan Suriye, Lübnan ve İran’da en ufak sorun yaşamadığını söyledi, diğer kadın gezginler de benzer şeyler söylemişti, özetle tek kadın gezgin olarak bazı ülkeler dışında sorunsuz şekilde dolaşılabilir. Naçizane tavsiyem yurtdışına asla turla gitmeyin, biraz araştırın ve cesaret edin ve illa “ Tek başıma asla yapamam” derseniz iki kadın değil, güvenebileceğiniz bir erkekle toplam iki kişi çıkın yola, yolda söylediğim şekilde iki kardeş, iki iş arkadaşı veya okul arkadaşı birlikte gezen çok insana rastladım.

Meteora Yunanistan anakarasının ortasında doğası ve manastırlarıyla çok güzel bir bölge, Atina veya Selanik insanı hayalkırıklığına uğratabilir ama orası gidenleri mutlu eder. İlk gördüğümde ister istemez Sümela manastırı aklıma gelmişti, tabii dağ manastırı kategorisinde Sümela çok daha görkemli bana göre.

Sudanlı Cuma Sizde neyi çağrıştırdı, yazın ki bu konuyu okuyanlar da kendilerinden bir şeyler ekleyecek hevesi bulsunlar.

Konuyu okuyan ve notlar ekleyerek katılan herkese vesileyle tekrar teşekkür ederim. Zafer.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Flickr'daki fotoğraflarınızın tamamına bakamadım ama balonlu olan birkaç fotoğrafınızı gördüm ve en çok da onları beğenmiştim,hatta o an yorum yazmak istesem de üye olmadığım için yazamıyacağımı düşünüp vazgeçtim.Gerçekten çok güzeller...

Bayanların tek başına gezi yapmasının Asya ve Afrika ülkelerinde zor olacağını düşünmüştüm ben.Ama bu bölgelerdeki ülkelerin durumu da değişebiliyormuş demek.Avrupa konusunda pek düşünmemiştim ama sizin sözlerinizden anladığım kadarıyla Avrupa'da bile bayanlar için çok kolay değil tek başına gezi yapmak.Evet,bir bayan için en rahat ve güvenilir gezi,bilinip güvenilen bir erkekle yapılan olur bence de.Gezgin ruhlu yakınlar ne yazık ki çok fazla çıkmıyor çevremizden ve bir de gezi tarihleri,gezi yapmak istenen bölge tercihi,ekonomik farklılıklar girince çok kolay olmuyor sanırım geziye böyle bir yakınla çıkabilmek.Genelde yalnız yaşayan insanların problemi oluyor gezi arkadaşı bulabilmek.Çoğunluk gezilere ailecek gidiyor zaten.

Sudanlı Cuma....O bölümü okurken beynimde anlattıklarınız canlanıyordu bir taraftan.Okuduklarım beynimde bir biçime girer genelde...Terkedildiğini sandığınız baraka Cuma'nın da sığındığı tesadüfi bir yer miydi yoksa Cuma'nın evi miydi bu arada,tam emin olamadım ama...

Cuma ve Cuma gibi binlerce insan..Yaşamları yalın ve sade insanlar...Günlerce hiçbir insanı görmeden,konuşmadan yaşayan insanlar..Yaşam şekilleri çok basit,sade insanlar...İnsan böyle bir yaşamı ne kadar özlüyor bazen...Bir divan bir yorgan,iki tencere iki tabak...Otlatacak 3-5 koyun...Koşturmacasız bir hayat..Kölesi olduğumuz eşyalardan uzak...Kötülüklerden uzak...Sadece kendimiz gibi olduğumuz bir yaşam...

Ben böyle bir yaşamı giderek daha çok özlüyorum şahsen.Emeklilik hayalleri olmayan beni, bunu andıran hayalleri kurarken bulmaya başladım yavaş yavaş...Emeklilik... Çünkü ancak o zaman özgür kalabiliyoruz tam olarak...

Cuma'nınki kadar sade bir yaşam çoğumuz için mümkün değil şüphesiz...

Bir Akdeniz köyünde, taştan tapılmış duvarlarıyla,mermer mozaik tabanlı, denizin engin ve çivit mavisini ayakları altına almış ön bahçesinde, çiçeklerin yeşerip sarmaşıkların sarkaçlardan sarktığı, kahvaltı masası ve çıtı pııtı minderli ferforje sandalyeleri gökyüzünün mavi kubbesince çerçevelenmiş ,kedilerin gölge altlarında gündüz uykusuna kıvrıldığı, küçük sade bir ev...

Eşyaya,trafiğe,topluma,işe köle olmayacağım,günümü istediğim gibi tüketebileceğim,yıllardır koşturmacadan dolayı yapamadıklarımı yapabileceğim, sade bir yaşam...

Çoğu zaman özlediğim bu sadeliğe birgün kavuşabileceğimi bilmeden tükeniyorum yavaş yavaş bende...Çoğumuz ne bugünümüzü istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz ne de hayalini kurduğumuz ya da kurmadığımız herhangi bir şekil geleceğimize kavuşabiliyoruz.Ne yaptığımızı bilmeden hayatımızı yavaş yavaş tüketip gidiyoruz...

Cuma...çoğumuzun özlediği o yalın,ulaşılması bu kadar kolay olup da nedense asla ulaşıp yaşayamayacağımız o imrenilesi hayatın imrenilesi kahramanı....
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km


Zafer bey merhaba, bu topiği neredeyse son on beş gündür okumak için hep erteliyordum, sakin kafayla ve rahat rahat okumak için
yine çok güzel bir seyahat yapmışsınız anlatım ve fotolar harika.
Benim dikkatimi en çok Kristina ile geçen diyaloğunuz çekti, en azından bir kişiye daha gerçekleri anlatma fırsatı olmuş umarım ikna edebilmişsinizdir. Malesef bu olayların nasıl geliştiğini ve ne sebeple olduğunu bir çok kişi bilmiyor.
Bu seyahatlerinizle bir nevi bizim kültür elçiliğimizide yapıyorsunuz. Gezilerin, anlatımların ve fotoların devamını bekliyoruz kalın sağlıcakla.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

ilker 72' Alıntı:
Zafer bey merhaba, bu topiği neredeyse son on beş gündür okumak için hep erteliyordum, sakin kafayla ve rahat rahat okumak için
yine çok güzel bir seyahat yapmışsınız anlatım ve fotolar harika.
Benim dikkatimi en çok Kristina ile geçen diyaloğunuz çekti, en azından bir kişiye daha gerçekleri anlatma fırsatı olmuş umarım ikna edebilmişsinizdir. Malesef bu olayların nasıl geliştiğini ve ne sebeple olduğunu bir çok kişi bilmiyor.
Bu seyahatlerinizle bir nevi bizim kültür elçiliğimizide yapıyorsunuz. Gezilerin, anlatımların ve fotoların devamını bekliyoruz kalın sağlıcakla.


İlker Bey, beğendiğinize sevindim. Okuyan ve beğenen çıktıkça ben yazmaya devam ederim yavaş da olsa. Kristina gibi insanlar aslında herşeyin farkındalar, yeterince akılları var ama, sağduyularıyla çıkarları çelişiyor maalesef. Bugün Alman vakıfları Türk-Ermeni diyaloğuyla ilgili organizasyonlara ciddi maddi katkılar veriyor, tabii ki Ermenilere veya Türklere bayılıp bittiklerinden yapmıyorlar bunu, dünyaya kendilerininkini unutturacak bir başka soykırım icat edip artık kendilerinden başkalarının da masaya yatırılmasını istiyorlar, muhtelif şekillerde bunu itiraf da ediyorlar, işlerine yarayacak her fırsatı ve malzemeyi kullanmaya çalışmalarını pek de yadırgamıyorum artık.
 



Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km


“Ben böyle bir yaşamı giderek daha çok özlüyorum şahsen.Emeklilik hayalleri olmayan beni, bunu andıran hayalleri kurarken bulmaya başladım yavaş yavaş...Emeklilik... Çünkü ancak o zaman özgür kalabiliyoruz tam olarak...”

“Çoğu zaman özlediğim bu sadeliğe birgün kavuşabileceğimi bilmeden tükeniyorum yavaş yavaş bende...Çoğumuz ne bugünümüzü istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz ne de hayalini kurduğumuz ya da kurmadığımız herhangi bir şekil geleceğimize kavuşabiliyoruz.Ne yaptığımızı bilmeden hayatımızı yavaş yavaş tüketip gidiyoruz...”

“Bir Akdeniz köyünde, taştan tapılmış duvarlarıyla,mermer mozaik tabanlı, denizin engin ve çivit mavisini ayakları altına almış ön bahçesinde, çiçeklerin yeşerip sarmaşıkların sarkaçlardan sarktığı, kahvaltı masası ve çıtı pııtı minderli ferforje sandalyeleri gökyüzünün mavi kubbesince çerçevelenmiş ,kedilerin gölge altlarında gündüz uykusuna kıvrıldığı, küçük sade bir ev...”



Lizz,

Hayata dair bu kadar tespit yapabiliyorken ve üşenmeden cümleler kuruyorken, ömrünü boşuna geçirdiğini zannetmem, yalnız emekliliğin özgürlük getirmeyeceği kesin, yaşlanmak insanın özgürlüğünü de istekliliğini de azaltıyor, mevcut tatilleri blok şekilde alıp ertelemeden uzaklara gitmekte, ya da amacın dinlenmekse tenha diyarlarda pinek tatiller yapmakta fayda var. Kırkıma merdiven dayadığım bu günlerde, gidebildiğim mesafeler ve imkanlarım artsa da yine 25 yaşıma dönüp 10 beygirlik motorsikletimle çıktığım memleket turlarında yaşadığım heyecanı tekrarlamak isterdim, neyse işte, tükenişi durduramasam da, tükenirken mutlu kalmaya gayret ediyorum artık eskisinden daha fazla.

Taş ev projem vardı benim de. Bodrum’dan Gökova’ya Mazı, Çökertme, Ören üzeri bir sahil yolu gider, çoğu insan geçmemiştir. İşte o yolun Ören’den sonraki kısmı çok güzel. O arada denizi gören sırtlarda,yüksekte bir taş evim olsun isterdim. Benim ki hayalden öte hafif hafif para biriktirdiğim bir projeydi. Evin dış duvarları kesme değil şekilsiz gri taşlardan yapılacak, taşların arası silme derzle doldurulmayacak, kanallar bırakılacak, tüm pencereler ve ahşap zeminli terasa açılacak tavandan tabana sürgülü cam kapı çerçeveleri de ahşaptan yapılacak, masrafı azaltmak ve ahşabın ömrünü uzatmak için toz boya ve bezir yağı kullanılacak. Terasta sabit pergule ve çatı yerine, güneş gittikten sonra tamamen açılabilen bir tente olacak, daha da çok detayı var.

Şimdi artık tercihim değişti, seyahat etmek, bir yere sabitlenmekten daha cazip geliyor, oturduğum evi boyamıyorum bile, güzel görünmesin diye... Dilerim sen evine kavuşursun, bu arada taş ustası kalmamış memlekette, araştırmıştım, “Abi biz sadece bahçe duvarı örebiliriz, ev yapamayız.” demişlerdi.

Erkek egemen konumuza getirdiğin “kadın bakışı” için sağol.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,745
Mesajlar
1,523,088
Kayıtlı Üye Sayımız
166,561
Kaydolan Son Üyemiz
Alkan033

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst