Ynt: Tek Başıma Arabayla 72 Günde Doğu-orta-kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland
Toplama Kampları Yapmaya ve Soykırıma Giden Süreç
Nazi rejiminin en büyük toplama kamplarını anlatmadan önce kısaca Hitler’den bahsetmek gerek. Adolf Hitler 1889 yılında Avusturya’da doğdu, yirmili yaşlarında Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’ne katılarak politikaya atıldı. İki yıl içerisinde partinin başına geçmeyi başarıp 1933’de seçimle Alman Şansölyesi oldu, 1945’de Berlin’deki sığınağında ölene dek Almanya’yı yönetti. Tarihteki diğer tüm liderler gibi, başarısında hitabet yeteneğinin, ikna ediciliğinin, davaya kendini adamışlığının etkisi var.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra milyonlarca Mark tazminat ödemeye mahkum, endüstri bölgeleri elinden alınmış, ticareti, üretimi kısıtlanan bir ülkenin sadece sokaktaki gariban vatandaşı değil üretim ve finans araçlarını elinde bulunduran burjuva sınıfı da Hitler’in faşist, resmi adıyla Nasyonal Sosyalist öğretisine oy ve maddi destek vermiş.
Hitler’in ilk iktidara gelişi meşru secimle gerçekleşiyor.
Gençliğinde ressam olmak için babasına karşı mücadele veren Hitler Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması, askere gitmesi, ardından yaşadığı ailevi sorunlar yüzünden bambaşka bir kariyere yöneliyor. Peki Hitler’in Yahudilerle, Polonyalılarla, Fransızlarla alıp veremediği ne idi?
Almanya tarihsel süreçte Fransa ve İngiltere tarzı emperyalist ve koloniyal hareketlere girişmedi, yani kalkıp binlerce kilometre uzaktaki ülkeleri işgal etmeye çalışmadı. Hitler’in kendine özgü emperyalist anlayışı vardı. Hedefi öncelikle Avrupa Kıtası dahilinde anayurt olarak kabul ettiği mevcut topraklarını çevreleyen ülkelere doğru bir genişleme gerçekleştirmekti. Lebensraum(yaşam alanı) dediği bölgede, üstünlüğüne inandığı ve daha da saflaştırmayı kafasına koyduğu Alman ırkını yetiştirecekti.
Yahudi kökenli Alman vatandaşları o yıllarda ülkedeki finans ve sanayi sektörlerinde hatırı sayılır paya sahiptiler ve diğer Almanlardan daha iyi ekonomik koşullarda yaşıyorlardı. Ne ironiktir ki, 1920’lerde Yahudiler finansman sağlamasaydı belki iktidara gelemezdi ya da daha geç gelirdi.
Soykırımın gerekçelerini araştıran tarihçilerin vardıkları tek bir sonuç yok, olasılıklar ve muhtemel sebepler sıralanıyor. O dönemde yaşadıkları ülkeye herhangi bir ihaneti bulunmayan Yahudi halkın yok edilmeye çalışılmasının temel sebebi, sahip oldukları zenginliğin ellerinden alınıp mühendisliği yapılan ari Alman ırkına verilmesi niyetiydi.
Dünyanın dörtbir yanına yayılmış Yahudi halklarının durumu günümüzde de farklı değil. En büyük ülkelerin politikalarına yön verebilecek ekonomik güce sahipler. Doğrudan politikaya atılmazlar, ama istediklerini yaptırabilecek kişilere limitsiz destek verirler. Bulundukları ülkede asla işçi olarak kalmazlar, er geç kendi işlerini kurup o ülkenin etnik çoğunluğa sahip kesiminden vatandaşları müesseselerine işçi olarak alırlar.
Hitler’in hayatıyla ilgili yapılan araştırmalarda kendisini soykırım yaptıracak kadar etkileyebilecek, bahsettiğim genel durumların dışında travmatik özel bir olaydan bahsedilmiyor.
Ausschwitz ve Birkenau Kampları
Krakow’un batısındaki Oswiecim’de bulunan kamplar 1940-1945 arası milyonlarca Yahudi’nin getirildiği çalıştırıldığı, deneylerde kullanıldığı ve sadece gaz odalarında değil başka onlarca yöntemle öldürülüp krematoryumlarda yakıldığı yerler. Gelen esirlerin durumuna göre ilgili kampa yönlendirilmişler.
Ausschwitz çalıştırma, deneylerde kullanma ve öldürme kampı. Düzenli betonarme binalar var kışla ya da üniversite kampüsü havasında. Buraya daha çok çalışabilecek durumda kişiler getirilmiş. 4 yılda gelenlerden 1.3 milyonu hayatını kaybetmiş.
Birkenau toplama ve öldürme kampı; birkaç kilometre ötede, açıklık ve düz arazide kurulmuş, onlarca tahta baraka var ve hapsedilecek kişilerin durumuna göre tasnif yapılmış. Birkenau’ya gelen özellikle yaşlı ve hastalar hemen siklon-b gazıyla zehirleniyormuş, kalanlar ise muhtelif işlerde kullanılıp iyice zayıf düştüklerinde öldürülüyorlarmış. Savaş süresince trenler dolusu Yahudi buraya getirilmiş, savaşın sonuna doğru gelen birkaç bin tanesi dışında sağ çıkan olmamış.
Tahmin edileceği üzere kampları had safhada iç sıkıntısıyla ve dünyaya insanlığa isyan ederek dolaştım. Ausschwitz’deki binaların iç duvarlarında mahkumların fotoğrafları vardı. Tonlarca ayakkabı, valiz, giyim eşyası sergileniyordu gidenlerden arta kalan. Taş olsan ağlarsın.
Odaları dolaşırken en çok merak ettiğim şey suydu: Acaba Yahudiler buraya geldiklerinde ne hissediyorlar. Ecdatlarının katli ve sefaleti ile Gazze’de, Filistin’de öldürdükleri çocukların vebalini hangi ruh haliyle ve benliklerinde nasıl birarada taşıyorlar? Ve, duvarlardaki fotoğraflar dile gelse kendilerini ziyarete gelmiş soydaşlarına ne söylerlerdi?
Dünyanın düzeni bu, mutlak mağdur yok, geçmişten ders almak, hakkaniyet ya da vicdan yok. Sadece güçlü olanın yok etme pahasına kendi iktidarına tapınması var. Sebep bazen inançlar bazen ekonomik çıkarlar olabiliyor. Bir tarihten diğerine, bir coğrafyadan diğerine durum değişebiliyor. Aynı dinden ve soydan olanlar bile birbirinin kafasını kesiyor artık. Kimin yanında olacağım? Tarafını tuttuğum tarafından yarın ihanete uğramam hiç uzak ihtimal değil…Yirmili yaşlarımdan itibaren toplumsal anlamda birçok konuda aidiyet ve güven duygusu geliştiremeyip bireysel anarşiste bağlamamın sebebi insanlık tarihinin bu türden yüzkarası kısımları sanırım…