Küresel Isınma

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan VitaEsMorte Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 105
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 48,325
Ynt: Küresel Isınma

Global Isınma Senfonisi; Buzulların ortasında ürkütücü, sonsuz bir sessizlik. Sessizliğin sesi banda kaydediliyor. Kütleler halinde aniden kopan buzullar. Kopuşun çığlığı banda kaydediliyor. Foklar aniden denize dalıyor. Denizin yarılmasıyla sıçrayan su sesi banda kaydediliyor.
2003 yılı sonunda İngiliz müzisyen Craig Vear, Antartika'ya giderek bilimadamları eşliğinde çatlayan buzulların seslerini kaydetti ve Frozen continent isimli elektronik senfoniyi besteledi.
Nuh Tufanı ya da gılgamış destanı' nda uzun uzun anlatılan sel baskınları. O dönemin inancına göre, tanrıların gazabı.
Oysa, O tufan ya a sel baskını, global ısınmanın il işaretleri. Son otuz bin yıldadenizler, yetmiş metre yükselirken, hava sıcaklığı sekiz derece artıyor.
İnsanlığın bu gazabın tanrıların değil, doğanın gazabı olduğunu anlamaları için birkaç bin yıl geçiyor.
Maya uygarlığı yo oluyor. Mayalılar daha çok mısır tarlası için, daha çok orman kesiyor. Daha çok orman kesme, daha çok erozyon getiriyor. Çok erozyon, Maya uygarlığını tarihe gömüyor.
Yeşillikler sararıyor, topraklarkararıyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, dünyanın dört bir yanında ya sel baskını ya kuraklık ya fırtına. Oysa, son kırk yıldaki ısınma sadece yarım derece.
O yarım derece, buzulları büyük kütleler halinde, asırlık yuvalarından kopartıyor. Bu kadar vurucu sonuçların yaşandığı bir ortamda, kütleler halinde kopan buzullar, global ısınmanın en romantik deneyine sahne oluyor.
Kopan her buzul parçası, 6 milyar insanı korkudan yerinden oynatırken, beş kişilik amerika' lı bir müzisyen grubu, Antarktika' da kendiden geçmiş, besteleyecekleri müzik için malzeme topluyor.
 

Etiketler
Ynt: Küresel Isınma

Buzulların erimesi durdurulamaz!

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin raporundan: Buzul erimesinin önüne geçilemez. Dünyada sular 4-6 metre yükselecek. Hollanda, Londra, New York ve Tokyo sular altında kalacak

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanan ve nisanda açıklanacak olan raporda, bilim adamları uyardı: Küresel ısınma sonucu buzullarda erime kaçınılmaz.
İngiliz The Guardian gazetesi, bilim adamlarının iklim değişikliği konusundaki uyarılarını manşetine taşıdı ve uzmanların, "Buz tabakalarının erimesini önlemekte çok geç kalınmış olabilir" ifadelerine yer verdi.

Buzullar yarı yarıya eriyecek

Taslak metinden bölümler yer alan habere göre, Grönland ve Antarktika'da yapılan son araştırmaların sonuçları, buzul tabakalarının en az yarı yarıya erimesinin kaçınılmaz olduğu sonucunu ortaya koydu.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanan raporda, küresel ısınma nedeniyle buzulların erimesi sonucu deniz seviyesinin 4 ila 6 metre yükseleceği kaydedildi.

Hükümetlerini bu konuda uyarmaya hazırlanan uzmanlar, deniz seviyesinde bu denli bir yükselişin Maldivler'i bir bataklık haline getireceğini, Hollanda ve Bangladeş gibi ülkelerle Londra, New York ve Tokyo gibi okyanus kenarı kentlerde büyük su baskınlarına neden olacağını kaydetti.

Bu etkiyi yapacak düzeyde bir buzul erimesinin yüzyılları bulabileceğini vurgulayan araştırmacılar, ancak emisyonun azaltılamaması halinde sürecin hızlanabileceği ve ülkelere bu durumla mücadele için daha az zaman bırakacağını vurguladı.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından bu ay içinde yayımlanan bir başka raporda da iklim değişikliğinde sorumluluğun "çok büyük ihtimalle" insanlarda olduğu vurgulandı. Aynı raporda, emisyon yükselişi sürerse ortalama sıcaklığın bu yüzyıl içinde 4 derece artacağı uyarısı yapıldı.

"Christian Aid" adlı yardım kuruluşunun araştırmasına göre de İngiltere'nin ilk 100 şirketinden sadece 16'sı, ürettikleri gaz salınımları konusunda, hükümetin koyduğu kurallara uyuyor.

İngiltere merkezli büyük şirketlerin atmosfere saldıkları milyonlarca ton karbon gazını saklamış olmaları, İngiltere'nin küresel ısınmaya ne kadar katkısı olduğunu ölçmeyi de güçleştirdi. Rapora göre, kayıtlara geçmeyen 200 milyon tonluk karbon gazı, Yunanistan ve Pakistan'ın bir yılda beraber ürettikleri miktarı da geçiyor.
 

Ynt: Küresel Isınma

Çevreciler: Komisyonun önerileri yetersiz

Küresel ısınmaya karşı oluşturulan komisyonun, küresel ısınma için hazırladığı öneri paketi, çevre örgütlerinde farklı değerlendirildi. Önerileri olumlu bir adım olarak görenlerin yanısıra ‘göstermelik’ bulanlar da var.

İSTANBUL - Komisyonun Bakanlar Kurulu�na sunmak üzere hazırladığı önerileri, Green Peace Enerji ve İklim Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı, “Bu adımlar sera gazlarının salınımını azaltacak ya da engelleyecek nitelikte değil. Bu konuda bizimle dalga geçtiklerini düşünüyorum” dedi. Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Proje Yöneticisi Yunus Arıkan ise “Bardağın dolu tarafına bakmak ve çalışmalara destek vermek gerekiyor. Bu bir ivmedir ve olumlu bir adımdır” şeklinde konuştu.

Küresel ısınmaya karşı oluşturulan komisyon ilk önerilerini Bakanlar Kurulu’na sunmaya hazırlanıyor.En radikal öneri mesai saatlerinin bir saat öne çekilmesi. Enerji tasarrufu için ayrıca sokak aydınlatmasında güneş enerjisine geçilmesi planlanıyor. Daha az su kullanımı için sifon depolarının 6 litreden 4 litreye düşürülmesi de gündemde.

“ÖNLEMLER YETERSİZ”
Green Peace’den Hilal Atıcı, önerileri olumlu karşıladıklarını ancak küresel ısınma ile mücadelede yetersiz olduğunu belirtti ve “Bu adımlar sera gazlarının salınımını azaltacak ya da engelleyecek nitelikte değil. Bu konuda yanlış yapılıyor ve alınan önlemler çok yetersiz, ben bazen bu konuda bizimle dalga geçtiklerini düşünüyorum” dedi.

“KOMİSYONUN İLK HEDEFİ SERA GAZI OLMALI”
Su tüketimi ile iklim değişikliğinin doğrudan bağlantılı olduğunu ancak su tüketimini azaltmakla iklim değişikliği sorununun çözülemeyeceğini söyleyen Hilal Atıcı, “Su tüketimi ile ilgili yaklaşım, sonucu baştan görüp ona göre tedbir almak açısından iyi, ancak bize göre sadece bununla kalmak kabul edilebilir bir şey değil. Bizce bu komisyonun ilk hedefi, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi geleceğe dair sera gazı indirimi hedeflerini konuşmak olmalı” dedi.

Atıcı’ya göre sera gazı indirimi için Türkiye’nin Kyoto Sözleşmesi’ne imza atması bile gerekmiyor: “Biz Türkiye’nin bu sözleşmeye imza atmasını istiyoruz ama hedefler koyması için illa Kyoto Sözleşmesi’ni imzalaması gerekmiyor. ulusal ölçekte de böyle bir planı yürürlüğe koyabilirler.”

“ALMANYA ÖRNEK ALINABİLİR”
Kyoto Sözleşmesine imza koyma konusunda Türkiye’nin, iklim değişikliği ile mücadele eden ülkelerin yanında yer alması gerektiğini ifade eden Atıcı, bu konudaki argümanın yanlış olduğunu da sözlerine ekledi. “Kendimizi ‘ekonomik sorunlarımız var’ diye avutmamalıyız. Çünkü başka ülkelerin de ekonomik sorunları var ve onlar da ekonomik olarak gelişmek istiyorlar ama yine de Kyoto Protokolü’nü imzalayarak ve sera gazı indirimi yaparak gelişebiliyorlar. Örneğin Almanya, yılda yüzde 17 oranında sera gazı gazı indirimi yapıyor ve her yıl yüzde 3 oranında büyüyor.”

“ÖNERİLER GÖSTERMELİK”
“Hükümetin enerji verimliliği ile ilgili hedefleri var mı ve olacak mı, bu çok önemli . Enerji ihtiyacı hızla artıyor diyorlar ancak bu ihtiyacın azaltılmasını nasıl mümkün kılacaklar?” şeklinde konuşan Atıcı, “Enerji üretimimiz çoğunlukla fosil yakıtlara bağlı ve hükümet, 20- 30 tane yeni kömür santrali açmayı düşünüyor. O zaman sera gazı üretimimiz artacak. Saatleri değiştirmek, sokak lambalarını güneş enerjisine çevirmek gibi küçük tedbirler yerine daha ciddi ve büyük tedbirler almak gerekir. Mesai saatleri zaten yaz ve kış saati uygulamasına göre değişiyor. Yani alınan bu öneriler biraz göstermelik diyebiliriz” şeklinde konuştu.

“BU BİR ACİL EYLEM PLANIDIR”
REC Türkiye’den Yunus Arıkan ise siyasilerin küresel ısınma konusunda yaklaşımını “Acil eylem planı” olarak nitelendirdi. “Böyle bir plana mutlaka gerek var ve bu gibi pratik adımlar çok önemli, bunun için Türkiye’nin Kyoto Sözleşmesi’ni imzalamasına de gerek yok” diyen Arıkan, “Bardağın dolu tarafına bakmak ve bu çalışmalara destek vermek gerekiyor. Bu bir ivmedir, bunu özendirmek ve daha sistematik hale getirmek açısından çok önemli” dedi.

“STRATEJİK TEDBİRLER ALINMALI”
Çalışmaların enerji verimliliği açısından çeşitlendirilebileceğini vurgulayan Arıkan, bu önerilerin kısa vadeli olduğunu söyledi ve orta ile uzun vadede daha stratejik tedbirler alınması gerektiğine parmak bastı. “Gelecek yaz için pasif soğutma sistemleri ve bina yalıtımı gibi konular da gündeme gelebilir. Bunların öncelik sıralamasına konulması, finansman sorunun giderilmesi, daha stratejik ve kalıcı çalışmalar için yeni ortaklıklar yapılması gerekiyor.”

NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

‘Adalar sular altında kalabilir’

Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği (EUROSOLAR) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar: Küresel ısınmanın yavaşlatılamaması durumunda irili ufaklı çok sayıda ada ile ada devleti sular altında kalabilir.

261174.jpg


ADANA - Uyar, Küçük Ada Devletler Birliği’ne üye 40’ı aşkın ada devleti bulunduğunu söyledi.

Doç. Dr. Uyar, başta enerji üretimi amaçlı fosil atıkların kullanımı olmak üzere insan etkinliklerinden kaynaklanan küresel ısınmanın yavaşlatılması için tüm dünyanın el birliği içinde olması gerektiğini kaydetti.

Küresel ısınmanın önüne geçilememesi durumunda Küçük Ada Devletler Birliği’ne (AOSİS) üye, deniz seviyesinden 3-4 metre yükseklikte olan ada devletlerinin tamamen, yerleşim birimleri kıyı şeridinde olan ada devletlerinin de kısmen tehlike altına gireceğini bildiren Uyar, kutuplardaki buzların kopmaya, dağlardaki karların erimeye başladığını ve daha fazla suyun atmosferde dolaştığını belirtti.



DENİZ SEVİYESİNDE 1 METRELİK YÜKSELME BEKLENİYOR
Uyar, daha önce ortalama 16 derece olan sıcaklığın, fosil yakıtların kullanımı nedeniyle son 150 yılda, 16.5 ile 16.8 derece düzeyine ulaştığını ifade ederek, “Küresel ısınma konusunda yapılan çalışmalarda deniz seviyesinin son 150 yılda 25 santimetre arttığı belirlendi. Bu olumsuzlukların devamı, önlenememesi durumunda özellikle ada devletleri açısından büyük tehlike gündeme geliyor.

Fosil yakıt kullanımı bu hızla devam ederse, deniz seviyesinde önümüzdeki yüzyılda 1 metrelik yükselme olması tahmin ediliyor. bu kadarlık yükselmenin neden olacağı doğal afetler adaları tamamen su altında bırakabilir” dedi.

Uyar, Küçük Ada Devletler Birliği’ne üye 40’ı aşkın ada devleti bulunduğunu söyledi.

Uyar “Sınırlı kaynak ve insan faaliyetlerinin yoğunluğundan olumsuz etkilenen ve deniz seviyesinden 3-4 metre yüksekte olan, yerleşim alanları yine kıyı şeridinde bulunan ada devletleri, küresel ısınmanın etkisiyle deniz suyunun yükselmesi ve olası doğal afetlere karşı tehdit altında. İklim değişimine karşı çok kırılgan ve deniz seviyesine yakın olan özellikle Bahama, Kiribati, Maldivler ve Marşal adaları gibi ada ülkeleri için gelecekte riskli gelişmeler yaşanabilir. Ancak, insanlığın bu kadar duyarsız davranarak felakete kucak açacağını sanmıyorum.”

NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

Türkiye 2030'da nasıl olacak?

TBMM Küresel Isınma Komisyonu’na sunulan bir rapora göre Türkiye’yi büyük felaketler bekliyor. 2030’a kadar denizler, 12 ile 18 cm yükselecek, yağışlar düşecek, kuraklık etkili olacak...


TBMM Küresel Isınma Komisyonu’na sunulan rapora göre Türkiye’yi büyük tehlikeler bekliyor. Türkiye’de 2030’a kadar denizlerin 12 ile 18 cm yükseleceği iddia edildi.
Samsun-Adana hattının batısı 3-4 derece, doğusu 4-4 derece artacak. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde şehirleşme ve iklim değişikliği nedeniyle gece sıcaklıkları yükselecek. Taşkın, sel ve erozyon artacak.

TÜRKİYE ISINIYOR
TBMM Küresel Isınma Komisyonu’nu toplandı. Komisyon, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Türkiye’yi ne bekliyor'' raporu damgasını vurdu. Raporda, 1901 ile 2000 yılları arasında sıcaklığın 2 derece arttığı, yağışların ortalama yüzde 10 düşüş gösterdiği vurgulanırken, 2071 ile 2100 yılları arasında Samsun-Adana hattının batısının 3-4 derece, doğusunun ise 4-5 derece ısınacağı belirtildi.
İklim bilim uzmanlarının görüşlerinin yer aldığı raporda 2030’da Türkiye’nin kurak ve sıcak bir iklimin etkisine gireceği, sıcaklıkların ise kışın 2, yazın da 2-3 derece artacağı ifade edildi.
Özellikle büyük kentlerde yazın gece sıcaklıklarının yükseleceği belirtilen raporda, yağışların azalacağı, yağışların düzensizleşeceği, sel ve taşkınların ortaya çıkacağı, erozyonun artacağı vurgulandı. Türk karasularında 12 ile 18 cm yükseleceği, bu yükselmenin Türkiye haritasını değiştireceğini, sahil kentlerinde taşkınların ortaya çıkacağı ifade edildi.

YENİ TEDBİRLER ALINMALI
Raporda Türkiye’nin enerji kaynaklarını verimli kullanması gerektiğine değinilerek, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan yararlanılması, enerjinin israf edilmemesi, fosil kaynak kullanımındaki emisyonları azaltıcı yönde tedbir alınması istendi.

OECD’DE 13.SIRADAYIZ
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürü Kemal Büyükmıhçı, karbondioksitten kaynaklanan emisyon hacminde 1900-2000 yılları arasında yüzde 30'luk bir artış olduğunu belirterek, bu artışın sonucu sıcaklığın 0.6 derece arttığını, buzulların erimeye başladığını, yağış rejimlerinin değiştiğini, fırtına ve sel olaylarının arttığını vurguladı. Türkiye'nin 2002 yılındaki 193 milyon tonluk karbondioksit emisyonuyla OECD ülkeleri arasında 13. sırada olduğunu dile getiren Büyükmıhçı, 1901-2000 yılları arasında sıcaklığın Türkiye'de 2 derece arttığını, yağışta da yüzde 10'luk bir azalma olduğunu söyledi. Büyükmıhçı, 2071-2100 yılları projeksiyonuna göre Samsun-Adana hattının batısında kalan bölgede sıcaklıklarının 3-4, doğusunda kalan yerlerinde ise 4-5 derece artacağının öngörüldüğünü ifade ederek, küresel ısınmanın sonucu olarak Türkiye'deki denizlerin de 10-12 santimetre yükseleceğini bildirdi.
Elektrik üretiminin karbondioksit emisyonlarına etkisini de anlatan Büyükmıhçı, ''Elektrik üretiminin toplamdaki payı 2000'de yüzde 34, 2001'de yüzde 37, 2002'de yüzde 33 ve 2003'te de yüzde 31.5 olmuştur. Ağırlıklı emisyon sanayi üretiminden kaynaklanmaktadır. Toplam emisyon 2004 yılında ise yüzde 4.5 yükseldi'' diye konuştu. Büyükmıhçı, 2015 yılında devreye girmek üzere yaklaşık 5 bin MW'lık nükleer santral kurulmasını hedeflendiğini belirterek, bu santraller dolayısıyla yılda en az 40 milyon ton karbondioksit emisyonunun engelleneceğini söyledi.

TÜRKİYE ACELE DAVRANIYOR
CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek, nükleer enerji taraftarı olmadığını dile getirerek, Türkiye'nin bu konuda acele davrandığını savundu. Kepenek, nükleer enerjinin getirisinden bahsedilirken bunun yaratacağı atığın dikkate alınmadığını söyledi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin Çimen, yeni teknolojiler nedeniyle nükleer enerjinin artık güvenilirliğinin arttığını vurgulayarak, ''Türkiye'nin doğalgaz bağımlılığını azaltmak için nükleer enerjiyi bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz'' diye konuştu. Çimen, Türkiye'nin ulaştırma ve enerji alanında yaptığı dönüşümlerin gelişmekte olan ülkeler tarafından takdir edildiğini de ifade ederek, emisyon hacimlerini azaltmaya yönelik ulaşım sektöründe getirilen standartlar ile doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılmasının etkili olacağını söyledi.

Hürriyet
 



Ynt: Küresel Isınma

Profesörden ürperten "küresel ısınma" açıklamaları

Selma Kasap

Küresel ısınmanın, Türkiye’yi yakın yıllarda ciddi oranda bitki ve hayvan türünün yok olması, gelecek 50 yılda ise çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakacağı bildirildi.
Şehirleşme, yanlış arazi kullanımı ve doğal habitatlar üzerindeki baskıların, son 20 yıl içinde 13 bitki türünü tamamen yok ettiği, baskıların devam etmesi durumunda ise önümüzdeki 10 yıl içinde bin 500’e yakın bitki türünün tehdit altına gireceği kaydedildi. Hayvan türlerinin de aynı tehlike ile karşı karşıya bulunduğu, Anadolu parsı, çizgili sırtlan ve Akdeniz fokunun yok olma tehlikesi bulunan türlerden bazıları olduğu bildirildi.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Latif Kurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğada her canlının yaşam zincirinin bir halkası olduğunu kaydetti. Kurt, "Türlerin ve genetik çeşitliliklerin yok edilmesi, doğanın kısır ve kırılgan bir yapıya bürünmesi, insan dahil diğer canlı türlerinin yaşamlarının tehlikeye girmesi anlamına geliyor" dedi. Kurt, "Dünya nüfusunun katlanacağını hepimiz biliyoruz. Bunu durdurmanın ilk ve en etkin yolu, nüfus artışını kontrol altına almak olmalı. Asıl olan, sürdürülebilir kalkınma yerine, sürdürülebilir yaşam ilkesidir" dedi.
Her ülkenin ekonomik, kültürel ve biyolojik olmak üzere üç tür zenginliği olduğunu ifade eden Kurt, "Biyolojik zenginlik açısından dünyanın en önemli bölgesinde bulunuyoruz. Ancak biz bu zenginliğimizin farkında değiliz" diye konuştu.

"CANLILAR ISINMAYA AYAK UYDURAMAZ"
Kurt, yaşam kuşaklarının kaymasının, canlı türlerini zora sokacağını, bunun sonucunda meydana gelecek değişikliklere, birçok canlı türünün ayak uyduramayacağını ve yok olacağını söyledi. Kurt, şunları kaydetti:
"Zira canlılar için elli, yüz yıllık periyotlar çok kısadır. Canlılar ancak yüzbinlerle, milyonlarla ifade edilen süreçlerdeki değişikliklere uyum sağlayabilirler. Asırlarla ifade edilen ani değişimler, bitki ve hayvan türlerini tehdit etmekte ve canlılık, küresel bir yok oluşla karşı karşıya kalmaktadır.
Nitekim, birçok canlı türü yok olmuş ve birçoğu da yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Özellikle biz insanlarla benzer ekolojik isteklere sahip olan memeli türlerindeki yok oluş, insan nesli için de tehlike çanlarını gündeme getirmektedir."

"BİN 500’E YAKIN TÜR TEHDİT ALTINDA"
Eski SSCB Devlet Başkanı Michael Gorbaçov’un "21. yüzyılda ulusları bekleyen en önemli tehdit, askeri olmaktan çok ekolojik felaketler olacaktır" sözünü hatırlatan Kurt, Gorbaçov’un bu görüşünde yanılmadığını söyledi. Kurt, şunları kaydetti:
"13 bitki türünün nesilleri tükenmiştir ve bin 500’e yakın tür, 10 yıl içinde yok olma tehdidi altındadır. 843 tür çok yüksek risk, 181 tür ise doğada çok kısa bir sürede yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Aynı yok oluş hayvanlarda da görülüyor. Herkesin bildiği gibi Anadolu Parsımız vardı. En son 1970’lerde gözlendi. Maalesef, parsı bugün Anadolu’da gören yok. Tamamen yok
olduğu düşünülüyor. Bunun gibi, çizgili sırtlan, Akdeniz foku, Karakulak gibi bazı hayvan türleri üzerinde de yakın gelecekte bir yok oluş bekleniyor."

KONYA’DAKİ KUM FIRTINALARI
Türkiye’yi çölleşmenin beklediğini savunan Kurt, "Bizim güneyimizde bir çöl kuşağı var. Küresel ısınmayla dünyadaki yaşam kuşakları yer değiştirecek ve Türkiye, güneydeki çöl kuşağının etkisine girerek tamamen çölleşecek. Önümüzdeki 50 yıl içerisinde bu durum bekleniyor" dedi.
Konya’da geçen hafta yaşanan kum fırtınasının, bunun bir göstergesi olduğunu vurgulayan Kurt, şunları söyledi:
"Aynı şekilde bizim güneyimizdeki Irak ve Suriye çöllerinden kalkan kum fırtınalarının Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa gibi güneydeki illerimizi zaman zaman etkisi altına aldığını görüyoruz. Bütün bunlar çöllerin kuzeye doğru ilerlemekte olduğunun ve bizim çölleşmeye doğru gittiğimizin bir göstergesidir.
Zira, Anadolu çölleşmeye çok müsait olup, bu durum geçmişte de Konya Karapınar çevresinde yaşanmıştır. Konya Karapınar’da yaşayan insanlar sabah kalktıklarında kapı önlerinin kum yığınlarıyla kaplandığını görmüşler ve bu nedenle yöreden büyük bir göç yaşanmıştır."

KÜRESEL ISINMA DOĞAL PERİYOT DEĞİL
Dünyanın 4,5 milyar yaşında olduğunu belirten Kurt, dünya iklimleri üzerinde etkileri olan bir takım doğal süreçlerin bulunduğunu belirtti. Kurt, "Örneğin, dünyanın 93 bin yılda bir kutuplardan basıklaşması, 23 bin yılda bir güneş yörüngesinden sapması ve bin yılda bir de kuraklaşması söz konusudur. Bunlar doğal süreçler iken günümüzde yaşanan küresel ısınma ve kuraklık ise bu doğal periyotlardan tamamen bağımsız ve insan kaynaklıdır" diye konuştu.
Kurt, değişik jeolojik dönemlerde, dünyada gözlenen volkanik faaliyetlerin dünya iklimleri üzerinde etkisinin bulunduğunu ancak günümüzde aşırı volkanik herhangi bir faaliyet olmamasına rağmen dünyanın ısınmaya devam ettiğini söyledi.

"TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞMELİ"
Küresel ısınmanın nedenlerinden birisinin de tüketim alışkanlıkları olduğuna işaret eden Kurt, "Çılgınca, fütursuzca tüketiyoruz. ’Ne kadar tüketirsen o kadar insansın ya da yaşam kaliten o kadar yüksek’ diye insanlar aldatıldı.
Kalkınma çabaları veya bir takım uluslararası şirketler, kar amaçlı olarak toplumları tüketime yönlendirdi. Bu gidişata dur demek için hepimiz bir takım alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz. Bir takım şeylerden taviz vereceğiz" dedi.
Tüketicinin yönelişlerinin, uluslararası tröstleri çevreye dost olan ürünleri üretmeye zorlayacağını belirten Prof. Dr. Latif Kurt, "Fosil yakıtların kullanımını düşürmek gerekiyor. Toplu taşımaya yönelmek, yürüme alışkanlığını geliştirmek ya da bisiklete binmeye insanları alıştırmak gerekiyor. Bunların sağlık açısından yararları da vurgulanmalı" dedi.

Milliyet
 

Ynt: Küresel Isınma

Büyük şehirlerin üçte ikisi, tehlike altında

Dünyadaki büyük şehirlerin üçte ikisi, küresel ısınmanın tehlikeli etkilerinin görüleceği kıyı şeritlerinde bulunuyor. Aralarında New York, Tokyo, Hong Kong ve Sumatra’nın da bulunduğu kentler tehdit altında.

LONDRA - Environment ve Urbanization dergisinin nisan sayısında yayınlanacak bir araştırmaya göre, dünyadaki her 10 insandan biri, küresel ısınma yüzünden suların yükselmesi riskinin bulunduğu kıyı şeritlerinde yaşıyor.

Araştırmaya göre, “deniz seviyesinden 10 metreden alçak yerler olarak tanımlanan” kıyılarda, 634 milyon kişi yaşıyor. Bu nitelikteki yerler dünyadaki karaların yüzde 2’sini, ancak dünya nüfusunun onda birini oluşturuyor.

NASA’nın uydu verilerine ve bilgisayar hesaplamalarına göre, kıyı şeritlerinde yaşayanların yüzde 75’i Asya’da bulunuyor.

NÜFUSA GÖRE EN RİSKLİ ÜLKELER:
Araştırmaya göre, nüfusa göre sırlandığında, kıyılarda 143 milyon insanı bulunan Çin, en riskli ülke olarak gösteriliyor. Diğer ülkeler ise şöyle:
Hindistan
Bangladeş
Vietnam
Endonezya
Japonya
Mısır
ABD

COĞRAFİ YAPIYA GÖRE EN RİSKLİ ÜLKELER:
Topraklarının yüzde 90’ı deniz seviyesinin 10 metre altında olan Maldivler
Marşal Adaları
Cayman adaları

BM iklim uzmanları, geçen ay yaptıkları açıklamada, deniz seviyelerinin 2100’e kadar 18 ila 59 santimetre yükseleceği tahmininde bulunmuşlardı.

Uzmanlar ayrıca, sera etkisi yaratan gazlar yüzünden daha şiddetli fırtınalar ve sıcak dalgaları olacağını belirmişlerdi.

NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu başkanı Barbaros Gönençgil "her şey olduğundan fazla abartılıyor" diyerek beni şaşırtmıştı. Zaman var, felaket yok, korkutmak anlamsız ama "oturun devam edin yıkmaya demiyorum" demişti. Haklı mı değil mi? Bekleyip göreceğiz.
 





Ynt: Küresel Isınma

Bakandır efendim ne yapsa doğrudur yerindedir:smiley: Amma küresel ısınma var, küresel ısınmayı abartanlar da var, bundan kendisine rant sağlayanlar da var.
 

Ynt: Küresel Isınma

elini kolunu baglamış, hiç bir şey yapmadan oturup seyredenler de var.......
 

Ynt: Küresel Isınma

KÜRESEL ısınma etkisini en çok Kuzey Kutbu’nda hissettiriyor. Norveç’te bilim adamları hazırladıkları raporda, kuzeyde hiç buzul kalmayacağı konusunda uyarılarda bulundu.

Kuzey Kutbu’nun uydudan çekilen fotoğraflarını inceleyen bilimadamları, buzullardaki erimenin hızlandığını ve yakın bir zamanda buzulların tamamının eriyeceğini açıkladı. NASA’nın uydu aracılığıyla çektiği son fotoğraflarda, Kuzey’deki buzulların 1979’dan bu yana yüzde 9’unun eridiği tespit edildi. 1800 sayfalık raporda küresel iklim değişikliği ile seller yaşanacağı da bildirildi. Bilimadamları, küresel ısınmanın neden olduğu buzul erimeleri ile okyanuslardaki su miktarının artacağını, bunun sonucunda da deniz seviyesine yakın bölgelerin sular altında kalacağını belirtti. Isınmanın 2070’te dünyayı buzulsuz bırakacağı açıklandı.

Milliyet
 

Ynt: Küresel Isınma

Avusturya Alplerindeki buzulların hızla eridiği ve muhtemelen yüzyıl sonunda tamamen ortadan kalkacağı bildirildi.

AA
12 Nisan 2007 Perşembe


VİYANA - Avusturya Alpleri Derneğinin raporuna göre, geçen sene Alplerdeki 925 buzuldan 105’i üzerinde inceleme yapan uzmanlar, buzulların ortalama 16 metre inceldiğini, hatta buzullardan birinde geçen sene 80 metre incelme olduğunu saptadı.

Alplerdeki buzulların senede ortalama 10-15 metre inceldiğini bildiren uzmanlar, bunun bir on yıl öncesinin iki katı olduğunu belirtti.

Buzulların kenarlarında dijital cihazlarla ölçüm yapan 17 uzmanlar, bu durumun devam etmesi halinde buzulların büyük bölümünün bu asrın sonunda yok olacağını bildirdi.

Dünya Buzul İzleme Servisinin merkezinin bulunduğunu İsviçre’deki uzmanlar, benzeri uyarılarda bulunmuş ve sorunun Alplerle sınırlı olmadığını belirtmişti.

2002’den beri toplanan veriler, dünyadaki tahmini 160 bin buzulun erimekte olduğunu gösteriyor.

NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

Küresel ısınmanın kanıtı

Kuzey Kutbu'nda sıcaklığın yükselmesi sonucu dev bir buz tabakasının erimesiyle yeni bir ada bulundu.

İngiliz basınının haberine göre, "Warming Island" (Isı Adası) adı verilen
büyük kayalık ada, Grönland'ın doğusundaki Kuzey Kutup Dairesi'nin 620 kilometre kuzeyinde ortaya çıktı.

Amerikalı kaşif Dennis Schmitt tarafından bulunan ada, küresel ısınmanın
yeni bir kanıtı olarak görülüyor.

Danimarkalı harita uzmanı Hans Jepsen, "Buzul-köprü güneye doğru çekilince
ada ortaya çıktı" derken, kaşif Schmitt, "Karanlık günler bizi bekliyor. Kötü
sonuçların farkındayız" diye konuştu.

A.A.
 



Ynt: Küresel Isınma

İstanbul, Ankara ve Bursa'da içme suyu alarmı
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, içme suyu barajlarındaki doluluk oranlarında, küresel ısınma etkisiyle geçen yıla göre yaşanan düşüş nedeniyle İstanbul, Ankara ve Bursa’da içme suyu sıkıntısı bulunduğunu belirledi.
Anka Ajansı’nın DSİ’den edindiği bilgiye göre, mayıs başı itibariyle İstanbul’daki içme suyu sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 48.5’e düştü. Geçen yıl aynı dönemde bu oran yüzde 90’lar düzeyinde bulunuyordu.
Geçen yıl aynı dönemde içme suyu sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 28.9 olan Ankara’da bu yıl oran yüzde 9.7’e kadar düştü. Aynı dönemde Bursa’daki doluluk oranı yüzde 89.2’den yüzde 58.3’e düştü.
DSİ bu veriler nedeniyle üç ili içme suyunda sorunlu alanlar olarak belirledi. Üç ili sıkı takibe alan DSİ, başka yerlerden su getirmek başta olmak üzere alternatif yollar üzerinde çalışacak.

ENERJİ BARAJLARINDA ARTIŞ
İçme suyundaki bu duruma karşın, enerji sağlayan barajlarda doluluk oranları arttı. Enerji barajları Doğu ve Güneydoğu ağırlıklı olduğu için, bu bölgelerdeki yağış, mayıs başı itibariyle yıllık bazda, doluluk oranının yüzde 40’tan yüzde 51.2’ye çıkmasına neden oldu.
Sulama suyu sağlayan barajlardaki doluluk oranı ise yüzde 54’ten yüzde 51.2’ye düştü. Bu alandaki düşüşün özellikle Konya ve Ege havzalarını etkilediği bildirildi. Aradaki fark, havzalar arası su transferi ile kapatılacak.

ANKA
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,758
Mesajlar
1,523,328
Kayıtlı Üye Sayımız
166,573
Kaydolan Son Üyemiz
isangun

Çevrimiçi üyeler

SON MESAJLAR

SON KONULAR



Geri
Üst