Küresel Isınma

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan VitaEsMorte Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 105
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 48,331
Ynt: Küresel Isınma

California Küresel Isınmanın "Terminatörü"

California, vali Arnold Schwarzenegger’in imzaladığı yasayla küresel ısınma sebebi sera gazlarına genel geçer limitler koyan ABD’nin ilk eyaleti oldu.

Vali Arnold Schwarzenegger, California’yı küresel ısınmada lider bir bölge yapmaya niyetli. Schwarzenegger’in San Francisco’da imza attığı yasa, küresel ısınmaya neden olan sera etkisini önlemek için ABD’de alınmış en ciddi resmi karar. Schwarzenegger yaptığı konuşmada California’nın aldığı kararların ABD’nin diğer eyaletlerine de ilham vermesini istedi. ABD’de Bush hükümeti küresel ısınmanın bilimsel olarak kanıtlanamadığını savunuyor ve bu nedenle de sera etkisi yaratan gazların salınımı ile ilgili Kyoto Protokolü dahil hiçbir yasaya imza koymuyor. Schwarzenegger de, Bush gibi Cumhuriyetçi Parti’nin üyesi.

Schwarzenegger’in imzaladığı yasa, rafineriler, fabrikalar ve otomotiv üreticilerine atık olarak çıkan ve sera etkisi yaratan gazların salınımı konusunda üst limitler empoze ediyor. Yasa, sera gazı salınımını 2020 yılında 1990 öncesi düzeyine indirilmesini öngörüyor, bu fark mevcut düzeyin yüzde 25’ine denk düşüyor. Schwarzenegger daha önce de nihai hedefi 2050 yılında sera gazı salınımını 1990 düzeyinin yüzde 80 altına çekilmesi olarak açıklamıştı.

Dünyanın en büyük 7’inci ekonomisi California aynı zamanda küresel anlamda sera gazı salınımında da dünya 12’incisi. Çevreciler küresel ısınmanın eyaletin Sierra dağlarındaki buzulları erittiğini, su kaynaklarının azalmasına neden olduğunu vurguluyor. Küresel ısınma ayrıca başta Napa Vadisi’ndeki şarapçılık olmak üzere tarım üretimini de tehdit ediyor. Schwarzenegger, birçok kereler California olarak küresel ısınmayla bağımsız bir yönetim olarak mücadele edeceklerini, gelecekte hidrojenli otomobiller eyalette yaygınlaştırmayı hedeflediklenin dile getiriyor.

Schwarzenegger’in California valisi olarak aldığı karar, hem kendi partisi hem de rakibi Demokratlar tarafından büyük destek görüyor. Partisinin Washington kanadından tepki almasına karşın Schwarzenegger’in çevre konularında Demokratlar’a yakın durması kendisine ABD’de büyük itibar kazandırdı. Kimi gözlemciler, ABD’nin en çevreci ve sol eğilimli seçmenine sahip California’da gelecek yıl yapılacak vali seçimlerinde Schwarzenegger’in soldan oy çalmak için özellikle küresel ısınmayı öne çıkardığını düşünüyor. Küresel ısınmayla mücadelede Schwarzenegger’e İngiliz Başbakanı Tony Blair de destek veriyor.

NTVMSNBC
 

Etiketler
Ynt: Küresel Isınma

Aslında Direk Değilde Doğanın Yenilenmesine Biraz İmkan Tanısak .. En Azından Bir Süre Azaltsak : Fakat

İnsanlarımız Zevkleri , Emelleri Uğruna Herşeyi Feda Ediyor... Biz Küresel Isınmanın Farkındayız Ama Daha Küresel

Isınmanın Ne Demek Olduğunu Bilmeyenler Bile Mevcut.. Medya Gidip Pınar Altuğ'un Kaç Erkekle Flört Ettiğini ,

Hülya Avşar'ın Nereden Nereye Geldiğini Değil De Bunları Yazsa Eminim Küresel Isınma Karşıtları Artacaktır ..
 

Ynt: Küresel Isınma

Bush hükümeti küresel ısınma raporunu engelledi

İngiliz bilim dergisi Nature, George Bush’a bağlı bir devlet dairesinin, küresel ısınmayla ilgili bir bilim raporunun yayınlanmasını engellediğini öne sürdü.

WASHINGTON - ABD’de hükümete bağlı çalışan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Merkezi’nin (NOAA), küresel ısınmanın tayfunlara yol açtığını vurgulayan bir bilim raporunu örtbas ettiği iddiası ABD’de tartışma yarattı. NOAA, iddianın kaynağı İngiliz bilim dergisi Nature dergisindeki makalenin gerçeği yansıtmadığını savunuyor. NOAA sözcüsü, Nature’da bahsi geçen bilim raporunun sadece 2 sayfalık bir metin olduğunu ve bilgilendirme amaçlı hazırlandığını öne sürdü.

İngiliz Nature dergisi, Bush hükümetine bağlı faaliyet gösteren NOAA’nın (National Oceanic and Atmospheric Administration) Şubat ayında, küresel ısınmayla kasırga oluşumu arasındaki ilişkinin araştırılması için, 7 uzmandan oluşan bir komite kurduğunu yazdı. Nature dergisinin haberine göre, bu komite küresel ısınmanın kasırgaları tetikleyebileceği sonucuna vardı. Mayıs ayında komite konuyla ilgili rapor yayınlamak üzereyken, komite başkanı Ants Leetmaa, ABD Ticaret Bakanlığı’ndan bir e-posta aldı. Bu e-posta, komite başkanına raporun yayınlanmamasını —kibar tabirle— telkin ediyordu.

NOAA, BEYAZ SARAY’I AKLIYOR
Gerek komite başkanı Leetmaa, gerekse asker kökenli olan NOAA Başkanı Conrad Lautenbacher, Nature dergisinin iddialarıyla ilgili açıklama yapmadı. Sadece NOAA sözcüsü Jordan St.John, kurumun küresel ısınmayla kasırgalar arasındaki ilişkisiyle ilgili bir yorum yapamayacağını söyledi. NOAA sözcüsü, yaptığı açıklamada, Nature dergisinde yer alan iddiaları yalanladı ve örtbas edildiği ifade edilen metnin Mayıs ayında bilgilendirici amaçla hazırlandığını belirterek, “Bu metin hiçbir zaman tarafımızdan tasdiklenerek dağıtılmadı, Beyaz Saray’a da yollanmadı. Dolayısıyla Beyaz Saray bu metnin dolaşımını engellemedi” diye konuştu.

KÜRESEL ISINMA KASIRGA İLİŞKİSİ
Ağustos 2005’te ABD’de New Orleas kentini yerle bir eden Katrina kasırgasından sonra, küresel ısınmanın kasırgaları sayısını ve şiddetini artırdığı yönünde bilimsel çalışmalar yayınlandı. Bilim insanları, teorik olarak küresel ısınmanın kasırga oluşum sürecini tetiklediğini ve daha şiddetli hale gelmesine yardımcı olabileceğini düşünüyor.

NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

Küresel Isınmanın Nedenleri
Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde ortalama durumu iklim olarak tanımlanır. Dünya son bir milyar yıl içinde yaklaşık ikiyüzelli milyon yıl süren sıcak dönemler ve bunların ardından gelen dört büyük soğuk dönem
geçirmiştir.
Dünya yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme daha girmiş, bu dönemde yüzbin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi göstermiştir. Şu an bu sıcak dönemlerden biri yaşanmaktadır. Dört bin yıl önce başlayan sıcaklık düşüşleri sonucunda Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenmekteydi fakat bu artış son yüzelli yıldır gerçekleşmemiştir.
Güneş gibi doğal etkenlerle büyüyen bu artışın nedeni, özellikle son dönemlerde, büyük ölçüde insan kaynaklı olan sera etkisiyle oluşan küresel ısınmadır.

Doğal nedenler:
Güneş'in Etkisi
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir. Bunun sonucunda

Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.

Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların oluştuğu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası üzerinde değişikliğe yol açacaktır.

Dünya'nın Presizyon Hareketi
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırkbir bin yılda Dünya'nın

ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.
El Nino'nun Etkisi
"Güney salınımı sıcak olayı" olararak tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına neden olmuştur.

Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir.
Yapay nedenler:

Fosil Yakıtlar
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık %75'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde

oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.
Sera Gazları Oluşumu
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı

ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır.
Şehirlerin Isı Adası Etkisi
Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının

köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca nedenleridir.

Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir.Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.

Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...
Smog
Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle

büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.

Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.
Küresel Isınmanın Etkileri
Küresel ısnmanın bir sorun olarak görülmesi, iklimde neden olduğu değişikliklerin doğal yaşam ve insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerinden kaynaklanmaktadır.


İklim kuşaklarının kayması, bitki ve hayvan topluluklarının göç ve uyum sorununu beraberinde getirecektir. Buna ek olarak dünyaya yayılmış insan nüfusunun, yaşayışında ısınmaya bağlı değişiklikler gerekecektir. Yaşam koşullarının barınımı imkansızlaştırdığı bölgelerde ise göç zorunlu hale gelecektir.
Küresel ısınmanın neden olacağı değişikliklerin ekonomik etkileri de önem taşımaktadır. Doğal afetler ve hastalıklarda görülen artış, mülk ve sigorta primlerini yükseltecektir. Isınmanın tarımdaki olumsuz etkileri de ekonomik zarar biçiminde insan yaşamına yansımaktadır.
İnsan Yaşamına Etkileri
Sağlığa Etkileri:
·Sıcaklık artışı özellikle yaşlı ve çocuk nüfusta yaşam kaybına neden olmaktadır.

·Bunun yanı sıra, yaşlılarda ve çocuklarda görülen Güneş çarpmasının artması beklenmektedir.
·Güneş ışığında yoğunlaşan kirli hava da, solunum yolu hastalıklarının artışa neden olacaktır.
·Sıtma gibi bulaşıcı hastalıklara neden olan sivrisinekler, 17ºC'nin altında yaşayamazlar. Sıcaklıktaki 5ºC'lik bir artış, Dünya üzerindeki %42'lik yaşama alanlarını %60'a çıkaracaktır.
·Kene gibi hayvanlar tarafından yayılan "Lyme" adlı deri hastalığı, artan sıcak havaya bağlı olarak bu hayvanların yaşam alanlarının genişlemesi sonucu daha fazla görülmektedir.
·Sıcaklık artışı, suda yaşayan parazitlerin yaşam alanlarını da genişletecektir.

Doğal Bitki Örtüsü
Dünyadaki bitki örtüsünün ana elemanlarından olan ormanların, sıcak iklimlerin kuzey enlemlere doğru kayması sonucunda, doğal alanlarını kuzeye doğru kaydırmaları gereklidir. Oysa iklim değişikliklerine uyum
sağlamaları oldukça zor olup uzun zaman gerektirmektedir.
1960'lardan sonra kükürt dioksitin ve fotokimyasal oksidantların kullanımının artması, hızlı kentleşme, nüfus artışı gibi nedenler, ağaçların bu hava yoğunluğundan etkilenmesini arttırmıştır. Örneğin SO2 ve O3 gazları ağaçlarda gözle görülebilecek boyutta lekeler bırakmaktadır.
Havada asılı bulunan kirletici gaz molekülleri yağışla toprağa geçer. Bu moleküller topraktaki bazı elementlerle reaksiyona girer ve oluşan asit türevleri kılcal tüylerle ağaç tarafından emilir. Bu yolla kirlilikten etkilenen ağaçlar dirençlerini yitirir, zayıf düşer. Böylelikle içlerine böcek ve parazitlerin girmesi kolaylaşmaktadır
Okyanuslar
Geçen yüzyıl boyunca deniz seviyesi yaklaşık 10-25 cm'lik bir artış göstermiştir. 2100 yılına kadar ise, okyanus suyunun termal genleşmesi ve buz kütlelerinin erimesi sonucu 15 ila 95 cm arasında artış göstereceği
öngörülmektedir. Tahmin edilen artış, son yüzyılda gerçekleşenin 2 ila 5 katı civarında olacaktır. Sahil bölgeleri ve adalar, yükselecek deniz seviyesinden en fazla etkilenecek yerlerdir.
Buna ek olarak deniz seviyesindeki artış, gelgitler, kuvvetli fırtınalar ve tsunami gibi doğa olaylarını da arttıracaktır.Ayrıca denizlerin yükselmesi, sahildeki taze su kaynaklarını yok edebilecektir.
Doğal Hayata Etkileri
Birçok hayvan türünün beslenme düzeni sarsılacak, yaşam alanları daralacak ve büyük göçler yaşanabilecektir. Dünya Yaban Hayatını Koruma Fonu (WWF), bitki örtüsü ve canlıların üçte birinin küresel ısınma tehdidi

altında olduğunu bildirmiştir. WWF'nin "Küresel Isınma ve Farklı Türlerin Azalması" adlı raporunda, Rusya, Kanada ve İskandinavya'daki doğal yaşamın %70'inin yok olacağı belirtilmiştir
 

Ynt: Küresel Isınma

Alınabilecek Önlemler
Küresel ısınmayı arttıran ana etmen olan sera gazları salımının başlıca nedeni enerji üretim sürecidir. Enerji üretiminde sera etkisine yol açmayan alternatif enerji kaynaklarının kullanımı, ısınmanın engellenmesinde

önem kazanmaktadır. Bu nedenle, gerek bireysel gerek kurumsal enerji tasarruf önlemleri, küresel ısınmayı dolaylı olarak engelleyici niteliktedir.

Bunun ötesinde yaptırım gücüne sahip Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi oluşumlar ısınmanın kontrol altına alınması amacıyla uluslarası ortamda yerlerini alarak etkin girişimlerde bulunmalıdırlar.
Bireysel Önlemler
Evlerde kullanılan elektriğin %20'si su ısıtımında kullanılmaktadır. Bu enerjinin güneşten elde edilmesi büyük bir tasarruf olacaktır.
Çamaşır makinalarının çalışması için gereken elektriğin % 90'ı suyu ısıtmak için kullanılır. Suyun 60ºC yerine 55ºC'ye ısıtılması % 6.5 enerji tasarrufu sağlayacaktır.
Her aile 24 saat boyunca 3ºC daha az ısınsa 11 100 varil petrol tasarruf edilebilecektir.
150 m² bir evde yalıtım yapılarak %60 dolayında enerji tasarrufu yapmak mümkündür.
Kompakt florasan ampuller normal ampullerin sağladığı aydınlığı 5 kat daha az elektrik harcayarak verir.
Uluslararası Önlemler
Toplumun ilgisini son 20 yıl içinde çekmeye başlayan artan sera etkisi ve küresel ısınma, yaklaşık 100 yıldır bilinmekte ve incelenmektedir. Atmosferdeki CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak, iklimin değişebilirliği
ilk kez 1896 yılında Nobel ödülü sahibi İsveçli S. Arrhenius tarafından öngörülmüştür. Ancak, ilk kez 1979 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) öncülüğünde "Birinci Dünya İklim Konferansı" düzenlenmiş; fosil yakıtlardan ve CO2 birikiminden kaynaklanan küresel iklim değişikliği vurgulanmıştır. Yapılan ilk ciddi konferans, 5-12 Haziran 1992 tarihindeki Rio Konferansı'dır. Bu konferans sonucunda Rio Deklarasyonu yayımlanmış; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Topluluğu ülkelerinin de içinde bulunduğu 184 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sonuç: Yapılması Gerekenler
Dünya, belirli aralıklarla sıcak ve soğuk dönemler yaşamaktadır. Günümüzde soğuk bir dönemde olması gerekirken, sanayi devriminin etkisiyle 1875'ten sonra ısınma eğilimi göstermiştir. Bunun en önemli nedeni, sanayileşmeyle artan fosil yakıt tüketiminin yapay sera gazı salınımını arttırmasıdır. Ayrıca gelişen sanayi ürünlerinin, artan nüfus tarafından tüketimi de sera etkisini çoğaltmaktadır.
Kullanımları yakın zamanda durdurulsa bile günümüze kadar atmosfere bırakılan yapay sera gazlarının yok olması için yüzlerce yıl gerekmektedir. Sera gazı salınımlarının tamamen durdurulmasının imkansızlığına rağmen, bazı önlemlerin alınması zorunludur.



global warning project alıntıdır.
 



Ynt: Küresel Isınma

22’nci yüzyıl kuraklık yüzyılı olacak

Bilim insanları, küresel ısınmanın 2100’den itibaren Dünya’nın yarısına yakınında görülmemiş kuraklıklara yol açacağını öngörüyor.

İSTANBUL - Küresel ısınma bilim insanlarının deyimiyle Yerküre’nin birçok bölgesinde tarım faaliyetlerinin durmasına neden olacak. İngiltere’de iklim araştırmalarında uzmanlaşan Hadley Centre’ın hazırladığı araştırma, birçok bölgede tarımın yapılamaz hale gelmesinin insanları göçe zorlayacağını ve bu göçün insanlık tarihinde görülmüş en büyük yer değişimi olacağını öngörüyor. Uzmanlara göre, ülkeler ve uluslararası organizasyonlar, tarımsal üretimdeki düşüş, erozyon, gelir kaybı ve insan göçüyle mücadele etmede zorlanacak.

Hadley Centre’ın hazırladığı ‘Modelling the Recent Evolution of Global Drought and Projections for the 21st Century’ (Küresel Kuraklıkta Son Gelişmeler ve 21’inci Yüzyıl için Varsayımlar) başlıklı rapor, The Journal of Hydrometeorology dergisinde yayımlanacak. Öngörüler, Hadley Centre for Climate Prediction and Research kurumunda yapılan süperbilgisayar tahminlerine dayanıyor.

KURAKLIK, AÇLIK VE ETNİK ÇATIŞMA
Rapor, küresel ısınmanın özellikle gelişmekte olan ülkelerde tarım üretiminde ve içme suyunda ani düşüşe neden olacağını, bunun da ‘yüz milyonlarca insan için’ bulaşıcı hastalık riskini beraberinde getireceğini vurguluyor.


Yağmurun azalması, birçok fakir ülkede hayvancılık için büyük önem taşıyan otlakların kurumasına da yol açacak. Otlakların kuruması, hayvanların ölmesine ve hayvancılıkla geçinen göçerlerin açlıkla karşı karşıya kalmasına neden olacak. Kimi yorumlara göre, kuraklık Afrika’da kabileler arasında çatışmaların da önünü açacak. Özellikle Etiyopya, Somali ve Tanzanya’da 11 milyon insan yeniden açlık riskiyle karşı karşıya kalacak.

Bilim insanları kuraklık tahmini yaparken, küresel ısınmanın yağmur rejimine etkisini ve sıcaklığın artışını iki ayrı parametre olarak alıyor. Bu sayede küresel ısınmanın farklı etkilerinin birbirlerine bütünleşik etkisi hesaba katılıyor. Araştırmaya göre, aşırı kuraklığa maruz kalacak alan 2100 yılında şimdiki yüzde 3’ten yüzde 30’a çıkıyor.

BUSH’UN EKONOMİK SAVI GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Küresel ısınmanın tehlikelerine dikkat çeken bir diğer rapor da Meksika’nın başkenti Meksiko’da yapılan bir küresel ısınma konferansında sunuldu. İngiliz hükümetine bilim danışmanlığı yapan Dünya Bankası eski Başekonomisti Nicholas Stern’in hazırladığı rapor, alternatif enerji türlerinin ekonomik olarak pratik hale gelmesi için araştırmalar yapılmasını savunuyor. Stern, küresel ısınmayı inkar eden ABD Başkanı George W. Bush’u da eleştirerek, ekonomik zorluklarından dolayı küresel ısınmadan kaçmanın gelecekte gelişmiş ülkelere daha büyük zorluklar yaratacağı uyarısını yaptı.

Nicholas Stern’in raporu, küresel ısınmanın fakir ülkelerdeki insanların olumsuz etkileyeceğinin artık bir bilimsel gerçek olarak kabul edilmesini öneriyor. Kimi tahminlere göre, Afrika’da tarım üretimi 2080’e kadar yüzde 12 oranında düşecek.

EMİSYONU DÜŞÜRMENİN MALİYETİ 1 TRİLYON DOLAR
Öte yandan, danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers’ın hazırladığı rapor, küresel ısınma sebebi sera gazlarının salınımının azaltılma maliyetinin 1 trilyon dolar olacağını açıkladı. PricewaterhouseCoopers raporu da fosil bazlı yakıtların yerini alacak yeni kuşak çevre dostu enerjilerin geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. PricewaterhouseCoopers, gelişmiş ülkelerin politikacılarının ve dev şirketlerin yöneticilerinin verdikleri sözlerle yaptıkları arasında tezat olduğunu da vurguluyor.


NTVMSNBC
 

Ynt: Küresel Isınma

greenpeace'nin 08/07/2002 tarihli bir raporu var aşağıda linkini veriyorum. fotoğraflarla buzulların erimesi sabitleniyor.
ikinci olarak; kırım kongo kanamalı ateşi hastalığıyla ilgili bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. bu hastalık türkiyede daha önce de görülmüştü ve sağlık bakanlığının yaptığı biyolojik mücadeleyle durdurulmuştu. zira bu hastalık bir kene türünden insanlara bulaşıyor ve konukçusu olduğu hayvanlarda hastalık yapıcı değil. son yıllarda ilk olarak giresun'da görüldü, ve hızla ilerlemeye başladı ki bu ilerlemede kişisel hijyendeki eksikliğe dikkat çekmek istiyorum. ayrıca hızla ilerlemesinde bir unsur daha var ki, bilinen kene türleri arasında bu hastalığın geçiş yapmaya başlaması, önceleri sadece bir kene türünde görüldüğünden bahsetmiştim yani gri kenelerde ama şimdi bazı yeşil kene türlerinin de hastalığı taşıdığı biliniyor. bunu direkt olarak iklim değişikliğine bağlamak doğru olmaz çünkü bu tür geçişler ancak çok ani değişikliklerde mümkün olabilir ki bahsettiğimiz küresel ısınma bu kadar ani farklar meydana getirmiyor. benim şahsi kanaatim bu hastalıın tekrar hortlamasında mutatik olayların varlığıdır ve bu bölge daha iyi araştırılmalıdır....
 

Ynt: Küresel Isınma

greenpeace'in yayınladığı raporun linkini vermeyi unutmuşum :-[

www.turkishpilots.org.tr/haberdetaymansetsiz.asp?kategori_no=49&id=122
 

Ynt: Küresel Isınma

Tüm dünyadan tehlike sinyali


Küresel ısınma ve doğa koşullarının değişmesine sanayi tesislerinin duyarsızlığı da eklenince tüm dünyada yaşanan balık ölümleri tehlikenin giderek büyüdüğünün göstergesi oldu. Fabrikalara uygulanan cezalar ise çevre felaketinin boyutları karsışında çok yetersiz kalıyor.

HEMEN her gün dünyanın çeşitli yerlerinden ajanslara toplu balık ölümlerini gösteren fotoğraflar yağıyor. Bugünkü Brezilya’dandı. Ama Türkiye’nin de akarsuları ve gölleri aynı nedenlerle birer birer elden çıkıyor. Doğa koşullarının değişmesi, küresel ısınma bir yana, özellikle sanayi kuruluşlarının çevreye duyarsızlığı, hatta devlet kuruluşlarının da bunlara katılması, neredeyse bir çevre felaketiyle karşı karşıya getirmiş durumda ülkeyi. Geçen haftadan beri süren ve belki milyonlarla ölçülebilecek balık ölümleri bunun en belirgin göstergesi.

SAKARYA Nehri’nde geçen hafta sonu yaşanan ve Hürriyet’in sayfalarında yer bulan balık ölümlerine, nehre atık su bırakarak yol açtığı belirlenen fabrikaya 24 bin YTL para cezası uygulandı. Tahlil sonuçlarına göre, 3. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir sanayi tesisinin atık su arıtma tesisi deşarj noktasından alınan atık su numunesinin, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde verilen atık su deşarj standartlarını sağlamadığı belirlendi. Yaşanan balık ölümlerinin nedeninin bu tesisin nehre bıraktığı atık sular olduğu anlaşıldı.

EGE Bölgesi’nin koruma altındaki Bafa Gölü de can çekişiyor. Çevresinde antik Hereklia Kenti’nin harabelerinin bulunduğu ve tarihte, Ay Tanrıçası Selene’nin saçlarını tararken ayna olarak kullandığı anlatılan göle, DSİ tarafından yapılan kanaletlerle, yıllardır nehirlerin ve derelerin akmasının önlendiği, bu nedenle de gölün kurumaya yüz tuttuğu belirtildi. Bafa Gölü’nde, binlerce ölü yayın, sazan ve gümüş balığının kıyıya vurması köylüleri hem tedirgin etti, hem de isyan ettirdi. Gölde balıklardan sonra karidesler de ölmeye başladı.

ESKİŞEHİR’deki Porsuk Çayı’nda da henüz bilinmeyen bir nedenle toplu balık ölümleri başladı. Mihalıççık İlçesi’ne bağlı Yunus Emre beldesi yakınlarından geçen Porsuk Çayı’nda son bir haftadır yüzlerce balığın öldüğü bildirildi. Belde sakinleri, Eskişehir Şeker Fabrikası ile Beylikova İlçesi’ndeki bir deri fabrikasının kimyasal atıklarını Porsuk Çayı’na bıraktığını, balıkların bu zehirli atıklar nedeniyle öldüklerini iddia etti.

Hürriyet
 

Ynt: Küresel Isınma

Küresel ısınma başka ülkelerin sorunu mu?’

İklim Değişikliği Taraflar Konferansı 6-17 Kasım’da Nairobi’de yapılacak. Çevrecilere göre hükümet, çevre sorunlarını başka ülkelerin sorunu olarak görüyor. Oysa yakın gelecekte su kaynaklarının kuruması, kirlilik ve türlerin yok olması gündemde.

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin organlarından biri olan ve bu yıl 12’ncisi düzenlenen Taraflar Konferansı, Kyoto Protokolü’nün ikinci taraflar buluşması olarak da nitelendiriliyor. Dünyadaki iklim değişikliklerinin genel çerçevesi, hedefleri ve ülkelere düşen ödevlerin masaya yatırılacağı konferansa, Türkiye bir heyetle katılacak. Ancak sivil toplum örgütleri ve akademisyenler, Kyoto Sözleşmesi’ne taraf olmayan Türkiye’de yönetici ve siyasilerin çevre konularına fazla önem vermediğini ve bu konudaki politikaların kamuoyu ve sivil toplum kuruluşlarının gerisinde kaldığını söylüyor. Çevre örgütlerine göre Türkiye, küresel ısınma ve iklim değişikliklerini ‘başka ülkelerin sorunu’ gibi algılıyor.

CİDDİ BİR TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Uluslararası çevre politikaları konusunda çalışan Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Semra Cerit Mazlum, araştırmalarda Türkiye’nin önemli canlı türü kayıplarının yaşanacağı bölgeler arasında yer aldığını, ancak politikaların bu tehlikeyi göz ardı ederek oluşturulduğunu söyledi. Mazlum, “Türkiye çevresel açıdan şu anda sürdürülemezlik tehlikesiyle karşı karşıya. Bu nedenle Kyoto Protokolü’ne bir an önce taraf olması gerekir. Siyasiler kalkınma mı, çevre mi? sorusuna öncelikle kalkınma, diye cevap veriyor ama büyük bir tehlike göz ardı ediliyor” dedi.

‘KÜRESEL DEMEK, BİZİ ETKİLEMEYECEK DEMEK DEĞİL’
Yıllarca politikacıların iklim başta olmak üzere çevre sorunlarını kamuoyuna Türkiye’nin sorunu değilmiş gibi sunduğunu söyleyen Mazlum, “Adına küresel dendiği için Türkiye’den kaynaklanmayan ve Türkiye’yi etkilemeyecek konular gibi algılanmasına neden oldular” dedi. Mazlum’a göre, yakın bir gelecekte Türkiye’nin kapısını su kaynaklarının kuruması, hava kirliliği ve türlerin yok olması gibi sorunlar çalacak. “Bunlar da hem sağlık hem de ekonomiye çok önemli yükler getirecek. Yani çevre sorunu artık geleceğin değil bugünün sorunudur, siyasilerin artık bunu iyi görmesi gerekir.”

’0.7 DERECELİK ARTIŞ BİLE YANGINLARA YOL AÇTI’
WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak, sadece Türkiye’de değil dünyada da devlet politikalarının sivil toplum örgütleri ve kamuoyunun gerisinde kaldığını ifade etti.
Dr. Demirayak,"Türkiye'nin iklim değişikliği konusunda biraz daha hızlı yol alması gerekiyor" dedi.

Demirayak’a göre Türkiye çevre sorunlarında daha hızlı hareket etmek zorunda. Demirayak, “İklim değişikliğinin yaratacağı en önemli etkilerden biri küresel ısınma. 0.7 derecelik bir artış bile sıcak hava dalgalarına ve Akdeniz’de daha çok orman yangınına neden oldu. Bu kadar büyük bir tehdit olmasına rağmen maalesef Türkiye’de çevre sorunları karşısında bütünsel ve stratejik bir bakış yok” dedi.

‘GÜNLÜK POLİTİKALAR ÇEVREYİ TEHDİT EDİYOR’
Greenpeace’in enerji ve iklim kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı’ya göre ise hükümetlerin davranışını enerji politikaları belirliyor. Atıcı, “Örneğin Türkiye hızla kömürle ilgili projeler yapıyor. Bursa ve Çanakkale başta olmak üzere yaklaşık 20 tane termik santral projesi var. Artık olaya dışarıdan kömür ithal edecek kadar ciddiyetsizlikle yaklaşıldığını düşünüyoruz. Bunlar sadece Türkiye daha fazla enerji üretsin parametresi üzerinden giden ama sonrası tartılıp ölçülmeyen günlük politikalar. Nehirlerde ya da denizlerde ölüp karaya vuran balıklar, Konya Ovası’ndaki ciddi susuzluk, Beyşehir ya da Bafa göllerinin kuruması gibi olaylar devlet politikalarının çevreyi nasıl yok ettiğinin birer somut sonucu” dedi.

‘ÇEVRE POLİTİKALARI AB SÜRECİNİ DE ETKİLEYECEK’
Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ile Kyoto Sözleşmesi’ne imza atmayan birkaç ülkeden biri olduğunu söyleyen Atıcı, çevre politikaların Avrupa Birliği sürecine de olumsuz etki yapacağı görüşünde: “Zaten müzakerelerde de önümüze çıkacak, Avrupa Birliği bize Kyoto’ya imza attık siz de atmak zorundasınız dediğinde Türkiye emisyonlarını daha fazla kesmek zorunda kalacağı için daha ciddi ekonomik sorun yaşayacak.”

‘TÜRKİYE’NİN SAYGINLIĞI ARTIRILMALI’
TEMA Vakfı Genel Başkanı Dr. Uygar Özesmi ise Kyoto Protokolü’nü imzalamanın Türkiye’ye uluslararası platformda saygınlık getireceğini düşündüğünü söyledi.
Uygar Özesmi, "Türkiye bu sözleşmeyi imzalamazsa, ABD gibi tüm dünya tarafından tenkit edilecektir" dedi.

Özesmi, “Eğer Türkiye bu protokolü imzalarsa karbon emisyonunu azaltmaya karar verecek ve daha temiz enerji kaynaklarına yönelerek enerji verimliliğini artıracak. Bunu sağladığımızda ise bugün dezavantaj olarak görülen durum, enerjinin kıt olduğu ve iklim değişikliğinin etkilerinin daha şiddetli görülmeye başlandığı günler için uzun vadeli bir yatırım olacak. Bu yatırım da ülke endüstrisinin gelişimi açısından çok önemli” dedi.

‘BAŞKA ÜLKELERİN ÇÖPLERİNİ MİLLİLEŞTİRİYORUZ’
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanay Uyar da Türkiye’nin çevre politikalarının başka ülkelerin çöplerinin millileştirilmesi esasına dayandığını ifade etti. Uyar, “ABD, yeni pazarlar bulmaya çalıştığı, kömür santralleri ve fosil yakıtlı santral pazarlarını kaybetmek istemediği için iklim değişikliğine yol açan teknolojileri aktarmaya devam ediyor. Kyoto’yu imzalarsa pazarını kaybedecek, Amerika’nın imzalamama nedeni budur. Türkiye’nin imzalamama nedeni ise o çöpleri şu anda kabul eden ülke olmasıdır. Türkiye’de hükümet politikası, başka ülkelerin çöplerinin millileştirilmesi üzerine kurulmuştur, işte bütün mesele de budur.”

‘TÜRKİYE KÜRESEL MÜCADELEDE YERİNİ ALIYOR’
Akademisyen ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri ile ilgili NTVMSNBC’ye açıklama yapan Çevre ve Orman Bakanlığı, küresel ısınma, iklim değişiklği gibi çevre sorunlarının dünyanın her ülkesi gibi Türkiye’yi de etkileyeceğini belirtti. Açıklamada “Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) kapsamında ve sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, bir yandan kalkınmasını sürdürürken diğer yandan da iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik yürütülen küresel mücadelede yerini almayı amaçlıyor” denildi.

‘TÜRKİYE’NİN NEDEN KYOTO PROTOKOLÜNDE İMZASI YOK?’
Çevre Bakanlığı yetkilileri ‘Türkiye’nin neden Kyoto protokolünde imzası yok?’ sorusuna ise; çevre ile ilgili politikalar belirlenirken ülkelerin ihtiyaç ve özel koşullarının dikkate alınması gerektiğini belirterek “Türkiye sözleşmelerde, iklim değişikliğinden etkilenecek gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç ve özel koşullarının dikkate alınması, iklim değişikliğinin önlenmesi için alınacak tedbirlerin etkin ve en az maliyetle yapılması ve bu alandaki politikaların ulusal kalkınma programlarına uygun olması gibi hususlara önem veriyor” yanıtını verdiler.

NTVMSNBC
 



Ynt: Küresel Isınma

İklim değişikliği dünya ekonomisine 20 trilyon dolar kaybettirebilir 14.10.2006 Referans

Sera etkisine yol açan gaz emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmalarının başarısız olması durumunda küresel ekonomide üretim 2100 yılına kadar yüzde 6 ila yüzde 8 arasında bir kayıpla karşı karşıya kalacak.
İklim değişikliğine karşı mücadelenin başarıya ulaşmaması durumunda dünya ekonomisini yüzyıl sonuna kadar 20 trilyon doları aşan bir kayıp bekliyor. İki Amerikalı ekonomi uzmanının Dünya'nın Dostları kuruluşu (FoE) için hazırladığı bir raporda yapılan hesaplamalara göre, sera etkisine yol açan gaz emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmalarının başarısız olması durumunda küresel ekonomide üretim 2100 yılına kadar yüzde 6 ila yüzde 8 arasında bir kayıpla karşı karşıya kalacak. Geçtiğimiz hafta uluslararası denetim şirketi PricewaterhouseCoopers tarafından açıklanan rapora göre ise çevreye zararlı gazların emisyonunu azaltacak yönde alınacak önlemler, dünya ekonomisinde yüzde 2 ya da 3 oranında küçülmeye neden olabilir. Bu oran 1 trilyon dolarlık bir maliyet anlamına geliyor.

Sıcaklığı 2 derece düşürmek İngiliz ekonomisine bedel
FoE'nin raporuna göre, sıcaklıkların şu andaki seviyesinin 4 derece üzerine çıkması halinde bunun küresel ekonomiye olan yıllık zararı 20 trilyon dolar olacak. Eğer bu sıcaklık artışı 2 derecede kalabilirse, küresel ekonominin alacağı darbe azalarak 12 trilyon dolara inecek. Sıcaklıkların yüzde 2'den fazla artmaması için alınan çevre koruma önlemleri için ise yılda 3 trilyon doların gözden çıkarılması gerekiyor. Benzer bir sonucun daha Dünya Bankası'nın (DB) eski baş ekonomistlerinden Nicholas Stern'in yakında açıklanacak raporunda ortaya çıkması bekleniyor. Küresel ısınmanın başını alıp gitmeden alınacak önlemlere harcanan paranın iş işten geçtikten sonra ortaya çıkacak faturadan daha az kabarık olacağını belirten İngiliz Sigortacılar Birliği, eğer hiç bir önlem alınmaz ve dünya ısınmaya devam ederse dünyanın karşı karşıya kalacağı kasırgaların maliyetleri şu andakinin 3'te 2'sinden daha fazla artacak. Bu da sigortacılık sektörü için yılda 27,8 milyar dolarlık bir maliyet anlamına geliyor. Üstelik yoğun bir kasırga döneminde, bu felaketten en fazla muzdarip olan ABD'deki maliyet bile kendi başına 152,2 milyar dolarlık aşabilir. Tufts'un raporuna göre, dünyanın sıcaklık artışını 2 derece ile sınırlandırmanın maliyeti yılda 2,9 trilyon dolara mal olabilir. Bu rakam başlı başına İngiliz ekonomisinin yıllık üretiminden fazla.

İngiltere'de 500 milyon sterlinlik biyoyakıt pazarı oluşacak
Öte yandan iklim değişikliğine karşı alınan önlemler beraberinde yeni bir ekonomik pazar daha yaratıyor. İngiltere'de hükümetin çevreye ilişkin koyduğu standartlar, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi ve enerji etkinliğine ilişkin önlemler küçük ve orta boylu şirketler için de fırsat yarattı. Petrol şirketi Shell'in konuya ilişkin raporuna göre, İngiltere'de yenilenebilir enerji alanında 1,4 milyar dolarlık, ulaşımda kullanılan biyoyakıtlar için 928 milyon dolarlık pazar oluşacak. Küresel ısınmanın etkileri dünyanın birçok bölgesinde her geçen gün biraz daha fazla hissediliyor. Dünyanın büyük bir bölümünde su kaynaklarının azalması sonu sonucu kuraklık ve çölleşme hız kazanırken, kasırga, sel gibi doğal felaketlerin sıklaştığı ve tahribatlarını artırdıkları gözleniyor. Bu değişimin en büyük etkisi ise yoksul ülkeler üzerinde hissediliyor. Örneğin Bangladeş'te şiddetli yağışların etkisiyle nehir yataklarındaki su seviyesinin yükselmesi sonucunda 40 milyon kişinin yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalabilecekleri belirtilirken, bu tür gelişmelerin sıtma gibi tropikal hastalıkları tetikleyebileceği, tarıma ve turizme darbe vurabileceği dile getiriliyor. ABD'de kasırga ve fırtınaların etkilerini artırdığı bir dönemde oluşan zararın 82 milyar doları bulduğuna dikkat çeken uzmanlar iklim değişikliğinin hız kazanmasıyla birlikte karşılaşılacak kayıpların çok daha büyüyebileceğine dikkat çekiyor.
 

Ynt: Küresel Isınma

Küresel ısınma uyarısı: Felaket kapıda


Başta Çin, Hindistan ve ABD olmak üzere bütün ülkeler, küresel ısınmanın önüne geçmek için seferber olmaya davet edildi ve aksi halde, ısınmanın "büyük ekonomik felakete" yol açacağı uyarısında bulunuldu.

Dünya Bankası'nın eski ekonomi uzmanlarından Sir Nicholas Stern, kendi adını taşıyan raporu Londra'da bugün basına tanıttı.

Küresel ısınma karşısında eli kolu bağlı durmanın, ekonomik ve sosyal faaliyetlerin bozulması sonucunu doğuracağını söyleyen Stern, "Bunun, 20. yüzyılın ilk yarısındaki büyük savaşlar ve büyük buhranla ortaya çıkan krizlere benzeyeceği" görüşünü dile getirdi.

Sir Nicholas, 2005 başında Tony Blair hükümetince, iklimin ısınmasının 2100 yılına kadar İngiltere ve dünyadaki ekonomik sonuçları konusunda rapor hazırlamakla görevlendirilmişti.

Nicholas, 600 sayfalık raporunda, dünya ekonomisinin çok vahim bir yavaşlama krizine yuvarlanma riski bulunduğuna işaret etti, bu krizin faturasının en az 5,5 trilyon avro olacağını tahmin ettiğini vurguladı.

Rapora göre, ülkeler yıllık gayrısafi iç hasılalarının yüzde birini küresel ısınmayla mücadeleye ayırmazsa, daha sonra bunun 5 ila 20 katını ödemek zorunda kalabilecek.

"Görev acil" diyen Nicholas Stern, "Mücadelede 10-15 yıllık bir gecikmenin bile bizleri tehlikeli sulara sürükleyeceğini" kaydetti. Stern, iyimser olduğunu da belirterek, "İyimserim, çünkü harekete geçmek için vaktimiz de var paramız da..." dedi.

"Dünya çapında derhal harekete geçmenin" önemine işaret eden Stern, ABD, Çin ve Hindistan'ın bu uluslararası seferberliğe tam anlamıyla katılmasının şart olduğunu belirtti.

Başbakan Tony Blair de raporun tanıtımı için düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, insanların iklimin ısınmasının "geri döndürülemez" sonuçlarından sakınmak için derhal harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

Blair, küresel ısınmanın okyanusların seviyesini yükselterek ve hayvan türlerinin yüzde 40'ının yok olmasına sebep olarak 200 milyon kişinin göçmen durumuna düşmesine yol açabileceği uyarısında bulundu.

Ekonomi Bakanı Gordon Brown da çıkaracakları iklim yasasıyla 2050 yılına kadar karbondioksit emisyonunu yüzde 60 azaltmayı hedeflediklerini bildirdi.

İngiliz bakan, "Avrupa ve bütün dünyada bütün sektörler karbon gazı emisyonlarını azaltmalı. Herkes sorumluluğunun bilincinde olmalı" diye konuştu.

Stern, dünyadaki zengin ülkelerin yoksullara bu konuda yardımcı olması gerektiğini de belirtti. Stern, "İlkin ve en sert şekilde bundan etkilenecek olanlar yoksul ülkeler. Zenginlerin bu mücadeleye daha fazla katılması adil olur" dedi.

Hürriyet
 

Ynt: Küresel Isınma

Zehirli gazda ABD, sera gazında Türkiye birinci



Sera etkisi yaratan gazların atmosfere salımında en hızlı artışın Türkiye'de olduğu, atmosfere en çok zehirli gaz bırakan ülkenin ise ABD olduğu belirtildi.


BM İklim Değişikliği Sekreterliğinin "http://unfccc.int" internet sitesinde yer alan raporuna göre, 1990-2004 yılları arasında sera etkisi yaratan gaz salımı oranlarıyla ilgili 40 ülkenin değerlendirildiği tabloda, Türkiye yüzde 72,6 artışla birinci sıraya yerleşti. Türkiye'yi yüzde 49 ile İspanya, yüzde 41 ile Portekiz, yüzde 26,6 ile Kanada ve Yunanistan, yüzde 25,1 ile Avustralya izledi.

Söz konusu gazların salımında en çok azalma olan ülkelerin başını ise yüzde 60,4 ile Litvanya çekiyor. Bu ülkeyi yüzde 58,5 ile Letonya, yüzde 55,3 ile Ukrayna, yüzde 51 ile Estonya, yüzde 49 ile Bulgaristan, yüzde 41 ile Belarus, yüzde 41 ile Romanya ve yüzde 32 ile Rusya takip ediyor.

Rapora göre, en hızlı artışın olduğu Türkiye'de 1990 yılında atmosfere bırakılan karbondioksit oranı 170,2 ton iken, 2004'te bu rakam 293,8 tona yükseldi.

Yüzde 13,8 artışla Türkiye'nin hayli gerisinde kalan ABD ise 1990'da 6.103,3 ton, 2004'te ise 7.067,6 ton karbondioksidi atmosfere saldı. Bu rakam, Avrupa'da 1990'da 4.252,5 ton iken 2004'te 4.228 tona indi.
Sanayileşmiş ülkelerden Almanya 1990'da 1.226,3 ton karbondioksidi atmosfere bıraktı, 2004'te bu miktar yüzde 17,2'lik bir düşüşle 1.015,3 ton oldu.

40 ülkenin incelendiği raporda, genelde sera etkisi yaratan gazların atmosfere salımı 1990 yılında 18.551,5 iken 2004'te 17.931,6 ton olduğu, sanayileşmiş ülkelerin atmosfere zehirli gaz salımının toplamda yüzde 3 azaldığı kaydediliyor. Ancak bu düşüşün nedeninin, eski Doğu Avrupa ülkelerindeki eski sanayi ve tesislerin kapatılması olduğu belirtiliyor.

Kyoto Protokolü uyarınca 35 ülke sera etkisi yaratan gazların salımını 2008-2012'ye kadar 1990'lardaki seviyenin yaklaşık yüzde 5 altına indirmeyi kabul etmişti. Kyoto Protokolü 6-17 Kasım günlerinde Nairobi'de bakanlar düzeyinde yeniden değerlendirilecek.

Hürriyet
 

Ynt: Küresel Isınma

2005'te sera gazlarında rekor artış

BM, atmosfere salınan, sera etkisi yaratan gazların 2005 yılında rekor seviyeye ulaştığını ve artmaya devam ettiğini açıkladı.

Merkezi Cenevre'de bulunan Dünya Meteoroloji Örgütünün yaptığı ölçümler, karbondioksit ve azot oksidin dünyada ortalama yoğunlaşma oranlarının, geçen yıl rekor seviyeye ulaştığını ve bu yıl daha da fazla artmasının beklendiğini gösterdi. Örgüt, atmosferde karbondioksit yoğunluğunun geçen yıl yüzde 50 artış gösterdiğini, metanın ise aynı seviyede kaldığını bildirdi. Karbondioksit, azot oksit ve metan, atmosferde sera etkisi yaratıyor.

Hürriyet
 

Ynt: Küresel Isınma

Küresel ısınmaya küresel konferans

Yükselen sıcaklıklar, eriyen buzullar ve tüm ekolojik felaketleriyle birlikte küresel ısınma Kenya’nın başkenti Nairobi’de masaya yatırılıyor.

NAİROBİ / KENYA - Birleşmiş Milletler, küresel ısınma sebebi sera gazlarının kontrolü ve ekolojik değişimlere karşı hazırlıkları Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenlediği geniş katılımlı bir konferasta tartışacak. Bilim insanları küresel ısınmanın gerçekliğini kanıtlayan çalışmalarını sunacak, kimi devlet temsilcileri de kendi ülkelerinde uyguladıkları çevre politikalarını tanıtacak. İki hafta sürecek konferans boyunca, çevreciler ABD’nin Kyoto Protokolü’na dahil olması için lobi faaliyeti yapacak. Ancak Bush hükümetinin küresel ısınmayı inkar ısrarı sürüyor.

Nairobi’de taraflar fakir ülkelerin küresel ısınmayla mücadelede karşılaşacakları, denizlere barikatler kurulması, kuraklığa karşı önlemler gibi birçok konuyu ele alacak.

BİLİMSEL GERÇEKLER
Araştırmacılar Nairobi’de birçok bilimsel veriyi dünya basınıyla paylaşacak. Bunların birçoğu bilim sayfalarının sürekli okurlarının aşina olduğu gerçekler:
Küresel sıcaklıklar son 30 yılda geçmiş 12.000 yılda olmadığı kadar yükseldi.
NASA’nın yeryüzünü izleyen uyduları, Grönland’da eriyen buz kütlelerinin hacminin kar yağışının 2.5 katına ulaştı.
İngiltere’de küresel ısınma konusunda uzmanlaşan Hadley Center for Climate Prediction and Research, küresel kuraklığın dünya nüfusunun 3’te birini etkileyeceğini açıkladı.
Bilim insanları, son 1 yüzyılda küresel ısınma nedeniyle yeryüzünde sıcaklıklıkların yaklaşık 0.7 derece arttığını vurguluyor.

KOYOTO PROTOKOLÜ
BM'nin çevre konularından sorumlu Genel Sekreteri Yvo de Boer, uluslararası toplumun koordinasyon içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi.

BM çerçevesinde 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü, 35 endüstriyelleşmiş ülkenin sera gazı salınımlarını 2012 yılına dek, 1990 düzeyinin yüzde 5 gerisine çekmelerini öngörüyor. BM’nin yaptığı son ölçümlere göre, gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımları 1990’dan sonra artışa geçti; özellikle Rusya ve benzeri eski komünist ülkelerin ve özellikle Çin’in ekonomik kalkınması sera gazı salınımını tetikliyor. Ölçümlere göre, küresel sera gazı salınımı 2000-2004 arasında yüzde 2.4 arttı. İngiliz ekonomist Sir Nicholas Stern’ün araştırmasına göre, küresel ısınmanın gelecekte yaratacağı sosyal felaketlerin faturası dünya ekonomisinin yüzde 20’sine ulaşacak.

BUSH’UN ‘SÜPER-GÜÇ İNADI’ DÜNYAYA MAL OLUYOR
Dünyadaki sera gazının yüzde 21’ini ABD tek başına üretiyor. Bush hükümeti iktidara gelir gelmez, önceki dönemin Başkan Yardımcısı Al Gore’un imza attığı Kyoto’dan çekilmişti. Bush, küresel ısınmanın bilimsel olarak tartışmalı olduğunu savunuyor ve Kyoto’ya imza atmıyor.

NTVMSNBC
 



Ynt: Küresel Isınma

Felakete hazırlanın!

Küresel ısınmanın selleri tetiklediğini söyleyen uzmanlardan uyarı: Daha büyük felaketlere hazırlıklı olmalıyız. Seller her geçen yıl biraz daha artacak

Türkiye'yi sular altında bırakan, Güneydoğu Anadolu'da 42 kişinin ölümüne neden olan yağışlar için 'Beklenen oldu' yorumunu yapan uzmanlar, küresel ısınmanın tetiklediği sellerin her geçen yıl artacağını söyledi.
Uzmanlara göre, Güneydoğu Anadolu'da yaşanan sel felaketleri, bundan sonraki afetlerin de habercisi. Son yağışların kendisini şaşırtmadığını belirten İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, Güneydoğu'da yer sıcaklığı yüksekken Balkanlar'dan soğuk hava akımının geldiğini belirterek, "Soğuk ve sıcak hava karşılaşınca, bulutlar hızlı ve büyük damlalı yağmur bıraktı. Bu seller her geçen yıl daha da artacak" dedi.
Şen, İstanbul'un yıllık yağış toplamının metrekarede 700 kilogram olduğunu, ancak geçen hafta metrekareye 100 kilogramla yıllık toplamın yedide birinin birkaç günde düştüğünü söyledi.

Bu değişime küresel ısınmanın neden olduğunu kaydeden Şen, bundan sonra sadece aşırı ve hızlı yağmurlarda değil, kar yağışında da anormallikler yaşanacak" uyarısında bulundu.
İTÜ Meteoroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da iklim değişikliklerinin yağışların hızını artırdığını söyleyerek, yanlış yapılaşmanın felaketin boyutunu büyüttüğünü vurguladı. Türkiye'de kriz merkezleri kurulduğunu, ancak sorunun oluşmadan engellenmesi için risk merkezleri kurulması gerektiğini belirten Kadıoğlu, "İnsanları kurtarmak başarı değil. Testi kırılmadan çare bulmalı" dedi.

Seli basit formüllerle engellemenin mümkün olduğunu söyleyen Şen ve Kadıoğlu çözüm önerilerinde de bulundu:

Yerel yönetimler sel tahmin sistemine geçmeli. Aşırı yağış uyarısı yapıldığında hangi derelerin taşabileceği belirlenmeli, toprağın yağışı çekip çekemeyeceği tespit edilmeli.
Olası sel öncesi tehlikeli yerlerde yaşayanlar 2-3 gün toplama alanlarında barındırılmalı.
Sel tehlikesindeki bölgeler kum torbalarıyla çevrilmeli.
Kriz değil, risk yönetimi oluşturmalı, selden canlı kurtarmak yerine, sele hazırlıksız yakalanmamak için çalışmalar yapılmalı.

Milliyet
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,759
Mesajlar
1,523,346
Kayıtlı Üye Sayımız
166,575
Kaydolan Son Üyemiz
Murat_Anıl

Çevrimiçi üyeler

SON MESAJLAR

SON KONULAR



Geri
Üst