Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011
Kaleden inip Trabzon levhasını izleyerek yola koyuluyoruz.
Trabzon da bir şehir turu atmayı düşünüyoruz. Belki kalacak bir yer buluruz. Yıllar önce Trabzon a gelişimizde bir Rus pazarı vardı ve epeyce enteresan gelmişti o Pazar yeri.
64-Yıllar öncesinin Rus pazarı
[attachment=1]
Prestroyka’nın üzerinden henüz 3-4 yıl geçmiş. Rusya dan gelirken bulabildikleri her şeyi getirmişlerdi pazara..
Sonra Atatürk Köşkü’ne çıkmıştık. Gaziye hediye edilen bu köşk büyük bir bakımlı bir bahçe içinde beyaz kocaman bir konak.
65-Atatürk Köşkü
[attachment=2]
Çok beğenmiştik köşkü ve sunumları. İnsan bu yerleri gezerken Gazi için milletin verdiği hediyeleri, müzeleri, köşkleri, evleri, ve de tabii ki Anıtkabir i bir kere daha helal ediyor gönülden.
Trabzonu gezmeye çalışırken Avni Aker in önünden de geçiyoruz ama şehrin içinde kötü bir beton yığını olarak gözümüzü tırmalıyor bu heyhula. Neyse ki şehrin dışına güzel bir stad yapılacağını duymuştuk bir yerlerden de içimize su serpiliyor Trabzonlular adına.
Trabzon da gezecek fazla bir yer bulamıyoruz. Zaten şehir kıyı yolu ile denizden ayrılmış, her hangi bir kara şehri gibi uzanıyor önümüzde.
Şehir de kalacak uygun bir yer gözümüze çarpmayınca ana yola çıkıp Rize yönüne doğru devam ediyoruz. Beş km. kadar gidince solumuza Cevahir Outlet in devasa AVM si geliyor. Ani bir kararla sol yapıp otoparka yöneliyoruz.
66-Trabzon-Cevahir Outlet
[attachment=3]
Biraz mağazaları gezip market den eksiklerimizi tamamlıyoruz. Sonra karavana dönüp Selma nın “kabin amiri usulü kağıtta levrek ve çikolata soslu parfe” sini alıyoruz. Mum ışığında harika bir akşam yemeği yeniyor.
Gece bir yanda Novotel bir yanda Cevahir in ışıkları sabaha kadar otoparkı “kalınabilir güvenli bir yer” kılıyor.
Sabah çalışanların servis araçları gelirken biz de yavaş yavaş toparlanıp kahvaltı için manzaralı bir yer ve gazete ekmek gibi “kapıcısal arayışlara” giriyoruz. Hava güzel ve camı üç çıt açıyoruz.
Bahar sonunun yaz başına devrettiği ve giderek ısınan hava karavanımıza doluyor hemencecik.
Park ettiğimiz yüksekçe bir noktadan Karadeniz in maviliklerine karşı kahvaltı ve gazete faslını sürdürüyoruz. Keyif çaylarının ardından ağır ağır toparlanıyoruz. Kışdan sonra yakaladığımız bu bahar havasının tadını doya doya çıkarmadıkça camı kapatmak gelmiyor içimizden. Kim bilir Karadeniz havası bu. Bakarsın birazdan gümbür gümbür bir hava ve ardından yağmur yağar, seller akar, arap kızı camdan bakar...
Sürmene yi geçtikten sonra Of a girmeden önce Uzungöl levhasından saparak derenin kenarından düzgün bir yolla içerilere doğru giriyoruz.
Dere köpük köpük çağlayarak bazen sağımızdan bazen solumuzdan bize eşlik ediyor.
67-Uzungöl yolunda dere
[attachment=4]
Yolda zaman zaman beldelerden geçiyoruz . Bu beldelerden biri de Çaykara. Beldenin inanılmaz çarpık yapılaşması, hiçbir mimarın eli değmemiş evler sırt sırta yığılmış adeta. İçinden geçen masmavi çay bile bu görüntü kirliliğinin etkisi ile olacak kararmış, olmuş gerçek bir Çaykara...Bir fotoğraf dahi çekmek geçmiyor içimden..
Yol da 3- 4 tane HES yapılaşmasını görüyoruz. İsrail’e satılması düşünülen güzelim derelerin üzerine kurulacak ama sadece birkaç kişiyi zengin edecek bu santralarla halk ısrarla karşı koyuyor, eylem yapıyor. Bakalım sonunda neler olacak.
Bayburt a giden yol az ileride çatal yapıyor ve biz Uzungöl tarafına yöneliyoruz.
Yıllardır duyduğumuz ve bir çok arkadaşın kadrajından gördüğümüz Uzungöl için çeşitli görüşler var. Kimi güzel diyor, kimi hiçbir şey demiyor kimi de beğenmediğini açıkça söylüyor bu yorumlarda.
Denizden 1020 m. yükseklikteki beldeye girişte pansiyonlar ve küçük bir çarşı içinde çeşitli hediyelikçiler, bir iki restaurant göze çarpıyor. Uzungöl ün neredeyse simgesi olarak belleklerde yer eden cami ise hemen girişte yer alıyor. Cami çifte minaresi ve yapısal büyüklüğü ile çevreye adeta mesaj verircesine yükseliyor.
68-Uzungöl
[attachment=5]
Karavanı park ettiğimde sakallı bir arkadaş gelerek “hacı hoş geldin...beş liracık alalım senden” diyor. Uzungöl turizmi adına harika bir karşılama. Hacı olduğumu şipşak çakan bu zeka küpü arkadaşı kutluyorum. Karavancılığın hac yeri Norveç/ Nordkapp olarak kabul edilir. Biz de 1998 yılında orayı tavaf ederek hacı olmuştuk naçizane..