Ynt: Karadeniz- İç Anadolu İzlenimleri - 2011
Şehrin denize paralel upuzun bir ana caddesi bir de onun üst paraleli var. Bütün banka çanka ve önemli mağazalar ana cadde üzerinde. Banka işlerimizi hallettikten ve bol sıfırlı bakiyelerimizin fişlerini gururla sallayaraktan (!) sahildeki sıra sıra uzanan çay bahçelerinde akşam çayı içmeye oturuyoruz..
21-Sinop- Çay keyfinde
[attachment=1]
Arka masamıza gelen bir ailenin kadını kendine yer açmak için üzerime biniyor.İki koltuk arasına sırtımın eti sıkışıyor. Ohha bee..Acı içinde kıvranıyorum. Pardon mardon yok. Kadın başka yer yokmuş gibi bir karışlık yere bidon gibi gövdesini yerleştirirken ben bir o kadar yassılıp yer açıyorum. Daha öğreneceğiniz çok şey var bu memlekette diyorum yarı içimden yarı dışımdan.
Selma’nın izlenimine göre Sinop halkı genelde düşük gelirli orta sınıf dan oluşuyor. Gelir uçurumu sezilmiyor. Genç kızların çoğu açık giysileri tercih ediyorlar.
Tarihi Sinop kalesinin içinde yer alan ve şimdi müze olarak ziyarete açık olan Sinop Cezaevi, Refik Halid Karay, Sabahattin Âli, Burhan Felek gibi ünlü mahkumları ile ve de kaçılması imkansız yapısı ile basında sık sık adından söz ettirirdi bir zamanlar. Bir yerli film de Ayhan Işık’ın kalenin bedenlerinden aşağı atlayarak olmazı olduruyor, cezaevinden kaçmayı başarıyordu hiç unutmam.
22- Sinop Cezaevi
[attachment=2]
Cezaevi müdürü bu sahne için ne yaptı bilemiyorum ama böylesine sahneler cezaevinin tarihi şöhretini zedelemiştir diye düşünüyorum.
Akşam son dolmuşu kaçırdığımız için kampa taksi ile dönmek durumunda kalıyoruz ama sadece bir yirmilik yetiyor yarım saatlik yola.
Akşam yemeğimizi Karadenizin dalgalarına karşı karavanda yiyoruz ve gece bir el tavla atarak uykumuz gelene kadar oyalanıyoruz.
23- Sinop-Martı kampta akşam
[attachment=3]
Sabahleyin hava bulutlu ve hafiften çiselemeye başlıyor. Olası bir sağnak da batmamak için kampın iç yoluna çıkıp kahvaltımızı orada yapıyoruz. Hesabımızı alıyoruz. Önce günlüğü 30 TL. istiyor ama biz bu ücretin fazla olduğunu, bu kampın en çok 20 TL. olması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Adamlar kampı yeni devraldıkları için fiyat hakkında fazla bir bilgileri olmadığını söylüyorlar ve 25 TL. ye bağlıyoruz fiyat işini.
Aslında kuş serisi ya da STW arabalarla gelenler buranın (çay bahçesinin ve de restaurantın) normal müşterisi. Biz üç numara büyük geliyoruz görüntümüz ve de altımızdaki karavan ile buralara sanırım.
Selma kamptan ayrılmadan önce kampta çalışan bir işçi ile uzun süre kıdem tazminatları, sözleşmeli işçilik, taşeronluk gibi emekçilerin güncel ama acı konuları konuşuyor adamcağız ile.
Hafif çiseleyen yağmur altında kıvrıla kıvrıla deniz kenarından giden yol bir süre sonra bizi Gerze ye getiriyor. Bakalım burası ne alem de.
Geçen gelişimizde bir ayakkabıcı da (Pazar günü kapalı olduğu için) çok beğendiği bir ayakkabıyı alamayan Selma’nın 17 yıl sonra aynı dükkanı ve de büyük olasılıkla aynı ayakkabıyı arıyor gözleri..Tabii ki sonuç hüsran..
Gerze çarşısından denize doğru inip kıyı yolunda dolaşıyoruz. Saat 11 gibi ve canımız şöyle denize karşı güzel bir az şekerli çekiyor ama açık bir yer bulamıyoruz bu gün de ve bu saat de.
Yeniden çarşıya çıkıp bakınıyoruz. Kahveler erkek egemen, malum. Ama bizim böyle şeylere aldırdığımız yok . Gözümüze çarpan kahvelerden birine yanaşıp yalnız oturan bir beyin masasına müsaade ile ilişiyoruz. Neden sonra aramızda bir sohbet başlıyor. Kendisini emekli öğretmen İrfan bey olarak tanıtan hocanın eşi de öğretmenmiş.
Hoca ile seçim, sonuçlarını, Türkiye’nin geldiği noktayı tartışıyoruz.. Gerze, tüm Sinop ilçeleri gibi CHP liymiş. Halkın eğitimsizliğinden, dinciliğin hızlı yayılışından ve bölgelerindeki köy okullarının bir biri ardına kapandığından yakınıyor. Sinop’un iki ilçesi Gerze ve Dikmen de son yıllarda 71 köy okulundan 66’sının kapandığını söylüyor. Şimdi bütün köylerde öğretmenler olamadığı için imamlar eğitimcilerin yerine halkı yönlendirmeye başlamışlar.
24-Gerze-İrfan hoca ile sohbet
[attachment=4]
Bu arada az şekerli kahveler yerini demli çaylara bırakıyor.Konular çayların demi ile benzer buruklukta devam ediyor.
İlçede özelleştirmelerden sonra bütün üretim sahalarının kapandığını söylüyor. Eskiden tütün işçiliği herkese biraz para kazandırırmış. AKP tekel sigara fabrikalarını sattıktan ve satın alanlar da fabrikaları kapattıktan sonra bu iş de bitmiş. İlçede iş olmadığından gençler iş bulmak amacıyla başka yerlere göç ediyorlarmış. İrfan Bey ilçe nüfusunun giderek azaldığını ve ilçenin eski canlılığını kaybettiğini söylüyor.
Söz sohbet bitmiyor ama zaman ilerliyor.Öğle vaktine kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Hocam bütün ısrarlarımıza rağmen hesabı ödemekte ısrar ediyor.Selma’nın makaleler yazdığı e-dergilerin adreslerini verip ayrılıyoruz.
Gerze den Samsun tarafına giden bir yanımız masmavi diğer yanımız yemyeşil kıvrım kıvrım yoldan ağır ağır gidiyoruz. Hafifçe çiseleyen yağmurdan camlara düşen damlaları silecekler hemencecik siliyor ama İrfan hocamın çizdiği tablonun belleklerimizde bıraktığı buğu uzun süre gözlerimize bir perde gibi örtüyor.
Yolumuzun üzerinde Bafra var. Önce sigara markası ile belleklerimize kazınan bu belde sonraları pidesi ile ün yapıyor. Kızılırmak nehrinin denize dökülürken oluşturduğu büyük delta Bafra ya değerli alüvyonal topraklar kazandırmış uzun asırlar boyunca.
Vakit öğleyi geçmiş. Acıkmışız. Bafra ya girer girmez meşhur bir pideci adresi arıyoruz. Bize Turan ustanın çarşı içindeki yerini öneriyorlar.
25- Bafra-Turan Usta
[attachment=5]