Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mayıstosböce Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 191
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 107,041
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Son 3 gündür İstanbul'daydım,farklı farklı ortamlara girdim çıktım.
Bu sefer biraz daha fazla yaşarken gözlem de yaptım,istisnalar hariç,genel olarak şunları gözlemledim.
İnsanlar girmiş bir tribe çıkamıyorlar.Sanki bir yarış içindeler.
Şunun ferrarisi var,bunun porşesi var.İşte şu şurada yaşıyor evi şöyle böyle,
Bilmem ne abinin bilmem kaç milyon doları var,şu şunu tanıyor ıvırda zıvır.
Kendimce teredtüde düştüm,yoksa ben yaşlanıyormuyun? Yada ben artık daha olgunmu düşünüyorum?
Yada gerçekten gerçekleri farkmı ettim???
Sonuç ne olursa olsun,anladımki böyle şeylere değer vermek,önemsemek çok gereksiz.
Sadece kendine bak ve şükret yeter........
 

Etiketler
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Butun bu denilenlerin aslinda bir sebebi var ve bu sebep yuzlerce kez yukarda soylendi durdu. Kapitalizmin bize dayattiklari.

Burada Jamaika asilli bir arkadasim var. Gecenlerde sohbet ederken niye Jamaika'lilarin dunya uzerinde nese, icki ve eglence ile anildiklarini sordum. Yani gercekten bu kadar mutlu olup olmadiklarini yada bunun dunyanin bir abartmasi mi oldugunu sordum. Yanit cok guzeldi. Jamaika'nin kucuk bir ada oldugunu ve zaten adada herkesin fakir oldugunu soyledi. Yani onlerinde ferrarisi olan bir ornek yokki otekiler kalkip bizimde olsun diye hirslansin. Zaten bir sekilde zengin olmus olanlar (uyusturucu ticareti vs.) Amerika'ya gidip orda yasiyor ve kalanlarsa fakir ama esitler bu yuzden mutlular dedi. Ve ekledi, ve artik zaten calissalarda bir yere varamayip bosuna cabalayacaklarinin coktan farkina varmislar bu yuzden hic girismezler bile, aksama kadar icki icip sarki soylerler. :smiley:

Yani aslinda teknoloji bize ozgurluk getirdigi kadar bizi hep daha yukari kosullayarak ayagimiza bir zincir daha vuruyor. TV yokken reklamda yoktu, reklamlar cikti. Bilgisayar ve internet yokken o ferrarinin turlerini vs bilemiyorduk simdi bir kere bir urune bakmaya gor. Internet iyice cigrindan cikti google reklamlari diye birsey var sizin en cok baktiginiz urunler takip ediliyor ve size yonelik reklam olarak her girdiginiz sitede cikiyor. Bunada kisiye ozel reklam vs. diyorlar. Yani siz bir urunu almak istemesenizde es kaza bir aqrama yapin urun hakkinda size o urunu satana kadar gozunuze sokuyorlar. :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Evde, arabada, işyerinde kendimden çok etrafımdaki insanların her an ihtiyacı olabileceğini düşündüğüm bir çok şeyi bulunduran ben, aşağıdaki haberi gördüğümde tekrar tekrar düşündüm ama bir türlü huyumdan kurtulamıyorum. Gerçi benimki tüketim çılgınlığı veya elektronik/dijital köleliği değil. Ama bunlardan da aşağı kalan bir rahatsızlık değil :smiley:

Konu başlığını okurken, özellikle Amerikalı iş adamı ve Meksikalı balıkçı ile ilgili hikayeyi okuduğumda konuyu tekrar gözden geçirmem gerketiğini düşündüm. Öğlen vakti işyerinden başlayacağım sanırım :smiley:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1014858&Date=23.08.2010&CategoryID=4
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

melihbozkurt' Alıntı:
Butun bu denilenlerin aslinda bir sebebi var ve bu sebep yuzlerce kez yukarda soylendi durdu. Kapitalizmin bize dayattiklari.

Burada Jamaika asilli bir arkadasim var. Gecenlerde sohbet ederken niye Jamaika'lilarin dunya uzerinde nese, icki ve eglence ile anildiklarini sordum. Yani gercekten bu kadar mutlu olup olmadiklarini yada bunun dunyanin bir abartmasi mi oldugunu sordum. Yanit cok guzeldi. Jamaika'nin kucuk bir ada oldugunu ve zaten adada herkesin fakir oldugunu soyledi. Yani onlerinde ferrarisi olan bir ornek yokki otekiler kalkip bizimde olsun diye hirslansin. Zaten bir sekilde zengin olmus olanlar (uyusturucu ticareti vs.) Amerika'ya gidip orda yasiyor ve kalanlarsa fakir ama esitler bu yuzden mutlular dedi. Ve ekledi, ve artik zaten calissalarda bir yere varamayip bosuna cabalayacaklarinin coktan farkina varmislar bu yuzden hic girismezler bile, aksama kadar icki icip sarki soylerler. :smiley:

Yani aslinda teknoloji bize ozgurluk getirdigi kadar bizi hep daha yukari kosullayarak ayagimiza bir zincir daha vuruyor. TV yokken reklamda yoktu, reklamlar cikti. Bilgisayar ve internet yokken o ferrarinin turlerini vs bilemiyorduk simdi bir kere bir urune bakmaya gor. Internet iyice cigrindan cikti google reklamlari diye birsey var sizin en cok baktiginiz urunler takip ediliyor ve size yonelik reklam olarak her girdiginiz sitede cikiyor. Bunada kisiye ozel reklam vs. diyorlar. Yani siz bir urunu almak istemesenizde es kaza bir aqrama yapin urun hakkinda size o urunu satana kadar gozunuze sokuyorlar. :smiley:

Jamaica'lı deyip geçmeyelim arkadaşlar. Bu adamlar çok ilginç. Tabi ki A.B.D'de yaşayanlardan değil, adalılardan bahsediyorum. Rastgele sokaktan çevridikleri bir rastafarian ile yaptkları röportajda adamın neredeyse Türkiye siyasi tarihinin yarısını sayıp döktüğünü hatırlıyorum. Sıradan bir Amerikalı Türkiye'nin haritadaki yerini bile bilmez.

Jamaica denilince Bob Marley'i anmadan geçmek olmaz.

Oğlu Ziggy Marley'e son öğüdü: "Para hayatı satın almaz." olmuştur.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Oğuz beyin verdiği adres tam da burası için bu yüzden yayımlama ihtiyacı hissettim.

San Diego’da yaşayan evli, bir çocuk babası Dave Michael Bruno, 2008 yılının 12 Kasım’ına gözlerini açtığında hayatının artık eskisi gibi olmayacağını biliyordu. Karar vermişti, değişecekti. Ev ağzına kadar eşya doluydu, gardırop el sürülmemiş parçalarla dolup taşarken o, eşiyle birlikte her hafta sonu alışverişe çıkıp tropik ağaç desenli ve muhtemelen hiç giymeyeceği gömlekler, üzerinde hiç uyumayacağı çiçekli nevresimler, içini hiç dolduramayacağı harici bellekler, üzerinde oturup neşeli akşam yemekleri yiyemeyeceği bahçe mobilyaları alıyordu. Bahçe mobilyalarında tabii ki oturamazdı çünkü onların borcunu ödeyebilmek için fazla mesai yapıyor ve çoğu kez akşam yemeğini kaçırıyordu. Yani Bruno, çok eşyası olan mutsuz bir adamdı.
Ama bunu değiştirmeye karar verdi. Az eşyalı ve mutlu bir adam olmak için kolları sıvadı. ‘100 Things Challenge’ adını verdiği projesi, onu hayata döndürecekti.

Listene ne koyarsan osun!
Hedef şuydu: Bir yıl boyunca seçtiği 100 eşyayla yaşayacak ve başka bir şeye gerçekten ihtiyacı olup olmadığını test edecekti. 2008’in sonundan 2009’un sonuna dek sürdürdüğü bu ‘zorlu mücadele’sinde gördü ki, aslında mutlu ve iyi bir hayat için 100 eşya bile fazla. Öyle ki, yanına aldığı 100 eşya arasında doğru dürüst kullanmadıkları vardı.
Bazen, listeye almayı unuttuğu eşyalara ihtiyaç duyar gibi olsa da, bunun eski bir alışkanlık olduğunu hemen anladı, onlarsız da yaşamayı başardı. Kendisiyle birlikte, başlangıçta projeye çekimser yaklaşan eşine ve blog’u ‘Guynameddave’i takip eden yüz binlerce kişiye aynı cesaret ve inancı verdi. ‘Az eşya eşittir mutluluk’u öğretti.
Bruno listesine parmak arası terlik, dünya haritası, yedi tane tişört, yağmurluk, kemer, Patagonya termal pantolonu, en sevdiği kahve kupası, sevdiği albümler gibi hayatta kalmak için gayet tali sayılabilecek eşyalar almış. İhtiyacı olduğuna inandığı her şeyi, büyük bir dikkat ve sabırla yazdığına ve listeyi artık nihayetlendirdiğine inandığında, toplamda 96 eşya yazabildiğini görmüş ve söylenmeye başlamış: “Her şeyi aldım işte, şimdi dört eşya daha mı bulmam lazım?”
O dört eşya da listeye lüks tüketim kategorisinden girmiş. Bruno, insanların listelerine bakarak karakter analizinin de mümkün olduğunu düşünüyor. Kendi listesini, ‘cool’ buluyor.
Bruno’nun listesi pek çok insana ilham verdi ve kendi listesini oluşturmasını sağladı. Twitter ve Facebook’ta ‘100 Things Challenge’ sayfaları açıldı, deneyimler paylaşıldı. ‘Eğer bir şeye gerçekten ihtiyaç duyarsanız, listeye onu almak için en sevdiğiniz başka bir şeyi çıkarmalısınız’ gibi yeni kurallar getirildi. Bruno, kendi listelerindeki sayıyı artırmak için pazarlık yapan heveslilere, “Burada amaç sayı değil, özgürlük” diyerek telkinde bulundu.
Şu an başta ABD olmak üzere pek çok ülkede, projeye katılan insanlar seçtikleri 100 eşyayla yaşıyor ve hepsi de bunun gerçekten ‘heyecan ve huzur verici bir deneyim’ olduğu konusunda hemfikir.

Yük atma trendi
Bir yazılım uzmanı olan ve online pazarlama şirketinde çalışan Bruno, sınırlandırılma fikrinin insanlara başlangıçta korkutucu geldiğini, halihazırda 100 eşyayla yaşayan birinin bile, ‘100 eşyayla yaşayacaksın’ dendiğinde paniğe kapıldığını söylüyor. “Burada amaç, tüketimin her daim ensenizde vızıldayan sesini kesip alışveriş yapmamanın ve az eşyayla yaşamanın sükunetine kendinizi bırakmak, amaç mutlu olmak” diyor. ‘Yapılan pek çok araştırmada, az eşyalı odalarda insanların daha sakin ve minimal hareketlerde bulunduklarının ortaya çıktığını’ da hatırlatıyor.
Aslında bu azalma, yük atma, hafifleme trendi son yıllarda pek tutuluyor. The New York Times’ın aktardığına göre, ABD’de pek çok insan artık daha az tüketmek için çaba sarf ediyor. Daha az harcıyor, kredi kartlarını atıp nakit harcamaya çalışarak bütçesini kontrol altında tutuyor. Eskiyeni hemen atmıyor, yamıyor, tamir ediyor. Çöpünü değerlendiriyor, bahçesini ekiyor, yemeği evde yapıyor.
Ekonomik krizin de tetiklediği bir trend olan ‘azalma’, Amerika’nın topluca günah çıkarma seansı gibi adeta. Son yıllarda yapılan tüketim-mutluluk ilişkisi çalışmalarının da gösterdiği gibi, aslında kişiler bir aktiviteye katıldığında, bir eğlenceye gittiğinde ya da bir kursa başladığında, bir eşya alınca hissettiğinden çok daha fazla mutluluk hissediyor. Yani elbise alacağınıza yüzmeye gidin, yeni bir telefon alacağınıza Fransızca kursuna yazılın, hayal kurun, resim yapın. Araştırmacılara göre, kısa bir tatile çıkmak yeni bir koltuk takımı almaktan kesinlikle daha iyi bir fikir ve kişiyi kesinlikle daha mutlu ediyor.

İk listeyi yaptığında 96 eşya da kalmış


[attachment=1]

96 e?ya.jpg
 



Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Bu hikaye ders edinmek icin guzel fakat bu tarz 100 esya secmek biraz daha ABD de vahsi kapitalizmin kolesi olmus tuketmeye yonelik kosullanmis insanlar icin gecerli. Benim guzel ulkeme baktiginizda ben her hafta sonu alisverise cikan bir cift tanimiyorum ne arkadaslarimdan ne ailemden. Ben kucukken yilda iki defa bayramdan bayrama kiyafet alinirdi bana. Hala ayniyimdir. Bir seye ihitiyac duymadikca gidip almam. Zaten oldum olasi magaza, AVM, AnkaMall tarzi yerlere girmeyi sevmem hep samimiyetsiz ve sikici bulurum. Bu yuzden esim sehre dolanmaya, magaza bakinmaya yalniz gider yada kiz arkadaslariyla.

Simdi oze donersek. Ulkemizde gercekten cikip ihiyaci olmayan seyler alan cok az insan taniyorum ama bizde durum farkli para harcamaktan degil bence parasizliktan sisteme bagliyiz. :smiley: Ben su anda esyali kiralik evlerde oturuyorum. Laptop, fotograf makinasi ve bir kac kiyafet disinda kendime ait pek birsey yok evde. Yani tasinmak istesem hazirlanmam yarin gun surmez. Alisveris yapmayida sevmiyorum. Ama yinede her istedigim yere geziye gidemiyorum. Cunku bircogumuzun sorunu cok harcamadigimiz halde maddi durumlarimizin cok kalbur ustu olmamasi. :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Sevgili arkadaşım,ben şimdi istesem çok rahat yaşayacak duruma sahibim.
Ancak 2 kız evladım var onların geleceğine yatırım yapıyorum.O sebeble kendimi çoğu kez firenliyorum.
Kendimce fedakarlık yapıyorum,yapıyoruz eşim ile birlikte.
Benim rahmetli babam çok varlıklıydı ve yedi içti bitirdi,afiyet olsun.
Bize neredeyse hiç bir şey bırakmadı.
Hata!
Ben babamın yaptığını hata olarak tanımlıyorum çünkü rahat ve ferah yaşama alışmıştık,yanlışlıklara düşebilirdik,düşmedik.
Hadi ben erkeğim,ya kız evlat olsaydık?Koca elinemi bakılacaktı yada farklı herhangi bir olumsuzlukmu yaşasaydık?
Yaşayan bilir...
Maalesef ne dersek diyelim maddiyat çok önemli.(sosyal stadü,giyim kuşam kastedilmiyor)
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

dalyan' Alıntı:
Sevgili arkadaşım,ben şimdi istesem çok rahat yaşayacak duruma sahibim.
Ancak 2 kız evladım var onların geleceğine yatırım yapıyorum.O sebeble kendimi çoğu kez firenliyorum.
Kendimce fedakarlık yapıyorum,yapıyoruz eşim ile birlikte.
Benim rahmetli babam çok varlıklıydı ve yedi içti bitirdi,afiyet olsun.
Bize neredeyse hiç bir şey bırakmadı.
Hata!
Ben babamın yaptığını hata olarak tanımlıyorum çünkü rahat ve ferah yaşama alışmıştık,yanlışlıklara düşebilirdik,düşmedik.
Hadi ben erkeğim,ya kız evlat olsaydık?Koca elinemi bakılacaktı yada farklı herhangi bir olumsuzlukmu yaşasaydık?
Yaşayan bilir...
Maalesef ne dersek diyelim maddiyat çok önemli.(sosyal stadü,giyim kuşam kastedilmiyor)

Ertan merhaba;

yukarıda yazdıklarını okudum, hemen hemen seninle durumumuz aynı. Zamanında benimde babam seninki gibi yapmış. Bende sıfırdan başladım, herkesin kendi ne göre bir hayat hikayesi var tabi.

Zamanla çıkışlar inişler yaşadım bende, şu anımı sorsan eh işte derim, babamı bunu yaptığı için asla suçlamadım, oda zamanında çalışmış kazanmış ve kendince harcamış yemiş, bizi yetiştirdiği şekilde yaşam mücadelesine girip aynı şartları bende oluşturabildim, bunu başarabildim halada devam ediyorum.

Kendimce hep doğru bildiklerimi yaptım, benim de çocuklarım var, onları tabiki düşünüyorum, düşünürken onlara maddiyat anlamında bir şeyler bırakmak anlamında düşünmüyorum, benim onlara en büyük mirasım doğru insan olmayı öğretmek olacaktır. Yetiştirilme tarzından, aldıkları eğitimden, karakterlerinden dolayı onlar zaten kendi yollarını kendileri çizeceklerdir.

Bugüne kadar yaşadıkları hayattan memnundular yine memnun olarak yaşamaya çalışacaklar. Ülkemin durumu ne kadar müsait olmasada bu gençlerimiz bunları dert etmemleri gerekecek. Ben bu yolları göstermeye çalışarak doğru yolu kendilerinin bulmasını sağlamakla sorumluyum.

İmkanlarım çerçevesinde onlara mal mülk bırakmak yerine iyi bir eğitim aldırmanın yollarını arıyorum ben. Yabancı ülkelerde de her zaman söylenen bir sözü hatırlatmak isterim. Çocuklar 18 yaşını doldurduktan sonra aileleriyle işleri bitiyor, daha doğrusu artık gençler kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmeye başlıyorlar. Bizim gelenek ve göreneklerimizde böyle şeyler olmadı için bize her zaman ters gelmiştir. Onları her zaman kanatlarımızın altında tutarak onlara hep güvence olmuşuz, oluyoruzda.

Kendimizden örnek verelim, benim babam bir fabrikatör olsaydı herhalde ben de bu üst seviyedeki insanlar gibi çalışmadan, fazla gayret sarfetmeden kolayca hedeflerime ulaşabilirdim. Bu da bir yaşam tarzı sonuçta, adına ne derseniz diyin ama acı gerçek bu.

Bende hayatım boyunca bir çok ülkeye gittim, her ülkenin kendine has karakteristik özellikleri var, en etkilandiğim ise TAYLANT olmuştur, nedeni ise zengin ve fakir aynı mahallede yaşabiliyorlar, evleri yanyana olabiliyor, biri baraka, biri lüks bir konut. Sorduğunuz da ise bunun sebebini onların inanışların dan kaynaklandığını söylüyorlar. Budizm inancına göre öldükten sonra tekrar yaşam olduğundan dolayı, zengin olan kişi bundan önceki yaşantısında çok iyilik yamış, daoğru insan, dürüst insan, örnek insan olmuş yeniden hayata geldiğinde o insan ödüllendirilmiş kabul ediliyor. Fakir olan insanlarda aynı bir daha ki hayata gelişlerinde bu seviyede olabilmek için çaba göstermeleri gerektiğini bildiklerinden dolayı gül gibi geçinip gidiyorlar. Yaşamanın onlari çin bir sınav olduklarını biliyorlar ve hayatlarının hiç önemi yok, değeri yok onlar için.

Günümüz dünyasında, özellikle ülkemizde maddiyat tabiki çok önemli, ülkemizin gerçekleri belli, hayatımızıda bir şekilde sürdürmemiz gerekiyor. Yetişme çağında olan, halen öğrenci durumunda olan çocukları olan bizler için gerçekten maddiyat çok önemli. Ama söylediğimi tekrarlayayım ben, onlara para, pul, mal, mülk bırakmak açısından değil, sadece iyi eğitim almaları bakımından benim için çok önemli.

Bizler zaten belli bir olgunluğa geldiğimizde hayat tarzımızda değişiyor, amaçlarımızda değişiyor, dünyaya bakış açımızda değişiyor. Daha sade, daha huzurlu, daha vermli bir hayat sürdürmek için zaten çoğu şeyden vazgeçiyoruz. Birşeylerden kopmak için bir takım bilimsel deneyimlere de gerek olmadığını düşünüyorum. İnsanca yaşamanı yolları belli zaten.

Sevgi ve saygılarımla.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Selam Serhat
Sende kendince birşeylerin mücadelesini veriyorsun,farkındayım.
Ama aramızda bir fark var senin evladın erkek.Tabiki ilk önce insan olmayı öğretmeli,öğretiyoruzda.
Saygı bizden.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Sevigili arkadaşım,

Söylediğimde bu zaten, amerikayı yeniden keşfetmenin bir anlamı yok, amaçlarımız hep aynı, yolumuzda. Bu sadelik ve huzuru öyle yada böyle bulacağız.

Bu arada söyleyeyim evlatlarımdan biri de kız. ;)

Bu sadeliği yaşamak için elimden geleni yapacağım, ama çok az daha zamana ihtiyacım var, zaman bize yeterse herşey yoluna girecek. :smiley: :smiley:

İyi geceler dilerim.
 




Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Dün akşam evde zorunluluktan kaynaklanan bir çalışma yaptık.Ev küçük olduğundan(net 65 m2 civarı) balkonu mutfağa dahil etmiştik,bulunduğumuz bölgede zorunlu olarak hermatik kombiye geçildiğin den 1 seneden beri balkon diye bir kavramımız yok yalnızca bir kişi oturup camdan bakabilir durumda.Borular mutfak girişinden balkona kadar çekildi ve tavana yakın olan dolap aşşağıya indi ve bir seneden beri en büyük olanı camın dibinde yerde, inanın ne mücadeleler verdim bir seneden beri onu ordan almamak için(üşengeçlikten).
Görmemişin buzdolabı olmuş gibi evlenirken gardolap buzdolabı alınca(çok gerizekalıca bir hareket sırf tipinden dolayı aldım)o da zaten 1mt -2,5 mt balkonun bir köşesini öldürdü.
Şimdi evde kiler gibi kullandığımız buzdolabı gibi ama tavana kadar bir dolap var ve inanın bu da küçük mutfakta.Şimdi planım şu kiler gibi dolabı boşa çıkarmak bunun içinde mutfakta ki dolapların içinde fazlalık olarak gördüğümüz şeyleri kolileyip evin altında ki depoya indirmek.Bunda da kıstasımız 3,5 senedir(evlendiğimizden beri) elimizi hiç sürmediğimiz ve 2-3 sefer kullandığımız şeyleri kolilemek.İnanın dün akşam 3 küçük koli oldu ve bugün giderken 2-3 koli daha götüreceğim,bu 3 kolide benim aldığım bardaklar var(bardak hobim var).Hiç görmediğimiz kahve fincan ve nescafe setleri ve inanmazsınız 14 tane dondurma kupu varmış hele iki tanesi devasa büyük yarım kilo alır nerdeyse.5-6 tane ye yakın hiç kullanmadığımız elektrikli cihazlar.

Mücadele bu akşam da sürecek ama dün baya heyecanlı geçti benim için,işin komik yanı kolilediğim şeylerin hemen hemen hepsini ben aldım yani bu bölümü başlatan ve üstelik yıllardır bunu arkadaşlarıyla da konuşan ben.Dur bakalım bu akşam neler çıkacak.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Bülent bey, yaptığınız şey çok güzel. Arada bir ben de gereksiz bulduğum eşyaları kutulayıp bir yerlere kaldırıyorum. Ancak bir konuya takılıyorum. Bu kenara veya depoya koyduğumuz kutulara ne olacak! Onlar hala mülkiyetinden vazgeçemediğimiz, zihnimizin bir kenarında halen bizim olduklarını bildiğimiz mallarımız. Acaba, sade yaşamı, bu gereksiz eşyaları gözümüzün önünden kaldırarak mı yoksa mülkiyetimizden çıkartarak mı sağlamalıyız.

Şimdi diyeceksiniz ki, ne yapalım peki bunca yeni/az kullanılmış/hiç kullanılmamış ve kullanılabilir durumda eşyayı? Çöpe atmaya kıyamıyoruz bu eşyalarımızı, mülkiyetimizden çıkartmak için satsak mı diye düşünsek de kim alacak bizim eski (eski olmasa da ikinci el) eşyalarımızı, hem alıcı varsa bile onlara nasıl ulaşacağız?

Aklıma biraz önce gelen şey şu oldu. Acaba Gezenbilir olarak bazı zamanlarda kermes gibi bir organizasyon mu düzenlesek. Belki o zaman ihtiyacımız olmadan elimizde tuttuğumuz ama başkasının ihtiyacı olabilecek mallarımızın mülkiyetinden de kurtularak sade yaşama ulaşabiliriz.

Geleneksel Gezenbilir Doğa Sporları Festivali sırasında elimizdekileri satılığa çıkartabileceğimiz bir stand veya alan olsa belki de bunu gerçekleştirebiliriz. Bu yıl ki organizasyon için önerebiliriz bunu... Ne dersiniz??
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

mayıstosböce' Alıntı:
Dün akşam evde zorunluluktan kaynaklanan bir çalışma yaptık.Ev küçük olduğundan(net 65 m2 civarı) balkonu mutfağa dahil etmiştik,bulunduğumuz bölgede zorunlu olarak hermatik kombiye geçildiğin den 1 seneden beri balkon diye bir kavramımız yok yalnızca bir kişi oturup camdan bakabilir durumda.Borular mutfak girişinden balkona kadar çekildi ve tavana yakın olan dolap aşşağıya indi ve bir seneden beri en büyük olanı camın dibinde yerde, inanın ne mücadeleler verdim bir seneden beri onu ordan almamak için(üşengeçlikten).
Görmemişin buzdolabı olmuş gibi evlenirken gardolap buzdolabı alınca(çok gerizekalıca bir hareket sırf tipinden dolayı aldım)o da zaten 1mt -2,5 mt balkonun bir köşesini öldürdü.
Şimdi evde kiler gibi kullandığımız buzdolabı gibi ama tavana kadar bir dolap var ve inanın bu da küçük mutfakta.Şimdi planım şu kiler gibi dolabı boşa çıkarmak bunun içinde mutfakta ki dolapların içinde fazlalık olarak gördüğümüz şeyleri kolileyip evin altında ki depoya indirmek.Bunda da kıstasımız 3,5 senedir(evlendiğimizden beri) elimizi hiç sürmediğimiz ve 2-3 sefer kullandığımız şeyleri kolilemek.İnanın dün akşam 3 küçük koli oldu ve bugün giderken 2-3 koli daha götüreceğim,bu 3 kolide benim aldığım bardaklar var(bardak hobim var).Hiç görmediğimiz kahve fincan ve nescafe setleri ve inanmazsınız 14 tane dondurma kupu varmış hele iki tanesi devasa büyük yarım kilo alır nerdeyse.5-6 tane ye yakın hiç kullanmadığımız elektrikli cihazlar.

Mücadele bu akşam da sürecek ama dün baya heyecanlı geçti benim için,işin komik yanı kolilediğim şeylerin hemen hemen hepsini ben aldım yani bu bölümü başlatan ve üstelik yıllardır bunu arkadaşlarıyla da konuşan ben.Dur bakalım bu akşam neler çıkacak.

Hararetle tavsiye...

62131_2.jpg
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

taiga' Alıntı:
Hararetle tavsiye...

62131_2.jpg

Haldun Bey, hemen baktım kitapçılara ama maalesef heryerde tükenmiş görünüyor. Sahaflara gidip bakmakta fayda var sanırım. Öneri için kendi adıma teşekkür ederim...
 



Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

rahhat' Alıntı:
Bülent bey, yaptığınız şey çok güzel. Arada bir ben de gereksiz bulduğum eşyaları kutulayıp bir yerlere kaldırıyorum. Ancak bir konuya takılıyorum. Bu kenara veya depoya koyduğumuz kutulara ne olacak! Onlar hala mülkiyetinden vazgeçemediğimiz, zihnimizin bir kenarında halen bizim olduklarını bildiğimiz mallarımız. Acaba, sade yaşamı, bu gereksiz eşyaları gözümüzün önünden kaldırarak mı yoksa mülkiyetimizden çıkartarak mı sağlamalıyız.

Şimdi diyeceksiniz ki, ne yapalım peki bunca yeni/az kullanılmış/hiç kullanılmamış ve kullanılabilir durumda eşyayı? Çöpe atmaya kıyamıyoruz bu eşyalarımızı, mülkiyetimizden çıkartmak için satsak mı diye düşünsek de kim alacak bizim eski (eski olmasa da ikinci el) eşyalarımızı, hem alıcı varsa bile onlara nasıl ulaşacağız?

Aklıma biraz önce gelen şey şu oldu. Acaba Gezenbilir olarak bazı zamanlarda kermes gibi bir organizasyon mu düzenlesek. Belki o zaman ihtiyacımız olmadan elimizde tuttuğumuz ama başkasının ihtiyacı olabilecek mallarımızın mülkiyetinden de kurtularak sade yaşama ulaşabiliriz.

Geleneksel Gezenbilir Doğa Sporları Festivali sırasında elimizdekileri satılığa çıkartabileceğimiz bir stand veya alan olsa belki de bunu gerçekleştirebiliriz. Bu yıl ki organizasyon için önerebiliriz bunu... Ne dersiniz??

Arkadaslar kullanmadiginiz esyalarinizi bence kesinlikle satmalisiniz. Bu bir kultur ve bu kultur bizde yok. Bunun gelismesi icin bir yerden baslamak gerekiyor. Eminim sizin elinizi surmediginiz seylere ihtiyaci olan cok insan vardir. Burada belki bilirsiniz Carboot sale dene bir hadise var. Yazin iyi havalarda (mart tan ekime kadar) her pazar bir alanda insanlar bulusuyor. Araclarinin arkasina doldurduklari esyalari satiyorlar. Bunlarin icin giysiden tutunda, elektronik aletlere her sey var. Ve fiyatlar cok komik rakamlar. Ama cunku kar degil hem onlardan kurtulmak hemde ise yaramasi. Turkiyede kermeslerde gordugum fiyatlar cok ucuktular. Cunku genelde kermesler bir hayir kurumuna kar amacli duzenlenir.

Ikinci alternatif ise belki duyanlariniz vardir Freecycle. Bu bir organizasyon Avrupanin her yerinde ve Turkiye'de sanirim Ankara,Istanbul ve Izmirde var. Aslinda basit bir yahoo grubu uye oluyorsunuz her gun size insanlardan emaillar geliyor. Elimde bu var almak isteyen mail atsin vs. Tek prensip hersey parasiz veriliyor yani isine yaracaklara yardim amacli. Ben burada uye oldum gunde 200-250 tane mail geliyordu ve artik bakamadigim icin iptal ettim. Ama sizler en azinda bilincli insalar olaral buyuk sehirlerdeki Freecycle lara uye olur ve cevrenizdekileride uye olmaya cagirirsaniz ayni kultur bizdede olusabilir. Hem yukerden kurtuluruz hemde ihtiyaci olanlarin isine yarar.

Buyrun buda organizasyonun sitesi

http://www.freecycle.org/
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,744
Mesajlar
1,523,057
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst