Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mayıstosböce Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 191
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 107,060
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Diyojen (Diogenes), M.Ö. 413 - M.Ö. 324 yılları arasında yaşamış olan ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik (Köpekçilik) yaşam biçiminin öncülerinden Sinop'lu çileci düşünürdür.
düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.

Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.

Diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Onun tek amacı, kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur. Bunun kaynağı bilgeliktir, Diyojen insanı erdemli yapmaya yaradığı için yalnızca bilgeliğe değer verir, öteki uygarlık değerlerini ise saçma, gereksiz ve anlamsız olarak reddeder.


[attachment=1]

Sinoplu Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, asıl mesleği kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir kalpazanın oğludur. Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş, baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir.

Diogenes, Atina'da umduğunu bulamamıştır. Babası ile birlikte çok sıkıntı çekmiş, sefalet içinde yaşamıştır. Antishene'i tanımadan önceki hayati sefalettir, açlık, rezillik ve korkunç sıkıntılarla ilgili günlerin anıları içindedir; dostsuz, arkadaşsız ve himayesiz kalan bu kişi farelere imrenecek kadar yokluklar içinde kalmış, bir gün yiyecek bulmak için koşturan bir fareyi görünce: " Hele bak bu hayvan Atinalıların mutfağına girmeyi biliyor da ben onların sofralarına oturamamak talihsizliğindeyim" diye bağırmıştır. Ve o andan itibaren hayvanların yaşamını doğaya daha uygun bularak onların yaşamına özenmiştir. Bu arada Antisthene'in doğaya uygun yaşama çağrısını işitmiş ve ona koşmuştur. Bu inatçı adamın inadı ve ısrarına dayanamayan Antisthene yeminini bozmuş ve yeniden öğretmenliğe başlayarak Diogenes'i yetiştirmiştir.

Diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğlu idi, her yerde ve herkes tarafından itilmiş, terzil edilmiş, hakaret ve istihkarla karsılaşmış; sefaletin her çeşidini tatmıştır. Onda güçlü bir irade, kararlılık ve cesaret vardı. Üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekaya sahipti. Bütün bunlar Antishene'in bu öğrencisine kendi felsefe ve öğretisini telkin, onu eğitmek için yeterlidir.

Özel hayatında fakirlikten başka bir şey yoktu. Çok zaman kirli ve pis elbisesi ile ayrıca köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı. Bir keşkülü, bir fıçısı ve bir sopası vardı. Fıçının içinde yasaması herkesi şaşırtıyor, kendisine sual soranlara da köpek olduğunu söylüyordu. Fıçısından başka bir de çanağı vardı, başka eşya kullanmıyordu. Fakat bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, elindeki maşrafa çanağı kırıp attı ve "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye söylene söylene uzaklaştı.

Diyojen aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi. (!) Sıradan insanlardan nefret eder ve hepsini o derece küçük görürdü ki, bir öğle vakti elinde fener "bir adam arıyorum" diye bağırarak Atina sokaklarında dolaşmış, böylece Atina'da adam görmediğini anlatmak istemiş. Her şeye rağmen Atina'da sayılan bir insandı, krallar bile onun ilmine, zekasına ve kişiliğine hürmet ederlerdi. Corinth'e gelen Büyük İskender, Diyojen'i ziyaret etti ve bir dileği olup olmadığını sordu. O ise bu soruya "Evet var, gölge etme başka ihsan istemem." yanıtını verdi.

Kış günleri çıplak ayaklarla karlar üzerinde dolaşır, donmuş heykelleri kucaklar, vücuduna zulüm ederdi. Eflatun (Platon), ona Çılgın Sokrat (Sokrates) derdi. Servet ve varlık düşmanı idi ve bunların erdeme ters düştüğünü iddia ederdi. Zamanın felsefe okullarına da dokunmaktan çekinmeyen bir tabiata sahipti. Günün hatiplerine "zamanın uşakları" tabirini uygun görür, Eflatun'un öğretimine "zaman kaybettirme" derdi. Eflatun ona "Çılgın Sokrat" demiştir. Servet ve varlık düşmanı olan Diogenes bunların erdeme ters düştüğünü iddia etmiştir. O'nun felsefesine göre iki disiplin vardır.
1-Ruh disiplini, 2-Beden disiplini.

Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik ve anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı görmüş, ölümünden sonra Onun adına Korintoslular bir sütun, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır.

Diyojen, MÖ. 320 yılında Korintkos'ta ölmüş.
Diyojen'in Felsefesi(Kinizm):
Diyojen, İnsan için iki disiplin kabul ediyordu:
1- Ruh disiplini,
2- Beden disiplini.

Şekilcilik açısından da olsa sizde diyojen olabilirsiniz..


[attachment=2][attachment=3][attachment=4]

Her ne kadar saunada olsa karavanda olabilirmiş...

Waterhouse-Diogenes.jpg


barrel_saunas_03.gif


barrel-sm.jpg


barrel2-sm.jpg
 

Etiketler
Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Kuzuneli karavanı gördüm ve yüzümde bir tebessüm ifadesi oluştu.Özellikle karadenizliler için ideal ;) ;)

Son paylaştığınız kırmızı çizgileri olan ahşap karavanı çok beğendim.Özelliklerimden biri mükemmeliyetçiliktir.Titiz ve çalışkan bir insanım aynı zamanda.Ama insan değişebiliyor zamanla dış etkenler ya da yaşanmışlıklar etkisiyle.Artık deli gibi ev temizlemekten zevk almıyorum :smiley: Sadece yediklerim konusunda titizliğim devam ediyor :smiley: Dünya'ya bir daha gelmiyeceğimi çoktan anlamış bulunuyorum.Zamanımı sevdiğim gibi kullanmak istiyorum.Belli başlı zevklerim var.Şimdilik bunlarla yaşayıp gidiyorum.Oldum olası sade bir hayatım oldu.Biraz zaafım olan konu giyim bana göre.Ama oldum olası her zaman kontrollü bir insandım.Sadelikle ilgili yazılarınızı okurken sade bir insan olduğumu anladım.İhtiyaçlarım karşılanıyorsa daha fazlasını aramıyorum ben de.Bu uzun bir konu tabi.Başak burcu insanının klasik özelliklerini taşıyorum işte.Hayatıma mantık ve prensipler hakim.Kendi kabuğum içinde yaşayıp gidiyorum.Huzurluyum...Yapmak istediğim ama yeterince yapamadığım tek şey daha çok gezmek,yeni yerler görmek.Eğer erkenden göçüp gitmezsem bunu da istediğim kadar yapacağım günlerin geleceğine inanıyorum.O yüzden karavanlar ilgimi çekiyor sanırım.Temizlecenecek mekanın kutu gibi olması da sempati oluşturuyo insanda ;D ve daha çok gezip görmenin en ekonomik ama aynı zamanda konforlu biçimi.Çadır olayları ne de olsa yılan,akrep,ayı ya da başka tehlikere karşı cesaretli olmayı gerektiriyor,üstelik de süre olarak uzun olamaz.Ne de olsa banyo,tuvalet sorunları oluyor.Kısacası karavancılık olayı hoş görünüyor bi çok bakımdan.Ama benim için teoride henüz.Yaşamadan bazı şeyler anlaşılmaz.Merakettim doğrusu ben de bir karavancı ruhu var mı? Motorcular ya da offroadcular öyle diyor ya.Birkez uygulayınca bulaşıyomuş virüs.Karavancılıkta da var mı böyle bişiy :smiley:
Ayrıca şu daire şeklindeki evler de çok hoş.İnsan böyle bir evde temelli olarak yaşayabilir zaten bana göre.Sadece yatılı misafirler düşünüldüğünde bazı problemler orataya çıkabilir.Bir de evde yaşayacak kişilerin zevkleri çatışabilir.Mesela biri uyurken diğerinin televizyon seyretmesi ya da gitar çalması sorun olabilir ;D ;D
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Yaşam tarzı olarak 'karavan' seçilmiş ise gerisi teferruattır. Nasıl olsa detaylarda ortak nokta bulunur.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Sayın Lizz,Dostoyevski aptal olduğunu anlayan insan aptallıktan kurtulmuştur der.Sizin sade yaşamı pratikte yaşamasanız bile artık bu yaşam biçimine sempatiyle bakmanız fikirsel olarak hazırlandığınızın göstergesi.Bir gün önünüze bir karavanda kalma şansı çıkarsa değerlendirin,pratiğe geçmiş düşünce ,kafanızdaki birçok soruyu daha samimi cevaplayacaktır. Yani Mao nun felsefesi gibi ‘’eylem bilgiyi yaratır’’
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Alışveriş merkezleri mutluluk satar mı?

Amerika'nın son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak! Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası, çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğu tüketici araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?"la ilgili. Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına. Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonu üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları daha mutlu ediyor! Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir tatmin sağlıyor. Üstelik 'Mal edinme'nin mutluluk getirmediğini öğrenen 'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor. Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları kadar mesud ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı yoga derslerine ve tatillere harcıyorlar.

YÜZ EŞYAYLA YAŞAMAYA DAVET!

Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, her şey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayır derneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor. Hikâye, psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tüm değişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda oturmayı kanıksayıp eskisi kadar 'mutsuz' olması da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama parayla satın alınan mallar mutluluk getirmiyor! Şan dersleri, seyahatler, piknikler, tiyatro oyunları filansa başka! Farklı tecrübeler hayatı zenginleştirip memnuniyeti yükseltiyor!

Los Angeleslı filmci Roko Belic dünyayı dolaşıp Happy (Mutlu) isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor. New York Times gazetesinin haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini bırakıp, hayatını tamamen değiştirip, Malibu plajında bir karavana taşınmış! Haftada üç dört gün sörf yapabildiği için şu anda ufacık karavanda çok daha mutlu bir hayat yaşadığını anlatmış.

SANKİ ALIŞVERİŞ İÇİN YAŞIYORUZ

Bittabi, herkes gider Mersin'e, biz... Şu anda ülkede tam bir AVM patlaması yaşanıyor. Buluşmalar, sosyalleşmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür eğlence hep alışveriş ve merkezleri etrafında dolanıyor. İndirim dükkânlarının kapısındaki kuyruk ve izdihamlar da cabası. Geçen gün haberlerde, yastıkların 1 TL'ye satıldığı bir indirim dükkânında birbirini ezen kalabalığın arasından bir ev kadını, bağırarak kameralara anlatıyor: "Ben altı tane kapabildim, iki oğlum var, onlar da ikişer tane aldı, keşke 10 tane daha taşıyabilseydik! Muhtemelen dört kişi olan bu ailenin 20 adet yastıkla ne yapacağı ise meçhul! Türkler artık mümkün olduğu kadar çok malı, mümkün olduğu kadar çabuk alıp, evlerine götürmek için yaşıyor! Alışverişe niyeti olmayan bile vitrin bakıp hayal kuruyor. Konsere gidip keman çalmayı, müzeye gidip ressam olmayı hayal eden pek az. Hayat amaçlarımız genelde "Bazı ürünleri edinmek," üzerine kurulu. 70'li yıllarda bir siyah beyaz televizyon, bir adet buzdolabı, merdaneli çamaşır makinesi ve salonda üzeri tığ işi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve konforlu hissederdi. Sonra işler yavaş yavaş değişti. Artık cep telefonu bu yılın modeli olmayan vatandaşın devlete isyan edesi var. Almaya doyup 'hayatı sadeleştirme' aşamasına ne zaman geliriz, o meçhul.

Gülse Birsel
 




Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Haldun'un alıntıladığı bu güzel yazıyı, kendi mail grubuma da gönderdim...
Buradaki anadüşünceyi, herkese, öncelikle çocuklara ve gençlere bir şekilde aktarabilmeliyiz; yoksa boğulup(!) gidecekler... :(

Cavid Sezen
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Genellikle belli bir yaştan sonra insan sade yaşama ilgi duymaya başlıyor diye düşünüyorum.Artık yoruluyor ,tıkış tıkış bir evden ve onun getirdiği ekstra işlerden.Üstelik eşya,giyim gibi şeylerden hevesini alıyor.Özellikle çalışan bayanlar için ev ne kadar büyük,eşya ne kadar çok olursa iş de o kadar çok oluyor.Hayatımın son yıllarında kendime daha çok vakit ayırmak benim için daha önemli oldu.Artık daha az ev işi yapıp daha çok kitap okuyorum mesela...Eşyalar az ve öz olmalı fikri gelişti bende.Yaşamım boyunca da hep pratik şeyler ilgimi çekmişti oldum olası.Yaşamımı kolaylaştıracak şeyleri sevdim.Şüphesiz üretilen herşey ihtiyacımız olduğu için üretildi ama bazen de abartılar yaşıyoruz.Evlerimize eşyalarımızı sığdıramıyoruz bu yüzden.Mesela onlarca çeşit mutfak temizlik ürünü var,ya da eskiden çerezi kaseye koyardık,kahvaltıyı servis tabağında yapardık şimdi çerezlikler var,kahvaltı tabakları var en basitinden...

Bir süredir plazma ve sinema sistemi almak ile almamak arasında düşünüp duruyorum.Evde film kiralayıp izleme alışkanlığım var,televizyonum zaten 72 ekran,vcd de izliyorum.Ya da bilgisayarda hoparlörüm de var sonuçta.Yenisini alınca eski tv yi atmak var ya da bir de ona sehpa alıp başka bir odaya koymak.Buzdolabım çok elektrik tüketiyor,şimdi üretilenlerin bazı modellerin 3 katı,ona gıcık oluyorum :smiley: 15 yıldır kullanıyorum.Sırf bu yüzden değiştirsem mi değiştirmesem mi hangisi doğru olur karar veremedim bu ara gene.Artık hayatımda mümkün olduğunca gerekli harcamalar yapmak istiyorum ve gerçekten ihtiyacım olan ve beni mutlu edecek şeylere...Bunları almayıp yapmayı sevdiğim şeyleri çoğaltabilirim mesela daha çok gezebilrim.Home tyatre çok da gerekli gelmiyor bana ama buzdolabı konusu kafamı kurcalıyor gerçekten :smiley: Araba almıyorum sırf onun bakım servis ıvır zıvır işleri ile uğraşmamak için mesela.Bir arkadaşımın aracı ile gidip geliyoruz işe :smiley: Gerektiğinde taksi de tutuyorum günlük yaşamda nasıl olsa.Özel araç almak gelmiyor içimden bu ıvır zıvır işler yüzünden..

Toplum olarak tüketim had safada gerçekten.Özellikle genç kesimde bir telefon,mp4,pc,notbook,tarifeler...Giiyimde markalaşma...Toplumumuzda birbirine özenti tüketimi daha da körüklüyor..Nedense böyle bir özelliğimiz de var....Çocuklarda,gençlerde manevi değerlerde çökme,maddi değerlere ise gereğinden fazla önem verme var..
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

İşte emperyalist düzen bu..Çalış bana hizmet et, beni zengin et, ama sen kazandığının her kuruşunu harca bitir, hatta borçlan ki, hep bana çalışmaya devam etmek zorunda kalasın, birikim yapamaki, kendi işini kurup bana çalışmakdan vaz geçemeyesin. geçler bu planın uygulanmasına çok güzel hizmet ediyor, akıllarının başa gelmesi için ise çok yıllar geçmesi gerekiyor, bir gün akıl başa geliyor, ama;.....Demir tava geldi, kömür bitti, akıl başa geldi ömür bitti...
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Nerden kaldı bu adet bilmem eskiden millet büyük konaklarda yaşıyormuş ama babaanne dede çocuklar gelinler torunlar ve hatta torunların gelinleri bile ama biz 2 kişilik aileler bile bizim gibi 135 m2 dairelerde fuzuli şeyler içerisinde yaşamaya başladık. Hatta tüketim çılgınlığımız o kadar arttıki kredi kartı denilen şeylerle gelirimizi 1 ay önceden harcamaya hatta taksitli alışveriş adı altında gelecek gelirlerimize ipotek koydurmaya başladık.
Hep karavan yaşantısını tartışıyoruz aslında karavanda 12 ay yaşam veya diğer tabirle karavanda devamlı yaşam neden olmasın. Bu satırlarımı okuduktan sonra bir bakın evinizin kaç m2 sini kullanıyorsunuz. Her evde salon küçükte büyükte olsa var çoğu tarafından burası misafir salonu diye adlandırılır misafir gelse bile arka odada oturuyoruz denir ve kullanılmaz kullanılsa bile hep aynı yere oturuyorsunuzdur(Çünkü 2000 kere yapılan her hareket refleks olarak istem dışı tekrarlanır) buda bir sandalyenin kapladığı bir alandan biraz fazladır karavandada oturabileceğiniz en az 2 kişilik bukadar bir alan vardır, Oturduğunuz daireye giriş denilen alan bir karavanın m2 sine yakındır ama mont palto ve ayakkabıların konulacağı dolaplar haricinde orada ne oturur ne kalkarız, uzun bir koridorunuz varsa burası kapı girişleri haricinde hiç bir işe yaramaz, yatak odasında yattığınız yer hariç en fazla giyinmek için kullandığınız alana 70-80 cm2 kadar bir alandır geri kalanı kullanılmaz, çocuğunuz yoksa diğer iki oda fuzuli ötesidir birine bilgisayar koyarsınız diğerinde eşiniz ütü yapar, evde banyao ve ikinci tuvaletiniz vardır sadece tuvalet olan % 98 kullanılmaz, Banyoda küvetin genişliği 70 cm dir uzunluğu 2 m kadardır ama sadece 60 cmlik kısmında duş yaparız, mutfak tezgahı çok önemli 4 gözlü ocağımız olmazsa olmaz ama hiç 4 ü birden aynı anda kullanılmaz, evye oluklu kısmı detaydır hiçbir işe yaramaz, haaa ama mutfak tezgahının geri kalanı şart mı değil çünkü dolmayı sigara böreğini masada sararız bezelyeyi taze fasulyeyi masada ayıklarız ama salondaki büyük masada değil mutfaktaki karavanda olacak kadar küçük masada diğer işleri kesme tahtasının üzerine küçük bir alanda yaparız mutfak dolaplarının içi 72 parça değil 172 parça yemek takımları ile doludur alt gözlerde boy boy tencereler tavalar mevcuttur ama hiç birini bir arada düğün yapmıyorsak kullanmayız artık düğünde olsa kullanılmıyor ya
ee karavanın 14 bilemedin 12 m2 si neyimize yetmiyor bence sadelikte fayda var doğada hayat var.
 



Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Evimizin tadilatta olduğu bir dönemde yatak, yorgan ne varsa tüm eşyayı salona toplayıp haftalarca orada yaşamak zorunda kalmıştık. :D Oturmak istediğimizde giysileri koltuktan yatağın üzerine almak, yatmak istediğimizde de tam tersini yapmak zorunda kalıyorduk. Bir yerden biryere ulaşmak için yoga eğitimine ihtiyaç duyuyorduk. :D İlginçtir ama,
sanki normal zamanlarda olduğundan daha mutluyduk. Yorucu ama değişik ve eğlenceliydi. Bu durum biraz daha uzun sürseydi ne kadar süre mutlu olarak kalabilirdik bilmiyorum ama sonuçta insanoğlu her duruma kolayca adapte olabiliyor. Söz konusu olan bir aile ise ve eşler uyum içinde ise kulübede bile yaşanabilir.

Acak söz konusu olan "karavan ile evi kıyaslamak" olunca tanıdığım herkese "orada durun bakalım" diyorum. Karavanınızın küçük ya da büyük olması önemli değil. Evlerde sınırsız enerji, sınırsız su ve problemsiz gider tesisatlarımız var. Karavanlarda bu sorun ancak kampinglerde çözülebiliyor. Bu da kampinglere bağımlı olmayı gerektiriyor. Bu gün en donanımlı karavan bile (sürekli hareket etmiyorsa) kamping dışı koşullarda en fazla 3 gün dayanır. Karavan eğlencelidir, güzeldir ama ev konforu ile kıyaslanmaması görüşündeyim. Yalnızca kampingden kampinge seyahat edilerek dolaşılacaksa ona bir şey diyemem.
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Kamping dışı doğada uzun süreli yaşamın teknik kısıtlamaların yanında "güvenlik" gibi ciddi bir sorunu da beraberinde getirebileceğini düşünüyorum...
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Hepimiz bu tüketim toplumunun bir parçası olduk...Evet sıkıntı her evde var artık...kredi kartları gelecek aylarımızı şimdiden borçlanmamıza yardımcı oluyor.Birde ailede kara veren sadece siz değilsiniz çocuklar.eşiniz var size mantıklı gelmeyen harcama onlara normal geliyor.Ama Aitilla abinin bazı konularda bahsettiği gibi sanki hiç emekli olmayacak hep çalışıp paralar kazanacağız gibi geliyor.Ama emekli olduğunda aldığın maaşın haricinde (kendi işin yoksa) ve çalışmıyorsan 1TL yi bile hesaplayıp alışveriş etmek zorunda kalıyorsun.O zaman aklına geliyor boşa harcadığın paralar...Bunu emekli olan arkadaşlarım anlatıyor.Ama Lizz inde dediği gibi eşyamı almalı yoksa gezmeli ve hobilerine mi zaman ayırmalı.Bence kesinlikle hayata bir defa geliyoruz ve bir sürü hastalıklarla uğraşıyoruz (özellikle yaşlılıkta) iyi ve kaliteli bir hayat yaşamak elimizde..Boş zamanımızı boş boş geçirmekte bizim elimizde...Sanki 100 yıl yaşayacakmış gibi miskin miskin yaşıyoruz..bilsek sona doğru yaklaştığımızı eminimki gezmedik görmedik yer bırakmayız ...daha az uyur daha çok birşeyler yapmaya çalışırız. :smiley:
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Konuyla alakalı bir haber. Güzel bir örnek.

http://pazarvatan.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hkat=1&hid=16282&yaz=Güncel
 

Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Vucudumda ki kan daha hızlı dönmeye başladı gerçekten.
...

Okudum ve önümüzde ki bahar kesin oraya gideceğim.Merhaba demek için.

Ahmet çok sağol nefis bir haber.
 



Ynt: Gönüllü Sadelik; Sade Yaşam ve Karavan

Cadde çocukları Birhan ve Tuğba ile ilgili biraz daha detaylı haber.

http://ekolojiagi.wordpress.com/2010/07/23/tugba-ve-birhan-evimizi-alakir%E2%80%99i-rahat-birakin/
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,745
Mesajlar
1,523,067
Kayıtlı Üye Sayımız
166,560
Kaydolan Son Üyemiz
yalnisdost

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst