Dublin-irlanda Gezi Notları;23-27.eylül.2015

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 78
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 14,223
Kilkenny Kalesi’nden yaklaşık 1.5 kilometre uzakta Dominikan Kara Manastır (=Dominican Black Abbey) Kilisesi bulunmaktadır.Katolikliğe bağlı bir mezhep olan Dominikan inancının İrlanda’daki ilk kiliselerinden olup 1225 yılında kurulmuştur.

d6d5c047-6db2-4571-bb13-2eefa5ef8e0f_zpsvnrcctqr.jpg


79b5e7d2-1983-412f-ba5f-19e409a5c9af_zpsjhbjovu5.jpg


Kara Manastır’ın iç ve dışından görünümler


Kara manastır olarak adlandırılmasının sebebi ise dominikan inancında olan rahiplerin beyaz giysilerinin üzerine siyah renkte pelerine giymeleri imiş.Kilisenin başından veba salgınından ingiliz istilasına dek pek çok olay geçmiş.Hatta bir sel sonrası kilisenin bir tarafı yok olunca şekli de değişmiş ve diğer kiliseler haç şeklinde iken bu kilise L şeklinde kalmış.Bu nedenle kilisenin nehire bakan pencerelerindeki camlardaki vitraylar diğerleri kadar gösterişli yapılmamıştır.
 

Etiketler
Kara Manastır’dan yaklaşık 250 metre ilerleyerek ulaştığımız Aziz Kanis Katedrali ve Yuvarlak Kule(=St. Canice’s Cathedral & Round Tower ), son gün Dublin’de ziyaret ettiğimiz Aziz Patrik Katedral’inden sonra İrlanda’nın ikinci büyük katedrali imiş.


20150924_175841_zpslqirbe7p.jpg


IMG_1759_zpsksozqxav.jpg


IMG_1760_zpsza58f73f.jpg


Katedralin dış görünümü ve avlusundaki mezarlar


IMG_1764_zpsz4rpglxq.jpg


IMG_1762_zpswzxf9qgl.jpg

IMG_1763_zpsd9hk2yzi.jpg


Katedralin içinden görünümler


IMG_1765_zps3qdgsodh.jpg


Dıştan çok belli olmuyor ancak katedralin vitray işçilikleri göz alıcı idi.


Katedral ve Yuvarlak Kule,Kilkenny ortaçağ kentinin yapısal mirasının en önemli parçalarıdır.Yapımı MS 6. yüzyıla dayanan bu dini merkezin kelt dilinde Cill Channigh olan adının zamanla Kilkeny’e dönüştüğü düşünülmektedir.Denemedim ancak 3 € ödemek ve 128 basamak çıkmak koşulu ile bu kulenin tepesinden Kilkenny’deki en güzel manzarayı seyredebilirsiniz.
 

Geri dönüş yolunda girdiğimiz James Street’te gördüğümüz Aziz Meryem Katedrali (=Saint Mary’s Cathedral) ise şehrin en yüksek tepesine inşa edilmiş bir Katolik kilisesi olup çan kulesinin 56 metreye varan yüksekliği de eklenince Kilkenny şehrinin her yerinden kolayca fark edilebilmektedir.


IMG_1769_zpsfwu8bdbg.jpg



IMG_1768_zps0vqktbyn.jpg



Aziz Meryem Katedrali



1843-57 yılları arasında tamamlanan katedral, gotik tarzda inşa edilmiş ve yapımında bu bölgede bolca bulunan kireç taşı kullanılmıştır.Sivri ve birbiri ile kesişen kemerler,dilimli kubbeler ve ayrıntılı süslemelerin ön planda olduğu gotik mimari tarzı, Avrupa’da özellikle 12-16.yüzyıllar arasında yapılmış dini yapılarda kendisini göstermektedir.
 

Kilkenny’de çıktığımız geçmişe yolculukta vaktin nasıl geçtiğini doğrusu anlayamadık.Saat 18 olmuştu ve güneşin batmasına 1.5 saat kalmıştı. Bunun üzerine geziyi noktalayıp M9 üzerinden çıktığımız 130 kilometrelik dönüş yolunu hava kararmadan tamamlayarak Dublin’e vardık. Hedefimizde İrlandalıların iş çıkışı uğradıkları bir İrlanda meyhanesi (=irish pub=ayriş pab) ziyareti vardı.Bu amaçla 1,Merrion Row adresindeki Foley’s Bar’ı tercih ettik.


IMG_1786_zpsbn6wxe6s.jpg



IMG_1785_zpscdhjpbiu.jpg



IMG_1784_zpsdr4ecudc.jpg



Foley’s Bar’dan görünümler


Pub kelimesi herkese açık yer anlamına gelen “public house” kelimesinden türemiştir.Orta Çağ’da zenginlerin gittiği barlar özel üyelik gerektirdiğinden işçiler ve orta kesimden gelen halk,herhangibir ön koşulu olmayan bu yerleri tercih ederlermiş.Dolayısıyla zaman içinde halk kültürü ile yoğrulmuş bir irish pub geleneği ortaya çıkmış.Taş duvarlar,ağaçtan yapılmış masa ve sandalyeler,şömine,loş bir ortam,hafif bir müzik,dart oyunu ve son olarak da rugby ya da futbol maçlarının izlenebildiği dev bir ekran bu mekanların olmazsa olmazı imiş.19. Yüzyıl başlarında baskıcı İngilizler buraları yasa dışı mekanlar olarak ilan etmişlerse de İrlandalılar’ın içindeki bağımsızlık ateşinin de etkisiyle publar daha da gelişerek muhaliflerin toplandığı ve hükümdarları eleştirdiği hatta isyanları başlattıkları yerler haline dönüşmüşler.



20150924_211921_zpskgjvep0w.jpg



Barda satılan bu tişörtteki yazı hoşuma gitti. :smiley:
 

Artık İrlanda'nın meşhur siyah birası Guinness(=Gines)’i tatma zamanı gelmişti.Ancak bundan önce bira tarihine kısaca göz atacak olursak dünyamızda biranın tarihinin yaklaşık 4.000 yıl öncesine dayandığını görürüz.Buradan yaklaşık yüz yetmiş üç yıl öncesine kadar devam eden uzun süre zarfında çeşitli şekillerde üretilen biraların tamamı üst fermantasyon yoluyla üretimiş Ale tipi biralar idi.Bunların en belirgin özelliği hem mayalanma süreci hem de saklama koşulları açısından uygun ısıya gereksinim duymalarıdır.1842 yılında ise bir çek vatandaşı olan Joseph Groll’un Plzen(=Pilsen) şehrinde kurduğu fabrikada raslantı sonucu Lager denilen sarışın birayı üretmesi sonucu uzun yıllar boyunca kızıl ve esmer biraların tekelinde olan bira dünyası ikinci çeşidine kavuşmuştur.Anlamı depolamak olan Lager tipi biralar Ale tipi biralara göre hem daha uzun ömürlü hem de daha kolay saklanma özelliğine sahiptirler.

Guinness birasının yapımı için için su(=water),arpa(=barley), maya (=yeast) ve şerbetçiotu (=hops) kullanılmaktadır.Bu biranın kendine özgü siyah rengini arpanın kavrulma yöntemi veriyormuş ve biranın imalatında karbondioksit yerine nitrojen gazı kullanılıyormuş. Karbondioksit gazına göre daha düşük çözünürlüğe sahip olan nitrojen,biranın köpüklenmeden yüksek basınçla yapılmasına olanak sağlıyor ve bardağa döküldüğünde ise serbest kalan nitrojen molekülleri biranın kaymak gibi kıvamlı köpüğünü oluşturuyor. İşin püf noktası ise bu birayı bardağa dökerken önce bardağın dörtte üçünü doldurmak,biraz bekledikten sonra kalanını doldurmak ve sonrasında iki dakika daha beklemekte imiş.Böylece nitrojen molekülleri tamamen çözündüğünden içimi kolay ve tadı harika bir bardak siyah biranız oluyor.Zaten Guinness firması da bu bekleme süresini, “bekleyenler iyi şeylere sahip olurlar”(=good things come to those who wait) sloganıyla reklamlarında vurgulamaktadır.


20150924_215449_zpsdaadntb2.jpg


Guinness Birası


Yapmaya vakit bulamadık ancak Dublin'e gelen turistlerin bir numaralı aktivitesi Aziz Patrik Katedrali'nden bir kilometre ilerideki Guinness Storehouse binasını gezmektir.1759 yılında kurucusu Arthur Guinness tarafından St. James’s Gate Brewery (=bira fabrikası) olarak dokuz bin yıllığına aylık 45 sterlin karşılığı kiralanmış olan bu bina, 2000 yılından beri müze olarak kullanılmaktadır. Her gün 09.30–17 arası ziyarete açık ve giriş bileti,bir içki dahil 18€ olan bu fabrikada yaklaşık bir saat kadar süren gezi sonunda bina içindeki Gravity Bar‘da Dublin manzarası eşliğinde giriş biletinize karşılık hediye edilen Guinness biranızı içebilirsiniz.İnternette okuduğuma göre önünde uzun kuyruklar oluşan bu yer için önceden web sitesi üzerinden bilet alınması tavsiye edilmektedir.
 



İkinci gecemizde karnımızı doyurmak için ekonomik bir yer olması nedeniyle Anglesa Street,7 adresindeki Moğol Barbeküsü Restoranı (=The Mongolian Barbeque Restaurant’nı tercih ettik.Moğol barbeküsü konseptinde yemeğin basit hazırlanış biçimi ve beş duyu organına hitap etmesi yatar.Restoranın bir köşesinde pişmemiş et ve deniz ürünleri, sebze,sos ve baharatların sergilendiği bir bölüm ile bunun yanında yer alan daire şeklinde bir ızgara bulunur.
Müşteriler,yiyecek barından kendi zevk ve tercihlerine göre hazırladıkları karışımı ızgarada görevli şefe pişirilmek üzere teslim ederler ve yemeğin hazırlanışını izlerler. Bu restoranda sınırsız yemek menüsü için kişi başına 15€ ödedik ve çok keyif aldık.


IMG_1788_zps565gmswt.jpg


IMG_1789_zpsxgcnplg4.jpg


20150924_231026_zpsjvrlob9e.jpg


20150924_231041_zpsys55rggf.jpg


Sağlıklı bir şekilde pişen sınırsız et ve yanında sunulan buharda pişirilmiş pirinç pilavından oluşan yemeği sevdik.
 

Gezimizin üçüncü sabahı erkenden yaptığımız kahvaltı sonrası yola çıkarak 52 kilometre ilerideki Wicklow Dağı Ulusal Parkı’na doğru yola çıktık.Bu park 1991 yılında kurulmuş olup doğa yürüyüşü meraklıları için Wicklow dağları özellikle bahar ve yaz aylarında iyi bir seçenek imiş. 1980 yılında oluşturulan Wicklow yolu,Dublin’in güney banliyösü Rathfarnham’da başlayıp 127 kilometre ilerideki Carlow köyünde biter ve yaklaşık 5-6 günde geçilebilen bir doğal yürüyüş parkurudur.

İki gölü olan vadi anlamına gelen Glendalough(=Glendalo) vadisi, çarpıcı tabiat görünümü ve manastırı ile bu bölgenin ve İrlanda’nın en çok turist çeken yeri imiş. Mel Gibson,Braveheart filminin bazı bölümlerini Glendalough’ta çekmiş.Üç kilometre uzunluğundaki vadi boyunca bir çok ilginç yer yanı sıra tam 32 tane yürüyüş parkuru bulunduğundan kasabaya gelince yapılacak ilk iş Ziyaretçi Merkezi (=Visitor center)’ne gitmek ve gezmek istediğiniz bölge hakkında ayrıntılı parkur bilgileri ve broşürleri edinmektir.Biz kısa ve kolay bir parkur olan 6 kilometre uzunluğundaki Green Road(=yeşil yol)’u tercih ettik.Yaklaşık üç yüz metre sonra etrafında bir sürü insanın dolaştığı,6. yüzyılda inşa edilmiş Aziz Kevin Manastırı’na vardık.


IMG_1804_zps3psllxeh.jpg



IMG_1796_zpskex6kp06.jpg



IMG_1802_zpsldqm2xpw.jpg



IMG_1800_zpsf0th3vbd.jpg



IMG_1805_zpseiydtdby.jpg


Aziz Kevin Manastırı



Bu manastırın kuleleri, kışın kardan zarar görüp de yıkılmasın diye yuvarlak inşa edilmişler.Kulelerden manastırın üzerindeki kule daha önce yapılmışsa da ağaçlar nedeniyle burayı ziyarete gelenler tarafından uzaktan fark edilemez hale gelince tek başına ve daha uzun olan ikinci kule inşa edilmiş.Granit serpiştirilmiş mika-kayrak taşı kullanılarak inşa edilen bu ince kule,3,5 metre çapında ve yaklaşık 30 metre yüksekliğinde imiş.Konik biçimli çatı ise orijinal taşlar kullanılarak 1876 yılında yeniden inşa edilmiş.Kulenin uzaktan fark edilme dışındaki görevleri ise alt kısımlarının dükkan olarak kullanılması ve saldırı zamanlarında bir sığınma yeri olarak kullanılması imiş.
 

Sık orman dokusu içindeki yürüyüşümüze devam edip üçüncü kilometrede bulunan Üst Göl(=Upper Lake)’e ulaştık.

IMG_1811_zps9pihymtw.jpg

Yeşil Yol’u çevreleyen sık orman dokusu


IMG_1813_zps7ybeqioh.jpg


IMG_1812_zpsxjalez9d.jpg


Üst Göl(=Upper Lake).Ben burayı insana huzur veren Artvin-Borçka'daki Kara Göl'e benzettim.
 

Burada küçük bir dinlenme tesisi yapılmıştı.Buraya sepetleri ile gelen ziyaretçiler bu tesisin masalarında piknik yapıyorlardı.Biz de bu güzel manzara eşliğinde birer kahve içerken dondurmalı muffin(=mafin) götürdük.Muffin bir ingiliz tatlısıdır ve kekten farklı olarak daha yoğun,daha az tatlı ve biraz da şekilsizdir.Doğrusu sade kahve ile çok iyi gitti.


IMG_1819_zps1dyrgnit.jpg


Dondurmalı muffin


Bu küçük moladan sonra yaklaşık bir kilometre daha yürüyerek Alt Göl (=Lower Lake)’e geldik.



IMG_1816_zpsnsxew7jo.jpg



IMG_1815_zpshiueodrz.jpg



IMG_1821_zpsszpuxv9l.jpg



Alt Göl(=Lower Lake)



Bundan sonra yaklaşık iki kilometre kadar süren dönüş yolumuzda geyiklerin yanından geçerek ve bu güzel havayı ciğerlerimize doldurarak aracımızın yanına döndük.



IMG_1823_zpswvba4pku.jpg


IMG_1822_zpsfgl4cvq0.jpg


IMG_1818_zpsqjumevk5.jpg


Yeşil Yol’da dönüş rotasından kareler
 

Glendalough’tan 29 kilometre sonra Wicklow Dağı eteklerinde kurulu Enniskery Kasabası’nda bulunan Powerscourt Malikanesi ve muhteşem bahçelerine ulaştık.Sadece 1800 kişinin yaşadığı bu protestan kasabası’nda bulunan Powerscourt şelalesi ise 121 metrelik yüksekliği ile İrlanda’nın en büyüğüdür.Burası yüzlerce yıllık ağaçları ve doğal yaşam ortasında piknik yapmak için ideal bir bölgedir.Palladian mimari stilinde yapılmış olan Powerscourt Malikanesi,19 hektarlık bir alana yayılmış olup gerek ev gerekse İtalyan ve Japon peyzajlı bahçeleri ve şelalesi ile muazzam bir yerdir.

IMG_1848_zps1hb6yrbi.jpg


IMG_1847_zpslpdjzbpc.jpg


Powerscourt Malikanesi ön görünümü


IMG_1827_zpsv807xamq.jpg


IMG_1840_zps6cubjdm9.jpg


Malikanenin arka görünümü
 



Powerscourt Malikanesi,aslında bir 13. yüzyıl kalesi olup alman mimar Richard Cassels tarafından 1731-1741 arasında yapılan çalışmalar sonucu malikaneye dönüştürülmüştür.1974 yılında önemli bir kısmı yanan ev, 1996 yılında restore edilerek bugünkü konumuna getirilmiştir.Malikanenin günümüzdeki sahipleri Slazenger spor ürünleri firmasının sahibi olan ailedir.


IMG_1839_zpsx1bughmx.jpg



IMG_1841_zpskukydcjr.jpg



IMG_1828_zpsno19p3mq.jpg



IMG_1826_zpsbce7yxap.jpg



İtalyan Terası
 

Malikanenin bahçeleri,National Geographic tarafından hazırlanan dünyanın en iyi bahçeleri sıralamasında Fransa’da Versay Şatosu ve İngiltere’de kraliyet bahçelerinin ardından üçüncü sırayı almıştır. Günümüzden yaklaşık 150 yıl önce ünlü mimarlar tarafından vahşi doğanın kıyısında İrlanda’nın en görkemli manzarasını yaratmak amacıyla hazırlanan bu bahçeler tek kelime ile muhteşemdi.


IMG_1825_zpsiyzyrmmk.jpg


IMG_1829_zpsb975imp4.jpg


IMG_1835_zpsumelmhcb.jpg



IMG_1830_zpsaatdfeam.jpg


Kanatlı atların süslediği havuz(=Triton Gölü)



IMG_1838_zps0exybtoc.jpg


Triton Gölü’nün başından malikanenin görünümü
 

İtalyan tasarımının,bahçelerin tarzı üzerinde büyük etkisi olmuştur.Bu etkiyi,İtalyan Teras’ından Triton Gölü’ne giden zarif taş merdiven ya da bu göle bakan muhteşem kanatlı iki atın süslediği yolda yürürken hissedersiniz.Kule Vadisi, ağaçları ve orman güllerinin muhteşem çeşitliliği ile mükemmel bir yürüyüş yolu sunmaktadır.


IMG_1843_zpswok1nybs.jpg
IMG_1842_zps3lnuif2q.jpg


İtalyan Bahçesi



IMG_1837_zpswknhrxty.jpg



IMG_1836_zpsjybsfcl3.jpg



Japon Bahçeleri’nde ise Japon akçaağaç ve çiçekleri ile bezenmiş köprüler ve su havuzları bulunmaktadır.
 

IMG_1831_zpsgthvzbbe.jpg




IMG_1832_zps1g7h3dio.jpg



Malikanenin evcil hayvanlarına ait mezarlık(=Pet cemetery)



IMG_1833_zpsunpi2or2.jpg



Yunuslar Havuzu(=Dolphins pond)

Malikanede ayrıca sahiplerine ait evcil hayvanların gömülü olduğu bir pet mezarlığı,bir golf sahası ile bir de beş yıldızlı otel bulunmaktadır ki gecelik fiyatları 300 ile 3.000€ arasında değişen bu odalarda kalmak için çok önceden rezervasyon gerekiyormuş.
Bir yanda muhteşem bahçeler bir yanda özenle korunmuş bir tabiat olunca sinema yapımcıları da bu doğal platodan yararlanmışlar ve Monte Kristo Kontu,Kral Arthur,Tudors ve Camelot gibi film ve diziler burada çekilmiş.
Giriş ücreti kişi başı 8.5€ olan malikanede beş kişi aile indirimi yaptırıp 20€ ödeyerek gezdik.Gezinin sonunda Terrace Cafe’de bu güzel manzara eşliğinde bir keyif çayı molası vermenizi öneririm.
 

Powerscourt Malikanesi sonrasında kat ettiğimiz sekiz kilometrelik yol ile 32.000 nüfuslu Bray Kasabası’na vardık.Burası son derece gelişmiş bir sahil kasabası.Bunun nedeni ise başkent Dublin’e sadece yirmi kilometre mesafede olmasıdır.Burada,İrlanda’nın en önemli film stüdyoları olan ve ve günümüzde Tudors dizisine ev sahipliği yapan Ardmore Stüdyoları, Herbert Road adresinde bulunmaktadır.Bray Kasabası’nda ayrıca Lonely Planet tarafından dünyanın en iyi İrlanda pabı seçilen Harbour Bar da bulunmaktadır.


IMG_1856_zpssqadtyh5.jpg


20150925_213029_zpso307nx0w.jpg


IMG_1857_zpsx28vueek.jpg


Harbour Bar’dan kareler


1832 yılında kurulan ve uzun yıllar ünlü aktör Peter O’Toole ve ailesi tarafından işletilen bu mekan ve aynı zamanda Colinn Farrell, Brendan Gleeson ve Sinead O’Connor gibi ünlülerin uğrak yeri imiş. Barın her zevke hitap eden dört farklı bölümü bulunuyormuş.Geleneksel müzik için eski ana bar bölümü,hint müzikleri için arka salon ve konservatuar son olarak da sakince demlenmek için kapalı mekan(=snug) bölümü tercih ediliyormuş.Kısacası bu bar,şehir merkezlerindeki steril atmosferli modern barlar ile kıyaslanınca daha özgün sayılabilecek bir irish pub hissi verdiği için birinci seçilmiş.


IMG_1862_zpsnbuspqls.jpg


Harbour Bar’da bira potburisi.Smithwick’s Ruby Red ale-Guinness-Erdinger


Ortam gayet iyiydi ancak vakit akşam üzeri olunca bizden başka kimse yoktu.:(Hal böyle olunca biz de birer kaşarlı tost ve biradan oluşan menüye 40€ ödeyerek bir irish pub deneyimi daha yaşamış olduk.
 



Bray’den 12 kilometre sonra Dublin Körfezi'ne inip Dun Laoghaire'in gezinti yolunu geçerek İrlanda'nın simge yazarı James Joyce'un Sandycove'daki kulesine(=James Joyce Tower) ulaştık.Bu kule aslında 12 metre yükseklik ve 2.5 metre enindeki duvarlara sahip bir sahil koruma kulesi olup Napolyon’un İrlanda’yı işgal etme olasılığına karşı 1804 yılında bu sahillerde yapılmış yirmi altı kuleden birisidir.Yüz yıl süre ile askeri amaçla görev yapmış 1904 yılında ise askeri açıdan bir anlamı kalmadığına karar verilerek yıllık 8 sterlin karşılığı kiralanmaya başlamıştır.Buranın ilk kiracısı bir şair ve tıp öğrencisi olan Oliver Gogarty arkadaşı,22 yaşındaki James Joyce’u yanında kalması için davet eder. Joyce burada kısa bir süre kaldıktan sonra edebi kariyerine Avrupa’da devam etmek amacıyla bir akşam kuleden ayrılır ve bir daha geri dönmez.Gogarty ise burada uzun yıllar kiracı olarak kalmayı sürdürür. Yazarın 1922’de yayımlanan ünlü ve ağır romanı Ulysses’in birinci bölümü bu kulede bulunan dostları ile olan ilişkilerini yansıttığı için bu kule zaman içinde James Joyce hayranlarının mutlaka ziyaret ettikleri bir anıt haline dönüşmüştür.1954 yılında kuleyi satın alan mimar Michael Scott arkadaşlarının desteği ve ünlü yapımcı John Huston’ın maddi katkıları ile bu kule 1962 yılında James Joyce Kulesi olarak hizmete açılmış. Ziyaretçilerin kulenin tepesine çıkıp James Joyce’a ilham veren Dublin Körfezi’ni seyretmeleri bir ritüel halini almıştır.Giriş ücreti alınmayan kuleyi her gün 10-18 arasında gezmek mümkünmüş.


IMG_1850_zpsnnxbinba.jpg


IMG_1854_zpslkljnxr6.jpg


James Joyce Müzesi



IMG_1851_zpszvjeotwv.jpg



James Joyce Kulesi'nden İrlanda Denizi ve Dublin Körfezi manzarası



IMG_1855_zpsyoqmpgfd.jpg



Sandycove’da İrlanda Denizi’nden bariz bir gel-git görünümü
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,851
Mesajlar
1,524,631
Kayıtlı Üye Sayımız
166,647
Kaydolan Son Üyemiz
Pw250

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst