16 Temmuz 2016
Sabah kalktık, kahvaltı ettik, çamaşır yıkadık, çamaşırları yolda arabanın içinde kurutacağız. Hareket ettik, saat 10.30 şimdi askerler pasaportlarımızı aldılar, kayıt ediyorlar. Geceyi güvenli rahat geçirdik askeri bölge içinde, buradan ayrılıyoruz, kapıyı açıyorlar ve çıktık, yeni bir gün geçirmek için yola çıkıyoruz. Kalaikhum'a geldik Khorog 240km. Bir binanın önünde resim çekiyordum, bir asker yasak olduğunu işaret etti, Utku'yu bekliyoruz telefona kontur yüklemeye çalışıyor, duyduğumuza göre memleketimiz de karışmış, doğrusunu pek bilmiyoruz, ona da üzüldük. Kontur işi tamam, şehir çıkışında dizel bulduk, yakıt alıyoruz. Bundan sonra Medrese (МАДРАСА). Tabelada Khorog 240 km diye yazıyor, yani burada dizel aldığımız yerde" Kalaikuhm" da. Alışveriş için geri dönüyoruz, şehir Obikhumbou ve Panj nehirlerinin birleştiği yerde, Panj koyu çimento renginde akıyor. Markete geldik, acayip büyük, dere kenarında bir restoran a girdik, motosikletli bir grupta yemek yiyor. Bizde çorba, köfte, salata söyledik. Ne eti olduğunu anlayamadık. Neyse çorbalar geldi, ben köftelerde 1 tanesini yedim, diğerlerini yiyemedim, çayımızı içtik. Aaaa....şimdi gördüm, bu çoşkulu turkuaz renkli sular sanırım dağlardan geliyor. Çamaşır yıkadığımız sular burada hemen yanı başımızdaki köprünün altından Panj nehri ile birleşiyor ve suyun rengi değişiyor, canım turkuaz renk kil rengine dönüp gidiyor. Şimdi biz artık Panj nehrini takip edeceğiz ve yemekten kalkıyoruz. Motor ve bisikletlileri geçtik, şimdi bizi kontrol noktasında durdurdular, Arif pasaportları aldı gitti, bir poliste bizimle sohbet etti. Türkiye’nin karıştıdığını söylüyorlar. Bizde bilmiyoruz dedik nitekim onlar bizden daha iyi, televizyondan duymuşlar. Saat şu an 12.46, karşımız Afganistan, Panj nehri sınır. Kevron'a geldik, şu an Panj nehrinin hemen kıyısındayız, hatta Arif ayaklarını soktu geldi. Ben kahve suyu koydum, kahvemi sigaramı içeyim öyle giderim. Çok güzel bir ağacın altındayız, dibimizde Panj, karşımız Afganistan, burada yüzen çocuklar da var, bizi görünce sudan çıktılar. Utku kullanıyor, devam ediyoruz, Toeman'a geldik. Neyse yol biraz düzeldi gibi. Epey Utku kullandı, hem de çok bozuk yollarda, şimdi Arif geçti, su aldık, güzel güzel giderken uzun bir tır işaretle yol kapalı dedi . Arif arabadan indi bakmaya gitti. Bu arada çok rüzgâr esmeye başladı. Bakalım Arif gelince ne diyecek, saat 16.50. Bu gün ancak 100 km geldik, yollar anlatılacak gibi değil, çok bozuk. Bir kamyon bozulmuş yolu kapatmış, o yüzden bekliyoruz, yolun açılması lazım. Tırların önüne geçtik, bakalım ne zaman yol açılacak. Evet, yol açıldı 17.53 gidiyoruz. Bir polis memurunu aldık, onu epey getirdik, arama noktasında işaret etti, selam durdular ve orada indi, bizde transit geçtik. Akşam oluyor, kamp yeri bakarken kırımızı cipli bir çift bize işaret ediyorlar, ben bir ihtiyaçları var diye düşündüm, fakat yanlarına çağırıyorlarmış. İsviçreli bir çift, pek sevimliler, Utku İngilizce konuşup duruyor. Bizde burada kalmaya karar verdik, geceyi birlikte geçireceğiz. Bu arada askerler geldi, kalmamıza önce yasak dediler biraz konuşunca izin verdiler, gittiler. Ara vereyim, yemek hazırlayım....yemek yedik, komşularımızı da davet ettik, yediklerini söylediler, fakat ben birer tabak bulgur pilavı verdim, yediler, çekirdek ikram ettim. Otururken başka askerler geldi, onlarda önce yasak dediler, izin aldığımızı söyleyince tamam deyip gittiler. Saat 10.30 gibi yattık, ben uyuyamadım, tam dalıyorum saat 02.00 gibi yine üç asker geldi, Utku konuştu gittiler, benim yine uykum kaçtı, neyse zar zor uyudum. Sabah saat 07.00 kahvaltı ettik, toparlandık gidiyoruz, İsviçreliler de toparlanıyor.