2010 Yazı'da Böyle Geçti...

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Bolu'ya 86 km. uzaklıktaki Karagöl 1650 metre yüksekte, Aladağların tepesinde küçük, fakat çok derin bir göl.. Bu şirin göl heyelan sonucu oluşmuş.. Çevresinde yaban gülleri ve çiçek açmış alıç ağaçları gözalıyor. Tesisler bakımsız.. Nerdeyse haziranın 20 si olduğu halde hiç bir hazırlık, bir hareket yok. Her taraf diz boyu otla kaplı.. Oysa burayı, çok alternatifli bir tatil yeri olarak anlatıyor, görevli.. Bu arada da elimize tutuşturduğu broşürde fiyatlar uçmuş.. Bir fiyatlara bakıyoruz.. bir çevreye..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
Pikniğe gelmiş bir aile ile tanışıyor, çaylarını içiyoruz.. İşin ilginç yönü; bu dağ başında karşılaştığımız hanımın adaşım olması..
Folklorla ilgilendiğini belirten Murat Gül Beyefendi ve oğlu İbrahim bize, Ankara yöresinden örnekler sergilediler..
[attachment=5]

 

[mseref]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Gezi anılarınızı dikkatle ve heyecanla izlemelteyiz...Saygılarımızla..

Birgül-Şeref

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Birgül Hanım-Şeref Bey,

İlginize sonsuz teşekkürler..
Selam ve sevgiler..

Ülker&Yavuz

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Kıbrıscık yolu, yeşillikler içinde, kah 1600-1700 metre yüksekliklere çıkarak, kah derelerle aynı seviyeye inerek ilerliyor.. Küçük köylerin içinden geçiyor, ara sıra..
[attachment=1]
[attachment=2]
Ve ilerden Kıbrıscık görünüyor.. Ülkemizin çok fazla gidilmeyen, belki çok kimse tarafından bilinmeyen bir yöresini tanımak, tanıtmak çok güzel..
[attachment=3]
[attachment=4]
Aladağların üzerine kurulmuş, mahzun, kendi halinde bir ilçe Kıbrıscık..
[attachment=5]

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Kıbrıscık'ın tarihi M.S.100 yıllarına dayanmaktadır. Adını kutsal su anlamına gelen 'Kyberis' ten (şimdiki Aladağ Çayı) aldığı sanılmaktadır.
Evlerin çoğu orijinal yapısında.
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]

Kıbrıscık, Bolu'nun ilçesi olmasına, yani Karadeniz Bölgesinde olmasına karşın kara iklimi hüküm sürmekte, pirinç yetiştirilmektedir.
Turizm hareketi olarak 'Köroğlu Dağ Evleri' var, sadece..
[attachment=5]
Bugünün olmazsa olmazı olan bir internet kafesi bile bulunmayan bu ıssız ilçede gençlere cazip gelecek hiç bir şey yok, maalesef..

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Kıbrıscık'ı geride bırakıp, Ankara'ya doğru yola çıktık..
Ankara'da kaldığımız üç gün içinde, 'Gene güneye mi insek?' 'Yok.. yok.. Batıya, Egeye gidelim..' derken, kendimizi Çankırı yolunda bulduk, bu kez..
Ankara'da her akşam bizimle olan yağmur, Çankırı'da da şimşek ve gökgürültüsüyle birlikte yanımızdaydı, gene.. Bütün bir öğleden sonra ve gece boyunca yağdı.. yağdı..
[attachment=1]

Ertesi gün yola devam dedik.. Ilgaz'a yaklaşırken Sakaeli Köyü yakınlarında 'Kaya Mezarları' tabelasını gördük ve sola tepeye tırmandık.. Yukarıda bir çöplük ve pislik (!) karşıladı, bizi.. İlgisizlik ve ihmal..
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]
Tanıtım tabelası bile bu durumdaydı..

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Ilgaz Dağlarının yeşilliği ve güzelliği anlatılmaz.. Çamlar genç ve sağlıklı.. Aynı kalıptan çıkmış gibi..
[attachment=1]
[attachment=2]
Ilgaz Dağları sayılı kayak merkezlerinden.. Ilgaz ilçesi ise buralaın gölgesinde silik kalmış..
[attachment=3]
Ilgazlı hanımlar, yaptıkları elişlerini bir merkezde toplayıp satıyor, aile bütçesine katkı sağlıyorlar, böylece..
[attachment=4]
[attachment=5]

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

[attachment=1]
Ilgazlarda, su ikmali için bir çeşme başında durduk.. Bizden başka kimseler yok.. Ben yemek yapmak için sebzelerimi ayıklarken Yavuz da karavanı yıkamaya başladı.. Çankırı'daki yağmur sonrası epey çamurlanmıştı, çünkü.. Bu arada üç araçlık bir düğün konvoyu geldi, çeşme başına.. Gelinin dışındaki herkes su içmeye koştu. Otomobillerden birinden inen gayet şık giyimli, orta yaşlı bey (sonradan damadın babası olduğunu öğrendik), nereden gelip, nereye gittiğimizi, nereli olduğumuzu falan sorguladıktan sonra Yavuz'a;
-Bu turist şeysi senin mi?
Yavuz, şöyle bir etrafına bakındı, yıkamaya devam ederek;
-Benim..
Bey, bu kez daha yaklaşarak, (alaturka tuvalette oturur şekilde) çömeldi ve sorularına devam etti..
-Naapıyorsun, bununla?
-Geziyorum..
Ne iş yaptığımızı, emekli olup olmadığımızı, çocuk durumumuzu falan da ankete dahil ettikten sonra;
-Ooohh.. İşin iş valla.. Devletten parayı alıyosun.. Bu turist şeysine de binmişsin.. Yaşıyosun valla..
dedi. Neyse ki konvoydan aceleci sesler yükselince, gitmek zorunda kaldı..
Bize de dakikalarca gülmek kaldı, ardından.. Ara sıra, 'Yaa.. şu turist şeysine binelim de biraz yaşayalım' diyoruz..

Neyse biz gezimize dönelim, gene..
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]

Yol kenarında bir anıt.. Kitabeyi okuduğumuzda 'Halime Çavuş' olduğunu anlıyoruz. Kahraman kadınlarımızdan biri..
[attachment=5]

 

[güngör]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Yazınızın sürekliliğini bozmaktan çekinirim ancak gözlem ve paylaşımınız çok güzel.
Kendi yolculuğunda yanına su almayı düşünemeyecek konumdaki insanların donanımlı araca bakışını
ve benzetmeleri oldukça ilginç, turist şeysi
Levent

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Veee..
[attachment=1]
dayız.. Önceki iki gelişimizde aşırı sıcak nedeniyle geçip gittiğimiz Kastamonu'yu gezme fırsatı yakaladık, bu kez..
eski bir yerleşim yeri olmasına karşın; düşündüğümüzden hareketli ve modern bulduk, burayı.. Caddeler, sokaklar tertemiz..
Sahildeki Cide, İnebolu, Abana gibi ilçeleriyle turizmle tanışmış olan kent, şimdi kendisi turizme açılma çabasında. Burada da Safranbolu ve Beypazarı'nda olduğu gibi pek çok konak var..
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]

 

[derindeniz1]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Çok güzel fotoğraflar, yeterli donanıma sahip olduğumuzda Ülkemizin gezilip görülesi daha çok yeri varmış.

Fotoğraflar eklendikçe biz de keyifle izleyeceğiz.

Selamlar, sevgiler.

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Çandaroğlu İsmail Bey Külliyesi, Kastamonu'nun sayılı tarihi yerlerinden biri..
[attachment=1]
[attachment=2]

Kent, ortasından geçen dereyle ikiye ayrılmış..
[attachment=3]
Kale yolunda kurulan tezgahlarda yerel dokuma, taş baskı örtüler, hediyelik
eşyalar satılıyor. Çekme helva , tadına bakılması gerekli bir tatlısı, Kastamonu'nun..
Ünlü sarımsağı ise Çin sarımsağına yenik düşmüş..
[attachment=4]
[attachment=5]

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Sn. derindeniz1,

Elimizden geldiğince izlenimlerimizi paylaşmaya çalışıyoruz..
İlginize teşekkürler..

Selamlar...

 

[yugun]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Sn Egeli
Paylaşımlar için teşekkürler,
Gerçekten harika.
Çiğ böreğe de değinmeden edemeyeceğim, Çok lezzetli görünüyor doğrusu.
Selamlar

 

[egeli]

Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...

Küre Dağlarında yeşilin her tonunu görmek mümkün.. Yer yer rengarenk çiçekler..
[attachment=1]
[attachment=2]

Küre, 1500 metre yükseklikte kurulmuş, Kastamonu'ya 60 km. uzaklıkta bir ilçe.. Bakır madeniyle biliniyor.
3 km. uzaklıkta bir şelale ve bir kanyon olduğunu bazı yayınlardan öğrenmiştik. Fakat sorduğumuzda, bu konuda bir bilgi alamadığımız gibi, yönlendirici bir tabela falan da
göremedik.

Küre'den 30 km. sonra denize ve İnebolu'ya ulaştık. İki yıl önce bıraktığımız gibi, deli deli esen bir rüzgar ve hırsla kıyıyı döven dalgalar karşıladı, bizi.. Sanki aradan iki yıl
geçmemiş de, dün gidip..bugün dönmüşüz, gibi..

[attachment=3]
İlk günkü manzaramız buydu..
[attachment=4]
[attachment=5]