Ynt: Trekking Sevenlerin Tanışma Platformu
Herkese merhaba,ismim selçuk,41 yaşındayım,uzun yıllardır yurt dışında yaşıyordum.Sanırım insan i kamil olma yaşına ulaştığım gün,geriye dönüp baktığımda,ipleri başkasının elinde olan bir kukla gibi,başkalarını eglendirmek,onlardan alkış almak için kendimi heba etmişim.Farkına vardığım belkide en önemli şey o yaşa kadar doğa yı hep kendime benzetmeye çalıştığımı anlamam oldu.Oysa doğanında yapmadığı her şeyi yapıyordum.Her şeyi erteliyordum mesela,haftaya,seneye,sonra,birazdan,bakarız en çok kullandığım kelimeler olmuş.Ve geriye dönüp baktığımda 40 yılımı 40 dakikaya sıgdırdığımı farkettim.
Hayret değilmi !! hep aynı yaşamışım.Aynı şeyler aynı günler,aynı yemekler,aynı arkadaşlar,aynı geyikler,aynı ülkeler,aynı tatil yerleri,aynı denizler hep aynı yani.Bir hapishane yani.Her günü aynı olan bir hapishane.
Belkide bu kabugu kırmamda etken olan en önemli olan şey gerçekten iyi bir okur olmam.İlkokuldan başlayan okumaya olan derim sevgim ve hürmetim.iş hayatının uzun yalnızlık gecelerinde binlerce kitap okumam.(Dürüstçe),(Yine hep aynı tekrar,kitap okumak için bile.Ne garip ironi değilmi)Ve belkide bu kitap dünyası her geçen gün yeni bir kapı ,yeni bir heyecan,merak duygumu kamçılamış benim,sabırlı olmama en büyük vesile olmuş.
Sonra bir gece garip bir şey oldu,sabaha dogru uyandım,ne yapıyorum burada dedim.Tatar çölünün roman kahramanı Giovanni Drago gibi olmuşum.Uyandığımı anladım o an.İnanılmaz bir yaşam sevinci duydum içimde ve bir an önce her şeyi yani geçmişime ait topu topu 40 dakikamı geride bırakmaya karar verdim.
Sabah bavulumu topluyordum,bir yandanda bugün mutlaka uçak bulmam gerekiyor diyordum kendi kendime ,arkadaşlarımı aradım ,hayallerimin peşinden gidiyorum dedim.Kimse takmadı beni yakın bir arkadaşım dışında.O gün inanılmaz biçimde ilişiklerimi kestim.eşyalarımı dağıtılmak üzere emanet verdim telefonla bazıları ile helalleştim.gece 23.00 da hava alanına geldim sabah 5.15 uçagına kadar birisi gelip beni döndürecek diye stres içinde bekledim.Oysa herkes kısa bir tati yapıp dönecegimi düşünüyormuş.
1 senedir izmirin bir ilçesinde kendi evimde ,tırnaklarımla hayata tutunmaya kaybettiklerimi geri kazanmaya çalışıyorum.Çünki daha önce hayatın ne anlama geldiğini ne yazıkki bilmiyormuşum.
Önce siz yeni arkadaşlarıma,sosyoloji,antropoloji ve siyaset bilimi özel ilgi alanlarım,dünya edebiyatı ,tarih, ve güzel sanatlar hakkında her zaman zevkle sohbet edebiliriz.Yürümek isterseniz,fizan a kadar giderim.Ve bilmediğim ama ögrenmek istediğim tüm doğa aktivitelerine katılmak isterim.
Şimdi eski arkadaşlarıma ,beni sevdiğinizi ve geri istediğinizi biliyorum.Ege deyim ve size bir ege hikayesini anlatayım.Eski çaglarda buralar hep şehir devletleri ile doluydu ,bunu bilirsiniz elbet.Bu devletler sık sık birbirleriyle savaşırlar,zaman zaman çıkarları doğrultusunda birleşirler ve egenin binlerce adası üzerindeki adalara yağma akınları düzenlerlerdi.Bu devletler küçük, savaşacakları devlet büyük olabirdi.Bu sebeble 10 yaşına kadar çocuklar,oyun çocukları,gençler, zorla analarından koparılır.gemilere doldurulur,ellerine birer kılıç veriler adalara savaşmaya yollanırdı.Gemi komutanı geceleyin sessizce adanın gizli bir koyuna yaklaşır,tüm çocuklar gemiden indirilir ve asıl savaşcılara tarafından yüksekce bir tepeye çıkarılırdı.Buradan gemi komutanınca gemi tutuşturulur.yakamozla birlikte çıra gibi yanan gemileri seyrederdi çocuklar göz yaşları içinde.Mesaj açıktır.Ya savaşacak kazanacak düşman gemilerini ele geçirip geri döneceksiniz,yada burada ölüp gideceksiniz.
Gemileri yakmak deyimi buradan gelir.Ne alakası var diyebilirsiniz belki konumuzla.kısaca şöyle diyorum.
GEMİLERİMİ YAKTIM.
Saygılarımla