Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1,172
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 196,747
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

edebiyatçı' Alıntı:
2004 yılında eşimle beraber arabamızla Balkanlar ve Avrupa'da 18 ülkeyi kapsayan bir gezi gerçekleştirdik.Venedik'e de bu gezi sırasında gitmiştik. Daha sonra da çeşitli zamanlarda farklı ülkelere gezilerimiz oldu.Genelde bir gittiğimiz yere bir daha gitmemeye çalışıyoruz.Memur maaşı ile zaten senede bir ya da iki defa geziye çıkabiliyoruz. Onda da farklı bir kültür görelim istiyoruz. Ama Venedik fotoğraflarınızı görünce içimde yeniden gitme isteği doğdu. Hatta o kadar güzel fotoğraflamışsınız ki gördüğüm yer bu kadar mı güzeldi yoksa ben yanlışlıkla başka bir ülkeye mi gitmişim diye terddüt ettim :smiley:Sizi takip ettikçe eşime şuraya da gidelim, buraya da gidelim diye baskı yapıyorum. Yakında sizi okumayı yasaklayacak diye korkuyorum. Ellerinize sağlık. Gerçekten çok aydınlatıcı oluyorsunuz.
Bir de Şubat tatili için Fas'a gitmeyi planlıyoruz. Daha önce gittiniz mi? Tecrübelerinizden faydalanmayı çok isterim.

Öncelikle övgü dolu cümleleriniz için çok teşekkür ederim:smiley: Tekrar yollara düşme ve gördüklerimi, hissettiklerimi anlatma yolunda hevesimi arttırıyor. Orada daha fazla kalıp uygun ışık koşullarında daha güzel fotoğraflar çekmeyi çok isterdim. Venedik fotoğrafçılık konusunda güzel imkanlar sunuyor. Ben genelllikle gittiğim yerlerde çok fotoğraf çekmeye çalışıyorum, malum insan beyni bu tarz imajları bünyesinde uzun süre tutamıyor. Arada kendi çektiğim fotoğraflara bakıp mutlu oluyorum. Aynı yerde aynı açıdan çekilmiş başka bir fotoğrafa bakmaktan daha anlamlı ve güzel geliyor bana, kadraja kendim girmesem de önemli değil:smiley:
Ayrıca, gidilen yere tekrar gitmektense, olanakları başka güzel yerleri keşfetmek için kullanma konusunda hemfikirim, ben de öyle yapmaya çalışıyorum.

Tunus'u gördüm, Cezayir ve Fas'ı görmedim, ancak gitme ihtimalim vardı o sebeple araştırmıştım. Bence Mısır ile birlikte Kuzey Afrika'da gezmeye öncelik verilebilecek iki ülkeden birisi. Fazla zorlanmadan ve para harcamadan rahatlıkla gezilir. Turizme yabancı değiller bu sebeple bireysel organizasyonla gitmek daha verimli olabilir. Güvenlik açısından sabıkalı sayılmaz, özel tedbir alınması gerekmiyor. İhtiyaç duyarsanız Lonely Planet serisinin Fas kitabını size pdf formatında maiile yollayabilirim. İşinizi çok kolaylaştırır. Gezilecek yerler, haritalar, farklı bütçeler için konaklama seçeneklerini görebilirsiniz. Sadece maliyet bilgileri değişebiliyor, kalan bilgiler güvenilir...
 

Etiketler
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

seyr-ü zafer' Alıntı:
Duygularıma tercüman olmuşsunuz, Levent Bey.
Özellikle Avrupa ülkelerindeki şehirlerde gezerken hep benzer bir burukluğu hissettim içimde. O taş sokakları, binaları seyrederken "Neden biz elimizdekileri yıkıp geçmişiz, restore etmeye gücümüz yetmeseydi, kendi haline bıraksaydık bile bugünlere çok şey kalırdı..." diye düşündüm hep. Adamların ikiyüz yıllık taş döşeme sokakları milim bozulmamış İzmir'de bizim sokağa, Kemeraltı'ndaki çarşı bölgesine beş yıl önce taş ( taş desem de sıkıştırılmış betondan taş görünümlü bloklar aslında) döşediler nostalji olsun diye, bozulup ne hale geldiler görseniz ağlarsınız. Geçmiş de korunmuyor, geçmişi yaşatmak için yapılanlar da becerilemiyor.

Yazınızı okurken hatırladım Zafer bey, haksızlık oldu eleştirirken, bizdede örneği var.
1993 yılında ilk kez gittiğim Gökçeada'da Zeytinköyü sanırım gidenler bilir Patrik Bartelemeos'un doğduğu evin karşısındaki Madamın dibek kahvesinde kahvelerimizi yudumlarken
madamın eşi ile uzun bir sohbete koyulmuştuk,konu nasıl olduysa altyapıya geldi ve köyün yukarıdan aşağıya doğru göstererek büyüklerimiz 100 yılı aşkın süre öncesinde yolun
altını tamamen kanalizasyon hattı ile donattıklarını anlatmıştı. Üst yapıda bizdeki tabirle Arnavut kaldırımı taşla döşenmişti.
 


Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Zafer Bey, Bu yazi dizisini ve fotolari bastan sonra hicbirsekilde sIkIlmadan ve yorulmadan okudum ve izledim. Inanilmaz guzellikte bir gezi olmus. Tek basiniza gitmenizde tabi ayri bir heyacan katmis isin icine. Sizi tebrik ediyorum ve saygilarimi gonderiyorum.
 




Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Merhaba,
Şu an saat 01-46 ve henüz 13. sayfayı okudum,inceledim.
İlk kez konuyu hazmetmemişken ve tamamlamamışken mesaj atıyorum.
Şu sitede sanırım 2.yılımdayım ve ilk kez gerçekten etkilendim!
Bunu itiraf ediyorum,beğendiğim gezi yazıları çokca oldu ama sizinki beni bir başka etkiledi,
Ve kendimede kızmadım değil,bu zamana kadar neden göremedim bu konuyu diye ama kısmet bu zamanaymış.
Siz zamane Derviş i ve filozofi bir yapınız var,kutlarım.
13.sayfaya kadar okuduklarımda satır aralarında öyle derin konuları irdelemişsinizki valla tebrik ederim sizi.
Belkide hayatı kavramada,anlamada aynı persfektiften bakıyoruz.
Bende gençlik yılarımda seyahatlerimi (istisnalar hariç)hep tek başıma yapmışımdır,kendimi aramışımdır.
Şimdi bir ara dönem yaşıyorum,kısmetse eğer kafamda çok proje var.
Şimdi en çok neye hayıflanıyorum biliyormusunuz?
Yarın,yani cuma öğleden sonra pazar akşamına kadar siteye giremiyeceğim bir başka programım olduğundan,
Aklım sizin sayfanızda kalacak,belkide 2 gün ara vermek dolayısı ile aklımın bir köşesinde,merak,kendimce yorum,ilginç olacak!
Sağlıcakla kal.
Ertan ÖZER.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Ve,evet okudum,bitirdim.
Cumartesi ve Pazar günü çok çalıştım çok yoruldum,
Birazda bu durumu mazeret kabul edip Pazartesi ni kendime tatil ilan ettim.
Pazar akşamı eve geç sayılabilecek saatte döndüğümüz ve yorgunluktan başım yastığa çeyrek kala dayanamadım sizin sayfanızdan bir iki sayfa yinede okudum.
Bu gün öğlen saat 1 gibi uyandım ve fasılarla da olsa bu saate kadar okudum.
Peki değdimi?
Evet kesinlikle :smiley:
Şimdi diğer gezi(bence macera)lerini takip edeceğim.
Sağlıcakla kal Dünya adamı :smiley:
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

saydam30' Alıntı:
evet zafer abi dinliyoruz:smiley:

Lokmancığım nihayet bitiriyorum artık bu konuyu:smiley:

ahmetvargelen' Alıntı:
Zafer Bey, Bu yazi dizisini ve fotolari bastan sonra hicbirsekilde sIkIlmadan ve yorulmadan okudum ve izledim. Inanilmaz guzellikte bir gezi olmus. Tek basiniza gitmenizde tabi ayri bir heyacan katmis isin icine. Sizi tebrik ediyorum ve saygilarimi gonderiyorum.

Teşekkürler, Ahmet Bey.

ORHANBIYIKLI' Alıntı:
zafercim eline ,gönlüne sağlık sayende bizde gezdik :smiley:

Orhan Bey, sağolun.

dalyan' Alıntı:
Merhaba,
Şu an saat 01-46 ve henüz 13. sayfayı okudum,inceledim.
İlk kez konuyu hazmetmemişken ve tamamlamamışken mesaj atıyorum.
Şu sitede sanırım 2.yılımdayım ve ilk kez gerçekten etkilendim!
Bunu itiraf ediyorum,beğendiğim gezi yazıları çokca oldu ama sizinki beni bir başka etkiledi,
Ve kendimede kızmadım değil,bu zamana kadar neden göremedim bu konuyu diye ama kısmet bu zamanaymış.
Siz zamane Derviş i ve filozofi bir yapınız var,kutlarım.
13.sayfaya kadar okuduklarımda satır aralarında öyle derin konuları irdelemişsinizki valla tebrik ederim sizi.
Belkide hayatı kavramada,anlamada aynı persfektiften bakıyoruz.
Bende gençlik yılarımda seyahatlerimi (istisnalar hariç)hep tek başıma yapmışımdır,kendimi aramışımdır.
Şimdi bir ara dönem yaşıyorum,kısmetse eğer kafamda çok proje var.
Şimdi en çok neye hayıflanıyorum biliyormusunuz?
Yarın,yani cuma öğleden sonra pazar akşamına kadar siteye giremiyeceğim bir başka programım olduğundan,
Aklım sizin sayfanızda kalacak,belkide 2 gün ara vermek dolayısı ile aklımın bir köşesinde,merak,kendimce yorum,ilginç olacak!
Sağlıcakla kal.
Ertan ÖZER.

Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Hep söylediğim gibi, benim için hep cesaret verici ve motive edici. Darısı Sizin başınıza.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Açıklama

Neden yaklaşık bir senedir konularıma ekleme yapamadım? Bunca insan takip ediyorken başladığım işi bitirmeliydim biliyorum. Tek kişinin derlediği tek kişilik uzun geziyi tamamlamak mümkün olmadı şimdiye dek. Cümlelerimi, konuyu artık nihayetlendirecek olmanın rahatlığıyla yazıyorum. Okuduğunuz ve artık sonuna yaklaşmış bu gezi, hayatımın pozitif anlamda en önemli kırılma noktalarından biridir. Öyle ki, son onbeş yılda yaşanan badirelerin üzerime serptiği ölü toprağını bu sayede silkeleyebildim. Sizin de eşlik ettiğiniz bu yolculuk bana bir cesaret ve gezme isteği verdi, üzerine dört kez daha yurtdışına çıkıp birçok ilginç ülkeyi, kültürleri ve coğrafyaları görme imkanı buldum. İran ve kuzeyindeki Kafkas Ülkeleri turu(arabayla yapılmıştı ve tamamlanmış bir konudur), Uzakdoğu’da Vietnam,Tayland ve Kamboçya’yı kapsayan seyahat, evvelki yaz tamamladığım Kuzey ve Doğu Avrupa Ülkeleri’ni içeren seyahat, ayrıca en son geçen yaz yaptığım Hindistan,Nepal seferi.. Sözkonusu seyahatlerin yazılı ve görsel açıdan derlenip toparlanması, konuları takip eden siz arkadaşlarımın teşvikleriyle gerçekleşmekte.


Devam…


Eski Yugoslavya Toprakları

İtalya’nın kuzeyinde Slovenya sınırındaki Trieste kentini geride bıraktıktan sonra yolculuğumun Balkanlar’daki kısmı başladı. 1980’de Mareşal Tito’nun ölümünden sonra dağılma sürecine girmiş ve yediye bölünmüş eski Yugoslavya’nın küçük ülkelerinin bir kısmını geçecektim. Balkan Bölgesi, gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde bağımsızlığını kazanırken, gerekse de seksenli yıllarda başlayan ikinci dalga bağımsızlık çatışmaları yüzünden epey hırpalanmış ve bu bölgede yaşayan tüm etnik guruplar iktidar ve toprak mücadelesinden az veya çok zarar görmüş.

İlk geçtiğim ülke Slovenya idi ve açıkçası anlatacak hiçbir şey bulamıyorum. Maliyeti AB fonlarından karşılanmış ve tarzından Almanlar’ın inşa ettiği besbelli transit otoyolda ilerledim sadece, alternatif güzergah yok. Nerede 50-100 yıllık ev, köşk varsa kocaman tabelalar koymuşlar.yirmi kilometre o sapaktan gidip bir evi görüp dönmeye değer mi emin değilim. Aslında sadece Balkan Ülkeleri’nden ibaret bir rota yapılsa belki değerdi, ama benim gibi İtalya’yı bir uçtan diğerine köy yollarını kullanarak geçmişseniz zaten mimari güzelliklere doyarsınız ve gittiğinize değmeyecek parkurlara girmezsiniz.

Başkent Lubliyana’ya vardığımda hayalkırıklığına uğradığımı söylemeliyim. Polonya’da ya da Almanya’da görebileceğiniz tarihi dokusu korunmuş herhangi bir kasabadan hiç farkı yoktu. Şehir zaten küçük, turistik açıdan ilginç sayılabilecek yegane kısmı eski şehir de doğal olarak küçücüktü. Yol taşları yenileniyordu, gezilecek hali yoktu. Geçtiğim ülkelerde her şeye rağmen en az bir tane güzel yer görme azmimin sonucunda, kentte zar zor geçirebildiğim iki saattin ardından yakınlardaki Bled Gölü’ne gittim. İyi ki gitmişim, tepelerin arasına sıkışmış bu avuç kadar doğa güzelliğini diğer benzerlerinden ayıran özelliği göle bakan tepeye yapılmış, tarihi 11. yüzyıla uzanan derebeylik şatosu ve gölün içindeki küçük kayalıkta inşa edilmiş kiliseydi.

Slovenya’da ancak bu kadar zaman geçirebildim ve güneye Hırvatistan’ın Zagreb şehrine yöneldim. Buradan daha güneye ilerlemek için iki seçeneğim vardı ya Hırvatisan’ın Adriyatik Denizi’ne bakan Dalmaçya Sahili’nden gidecektim ve Saraybosna’yı görmek için tekrar kuzeye çıkacaktım, ya da Bosna-Hersek’e girip vadi içinden ilerleyen yolu tercih edecektim. Bosna’ya girip başkente varmayı seçtim ve bahsettiğim manzaralı yolu geçerken aklım diğer rotada hiç kalmadı. Gece Jajce Kasabası yakınlarında nehir kıyısında uyudum.


Bosna-Hersek

Sabah Jajce Kasabası’nı gezdim. Burası Ortaçağ derebeylik döneminden kalma bir yerleşim. En tepede kale ve eteklerinde evler uzanıyor. Savaşı en yoğun yaşayan yerlerden biri bu kasaba, halen her yerde yakın geçmişin tatsız izlerini görmek mümkün, yine de Bosna’nın mütevazı taşra hayatını gözlemlemek için güzel yer. Pliva ve Vribas Nehirleri’nin birleşme noktasında aynı zamanda orta boy bir şelale var. Kasabanın turistik açıdan en fazla öne çıkarılan özelliği de bu şelaleler.

Sarybosna yolunda en son Mısır’da değiştirdiğim yağ ve filtrenin kilometresi dolmak üzereydi. Daha evime birkaç bin kilometre yolum vardı ve ertelemeden yağı değiştirmek zorundaydım. Filtreyi Roma’daki Suzuki parçacısından bulmuştum. Sürekli kullandığım marka yağı İtalya’da nedense göremedim, onu da Slovenya’da bir benzin istasyonundan alabilmiştim. Yol kenarında gördüğüm ilk tamirhanede durdum ve yağ-filtre değiştirttim. Arabayı lifte aldıklarında ön balataları kontrol etmek aklıma geldi. Fener tutup baktım, tamirciye de gösterdim değiştirilmeleri gerekiyordu. Türkiye’dekinin tahminen üçte biri fiyat verilince ön-arka balataları yanımdaki yedeklerle değiştirttim.

Saraybosna’ya sağanak yağış altında vardım ve yağmur saatlerce dinmedi, arabaya hapis kaldım diyebilirim. Kuzey Balkanlar tamamen Kara Avrupası iklimine sahip bir bölge. Yaz mevsimi öyle kolay kolay gelmiyor. Aylardan Haziran idi, hava durumu İzmir kışı gibiydi. Akşamüstüne doğru arabanın içinde oturmaktan tam delirmek üzereyken yağış hafifledi merkez çarşıya gidip mecburen şemsiye satınaldım ve arabayı önüne parkettiğim eski çarşı bölgesine yakın pansiyona kapağı attım. Yaşlı sahibi zil zurna sarhoş, arkadaşlarıyla kağıt oynuyordu. Neyse anlaşabildik. Gece hemen çöküverdi ve karın doyuracak yer bulamadım. Arabadaki acil durum yiyeceklerinden kemirip, kelimenin tam anlamıyla yattığım yeri bilerek uyudum. Yağmur hala yağıyor muydu? Evet..

Saraybosna Osmanlı İmparatorluğu izlerini en fazla taşıyan balkan şehri gördüğüm kadarıyla. 15. yüzyılın sonlarında başlayan fetih hareketi neticesinde İslamlaştırılmış ve Balkanların elde tutulup daha öteye seferler düzenlenebilmesi için adeta bir ileri garnizon haline getirilmiş. Zannedilenin aksine Boşnaklar’ın tamamı Müslüman değil, ayrıca ülke nüfusunun sadece yarısı Boşnak. Diğer halklar ise Sırplar ve Hırvatlar. İslamiyet’i benimsemiş kesimin yaşam pratiğine baktığınızda dini kendi hayatlarıyla harmanlarken Araplar ve Türkler gibi davranmadıkları görülüyor. Onlar mental açıdan, Kıta Avrupası milletlerine daha yakınlar, nihayetinde Slav kökenliler. Bazen TRT belgesellerinde gördüğümüz, Boşnakların gönlünde Türkiye ve Türklerin özel yeri olduğu palavrasına kulak asmamak gerekiyor. Malum ülkemizde hep varolan ümmetçi, hanedancı dünya algılaması son dönemde çığrından çıktı. Tamam, Osmanlı varmış güçlüymüş, ama yok artık. Elinde kalmış toprağa sahip çıkmaya bak sen, bir de daha fazlası elden gidecekken bu kadarını kurtarıp sana bırakmışlara saygı duy yeter…

Bosna-Hersek doksanlı yılların başında bağımsızlığını ilan ettiğinde yakın tarihin en büyük trajedileri yaşandı. Eski Yugoslavya’nın baskın milleti Sırplar kendilerine en yakın, büyük ve stratejik toprak parçasını kaybetmek istemediler. Giderek şiddetlenen savaşta Sırplar’ın teknik üstünlüğü, çatışmayı tek taraflı kıyıma dönüştürmeye başladı, sonunda malum Birleşmiş Milletler Müdahalesi geldi. Sırbistan bombalandı, ateşkese zorlandı ardından sınır hattında Birleşmiş Milletler marifetiyle tampon bölge kuruldu. Takip eden yıllarda benzer şeyler Kosova’da da yaşandı. Şimdi asayiş berkemal. Ülkeler dış politika konularında günlük çıkarlarıyla hareket ederler, ama felaketlerin acısını çekmiş, kurban vermiş bireyler asla ve asla geçmişi unutamazlar. Affetmek mümkün mü? Ben canlarından can kaybeden insanların affedebileceklerine inanmıyorum. Srebrenitsa’da 95’de üç günde öldürülen sekizbin kişinin yakınları görüp yaşadıklarını, unutabilirler mi? Ne yazık ki yeryüzünün farklı köşelerinde gördüğüm sayısız doğal ve insan elinden çıkma güzelliklere rağmen bazen berbat bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü bu alemi yönetenler çekmiyor yanlışların acısını, yükünü… Başbakanların, bakanların ve çocuklarının dağ başında kafalarına kurşun yiyip ölme ihtimali yok…

Neyse… Saraybosna’ya dönelim biz. Kentin merkezinde Miljacka Nehri’ne paralel caddeler var. Orta cadde trafiğe kapalı çarşı bölgesi, turistik eşya dükkanlarıyla dolu. Yaz kış yağmurla yıkanan çevre temiz ve bakımlı. Ardı ardına cami, medrese, katedral, kilise ve sinagog görebileceğiniz nadir dünya şehirlerinden biri burası. Özellikle ziyaret edilmesini tavsiye edebileceğim yer yok. Sokaklarda yürüyüp atmosferi görmek en iyisi.
İnsan manzaraları mimari güzelliklerden daha ilginç geliyor bana daima. Bu açıdan Saraybosna’da karşılaştığım en şaşırtıcı şey sabahın yedisinde bir parkta dev satranç setinin çevresinde toplanmış, yağmur altında törensel havada satranç oynayanlar ve seyredenlerdi…
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Slovenya

IMG_0117_1600x1200.JPG


IMG_0120_1600x1200.JPG


IMG_0124_1600x1200.JPG


IMG_0125_1600x1200.JPG


IMG_0126_1600x1200.JPG
 











Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,670
Mesajlar
1,521,963
Kayıtlı Üye Sayımız
166,525
Kaydolan Son Üyemiz
ibissyusuf

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst