Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km
Dahab’da dalış jübilesi.
Nuewiba’da geçirdiğim günler zihnimi ve vücudumu dinlendirmemi sağlamıştı. Geride bıraktığım yaklaşık yirmi günlük yoğun etaplardan sonra ertesi günü düşünmeden ve yer değiştirmeden vakit geçirmeye ihtiyacım varmış. Yolculuk boyunca, ileriki günlerde ihtiyaç hissettiğimde bu tarz molalar eklemeye karar verdim.
Kaldığım kamptan ayrılıp seksen kilometre uzaklıktaki sahil kasabası Dahab’a doğru yola çıktım. Bu kısımda yol hemen deniz kenarından değil kıraç dağlık kesimdeki vadilerden geçiyor. Dahab’a kısa sürede vardım, doğrusu mevcuttan daha bakımlı bir yerleşim bekliyordum, pek öyle değilmiş. Mısır’ın genelinde turistik bölgeler de dahil çok bakımlı ve düzenli şehirler görmeyi ummamamak lazım, ülke zengin sayılmaz. Ziyaret edeceğiniz en gözde şehir ve kasabalar bile batı standardındaki merkezlerin çok altında, bu sebeple eğer Mısır’a gidilecekse altyapıdaki sorunlara takılıp, yemeğe, sokağa, otele kusur bulmaya odaklanmak yerine ülkenin barındırdığı, başka yerlerde görülemeyecek güzelliklere dikkat etmek lazım. Bu bağlamda, Dahab’ın arka sokaklarındaki kokan çöp tepelerinde otlayan koyun sürülerini hoşgörmek yapılabilecek an makul şey. Dahab’ın vaadettiği şey misafirlerine pırıl pırıl plajlar, lüks oteller ve renkli gece eğlenceleri sunmak değil, dünyanın dört yanından eldeki sınırlı parayla gelen genç ve enerjik insanları ağırlayıp, onları kilometrelerce uzunluğundaki sahilinde, farklı özelliklerdeki dalış noktalarında, tropik suların içinde devam eden muhteşem deniz hayatını izlemelerini sağlamak. Yeryüzünün başka bir köşesinde altı liraya kalınıp, üç liraya karın doyurulup, yirmibeş lira vererek canlı ve ölü mercan resifleriyle , rengarenk balık ve deniz canlılarıyla dolu denizaltı kanyonlarında gezinmek mümkün değil. Burası dalış tutkunlarının cenneti, tüplü veya tüpsüz unutulmaz dalışlar yapabilirsiniz, öyle ki, sadece sualtına meraklıysanız ve yurtdışında dalış noktası arıyorsanız Dahab kesinlikle gitmeye değer, yılın tüm mevsimlerinde bu imkan mevcut, tabii ekonomik durumu elverenler Sharm El-Sheikh’i de ekleyebilirler programlarına.
Her zamanki gibi önceden kalacak yer belirlemediğimden, otel ya da kamp yeri aramaya başladım, sokaklarda arabayla çevreye göz atarken, kenarda yürüyen batılı turist görünümündeki birisine durumu anlatıp, tavsiye istedim. Norveçli Fregerd , gayet ilgiliydi, eşiyle birlikte burada ev almışlar ve sürekli yaşamayı düşünüyorlarmış. Fregerd önce arkadaşına telefon etti, sonuç alamayınca, “ Gel seni buraya ilk geldiğimde kaldığım pansiyona götüreyim.” dedi. Arabayla yakındaki Bishbishi kampına gittik, düzgün, hostel düzeninde işleyen bir yerdi, beğenip kalmaya karar verdim.
Arabayı da bahçeye alıp yerleştikten sonra çevreyi tanıma turuna çıktım. Sahildeki yürüyüş yolunda dizili dükkanlardan hatıra tişötleri aldım. Aklıma gelmişken ufak bir tavsiyede bulunayım, gittiğiniz ülkede hatıra eşyası alacaksanız mutlaka ilk fırsatta halletmeye çalışın ve kafanızı rahatlatın, daha uygununu ve güzelini bulma ümidiyle ertelerseniz işler sarpa sarıyor, tecrübeyle sabittir.
O akşamüstü ve gece boyunca kamptaki çalışan ve kalan kişilerle sohbet edip dalış noktalarıyla ve firmalarıyla ilgili bilgi aldım.
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra, kampingdeki insanları yönlendirdikleri Sahrm adlı dalış kulübüne gittim, kıyaslama amaçlı birkaç yerden de bilgi aldıktan sonra ilkiyle dalış yapmaya karar verdim. Mısır’ın turizm sektöründe, ülkemizle karşılaştırıldığına daha olumlu bulduğum şeylerden biriyle burada karşılaştım, sırf para kazanmak için önlerine gelene dalış yaptırmıyorlar, rutin dalış için mutlaka kişisel bröveye, varsa Logbook’a bakıyorlar, yoksa temel eğitimden geçmeden tüplü dalış yapmak imkansız, dalış lideri Ahmet’in söylediğine göre bu konuda denetimlder sık, yaptırımlar ağırmış. Benim PADI Advanced Open Water kartım yanımdaydı, onu verdim. “Son altı ayda dalışın var mı?” diye sordular. Doğruyu söylemeyip geçiştirebilirdim, ama titizlikleri hoşuma gitmişti “Hayır.” dedim. Önce otuz soruluk test yaptılar ve dalışın ilk bölümünde ‘Refreshment Dive’ yapmamız gerektiğini belirttiler. Zaten üç dört dalış yapacaktım, bunlardan birini, onlara yeterli olduğumu ispat etmek üzere harcayacağımı zannederken, dalışa başladığımızda formaliteyi çabuk geçtiğimizi görüp sevindim. Kasabanın merkezindeki koyda ilk dalışımızda temel acil durum prosedürlerini göstermem on dakika sürdü, kalan kısımıda rütin düzene geçtik. Uzun zamandır dalmadığımdan o gün ikinci seferden vazgeçip kalan vakti karada geçirdim. Dahab’ın yerlileri de misafirleri de ilginç, kara tarafındaki bakımsızlığı önemsemiyorlar, ama denizi temiz tutmaya çalışıyorlar, yüzeye çıkarken gördükleri torba, şişe gibi atıkları topayıp çöpe atıyorlar, bu denizin ne kadar değerli bir nimet olduğunun farkındalar.
Kasabada sahil lokantaları dışında gece vakit geçirilebilecek pek mekan yok, ben de gezinti ve yemekten sonra kampinge dönüp, orada kalan insanlarla sohbet ederek zaman geçirdim.
Ertesi gün yine öğleye doğru bu kez ‘Kanyon’ denen dalış noktasına gittik, dalış lideri Ömer’di. Suudi Arabistan’da çalışan Amerikalı bir öğretmenle eşleştim. Önce dalış planı anlatıldı, ardından sahilden giriş yaptık. Bu bölgedeki dalış yerlerinin çoğu sahil şeridinde, tekneden çıkmaya gerek kalmıyor. Tüplü dalış hayatımın en güzel tecrübesiydi, sualtı dünyasını bilenler beni çok iyi anlayacaktır, Türkiye’de buna benzer dalış yapabilecek yer yok. Daha önce Bodrum, Kaş, İstanbul çevresinde Boğaz ve Karadeniz sahilleri, İbrice, İzmir/Karaburun gibi yerlerde dalışlar yaptım, hiçbiri bunun kadar görsel çeşitlilik sunmamıştı. Kaya blokları muhtelif renklerde canlı ve ölü mercanlarla kaplıydı, sarılı, morlu, kırmızılı balıklar çevremizde dolaşıyorlardı, elimi değdirdiğimde kaçmıyorlar, insanlara o derece alışmışlar. Eskiden sualtı belgeselleri izlediğimde görüntünün post-prodüksiyonla olağanın ötesinde renklendirildiğini düşünürdüm, öyle değilmiş, doğada çıplak gözle izleyebileceğimiz bu kadar sıradışı parlak renkleri barındıran canlılar gerçekten varmış, betimlemek çok zor, gitmek ve bizzat görmek gerek.
Mercanlı, balıklı bölgenin ilerisinde yaklaşık on metre derinlikte bir yarığın üzerine geldik, BC’lerdeki havayı boşaltıp, devasa kuyuya doğru serbest düşüş yapan paraşütçüler gibi dikey biçimde indik, taban otuz metreden biraz derindeydi, burası dipteki iki üç yerden sızan ışıkla aydınlanan büyük loş bir kuyu görünümündeydi. O geçitleri kullanıp dışarı çıktık ve kara yönünde tabanı izleyerek dalışı tamamladık.
Bu tecrübeden sonra artık hiç dalış yapamasam gam yemem, Kızıldeniz’de dalış yapmak söylendiği kadar eşsiz bir deneyimmiş, sualtı tutkunu herkese nasip olmasını dilerim.
Öğleden sonra kampinge dönüp, eşyalarımı topladım ve Dahab’dan ayrılıp, Sharm El-Sheikh’e doğru yola koyuldum.