Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyr-ü zafer Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1,172
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 198,513
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

lizz' Alıntı:
Teşekkür ederim dilekleriniz için.Ben de size, hayalini kurduğunuz gezilere muvaffak olabilmenizi dilerim :smiley:

Özellikle daha önce görmemiş olduğum yerlere seyahat etmeyi ben de seviyorum ama çok uzun soluklu gezileri tercih etmiyorum.Evimi özlüyorum,evimin konforunda pineklemeyi de çok seviyorum.Ben öğretmenim,tatil sıkıntım diğer mesleklere göre daha az.Ama sonuçta hayatımın çoğunluğu çalışmakla geçiyor.Hafta sonları da kurslar olabiliyor,çalışabiliyoruz.Ben bu sene kurs vermiyorum, sırf hafta sonları gezi etkinliklerine katılabilmek için mesela.Ama kendime zaman yaratmak istediğimde bütçem daralıyor bu sefer de :smiley: Dediğiniz gibi yaşlanmak sağlık sorunlarını da yanında getiriyor.İnsanın o zaman gezebilecek hali olur mu bilinmez.Yaşlanabilecek miyiz hatta o bile belli değil.Seyahat,gezi güzel şeyler ama evimde huzur içinde yaşamak,kitabımı okuyup sevdiğim bir filmi izlemek daha önemlisi kimseye muhtaç olmadan yaşıyor olabilmek,kendi kendime yetiyor olmak da çok güzel.Yaşadığım hayatı seviyorum ben.Yaradan'a şükrediyorum.Zorluklarla sınamasın kimseyi de beni de.Sağlığım ve huzurum yerin de olsun da gerisi çok önemli değil.Cahit Sıtkı'nın dediği yere geldim,kaç lokmam kaldı bilinmez...Bu Dünya'da bir yolcu olduğumu ve asıl olanın ukba olduğunu,asıl hayatın beni orada beklediğini düşünüyorum.O yüzden bu dünyada kaybettiklerim ya da yapamadıklarım beni çok üzemez :smiley: Herşey olabildiği kadar olsun.Bu dünyada en değerli şey sağlık ve ondan sonra huzur benim için.Gerisi çok önemli değil... :smiley:

Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum :smiley:

Evi ve insanları özleme duygusunu başlarda ben de sık yaşadım, soğuktan donduğumda, sıcaktan kavrulduğumda veya gümrük kapılarında sürünürken, o an eve ışınlanıp iki gün geçirip, dönüp kaldığım yerden devam etmeyi istedim bazen..Uzun yolculuklar zaten kendi başlarına sıkıntılar da getirirken, bir de içimde yarattığım özlem ve gerilimlerin, o an bulunduğum yerden aldığım mutluluğu azalttığını görmeye başlayınca, durumumu farklı bir yaklaşımla içselleştirmeye başladım. Yol boyunca geride bırakılan ve tekrar dönmek istenen nokta düşünüldüğü müddetçe, uzun gezilerin sonu zor geliyor, geldiğinde de yüzeysel bir yolculuğun ardından tıpatıp aynı noktaya düşmüş buluyoruz kendimizi, yol boyunca bedenimize mekan değiştirtirken ruhumuz aslında yola hiç çıkmamış oluyor, bu biçimde seyahat eden daha doğrusu ettiğini zanneden çok insan bilirim. Menzili ve süresi kişiden kişiye değişir, gitmeye karar verdiysek, sadece vücutla değil tüm benliğimizle gitmeliyiz. Seyahat etmek de ruhsal ve fiziksel kondüsyon meselesi, tekrarlandıkça artıyor. Önceleri yeni bir ülkeye girdiğimde, daha çekingen ve ürkek hareket ediyordum, sonra o duyguyu hissetmez oldum, duruma adapte olma sürem epey kısaldı. Yoldayken evi fazla düşünmemeye çalışıyorum, döneceğim bir şehirin, bir evin varlığı beni rahatlatıyor, ancak yaşayacağım uzun seferi süreci, emanet bir durum şeklinde görmeyip, yaşamımın sanki süreğen haliymiş gibi algılamaya çalışıyorum. Diğer taraftan evdeyken de aylarca yolculuk planlayıp hayaller kurmuyorum. Vize gibi bürokratik ön hazırlıklar yoksa en büyük seyahatlere dahi karar verip çıkacak hale gelmem iki günü geçmez. Gerçekleşme imkanı yoksa veya uzaktaysa yerleşik hayatımda seyahat hayalleri kurarak ortalarda Mecnun misali gezmem.
Senin de dediğin gibi, bu konularda hırslanıp, bünyemizi fazla zorlamamamız lazım, yapamadıklarımızın burukluğuyla değil yapabildiklerimizin mutluluğuyla yaşamamız en doğrusu.
 

Etiketler
Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Şansımızı ve koşullarımızı fazla zorlamayalım, hırs yapmayalım derken şu söz de aklıma geldi, yakın zamanda okumuştum, Özdemir Asaf'ınmış:

"Tehlikelerin en büyüğü yaşamak. Bir sen varsın ve karşında senden başka her şey."

Oturduğum yerde veya kendimi en fazla güvenceye aldığımı zannettiğim zamanlarda başıma gelen olumsuzluklar, en çok risk aldığım, hatta kellemi koltuğa aldığım anlarda yaşadığım felaketlerden fazlaydı hep. Biraz gözükaralık nihai kaderlerimizi pek değiştirmiyor sanırım.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Biraz gözükaralık konusundaki fikirlerinize katılıyorum ben de.Birşeyi istiyor ve doğru buluyorsam genellikle yaparım.Gözükara olmak lazım biraz da,risk almadan yaşanmıyor bazı istenenler.Mesela geçtiğimiz yaz 14 günlük bir Çanakkale-Balıkesir gezisine gezi arkadaşımın katılma durumunun iptal olması sonucunda gitmekten vazgeçmedim.Bu geziyi ikimiz de ne zamandır konuşuyorduk yani yapmayı istiyorduk.Daha önce birkez daha son anda ertelenmişti gene.O seferde de okul gezi şeklinde gidicektik.Baştan sona yalnız tamamlıyacağım ilk gezi olacaktı bu.Ve ilk defa gideceğim bir coğrafya,bölge.Sabit de kalmıyacaktım üstelik.Sonuçta gitmek istediğim bölge hareketli bir turizm bölgesiydi ve başkalarına bağlı yaşamaktan oldum olası çok hoşlanmıyorum.Bağımsız olmayı seven bir tarafım var.Zamanı arkadaşlarla paylaşmak güzel ama onlarsız hiçbirşey yapamıyor olmak da hoş değil bana göre...

Konu geziden açılınca aklıma geldi.Uzun yıllar önce yolumun çok defa düştüğü ama gidip keşfetmediğim Hasankeyf'i görmek istiyorum ne zamandır.Mardin'den de gelip geçmişliğim vardır ama gezememiştim.Kurban Bayramı'nda buraları görmek istiyrum ama turlar en az 7-8 günlük.Turlar Urfa,Adıyaman,Antep gibi illeri de katıyor gezi içine.Ben buralarda yaşadığım için bölgeyi iyi biliyorum ve uzun bir gezi yapmak istemiyorum.Bireysel ve keyfi davranmayı seviyorum.Turlar ile koşturmacayı hele de uzun sürelisini sevmiyorum.Şimdi Hasankeyf&Mardin gezisini kendim yapabilir miyim diye düşünüyorum..Görülecek mekan ve beldelere ulaşımda aracım olmadığı için sıkıntı yaşar mıyım,konaklamada rahatsızlıklar yaşar mıyım diye düşünüyorum.Sonuçta daha kapalı bir coğrafya..Maksatım 3-4 günlük bir hava değişikliği yaşamak.Sular basmadan buraları da aradan çıkarmak.Gerçi ben 99'dan beri bunu duyuyorum ama :smiley: Nettenbiraz araştırma yapmam gerekecek bu konularda.Sonra da karar vericem :smiley:
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Bu yaz Mardin de dahil söylediğin hattı ayrıntılı biçimde gezdim, lizz. Mardin ve çevresinde bölgedeki diğer illere nazaran görülecek daha fazla şey var. Mardin şehir merkezindeki(tepeye kurulu) tarihi taş evlerin bulunduğu mahalle, arkeoloji müzesi, restore edilen jandarma kışlasında kurulu kent müzesi ve sanat galerisi, bolca kilise ve camiler var. Takıya meraklıysan Süryani ustaların elişi gümüşlerin satıldığı dükkanlar da mevcut. 4 kilometre mesafede Deyrulzefaran manastırı, Midyat'a yakın Mor Gabriel Manastırı görülmeye değer, ancak buralara toplu taşımla ulaşılamıyor. Mardin ve Midyat yürüyerek gezilebilir. Midyat'da içleri gezilebilen Süryani kiliseleri ve eski konaklar var hatta bazılarına TV dizilerinden aşinayız. Bir de az insanın gittiği 30 km güneyde Dara denen bir köy var, burada yakın zamanda yapılan kazılarda değişik kaya yerleşimleri ve mezarlar bulundu, halen kazıyorlar, ayrıca büyük bir yeraltı zindanı mevcut, ben araba avantajını kullanarak hepsine gidebildim, bunları açtığım diğer konuda anlatacağım, resimlerini koyacağım. Gaziantep'i gördüğünü yazmışsın, eğer Halfeti'yi görmediysen mutlaka git, taş ev meraklısı olduğunu artık biliyoruz, ben de öyleyim ve Halfeti'ye gittiğimde göle bakan evleri görünce, ilk kez İzmir dışında bir yerde ev alma isteği uyanmıştı bende. Orada tekne turu yapıp batık minareyi, Rumkale'yi görmelisin.
Kötü haberi sona sakladım: Hasankeyf'in kalbi diyebileceğimiz kanyon tarafındaki, tırmanılıp manzara seyredilen kaya kütlesinin iç tarafı çöktü, olay sanırım Haziran ya da Temmuz ayında gerçekleşmiş ve bir köylü ölmüş, şimdi o bölge ziyarete kapalı, kaya kütlesinin dış tarafında kalan nehir kenarı çardaklarına da insan sokmuyorlar, gündüz bekçi kolluyor. Yine de gidilmeye değer, ulaşım sorunu yok. Eğer devlet öğretmeniysen Mardin ve Hasankeyf'de öğretmenevinde kalabilirsin idare eder bu yerler, gündüz vakti gezmekten çekinme, sorun çıkmaz, yalnız senden bahşiş almaya çalışan çocuklar biraz başını ağrıtabilir. Tüm seyahat için elindeki 4 gün yeterli.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Söylediklerinize göre Mardin'i araçsız gezmek o kadar zor olmayacak.Gezemiyeceklerim gezemediklerim olsa bile bir başka zamana bırakabilirim.Nasıl olsa bir yere kaçamazlar. :smiley:Mardin'i de daha önce görmüştüm ama gezememiştim.
12 senedir Hasankeyf'i su basacak diye duyuyordum ama doğu olduğu için gidemedim bir türlü.Yazın çok sıcak olacağı için gitmek gelmemişti içimden.Ne yazık ki kaçırdım o zaman geride kalanların bir kısmını daha.Gezecek çok fazla yer kalmamış olmalı o zaman Hasankeyf'de.
Halfeti'yi daha önce görmedim ama görmek istiyorum.Rotama ters düşmezse gidebilirim.
Takıları da çok seviyorum ne yazık ki,özellikle de gümüşü ;D ;D
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum.Elinize,dilinize sağlık..Sizin gözünüzden fotoğrafları da bekliyoruz...
 



Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Beyrut ben geldim.

Lübnan, Ortadoğu’nun en karışık, en küçük, en zengin görünen, en lüks tarza sahip, en keyfine düşkün, şavaşın ve huzursuzluğun her türlüsünü görmüş, defalarca el değiştirmiş, hiçbir açıdan net tanımlanamayan, tarif edilemeyen ülkesi...
Bugün Beyrut’a gittiğinizde modern batılı bir şehir ve giyim kuşam, Avrupa kentlerindekinden pek ayırt edilemeyecek yaşam biçimi gözlemlersiniz, bu manzara mutlu Hristiyan azınlığa aittir ve biraz yanıltıcıdır. Lübnan’da, tarih boyunca yaşadığı tüm kavga gürültüye rağmen refahını yitirmemiş zengin kitle var, bu insanlar toplam nüfusun küçük kısmını teşkil eden ve sadece Beyrut’un merkezinde ikamet eden bir gruptur. İsrail’den Ürdün’den sürülen Filistin kökenli göçmenlerin yaşadığı Sabra ve Şatila gibi sabit kampların da bulunduğu güney bölgesi veya sahil şeridine paralel, ülke boyunca yükselen dağların ardındaki Bekaa vadisinde makyajla örtülmemiş gerçekler ziyaretçilerini beklemektedir. Altmışlı yılların başında Doğu’nun Paris’i unvanını alan Beyrut’un yaşanan bunca badireye rağmen bugün bile istiflerini bozmadan güzel hayatlarını sürdüren insanları; dağların ardında, Suriye’nin askerlerini tamamen çekmesiyle kendi krallığını kurmuş Bekaa’nın Hizbullah’ını veya İsrail ile yaşanan en ufak sürtüşmede kafalarına bomba yağan güney sınırındaki kamp ve köyleri ne kadar umursamaktadırlar ve kendilerine ait hissetmektedirler, cevabını ısrarla arasam da bulduğumu söyleyemem. Zaten Lübnan’ın genelinde kafada biriken soru işaretleri, bir süre sonra cevap arama konusunda yorgun düşüp pes ettirecek kadar fazlalaşıyor, had safhada lezzetli yemeklerden yedikten sonra beyine kan gitmeye başladığında bile işin içinden çıkılamıyor. Tamam 1. Dünya Savaşı’nda İngilizler Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandırmak üzere; Fransızlar da, manda yönetimi kurmak üzere buralarda varlık gösterdiler, şimdi bu yüzden mi yer ve yön tabelalarına Arapça’nın yanında Fransızcaları yazılı? Sordum oradakilere cevap yok. Hadi tabelalar Fransızca, peki köy bakkalından benzin istasyonuna, sokaktaki seyyar börekçiye kadar dolarla alışveriş neden bu kadar yaygın? Zaten Lübnan parası dolara sabitlenmiş, ülkenin milli parası, sadece egemen ve bağımsız devlet olmanın mecburiyeti gereği tedavülde tutuluyor sanki.
Bazen insan gittiği ülkede, iletişim kurmakta zorlanmayı içten içe isteyebiliyor, “Ben yabancı diyarlardayım.” duygusunu güçlendirmek için. Burada karşılaşılan hemen her insan en kötü ihtimalle orta düzeyde İngilizce biliyor. Beyrut’da hayat pahalı, benzin neredeyse Türkiye’deki fiyata.

Beyrut karizmasını bir çırpıda ele veren Batı ülkelerinin barok şehirleri gibi değil, emek harcamak, keşfetmek, hayalgücünü zorlamak gerekebiliyor. Diğer deyişle, kentin hayat hikayesi yüzünden pek de kolay okunamıyor, “poker face” denir ya İngilizce’de işte aynen öyle. Belki Ece Temelkuran’nın yaptığı gibi gidilip aylarca kalınsa, “Muz Sesleri” tarzı afilli, bol aforizmalı romanlar, beylik hikayeler yazılabilir hakkında.

Yolumu kaybettim Arman!

Beyrut’da tanıdığım en renkli sima Arman’dı şüphesiz. Gece şehirden çıkıp kuzeye, Trablus’a doğru yönlenmek niyetideydim, Tabela yetersizliği, karışık yol şebekesi ve yorgunluğun etkisiyle, bir türlü doğru güzergaha giremiyor, dönüp dolaşıp aynı noktaya varıyordum, sonunda mola verip, karnımı doyurup dinlenmem gerektiğine karar verdim ve cadde üzerindeki bir bakkalın önünde durdum. Ortadoğu’da genelde lavaş tarzı yassı ekmekler yeniyor ve en lezzetlileri tartışmasız Lübnan’dakiler, işte o ekmeklerden, peynir ve meşrubat alacaktım. Raflara bakarken sanırım Türkçe söylenmişim, dükkan sahibi “Merhaba, nasılsın?” dedi. Şaşırmamak mümkün değil, “Türkiye’den gelip burada dükkan mı açmış, acaba?” diye düşünürken adının Arman olduğunu ve dedesinin 1915 Ermeni sürgününde buraya göçtüğünü öğrendim, Türkiye’ye gelmişliği yok, bizim TV kanallarını da seyretmemiş, ailesinden öğrendiği, geçmişinden gelen, hafızasından silinmemiş kelimelerdi diline gelen ve gayet rahat anlaştık, beni kucakladı, sohbet ettik. Beyrut’dan çıkmayı başaramadığımı söyleyince, hemen küçük bir kağıda kroki çizdi. Vedalaşıp yola çıktıktan beş dakika sonra, o çizim sayesinde Trablus’a giden yolu bulmuştum. Trablus Beyrut arası yolda gece yarısı deniz kenarında durup, aldığım ekmekle peyniri dürüm yapmış benzin ocağında demlediğim çay eşliğinde yerken, şu seyahat denen şeyin bana, buraya az miktarını aktarabildiğim, ne kadar çok ve tarifsiz mutluluk anları yaşattığını düşünmekteydim,özellikle de dostane insanlarla diyalog kurduğumda. Arabanın radyosunu açtığımda Fairouz çalıyordu ve manik-depresif Lübnan geldiğimi yeni fark etmiş, fırsat bulup nihayet beni bağrına basıyordu.

Kuzey’in dağları ve Bekaa Vadisi.

Lübnan küçük ülke, ancak Beyrut’dan daha güzel yerler var görülecek. Ben İsrail sınırına , güney kesimlere de gitmek istiyordum, ilk kontrol noktasından geri çevrildim, yabancı plakalı bir araçla gitmemi sakıncalı buldular, “İstersen Beyrut’a dönüp oradan otobüsle gidebilirsin.” dediler. Bu uygulama geçiciymiş. “Geçiçci durum ne zaman geçer?” diye sorduğumda “God knows!” cevabını aldım. Eğer Ortadoğu’da sorunuz karşılığında bu ya da “İnşallah!” cevabı geliyorsa, bilin ki net şekilde olumsuzluk ve imkansızlık anlatılıyordur, boşuna zaman kaybetmeyin.
Trablus’a kadar sahilden ilerledim, pek vakit harcanacak bir şehir olmadığını gördükten sonra, doğuya Qadisha vadisine yöneldim. Bu bölge Lübnan’ın doğal güzelliklerini barındırıyor, denizden dağlara doğru uzanan kilometrelerce uzunluğunda, yüzlerce metre derinliğinde vadi, dağınık yerleşimler, dağ manastırları, küçük köyler, bitki, örtüsü ve ileride karlı sarp zirveler, çekilen fotoğraflar manzaranın güzelliğini yeterince veremiyor, gidip bizzat bakmak lazım. Ehden ve Bcharre’yi gördükten sonra amacım, geçidi aşıp Bekaa vadisine inmekti, yol sorduğum yaşlı amca ikibin metre rakımdaki geçitte henüz karların erimediğini, yirmi gün kadar sonra belki geçilebileceğini söyleyince Ballbek’e 30 km kalmışken, tekrar sahile indim ve yaklaşık ikiyüzelli kilometrelik yolculuktan sonra geçiş yaptığım Lübnan-Suriye sınırına yakın noktadan Bekaa vadisine girip Baalbek’e ulaştım.
Burası huzur veren sakin bir kasaba, dinlenmek için ideal, dağlar deniz havasını kestiğinden hafif serin, karasal iklimi var. Otelinde kalıp, kafeteryasındaki güzel yemeklerle karnımı doyurduğum Shouman gayet misafirperver davrandı, orada kalan Kanadalı profesörden Türkiye anılarını dinledim bol bol. Unesco Kültür Mirası Listesi’nde de yeralan antik şehir alanının gezmek, özellikle de gece ışıklandırıldığında seyretmek güzeldi.

Lübnan’ı gezmenin en pratik yolu özel araç, mesafeler kısa, toplu taşım beklemek zaman ve para kaybettirir, Nişantaşı, Alsancak benzeri muhitlerde dolaşmaya özel merakınız yoksa Beyrut’dan ziyade, kuzeydeki dağlık bölgeye ve Baalbek taraflarına vakit ayırmalısınız.
 

Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km

Beyrut

IMG_5573p_001.jpg


IMG_5574p_001.jpg


IMG_5575_001.jpg


IMG_5576p_001.jpg


IMG_5577p_001.jpg
 














Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,807
Mesajlar
1,523,921
Kayıtlı Üye Sayımız
166,615
Kaydolan Son Üyemiz
rkayapınar

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst