Ynt: Tek Başıma 45 Günde Vietnam-kamboçya-tayland
Sihanoukville
Battambang’daki bol yokuşlu tapınak ziyaretleri, bambu treni heyecanı ve Fransız koloni döneminden kalma, yerellerden farklı mimariye sahip evlerin dizildiği nehir kenarı yürüyüşlerinden sonra yine yola koyuldum. Sabahtan akşama oniki saate yakın süren Phnom Penh aktrmalı yolculuk kah kırsaldaki insan ve coğrafi manzaraları izleyerek, kah otobüsün arka beşlisinde uzanarak geçti. Otobüsler çoğu Asya ülkesindeki gibi eski, yine de Hindistan ve Nepal’dekilerin yanında gayet bakımlı kalırlar, patlayıp çatlamadan saatinde gidebiliyorlar hiç değilse.
Sihanoukville , gittiğim onca ülke ve şehir arasında bugüne dek en uzun süreli kaldığım ikinci yer. İki gün geçirip Tayland’a geçiş yaparım diye düşünürken gündüz vakti ortamın sakinliği, geceleri ise kafa şişirmeyen, tedirgin etmeyen Ütopia Bar mesaisi beni buraya bir haftalığına bağladı. Önceki gezileri okuyanlar bilir, bu tarz uzun seyhatlerde hele de egzotik ülkelere gidiliyorsa takvim oluşturmak pek işe yaramaz. Kendinizi ısrarla bir plana hapsetmeye çalışırsanız bulunduğunuz ortamdan tad alamaz hale gelirsiniz. Ben de doygunluğu hissettiğim güne dek burada bir nevi ense yaptım.
Kaldığım pansiyon Serendipity Plajı’na yüz metre mesafedeydi. Özellikle akşamüstü güneş iyiden yatmaya başladığında sahilde yürümek huzur verici. Saatlerce güneşlenmek bana göre değil, gündüz vaktini, dalışa gittiğim günler dışında pansiyonun üst terasında pinekleyerek, etraftakilerle muhabbet ederek, ya da alt katta bişeyler okuyarak geçirdim.
Gurmeliğe yeltendiğim vaki değildir, lakin itiraf etmeliyim Kamboçya’nın Batılıların ağzına göre uyarlamış yerel yemekleri burada kaldığım süreyi arttıran başlıca etkenlerdendir. Sihanoukville’de de bu açıdan hayal kırıklığına uğramadım. Akşam olsun da şu yemeği yiyeyim diye bekler mi insan? Üç saat önceden tükürük bezlerim tam kapasite harekete geçiyor, midem guruldamaya başlıyordu. Benzer duyguyu, Harp Akademileri’ndeki subay lokantasının arka kapısında tüm gün hayalini kurduğum ayran eşliğinde yarım ekmek köfteyi yemeyi beklerken hissederdim.
Sihanoukville Tayland Körfezi’nin güneydoğusunda kalıyor ve yakınlarında birkaç tropik ada mevcut. Adaların çevresinde çok sayıda dalış noktası var. Burada kaldığım sürede tüplü dalış yapma fırsatı buldum. Yaklaşık iki saatlik tekne yolculuğuyla varılan dalış noktaları, Kaş ve Saros dışında memleketteki diğer yerlerden daha iyi diyebilirim, ama tabi Kızıldeniz manzaraları beklememek lazım.
Kamboçya’nın Olimpos’u, sırt çantalı cenneti bu şehirde epey kozmopolit bir insan dokusu var. İstisnasız her akşamım Ütopia Bar’da geçti Türkiye’de kolay kolay denk gelemeyeceğim insan çeşitliliğine tanık oldum.Yatını Singapur’a demirleyip buraları dolaşmaya gelmiş eşi Malezyalı kendisi Hollandalı bir milyarder. Türk olduğumu öğrendiklerinde epey ilgi gösterdiler. Bir yıl Marmaris’de kalmışlar ve güzel anılarla ayrılmışlar. Hayat kadınları. İlla bişey yapılması gerekmiyor, oturup havadan sudan sohbet edebiliyorsun. Eşcinseller, uyuşturucu bağımlıları, yaşlılar, gençler, Almanlar, Japonlar, kırk milletten insanlar. Farklı hayatlardan gelen insanların bir mekanda toplanması normal olabilir, ama herkesin herkesle etkileşim ve iletişim halinde bulunması, bir masanın etrafında oturup kırk yıllık arkadaşmış gibi muhabbet etmesi, üstelik bunu zil zurna sarhoş olmadan yapabilmesi bence nadir rastlanabilecek bir durumdu. Ütopya Bar gece hayatına, eğlence ve muhabbete dair referans noktalarımı epey değiştirdi, neredeyse bir dönüm noktası oldu bu konuda. Umarım orası hala duruyordur ve bir gün yolunuz düşer. Bambu paravanlarla sokaktan ayrılmış bu kır kahvesi kılıklı köhne bahçeye girmeye çekinmeyin. ‘Angkor’ şerbetiyle ya da içinde on-onbeş pipet bulunan sürahi dolusu kokteyl ile birlikte etrafta dolaşın, selam verenleri görmeye başlayacaksınız. Ütopya’da akan zaman sadece güzel şeyler vaadeder.
Sihanoukville Kamboçya serüvenimin son durağıydı. Kamboçya dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Fakirlik tekdüzelik anlamına gelmiyor. Gezgin ruhunuz varsa biraz toz yutmayı göze alarak bu ülkenin nehirlerine ve yollarına kendinizi bırakmak Size hayatınızın en güzel macerasını yaşatabilir. Elbette herkesin yaşama bakışı ve seyahatten beklentileri farklıdır. Paris’de Sen Nehri kıyısında, Amsterdam’da kanal boylarında, Roma’da Tiber kıyısında yürürken kendimi Aswan’da Nil Nehri’nde bir fellucayla elimi suya değdirerek gezinirkenki ya da Phnom Penh’in ılık tropik akşamüstüsünde Tonle Sap Nehri kenarında yürürkenki kadar mutlu ve özel hissetmemiştim. Söylediklerimi bu çerçevede dikkate alınız.
Kaldığım pansiyonun ahbap olduğum genç resepsiyoncularına Tayland Pattaya’ya karayolu bileti ayarlamalarını rica ettim. Vietnam, Kamboçya,Tayland ve Laos arasında özellikle sınırlara yakın şehirlerde bu tarz ülke aşırı ve birkaç aktarmalı yolculuk biletleri bulmak mümkün. Aldığım bilet de toplam 5 aktarmayla beni Pattaya’ya götürmeyi taahhüt ediyordu. Aksilik çıkarsa en kötü Tayland’a kapağı attığımda çaresine bakarım diye düşünüp fazla endişe duymadan yola koyuldum ve… Adamlar verdikleri sözü tutuyorlar. Sabahın erken saatlerinde otelin önünden başlayan yolculuk gayet seri aktarmalarla akşamüstüne doğru Pattaya merkezde son buldu.