Tekrardan merhabalar dokuzuncu gün ile karşınızdayım bugünün ismini “Aşk” koyuyoruz, çünkü bugün yolculuğumuz tarlalar dolusu sarı çiçekler ile başlıyor, Alp dağlarının eteğinde, göl kenarında masallardan çıkmışçasına, sanki gerçek değilmiş de, biz bir masala misafir oluyormuşçasına kapısını aralayıp bizleri kabul eden Hallstatt ile devam ediyor, tarih 03.05.2018 günlerden perşembe sabah saat 10:00 gibi aracımızı yüklemeye başlıyoruz ve 10:30 gibi tekerlek yaklaşık 370 km. mesafedeki Hallstatt’a doğru dönüyor, aslında bugün ki nihai hedefimiz, Alp dağlarını aşarak, yaklaşık 600 km. mesafedeki, sadece konaklama amacıyla kullanacağımız, Slovenya sınırları içerisinde bulunan, küçük bir kasaba olan Kranjska Gora’da bitiyor, Haydi bakalım yolumuza devam edelim, Çekya Avusturya sınırı yakınlarında bir free shop’ta mola veriyoruz hediyelik ve sparişlik çikolata ve içeceklerimizi alıyoruz ve aynı zamanda yolumuz üzerindeki tarım arazilerinde internetten araştırdığımda adını “yem şalgamı” olarak öğrendiğim çok güzel, göz alabildiğine sarı çiçekler eşliğinde yolumuza devam ediyoruz, tabi uygun bir noktada durup fotoğraf çekmeyi ve çekilmeyi de ihmal etmiyoruz, Avusturya’ya girdikten sonra ve Hallstatt’a yaklaştıkça doğa içerisinde ve aynı zamanda o doğa içerisinde yaşayan insanların masalların içerisinden fırlamış, çıkmışçasına oluşturdukları küçük köyler, kasabalar içerisinden hiç acele etmeden yavaş yavaş ilerliyoruz, yeşilin her tonuna şahitlik ediyoruz, her yer gözümüzün alabildiğine yeşillik, ağaç, orman, dağ ve göl suyunun aynı zamanda gökyüzünün mavisi ile bize doyumsuz bir yolculuk yaşatıyor, saat 15:00 civarı Hallstatt’tayız, köye kuzey tarafından bir tünel ile giriş yapıyoruz, tünelin tam ortasındaki ve tahminim yerel halkın kullandığı otoparkta kısa bir mola sonucu güzel fotoğraflar çekiyoruz, devam edelim tekrar aracımız ile tüneli tamamlayıp köyün güney girişine varıyoruz, aracımızı turist otoparkına bıraktıktan sonra (otopark fiyatları ile ilgili bir fotoğraf paylaşacağım) haydi gezmeye başlayalım, ara ara yağmur yağıyor ama umurumuzda değil, tam tersi yağmur sonrası aslında renkler çok daha canlı ve büyüleyici bir şekilde karşımıza çıkıyor, zaten ayaklarımız yere basmıyor, mutluluktan uçuyoruz, beklentilerimizin çok üzerinde bir yerdeyiz, sanki bir masalın içerisindeyiz, ben Hallsatatt’ı görmek o kadar çok istiyordum ki, Osman abim ile bu geziyi planlarken nasıl yapalım, nereden gidelim derken, abi dedim, “benim olmazsa olmazım Hallstatt, gerisini istediğiniz gibi planlayabiliriz.” dediğimi çok iyi hatırlıyorum, ve ben Hallstatt’taydım…
yıllardır o kadar çok internette fotoğraflarına baktım ve videolarını izledim ki her köşesini sanki daha önce gelmişçesine bilmeme rağmen, gerçeğinin içinde olmaktan aldığım zevki ve mutluluğu tarif edemiyorum, resmen büyülenmiştim, hani dedim ya beklentilerimin gerçekten de çok çok üzerindeydi burası, eşimin elini öyle sıkı sıkı tutuyordum ki, gözlerinin içine öyle aşkla bakıyordum ki anlatamam, çünkü biz bu yola beraber çıkmıştık ve beraber başarmıştık, tabi bu seyahatimizde yol arkadaşlarımız Osman abim ve Didem ablamın da haklarını asla öyle kuru bir teşekkürle ödeyemem, biz iyi bir takım olmuştuk, şimdi planımız doğrultusunda seyahatimize devam edelim, burada yaklaşık dört saat kaldıktan sonra, eşim ile tekrar Hallstatt’a gelmek üzere birbirimize söz verdik, yaklaşık olarak saat 22:30 gibi 200 km. mesafedeki Kranjska Gora’daydık, yarın istikamet Venedik…
Günlük Z raporumuza gelince 7 km. yürüyerek yol kat etmişiz.
Amatör bir video ve fotoğraflar
Video: https://youtu.be/Gn23ykYXTCo
aracımızı yüklerken