.
Karavan planlamasında kullanıcısının ihtiyaçlarını ve gerekçeli görüşünü almayan yaklaşımın doğruluktan uzaklaştığını kabul etmek lazım.
Yeter ki her öğenin kendi öznel durumumuz için avantaj ve dezavantajları bilinsin ve gerekçelendirilsin.
Böylelikle karavancılıkta “doğru”, kullanıcısıyla şekil alabilen bir yapıya sahip.
Bu, ayni kişi veya ayni karavan için, “zaman” açısından bile büyük değişiklikler göstermekte. Çeşitliliğini siz çıkarın..
Yollarda özgür olmayı amaçlayan bir hobide, planlamada neden farklı davranılsın ki ?
Belki kısaca “herkesin doğrusu kendisine” denebilir.
Fakat yine az da olsa değişmesi sorunlu ortak paydaların olduğu kabul edilmeli. Yataksız, koltuksuz, dolapsız, beslenme ihtiyaçlarını es geçen karavan olamayacağı gibi.
Devlet ise duşu hatta tuvaleti bile keyfi görüyor.
“Baba”nın böyle hoşgörülü olduğu alanlar ender olmalı ?
Amerikalılar ülke tümünde yer açısından o kadar rahatlar ki, karavanlarında evlerindeki kapı, yatak, dolap, koltuk veya sofa gibi mobilyaları çekincesizce kullanabiliyorlar. Normal ehliyetleri bile 7,5 tona kadar müsaadeli.
Avrupadaki Amerikan karavanlarının, tersi duruma göre daha az ilgi görmesi doğruluktan ziyade, Amerikan karavanlarının Avrupa’daki yol, kamping ve park konumlarındaki yer sorunuyla ilgili. Küçük boyları içinse, fazla yakıt tüketimli ve farklı kalitedeki araç alt yapısının rolü var.
Sonuçta planlama tarzlarının karşılıklı geçirgenliği fazla olmuyor.
Hele her ülkenin kendi alışagelmişlikleri hatta modası olduğu düşünülünce, herşeyi “doğru” ile açıklamak zorlaşmalı ?
Mesela, benim için boylamasana yerleştirilmiş bölümlü süngerlerin rahatsız edici yapısı ve kişiler için farklı yatım zamanları belki handikap teşkil etse de dar enli panelvanlar için bile
bu adresdeki arka konumlu U-yatak+sofa konsepti, karavanını kendi yapanlara, kolaylığı açısından da gayet uygun düşmeli.
Geniş boylu mutfak tezgahı önde portatif tuvalet ve lavoba enine kadar katlanabilen duş ile konumlanmakta, arkada geniş sofa köslü yaşama olanak vermemekte. Tabii önde de bu ferahlığa hakkıyla erişebilmek için banyo lavabosunu gerekirse katlamalı yapar, her durumda altına portatif tuvaleti yerleştirir ve duvarlarını hareketli hatta belki perde ile çözmeye çalışırdım. Bu da sürgülü kapı açıklığının belki tamamiyle serbest olmasına kadar gidebilirdi ? Duruma göre “U”nun bir ayağı kısa bile olabilir.
Araç boyu müsaade etmiyorsa; lavabo tek ve sabit olarak hemen şöför arkasına yerleştirilebilir. Zaten bazıları için mutfak dışındaki ikinci lavabonun gerekliliği tartışılmalı durumda. Westfalia camperimde 7 senedir tek lavaboyla hiç sorunum olmadı. Tıbben hijyen açısından gereklilik olmasa da karavanı ev ile kıyaslayanlarca alışılmamış olduğunu biliyorum. Mesela tuvalet kapağı; inanılmasa da buzdolabı ve temizlik süngerine göre hiç mikrop taşımamakta !
Tabi konuya yine de “benim doğrum” olarak baktığım da unutulmamalı...
Bu çeşit “U” çözüme Avrupalı üreticilerde ender rastlanması ve olası tekrar satım zorluğundan bahsetmişdik.
Avrupalı butik karavan üreticileri için Web sayfaları bulunursa inovasyonun yabancı kelime olmadığı kolaylıkla anlaşılır.
Kitle üreticileri için ise sıfatlama doğru. Bu bilgi ve tecrübe eksikliği yahut vizyonsuzluk değil, pazarlamaya uygunluk olarak görülmeli. Amaç; sadece değişik büyüklüklerdeki tek planla, mümkün olduğu kadar çok kişiye hitap edebilmek.
Amerikalı üreticilerin küçük boyutlu kampervanlarında da Avrupa konsepti bulunmuyor. Bu cinsler hep Avrupa’dan ithal. Hem de tersi yönüne göre daha fazla sayıyla.
Karavan yaşamına geçmeden, onu kira yoluyla denemek çoğunlukla verilen paraya değmeli ? Nişanlılık gibi bir şey yani ...
* Akan suda boşa geçen zaman aralıkları şaşılacak kadar fazla. Bu durum ayak kumandasıyla düzenlenebilir mi ?
* Böylelikle hangi depo hacmı yeterli olabilir ?
* Erken yatıp erken yatma yerine, geç yatıp erken kalkma durumunda uykusuzluğa gölgede öğlen şekerlemesi ne derece faydalı olmakta ?
* Ne, ne kadar, ne sıklıkla ve ne zaman gerekli ? Yoksa toptan gereksiz mi ?
* Hangi çözüm bana uygun değil ?
* Dar hacım, agresyonu tetikliyor mu ?
* İzolasyon teorilerimin pratikte geçerliliği var mı ?
Vesaire, vesaire...
Ben yazıyı derlerken değinmek istediklerimden bahsedildiğinden cevabı burada kesiyorum.
Somut sorulara, doğru-yanlış hatta fanazisiyle cevaplarımız zulamızda. En azından geyik olsa da hiç olmazsa, Yunus’un “ ...Var biraz da sen oyalan ! ” öğüdünü yerine getirmiş oluruz.
.