muratsahin
Kamp I
9 Haziran günü Ankara İzmir ve Antalya SuperEva Riders üyeleri Burdur'da Salda gölünde Kamp yapmak üzere yola çıktık. İzmir ekibinden bir arkadaşımız dağların arasından gölü gördüğü bir virajda "ne güzel" diyerek gözlerini göle odakladığında viraj çizgisini kaçırarak karşıdan gelen otobüsle çarpışarak o anda yıldızlar arasında yerini aldı...
Behlül "Babylon" Baydar
Sabit "Mr. Fix" Külekçi
Murat Şahin "Nikon" Öcal
Ülgen "Wings" Cezayirlioğlu
Atlas dergisinin Ekim 2006 sayısında Tortum Vadisi ve Tortum Şelalesi tanıtılıyordu. 2006 sezonunun kapanmaya yüz tuttuğu günlerde gelecek sene için şöyle eli ayağı düzgün bir projemiz olsa diye içimden geçti… Sonra bu proje lafını pek sevmedim. Fazla şehirli ve önü sonu fazla belirli geldi. 2007 için şöyle esaslı bir maceramız olsa diye düzelttim zihnimde. Motora ilk başladığımda chopperla başlamıştım; ama heveslerim hep enduro çekmecesinden çıkmaydı. Zamanında enduroya geçmenin verdiği güvenle günde 10 saat sel üzerinde kalabileceğim hayallere daldım… Sonra Atlasın bu sayısını Sabit’e ve Behlül’e gösterdim… “gider miyiz” dedim. “Gideriz hocam !” dediler. “Yapmayın ya” dedim; “yaparız ya !” dediler. E o zaman Ülgen de yapar dedim… Soralım dediler; sorduk o da tamam dedi.
Tortum Vadisi Artvin’den Erzurum’a inen yolda uzunca bir vadi. Tabi THY ile uçacak halimiz yok; yol yapacağız. Gidiş – dönüş yolunu hesapladık yaklaşık 2500 km. Ama ana yoldan sapmalarla 3000 km. tutacağa benziyor. Aylarca çeşitli dergi internet sitesi vb. kaynaktan Karadeniz ve Doğu ile ilgili bir sürü bilgi topladık. Sonra evde unutulan valiz gibi bu bilgilerin yüzde yetmişi kağıt üzerinde malumat olarak kaldı… Yol kendi bilgisini bize öğretti. Ne kadar kaynak araştırması yapılırsa yapılsın, oralarda yaşayan insanların güncel bilgisi en önemli kılavuzlardan biri oluyor. Bu ikisi birleşince daha sağlam yol alınıyor.
Gezi öncesi hazırlıklar, bilgi toplama, yanımızda ne götüreceğiz, top case takalım mı takmayalım mı, motorların bakımı derken son haftaya geldik. Son hafta günler 24 saat olmaktan çıktı.. her gün sanki 45-50 saat… zaman geçmek bilmiyor. Ne kadar uzun yol yapmış olursanız olun her seyahat öncesi günler uzamaya başlıyor. Giyinip yola çıkacağınız ana kadar, zaman kıvamlı bir reçel gibi ağar ağar akıyor. Şimdiye dek güzel bir uyku uyuyarak yola çıktığım hiç olmadı. Seyahat öncesi ellerim yastığın altında gidon tutum yine…
22 Haziran …
Saat 16’da Behlül’ün hastanede buluşup toplanıp teker döndürmeyi planladık ama şehirden çıkışımız 17:30u buldu. Motorların başında son hazırlıkları yaparken bu geziyi Saruhan’ın anısına yaptığımıza dair kamera çekimini yaptık. Hemen her motorcunun hayalidir Karadeniz turu ve Saruhan’la birlikte 5 motor olursak yol daha güzel geçecek diyerek onu da kattık maceramıza.
22 Haziran olduğundan en uzun gündüze sahibiz ve havanın kararmasına çok var. Bu hevesle Amasya’ya kadar sürmeyi ve geceyi orada geçirmeyi planlıyoruz. Planımızı tutturduk.
Behlül Çorum’da bizi Katipler Konağı diye bir yere götürdü, yemekler nefisti ama akşam yemeği yedikten sonra sürüşün eziyet olduğunu söylemeye gerek yok. Yöreye özgü çatal aşı adında bir yemek/çorba yedik mercimek ve yarma buğdaydan yapılan değişik bir lezzet, çorba kıvamında ama bol taneli üzerine tereyağı kızdırıp döküyorlar.
Bu arada “Çorum”lu şoför arkadaşlara burada en içten selamlarımızı yollayıp, durmak için kırmızının hangi tonunu tercih ettiklerini merak ettiğimizi bildirelim. Zira şehirdeki trafik ışıklarını söküp yerine Noel ağacı koysanız şehrin trafiğinde hiçbir şey aksamaz. Her koşulda herkes bildiğini okuyor.
Çorumdan Amasya’ya gece sürüşünden sonra kalacak yer arama maceramızı evlere şenlikti. Amasya’da o gün asker yemin töreni olduğu için bütün oteller ve polisevi, öğretmenevi benzeri yerler doluydu. Önce Valiliğin arka bahçesi gözümüze kesitrdik olmaz dediler.
Sonra Beyazit Kulliyesi’nin bahçesi ile bize tarif edilen Hakimiyet Parkı arasında seçim yapmak durumunda kaldık. Beyazit Külliyesi son derece güzel bir mekan ama Amasyanın Sultanahmet’i ayarında bir yer.
İçimiz rahat etmedi oradan vazgeçtik ve Hakimiyet Parkında karar kıldık. Güvenli bir yere benziyordu, hemen çadırları kurduk ve ilk gecemiz çadırla başladı. Ülgen çadır kurmaya üşendiğinden motorun arkasında getirdiği şezlongda uyumaya karar verdi ve bütün geceyi motorun selesinin altındaki kablolarla boğuşarak geçirdi… İzleyen günlerde de Ülgen’in durumu aynıydı… hep kablolarla boğuştu durdu :-\
Sabah çadırları toplayıp Yeşilırmak kenarında kahvaltımızı yaptık ve gezinin esas güzel kısmı başlamış oldu. Bu günkü hedefimiz Mesudiye üzerinden Ordu’ya ulaşmak ve benim ailemin köklerinin yeraldığı Yaztura (şimdiki adı Yeşilçit) Köyüne uğramak….
Saruhan’ın aziz hatırasına
Behlül "Babylon" Baydar
Sabit "Mr. Fix" Külekçi
Murat Şahin "Nikon" Öcal
Ülgen "Wings" Cezayirlioğlu
Atlas dergisinin Ekim 2006 sayısında Tortum Vadisi ve Tortum Şelalesi tanıtılıyordu. 2006 sezonunun kapanmaya yüz tuttuğu günlerde gelecek sene için şöyle eli ayağı düzgün bir projemiz olsa diye içimden geçti… Sonra bu proje lafını pek sevmedim. Fazla şehirli ve önü sonu fazla belirli geldi. 2007 için şöyle esaslı bir maceramız olsa diye düzelttim zihnimde. Motora ilk başladığımda chopperla başlamıştım; ama heveslerim hep enduro çekmecesinden çıkmaydı. Zamanında enduroya geçmenin verdiği güvenle günde 10 saat sel üzerinde kalabileceğim hayallere daldım… Sonra Atlasın bu sayısını Sabit’e ve Behlül’e gösterdim… “gider miyiz” dedim. “Gideriz hocam !” dediler. “Yapmayın ya” dedim; “yaparız ya !” dediler. E o zaman Ülgen de yapar dedim… Soralım dediler; sorduk o da tamam dedi.
Tortum Vadisi Artvin’den Erzurum’a inen yolda uzunca bir vadi. Tabi THY ile uçacak halimiz yok; yol yapacağız. Gidiş – dönüş yolunu hesapladık yaklaşık 2500 km. Ama ana yoldan sapmalarla 3000 km. tutacağa benziyor. Aylarca çeşitli dergi internet sitesi vb. kaynaktan Karadeniz ve Doğu ile ilgili bir sürü bilgi topladık. Sonra evde unutulan valiz gibi bu bilgilerin yüzde yetmişi kağıt üzerinde malumat olarak kaldı… Yol kendi bilgisini bize öğretti. Ne kadar kaynak araştırması yapılırsa yapılsın, oralarda yaşayan insanların güncel bilgisi en önemli kılavuzlardan biri oluyor. Bu ikisi birleşince daha sağlam yol alınıyor.
Gezi öncesi hazırlıklar, bilgi toplama, yanımızda ne götüreceğiz, top case takalım mı takmayalım mı, motorların bakımı derken son haftaya geldik. Son hafta günler 24 saat olmaktan çıktı.. her gün sanki 45-50 saat… zaman geçmek bilmiyor. Ne kadar uzun yol yapmış olursanız olun her seyahat öncesi günler uzamaya başlıyor. Giyinip yola çıkacağınız ana kadar, zaman kıvamlı bir reçel gibi ağar ağar akıyor. Şimdiye dek güzel bir uyku uyuyarak yola çıktığım hiç olmadı. Seyahat öncesi ellerim yastığın altında gidon tutum yine…
22 Haziran …
Saat 16’da Behlül’ün hastanede buluşup toplanıp teker döndürmeyi planladık ama şehirden çıkışımız 17:30u buldu. Motorların başında son hazırlıkları yaparken bu geziyi Saruhan’ın anısına yaptığımıza dair kamera çekimini yaptık. Hemen her motorcunun hayalidir Karadeniz turu ve Saruhan’la birlikte 5 motor olursak yol daha güzel geçecek diyerek onu da kattık maceramıza.
22 Haziran olduğundan en uzun gündüze sahibiz ve havanın kararmasına çok var. Bu hevesle Amasya’ya kadar sürmeyi ve geceyi orada geçirmeyi planlıyoruz. Planımızı tutturduk.
Behlül Çorum’da bizi Katipler Konağı diye bir yere götürdü, yemekler nefisti ama akşam yemeği yedikten sonra sürüşün eziyet olduğunu söylemeye gerek yok. Yöreye özgü çatal aşı adında bir yemek/çorba yedik mercimek ve yarma buğdaydan yapılan değişik bir lezzet, çorba kıvamında ama bol taneli üzerine tereyağı kızdırıp döküyorlar.
Bu arada “Çorum”lu şoför arkadaşlara burada en içten selamlarımızı yollayıp, durmak için kırmızının hangi tonunu tercih ettiklerini merak ettiğimizi bildirelim. Zira şehirdeki trafik ışıklarını söküp yerine Noel ağacı koysanız şehrin trafiğinde hiçbir şey aksamaz. Her koşulda herkes bildiğini okuyor.
Çorumdan Amasya’ya gece sürüşünden sonra kalacak yer arama maceramızı evlere şenlikti. Amasya’da o gün asker yemin töreni olduğu için bütün oteller ve polisevi, öğretmenevi benzeri yerler doluydu. Önce Valiliğin arka bahçesi gözümüze kesitrdik olmaz dediler.
Sonra Beyazit Kulliyesi’nin bahçesi ile bize tarif edilen Hakimiyet Parkı arasında seçim yapmak durumunda kaldık. Beyazit Külliyesi son derece güzel bir mekan ama Amasyanın Sultanahmet’i ayarında bir yer.
İçimiz rahat etmedi oradan vazgeçtik ve Hakimiyet Parkında karar kıldık. Güvenli bir yere benziyordu, hemen çadırları kurduk ve ilk gecemiz çadırla başladı. Ülgen çadır kurmaya üşendiğinden motorun arkasında getirdiği şezlongda uyumaya karar verdi ve bütün geceyi motorun selesinin altındaki kablolarla boğuşarak geçirdi… İzleyen günlerde de Ülgen’in durumu aynıydı… hep kablolarla boğuştu durdu :-\
Sabah çadırları toplayıp Yeşilırmak kenarında kahvaltımızı yaptık ve gezinin esas güzel kısmı başlamış oldu. Bu günkü hedefimiz Mesudiye üzerinden Ordu’ya ulaşmak ve benim ailemin köklerinin yeraldığı Yaztura (şimdiki adı Yeşilçit) Köyüne uğramak….