Uzun süren bu seremoni sonrasında sırasıyla güreş,binicilik ve okçuluktan oluşan üç dalda müsabakalar başladı.Festivalin adı her ne kadar bu müsabakaların erkeklere özgü olduğu izlenimini verse de 1960'tan bu yana okçuluk ve binicilik müsabakalarına kadınlar da katılabilmektedir.
Güreş,Moğol kültüründe önemli bir spor olup başlangıcının milattan önceki zamanlara kadar gittiği belirtilmektedir.
Moğol güreşinde (=Бөх=Böh) katılımcılar için yaş ya da vücut ağırlığı konusunda bir sınırlama olmadığı gibi müsabaka için de önceden tanımlanmış bir süre kuralı bulunmamaktadır.Ulan Batur'da yapılan büyük festivalde,512 ya da 1024 güreşçinin katılımıyla başlayan müsabakalar tek maçlık eleme usulüyle dokuz veya on tur ve toplamda iki gün sürmektedir.Birinci olan sporcu
ülkenin aslanı(=арслан) ve bu ünvanı beş kez arka arkaya kazanan ise
ülkenin yenilemez koca devi(=Улсын дархан аварга =ulsin darhan avarga) ünvanına sahip olmaktadır.Son yüz yılda sadece yedi sporcu bu ünvanı elde etmiştir.
Moğol güreşi,bizim karakucak güreşine benzemekte olup müsabakayı kazanmanın tek yolu rakibin dengesini bozup en azından diz ya da dirseğini yere değdirmekten geçmektedir.Rakibin bacağını tutmak, yüzüne vurmak,göz ve kulağına dokunmak,saçlarını çekmek,tekme atmak ya da rakibi arkasına geçerek devirmek direkt mağlubiyet nedeni sayılır.
Müsabakalar başlamadan önce geleneksel güreşçi şarkısı hep birlikte söylenir.Bundan sonra kendilerini kartallarla özdeşleştiren güreşçiler, yükseklerde süzülen yırtıcı kuşlar gibi kollarını sallayıp,sağa sola eğilerek yaptıkları
kartal dansı ile sahaya girer,tribünü selamlar,Tibet Budizmi için önemli olan dokuz tuğun etrafında saat yönünde bir tur atar ve rakibinin elini sıkıp hakemin işaretiyle güreşe başlarlar.
Güreşçiler kartal dansı yaparak girdikleri sahada tribünleri selamlıyor