Milano - Como Gölü - Venedik Gezi Notları (25-28.kasım.2017)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 117
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 17,512
Metrodan çıkınca levhayı takip ederek yaklaşık dört yüz metre kadar ilerledik ve günümüze dek ulaşan en ünlü tarihi kanal olan Naviglio Grande'ye ulaştık.Hava karardığı için pazar yerindeki tezgahlar kapanmak üzereydi.Bu nedenle Naviglio Grande yan yolu(=Alzaia Naviglio Grande) boyunca hızlıca yürüyerek pazar yerini dolaştık.Kafe,bar ve restoranlar ile dolu olan bu bölgenin ilgi çekici yerleri;yaya köprüleri,Santa Maria delle Grazie al Naviglio adlı küçük bir kilise ve çamaşır yıkayan kadınlar geçididir.



38582093946_c693cd497b_c.jpg



Naviglio Grande etrafındaki bit pazarı tezgahları



38638290661_44a1e8dc9f_c.jpg



Demir Köprü(=Ponte di ferro)



26862205399_ea841d1e05_c.jpg



İlk kez 16.yüzyılda tahtadan yapılmış ve çimento ve demirden yapılmış bugünkü şeklini 20.yüzyılda almış olan Taş Köprü(=Ponte di Pietra)



Kanalın sol tarafında yer alan Çamaşırcı Kadınlar Geçidi (=Vicolo dei Lavandai)’nde çamaşır yıkama işi başlangıçta erkekler tarafından yapılan bir meslekmiş.Hatta bunun için kurulmuş bir de loncaları mevcutmuş. Ancak 19.yüzyılın sonundan itibaren bu iş kadınların tekeline geçmiş ve kadınlar, 1950'li yılların başına dek palton adı verilen kül,sabun ve soda karışımından oluşan bir deterjan kullanarak çamaşırları buradaki taş küvetlerde yıkamışlardır.



26862236939_6aa0313ea0_c.jpg



37750563565_0eba223313_c.jpg



37920735414_870a73e6ff_c.jpg



Çamaşırcı Kadınlar geçidi
 

Etiketler
Saat 19.30 civarında bir başka İtalyan lezzetini tatmak için Alzaia Naviglio Grande,70 adresinde bulunan Pizzeria Fabbrica'da oturduk.Dünyada biri amerikan diğeri italyan pizzası olmak üzere iki çeşit pizza üretilmektedir.Bizim ülkemizde pizza denilince aklımıza öncelikle bol malzemeli ve kalın hamurlu amerikan pizzaları gelmektedir.İnce açılmış,malzemesi çok olmayan ve odun ateşinde pişirilen çıtır İtalyan pizzası ise bu özellikleriyle daha çok bizdeki pideye benzemektedir.

Eskiden sadece fakirlerin yediği bu hamur işi,domatesin eklenmesiyle zamanla zenginlerin mutfağına da girmeyi başarmıştır.Kraliçe Margherita'nın,Napolili ünlü pizza şefi Raffaele Esposito'nun pizzasını denemek istediği 1899 yılı,pizzanın gelişiminde dönüm noktası olmuştur. Esposito, kraliçe için İtalyan bayrağı renklerinde bir pizza hazırlamak amacıyla kırmızı renk için domates,beyaz renk için mozzarella peyniri ve yeşil renk için de fesleğen kullanmıştır.Adını da kraliçeden alan Pizza Margherita, kısa sürede İtalya'nın en ünlü ve en çok tüketilen pizzası haline gelmiştir.Günümüzde en iyi İtalyan pizzasının ülkenin güneyinde bulunan Napoli’de üretildiği kabul edilmektedir.İtalya'da pizza yapımında kullanılan salam ve sucuklar genellikle domuz etinden yapılmaktadır.Kafanızın rahat etmesi için mantarlı(=ai funghi), sebzeli (=alle verdure) ya da peynirli(=ai formaggi) pizza sipariş etmenizi öneririm.Yemekte;



24765855188_cc27f2f77b.jpg



Gorgonzola,mozzarella,provolone ve parmesan peynirlerinin karıştırılarak domates ve hamurla birleştiği dört peynirli pizza(=Pizza quattro formaggi),



37920675834_4f4b99d97c.jpg



Pizza Margherita,



38638226041_2ccbe708e9.jpg



son olarak manda mozzarella peynirli Pizza Bufalina söyledik.



Pizzaların tadı gerçekten iyiydi ancak çok büyük oldukları için bitirmek mümkün olmadı.Hal böyle olunca bu mekanın favori tatlısı olan dağ meyveli tiramisuyu da deneyemedik.Bu yemeğe toplam 43€ ödedim. Bir dip not olarak Navigli bölgesine sadece yemek değil aperitivo saati için de gelmenizi tavsiye ederim.
 

Yemek çıkışı Ripa di Porta Ticinese,1 adresindeki şehrin en iyi dondurma yapan mekanı olarak tavsiye edilen Ünlü Dondurmacı(=Rinomata Gelateria)'ya uğramamak olmazdı.Doğal malzemeler kullanılarak yapılan kırk civarı dondurma türünü müşterilerine sunan bu mekandaki dondurmalar eski usul kapaklı metal kaplarda saklanıyordu. İtalya’da, tabelasında Gelato Artigianale yazan dükkanlarda, yapay aroma kullanmadan sadece doğal malzemelerle ve geleneksel yöntemlerle üretilen dondurmalarda süt oranı yüksek,yağ oranı ise düşük olmaktadır. Ancak bu dondurma türü, çok yumuşak olduğundan hızlı tüketilmezse çabucak erimektedir.Bu nedenle külahta İtalyan dondurması isteyenlerin en fazla üç top sipariş etmeleri daha uygun olacaktır.



38582135106_69bfe9e69c.jpg



Ünlü Dondurmacı(=Rinomata Gelateria)



Burada da üç dondurma için 10€ ödedikten sonra otelimizin yolunu tuttuk.Fıstıklı dondurma(=gelato al pistacchio)yı denemenizi tavsiye ederim.
 

Milano'daki üçüncü günün sabahında oteldeki kahvaltı sonrasında Centrale İstasyonu'ndan saat 08'de hareket ederek Brescia-Verona- Vicenza-Padua üzerinden bizi 278 kilometre doğuda yer alan ve Adriyatik Denizi'nin Kraliçesi(=Regina del mare Adriatico) olarak betimlenen Venedik şehrine götürecek Trenitalia Frecciabianca (=beyaz ok) trenine bindik.İkinci sınıf kompartmanda ve kişi başına gidiş-dönüş 40€ ödediğim rahat bir yolculukla saat 10.15'de Venedik Santa Lucia Tren İstasyonu'na ulaştık ve böylece İstanbul’un kardeş kenti Venedik'te yedi saat sürecek koşuşturmamız başladı.




38516090464_5fe798fd31.jpg



Ortalama 200 km/saat hızla seyreden Frecciabianca(=beyaz ok) treni



38493361846_522336595e.jpg



Saatte ortalama 300 kilometre hızla seyreden Frecciarossa(=kırmızı ok) trenleri.Bunların yeni modelleri 400 km/saat hıza çıkabilmektedir.



24362145477_b52fb83d54.jpg



Venedik Santa Lucia Tren İstasyonu'na varış
 

Venedik,Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasında kurulu lagünün merkezindeki 280.000 ve metropoliten alanında yaşayanlar ile birlikte 1.6 milyon nüfuslu bir ada şehridir.Venedik şehri,kendisi ile birlikte Padova, Rovigo,Vicenza,Treviso ve Belluno şehirlerinin oluşturduğu yaklaşık beş milyon nüfuslu ve İtalya'nın en zengin ve endüstrileşmiş bölgelerinden biri olan Veneto bölgesinin de merkezi konumundadır.Venedik,Büyük Kanal çevresindeki sestiere denilen altı bölgeden oluşan bir tarihi şehir merkezi ile bunun etrafında yer alan Murano,Burano,Torcello,Lido,San Giorgio Maggiore gibi adalar ve ana karadaki Mestre'den oluşmaktadır.

Adriyatik Denizi’nin kuzeyinde, tam 118 adacık üzerine kurulu şehirde, 170 tane kanal ve 400 tane köprü bulunmaktadır.Mimari görünümü son üç yüz yıldır hiç değişmemiş olan şehirde ve Lido dışındaki adalarında hiçbir motorlu kara taşıtına izin verilmediğinden şehri gezmek için ya yürümek ya da su yolunu kullanmak gerekmektedir.Bu durum yürümeyi sevmeyenler için biraz zor olsa da şehre özgünlük katmaktadır.

Venedikliler,M.Ö. 12.yüzyılda Padova şehrini kurmuş Venetler’in torunları olarak kabul edilmektedirler.Günümüzde Venedik şehrinin bulunduğu yer o zamanlar sazlıklar ile kaplı ve yazın bir tuzlaya dönüşen bir lagünmüş. Buradan elde ettikleri tuzun ticaretini yaparak zenginleşen Venetler,M.S. 5. yüzyılın başlarında giderek artan Got saldırıları karşısında çareyi şehirlerini,atların kolayca ilerlemesine imkan tanımayan bu bölgeye taşımakta bulmuşlar ayrıca savunmalarını güçlendirmek için akarsuların yönünü değiştirerek lagüne yönlendirmişlerdir.Bu sayede etrafı sularla kaplanan şehir,Got saldırılarından kurtulmuştur.

Ancak sazlık ve bataklık bir bölgede şehir kurmak hiç de kolay olmamıştır. Bu amaçla önce günümüzde Slovenya ve Hırvatistan topraklarına ait olan ormanlardan kestikleri meşe ve karaçam gibi suya dayanıklı ağaç kütüklerini nehirlerde yüzdürerek bölgeye taşıyıp çamurla sıvayarak kazık haline getirmişler sonra da bunları güçlendirdikleri zemindeki kum ve çamur tabakasını delerek daha sert olan kile kadar çakmışlar ve zamanla nehirden gelen alüvyonların suyun üzerine çıkmasını engellemek için de kazıkların çevresini mermer taşlarla örmüşlerdir.Bundan sonra yeni yaşam alanlarını bitişik nizamlı bir şekilde bu kazıkların üzerine taş binalar şeklinde inşa etmişlerdir.Su altında oksijen olmadığı için ahşap çürümemiş aksine mineral düzeyi yüksek suya maruz kaldığı için kaya gibi sert bir madde haline dönüşmüştür.Yapımının üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen bu kazıkların hala sağlam olmasının nedeni de budur.

Ne var ki 20.yüzyıldan itibaren Venedik şehri batmaya başlamıştır.Bunun sebebinin yerel endüstri için su sağlayan artezyen kuyuları olduğunun anlaşılması üzerine 1960'tan sonra artezyen kuyularının kullanımı yasaklanmış ve batma süreci yavaşlamıştır.Ancak şehir hala yılda iki milimetre hızla batmaya devam etmekte olup şimdiden bir çok eski evin merdivenleri sular altında kalmış durumdadır.



25367603988_7a7a458793.jpg



38360793235_e55e93da9b.jpg



Su ve rutubetin etkisiyle yıpranmış olsalar da Venedik evleri zamana meydan okumaya devam etmektedir.
 



Böylece kurulan ve Serenissima adını alan Venedik şehri,Orta Çağ ve Rönesans döneminde denizlerde elde ettiği üstünlük sayesinde ticaret ve sanat açısından önemli bir merkez olmuştur.Bir şehir devleti olarak 1797 yılına dek devam eden Venedik Cumhuriyeti,bu tarihten sonra önce Fransa,sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve 1866 yılından sonra da İtalya Krallığı'na dahil olmuştur.

Ilıman bir iklimin hüküm sürdüğü kentte sıcaklık kış aylarında en fazla 3-4 dereceye kadar düşse de yazın 26-27 dereceyi geçmemektedir.Bu durum Venedik şehrine "her mevsim gidilebilir" özelliğini katmaktadır. Sonbahar aylarında,Venedik şehri sık sık sular altında kalmaktadır.Bunun nedeni Adriyatik Denizi’nin kuzey kıyılarında yaşanan gel-git olayı olup özellikle San Marco Meydanı gibi şehrin en alçak kesimleri fazlasıyla etkilenmektedir.Eğer gel-git döneminde yağmur da çok yağarsa deniz yerine yerdeki taşların altından yükselerek gelen ve yüksek su(=acqua alta) denilen su baskını meydana gelmektedir. Yirmi otuz santimetre yüksekliğe ulaşan bu su baskınları,şehirde yaşayanların günlük hayatını çok etkilemese de turistler açısından can sıkıcı bir durum oluşturmaktadır.

En önemli geçim kaynağı turizm olan Venedik şehri,zengin tarihi dokusunu da çok iyi kullanarak tek başına dünyanın her yerinden yılda yaklaşık 20 milyon turist çekmektedir.Şehri her gün altmış binden fazla yabancı ziyaret ettiğinden Venedik sokaklarında yerel halktan ziyade turistlere rastlanmaktadır:smiley:.

Tabii bu başarıda,1895 yılından bu yana tek yıllarda düzenlenen ve üç-dört ay süren bir sanat şöleni niteliğindeki Venedik Bienali(=Biennale di Venezia) ile pagan inanışında baharı karşılama amaçlı 1268 yılından bu yana her yıl düzenlenen ve bir ay boyunca maske ve renkli yerli kıyafetlerin ön plana çıktığı Venedik Karnavalı(=Carnevale di Venezia) ve her yıl eylül ayında düzenlenen ve başlangıcının 13.yüzyıla dayandığı kabul edilen Regatta Storica adı verilen kürek yarışları gibi aktiviteler yarattıkları çekim alanı nedeniyle önemli rol oynamaktadırlar.



25357998218_0543783f65.jpg




38348546415_3e866eecbf.jpg



Şehrin her tarafı su ile çevrili olunca kargo taşımacılığı da teknelerle yapılmaktadır.[/quote]
 

Santa Lucia Tren İstasyonu'nun bulunduğu bölge Cannaregio bölgesi olarak adlandırılmaktadır.Burası günümüzde pek turistik olmayan çoğunlukla yerli halkın yaşadığı bir bölgedir.Venedik Devleti'nin güçlü döneminde çalışmak için şehre gelen museviler,bu bölgede yer alan Getto adlı adaya yerleştirilmişlerdir. İşçilerin gündüzleri çalışmak için terk etmelerine izin verilen bu bölgeyi geceleri terk etmelerine izin verilmezmiş.İşte zamanla musevilerin toplu halde yaşadıkları semtlerin, tüm dünyada getto olarak anılmasının kökeni Venedik şehri olmuştur.

İstasyon binası ile yürüyerek yarım saatte ulaşabileceğiniz şehrin favori mekanı olan San Marco Meydanı arasındaki mesafe 2.3 kilometredir. Ancak hava sıcaklığı beş derece civarında ve rüzgar oldukça sert estiği için biz istasyon binasının içindeki gişeden tanesine 20€ ödeyerek ACTV adlı resmi toplu taşıma şirketinin işlettiği vaporetto denilen güçlü motorlara sahip küçük teknelere 24 saat boyunca sınırsız binme hakkı veren kartlardan satın aldık.Vaporetto ile tek yön kişi başına 7.5€ olduğundan ve kısıtlı zaman nedeniyle tekneye üç kez bineceğimizden böylece kişi başına 2.5€ az ödemiş olduk.Venedik şehir içi ulaşımında vaporetto dışında su taksileri (=taxi acqauatici) de kullanılmaktadır. Bunlar ile yolculuk daha hızlı olmakla beraber oldukça pahalıdır.Örneğin Santa Lucia Tren İstasyonu ile San Marco Meydanı arasını bu taksi ile geçmek isterseniz yaklaşık 60€ ödemeniz gerekmektedir.İstasyon çıkışı Murano Adası'na gitmek için binanın hemen önünde ve Büyük Kanal üzerinde yer alan Ferrovia İskelesi'ne ilerledik.



38348454755_96cfb1db2d.jpg



Ferrovia İskelesi'nden Büyük Kanal ve arka planda Scalzi Köprüsü'nün görünümü
 

Zamanımız sınırlı,hava da kötü olduğundan önce en uzaktaki yeri görmeyi hedefledik.Bu amaçla Büyük Kanal'ı görebileceğimiz bir numaralı hatta binmek yerine önce üç numaralı hatta çalışan tekneye binerek Murano Adası'na doğru yola koyulduk.Başlangıçta bir numaralı hat ile aynı yönde ilerleyen teknemiz,Scalzi Köprüsü,Hotel Principe ve Palazzo Flangini'yi geçip San Geremia Kilisesi(=Chiesa di San Geremia) önünden sola dönerek farklı istikamette yol almaya başladı.



25374729698_e86087deb3.jpg



1400 yılında gotik tarzda yapılmış Hotel Principe,2008 yılında geçirdiği restorasyon sonucu günümüzde 4 yıldızlı bir otel olarak faaliyettedir.



38365667705_153f661141.jpg



17.yüzyılda barok tarzda inşa edilmiş Flangini Sarayı(=Palazzo Flangini) günümüzde sergi ve toplantılara ev sahipliği yapmaktadır.



38365672435_2e9bd1887c.jpg



İlki 11.yüzyılda yapılan ve son halini 1753 yılında alan San Geremia Kilisesi.Aziz Santa Lucia'nın cesedinin burada bulunması nedeniyle her yıl 13.Aralık'ta Hıristiyanlar için bir hac yerine dönüşmektedir.



Sonrasında 19.yüzyıldan beri şehrin mezarlığı konumundaki San Michel Adası(=İsola di San Michele)'nın yanından geçip Murano Adası'na ulaştığımızda yağmur da başlamıştı.




24362278187_d4aab02a58.jpg




25357950958_4278bf5ebe.jpg



San Michel Adası
 

Venedik şehrinin üç kilometre kuzeyinde kalan 4.600 nüfuslu Murano Adası,cam işçiliğiyle ünlü olup burada esas üretim faaliyeti yaklaşık bin derece sıcaklığa ulaşan cam fırınları, yazın ustaların işini zorlaştırdığından kışın havanın serinlediği dönemlerde gerçekleşmektedir.13.yüzyıla kadar Venedik'te bulunan ve çok gelişen cam atölyelerindeki fırınların yarattığı yangın riski ve cam işçiliğinin sırlarının başkaları ile paylaşılmasını önlemek amacıyla 1291 yılında Venedik’in cam atölyeleri Murano Adası’na taşınmıştır.Bu durum cam endüstrisinin daha da gelişmesine yol açmış hatta nüfusu artan ada,kendi yönetimini kurup kendi parasını bile basmıştır.Günümüzde cam üretimi yapılan fabrikaların çoğu kapanmış olsa da bazıları hala aktif olarak hizmet vermektedir ve ziyarete açıktır.Biz de bu atölyelerden birisinde cama nasıl hayat verildiğini izlemek için Murano Colonna B İskelesi'nde indik ve Fondamenta(=sahil yolu) Serenella üzerindeki cam atölyelerinden birisine girdik.



24362273627_bf32b08ce3.jpg



24362259417_32f14aa11b.jpg



38348626345_d5bd86db9b.jpg



38516174984_98a3b4f414.jpg



39223760081_d5862254fd.jpg



Atölyede hem Murano camının nasıl şekillendiğini gördük hem de Venedik'teki tezgahların çoğunu kaplayan çin malı değil orijinal ürünleri üstelik Venedik'ten daha ucuz fiyatlara satın aldık.
 

Atölyeden sonra beş yüz metre yürüyerek Murano Adası'nın merkezine ulaştık.Saat 12'ye geldiğinden ve Venedik'te yemekle zaman kaybetmemek için öğlen yemeğimizi burada almaya karar vererek merkezdeki küçük kanal kıyısındaki Trattoria al Corallo'da oturduk.



39223614371_9717079e80.jpg



38348491375_4445f77ec7.jpg



Trattoria al Corallo'nun içi ve kuverimiz



38348595205_d9ec43cbec.jpg



Sardalya balığının soğan, üzüm ve fıstık ile pişirildiği ve tatlı ekşi bir tadı olan Sarde in Saor,



39195848952_ac1417ab53.jpg



Pesto soslu penne makarna(=pasta di penne al pesto),



24362226467_e9576358f3.jpg



Bir nevi İtalyan mantısı olarak tanımlayabileceğim domates soslu peynirli ravioli (=ravioli al formaggio con salsa di pomodoro),



39223716961_e849900201.jpg



Finali yine tiramisu ile yaptık.Bu orta halli yemek için 30€ ödedim.
 



Yemek sonrası kanalın kıyısındaki Fondamenta dei Vitrai adlı yürüyüş yolu üzerindeki mağazaların vitrinlerini seyrederek üç yüz metre ilerideki Murano Faro İskelesi'ne gelerek buradan 4.1 hattına ait tekne ile San Marco Meydanı'na doğru hareket ettik.Doğrusu,Murano Adası'nda biraz daha vaktimiz olsaydı 1861 yılında kurulmuş,her gün 10-17 saatleri arasında 10€ ücret ödenerek gezilebilen Cam Müzesi(=Museo del Vetro)'ni görmek ve rengarenk evleri ve dantelleri ile ünlü Burano Adası'nı ziyaret etmek isterdim.Ancak kışın bu adaya yaz aylarında olduğu gibi Murano'dan direkt sefer yapılmadığından önce San Marco'ya gidip buradan 14 numaralı hat ile ulaşmak gerekiyordu ki bu kadar vaktimiz yoktu.:(



39195754732_928cdb9cd0.jpg



25357970278_3501d51a82.jpg



25358051888_4809e2e45f.jpg



39223710181_8693e9b152.jpg



38516146274_00c5f5eb7e.jpg



38516137534_e43f0b287f.jpg



Murano Adası'nda Fondamenta dei Vitrai adlı yürüyüş yolu ve bu yol kenarındaki Murano camı vitrinleri
 

Murano'dan hareket eden ve pek çok iskeleye uğrayan teknemizden yaklaşık 45 dakika sonra San Marco Meydanı'na üç yüz metre mesafedeki Zaccaria İskelesi'nde indik.Burada bizi Vittorio Emmanuele II Ulusal Anıtı(=Monumento Nazionale a Vittorio Emanuele II) karşıladı. Avusturyalılara karşı kazandığı zaferler sonrasında ülkeyi tek çatı altında birleştirerek İtalyan Krallığı'nın ilk kralı olan ve vatanın babası (=padre della patria) olarak anılan Vittorio Emmanuele II adına 1887 yılında yapılmış bu bronz anıt,onun başarılarını simgelemektedir.



27469187769_2e15a02848.jpg



24382366697_dea4923f7e.jpg



Tekne ile San Zaccaria İskelesi'ne yaklaşırken Dukalık Sarayı ve Kölelerin Rıhtımı(=Riva degli Schiavoni)'nın görünümü



39216442142_ae2a27e918.jpg



Vittorio Emmanuele II Anıtı ve önünde sıralarını bekleyen gondollar ve sağda Antonio Vivaldi'nin uzun yıllar boyunca ders verdiği Taş Kilise (=Chiesa della Pieta Santa Maria della Visitazione)
 

Tekneden iner inmez,Venedik gezisinin olmazsa olmazı gondol turuna çıktık.Sıklıkla Dukalık Sarayı veya Rialto Köprüsü önünden başlatılan ve standart süresi kırk dakika olan bu turistik ve keyifli aktivite için 80€ ödedim.Ortaya çıkış amacı soyluları taşımak olan gondollar sonraları ulaşım yanı sıra çöp taşımak, hasta taşımak ve itfaiye aracı olarak da önemli görevler yüklenmişlerdir.Öyle ki,17-18.yüzyıllarda on bin civarına ulaşan gondollar günümüzde sadece turistlere hizmet vermekte olup sayıları da 425'e düşürülmüş ve yapımından kullanımına dek her aşama sıkı bir denetim altına alınmıştır.

Standart bir gondol,11 metre uzunluğunda,1,50 metre genişliğinde ve 350 kilogram ağırlığındadır.Üç ay süren ve 280 parçanın birleştirilmesi ile oluşan gondolun üretiminde köknar,meşe,kiraz,ceviz, karaağaç, maun,akçaağaç ve kireç ağacı gibi sekiz farklı ağaç türü kullanılmakta olup maliyeti ise 30.000€ civarındadır.Rönesans döneminde sarı,mavi ya da kırmızı renkli olan gondollar,1562 yılında göre büyük veba salgını sırasında cesetleri taşıma aracı olarak kullanılmaları sonrasında yas rengi olan siyaha boyanmışlardır.Bazı kaynaklar ise şehirdeki zenginlerin, servetlerini yansıtmak için gondollarını estetikten uzak ve abartılı bir hale getirmeleri nedeniyle bu kararın alındığını belirtmektedirler.

Eskiden üç kürekçi ve bir dümenciden oluşan dört kişilik mürettebatın ilerlettiği gondola,günümüzde maksimum kapasitesi olan altı kişi bindiğinde buna gondolcuyu da ekleyince toplam ağırlık bir tona yaklaşmaktadır. Ayakta duran gondolcunun böyle bir araca daracık kanallarda farklı manevraları kolayca yaptırabilmesi için tekne,sol tarafı sağından daha geniş olacak şekilde yani asimetrik olarak tasarlanmıştır. Gondola farklı manevralar yaptırmak için çok karmaşık bir kilit sistemiyle tekneye bağlanmış ve kayın ağacından yapılan forcola adlı kürek ve gondolcunun ağırlığı tekneyi dengede tutmaktadır.Teknenin ön tarafında yer alan ve pirinç,alüminyum ya da paslanmaz çelikten yapılan pruva demiri(=ferro da prora) de karşı ağırlık yaratarak dengeyi sağlayan bir diğer unsurdur. Büyük Kanal'daki katlanmayı sembolize etmesi amacıyla S şeklinde yapılan bu demir,şehrin altı bölgesi(=sestiere) olduğunu simgelemek için de altı dişli tarak şeklinde tasarlanmıştır.

Gondol kullanmak hele hele köşeleri dönmek ve alçak köprülerin altından geçmek ustalık gerektiren bir iştir.Gondolcu(=gondoliere)olmak için şehrin tarihini ve ünlü binalarını çok iyi bilmek ve gondol ehliyeti almak gerekmektedir.Bu meslek,tarih boyunca babadan oğula geçmiş ve bir istisna hariç Venedik doğumlu erkeklerin tekelinde kalmıştır.Gondolcuların hepsi büyük veba salgını sonrası alınan karara binaen siyah pantolon ve siyah beyaz çizgili üst giyim taşımaktadırlar.Hediyelik eşya satan dükkanlarda bu kıyafetlerden bulabilirsiniz.



24382319147_6a162809ae.jpg



On bir metre uzunluğunda ve bir ton ağırlığındaki tekneyi ayakta durup sadece bir kürek yardımıyla ilerletirken bir yandan şarkı söylemek veya geçilen yerler hakkında bilgi vermek de her babayiğidin harcı değil.



38368753565_2df12b62e7.jpg



Gondolcunun küreği(=Forcola)



39245272061_1990b0aec7.jpg



38537069914_4044dd45d2.jpg



Rio de Palazzo'da gondolla ilerliyoruz
 

Gondolcumuz bizi San Marco ve Castello bölgelerinde gezdirdi.Büyük Kanal'dan rio denilen ara kanallara girince binaların rüzgarı engellemesi sayesinde hem soğuk havanın etkisi azaldı hem de gürültüsüz sakin bir ortamda ilerlemeye başladık.Buna bir de gondolcunun söylediği şarkılar eklenince yolculuk iyice keyifli bir hal aldı.



27469299629_675496b519.jpg



Bizdeki Pera Palas’ın Venedik versiyonu olan Hotel Daniele önündeki son durak.



39216114662_29ed013024_c.jpg



Venedik'te oturanlar kent içi ulaşımlarını kendilerine ait motorlu teknelerle sağlıyorlar.
 

Gondol turu sonrası sırada Napolyon’un "dünyanın en güzel salonu" olarak betimlediği ve Venedik şehrinin gerçek anlamdaki tek meydanı olan San Marco Meydanı(=Piazza San Marco) vardı. Venedik'te San Marco dışında kalan tüm küçük meydanlara piazza değil campo denilmektedir. Şehre gelen her turistin mutlaka ziyaret ettiği 175x82 metre ebadındaki bu meydanda,Kıbrıs'tan getirilmiş oldukları düşünülen ve zamanla bu meydanın sahibi konumuna gelmiş bolca güvercin bulunmaktadır.İnsanlardan hiç çekinmeyen bu güvercinler ve dışkıları, alınan tüm önlemlere rağmen tarihi eser ve mozaiklere zarar vermektedir.



38536853244_9720b65c5b_c.jpg



San Marco Meydanı’nın meşhur güvercinleri



Meydanın güneyinde Büyük Kanal'a doğru olan ve Piazzetta San Marco olarak adlandırılan kısmında şehrin koruyucu iki azizi anısına dikilmiş iki yüksek sütun bulunmaktadır.Başlangıçta sayıları üç olan bu sütunlar, şehre günümüzde Lübnan sınırları içindeki Tire ya da Sur olarak bilinen antik kentten getirilmiş ve bir tanesi yolculuk sırasında denize düşerek kaybolmuştur.Venedik Dükü Ranieri Zeno zamanında,1268 yılında üzerinde ejderhayı temsilen bir timsahı ayağıyla ezen melek sembolü bulunan sütun Aziz Teodorus ve üzerinde Venedik şehrinin sembolü olan kanatlı aslan heykeli bulunan sütun ise Aziz Marco adına dikilmiştir. Sütunların,Venedik şehrine deniz yolu ile gelenlere lagünün bittiği yeri ve şehrin giriş noktasını göstermek amacıyla dikildiği kabul edilmektedir. İlaveten eskiden idamların,bu iki sütunun arasında infaz edilmesi nedeniyle yerel halk bu iki sütun arasından geçmenin uğursuzluk getireceğine inanmaktadır.



24382258987_123f863d92_c.jpg



39244452801_973b6e8f57_c.jpg



San Marco Meydanı’ndaki sütunlar



38793351664_74e37c652b.jpg



Aziz Teodorus ve ejderhası ile Venedik aslanı



San Marco Bazilikası'nın önünde yer alan kırmızı renkli üç adet bayrak direği ise,Venedik Cumhuriyeti' nin fethettiği Kıbrıs ve Girit adaları ile Mora yarımadasını sembolize etmektedir.Bu bayrak direklerinin Napolyon’un Venedik’i hakimiyeti altına almasından sonra yıkılması gündeme gelmişse de sonradan bunların özgürlük,erdem ve eşitliği simgelediği yönünde karar alınarak yıkılmalarından vazgeçilmiştir.Bu bayrak direklerine günümüzde genellikle Venedik,İtalya ve Avrupa Birliği bayrakları çekilmektedir.



38536920974_234044f80f.jpg



Bazilikanın önündeki bayrak direkleri
 



Meydanın esas binası,doğusunda yer alan ve her yıl milyonlarca kişinin ziyaret ettiği San Marco Bazilikası(=Basilica di San Marco)'dır.Bazilika, Bizans mimari sanatının bilinen en iyi örneklerinden biri olması yanında Venedik Cumhuriyeti’nin zenginliğini ve mimari gücünü temsil etmesi nedeniyle 1987 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.Rivayete göre bir melek, kutsal kitap İncil'in dört yazarından biri olan San Marco'ya rüyasında Venedik’te huzur bulacağını söylemiştir.İncil'in bir bölümünde "Selametle,İncil yazarım Marcus,burada bedenin dinlenecektir" ibaresinin geçmesi nedeniyle Venedikliler,Mısır’da ölen ve İskenderiye’de gömülen San Marco'nun naaşını,828 yılında gömüldüğü yerden çıkararak huzur bulacağı yer olarak düşündükleri bu şehre getirmişlerdir.

Bundan sonra Venedik şehrinin koruyucu azizi olarak seçilen San Marco için adının verileceği bazilikanın yapımına 832 yılında Dük Giovanni Partecipazio tarafından başlanmış ve 883 yılında tamamlanmıştır.Ne var ki yanındaki Dükler Sarayı'nda 976 yılında çıkan yangında ağır hasar gören bazilika için başlatılan restorasyon çalışmaları ancak 1073 yılında tamamlanmıştır.

İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi örnek alınarak yapılan bazilika,o dönemde sık görülen yunan haçı şeklinde planlanmıştır.Bu plana göre bazilika,eşit uzunluktaki dört koridor ve bunların kesişimindeki bir orta açıklıktan meydana gelmiş olup her koridor ve orta açıklık ayrı ayrı birer kubbe ile örtülüdür.Kubbeler ise pandantif adı verilen üçgen biçimli parçalar yardımıyla ayaklara ve sütunlara oturmaktadırlar.Bazilika, beş adet kubbesinde bulunan altın yaldızlı Bizans mozaikleri nedeniyle Altın Kilise (=Chiesa D’Oro) olarak betimlenmektedir.San Marco Bazilikası,19.yüzyıla kadar halktan ziyade şehri yönetenlerin kilisesi olarak kullanıldığından yanındaki Dukalık Sarayı ile aralarında geçiş bağlantısı bulunmaktadır.



27469775419_1205e302ec.jpg



38536994494_d7be80bf43.jpg



39216749622_c8a22bc616.jpg



San Marco Bazilikası
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,786
Mesajlar
1,523,756
Kayıtlı Üye Sayımız
166,601
Kaydolan Son Üyemiz
muradmammad

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst